Tayfun Atay
“Kürdistan” sözcüğüne böyle yüklenince, bütünü korumaya değil, bütünde kopmaya çanak tutmuş oluyorsunuz
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 31 Mart yerel seçimlerinde partisi AKP’nin başarısı için meydanlarda ter dökerken yaptığı konuşmalarda muhalefete veryansın ediyor. Tarafsız bir şekilde hizmetinde olmaya söz verdiği halktan milyonlarca oy almış siyasi seçenekleri şiddetle ve dehşet verici bir dille karalıyor; terörle irtibatlandırıp kriminalleştiriyor.
Elbette bunu yaparken dün söylediklerini de yutarak yol alıyor.
Mesela bugün diyor ki “Türkiye’de Kürdistan diye bir bölge var mı? Peki, bu ‘Bay Kemal’ [Kemal Kılıçdaroğlu] bu açıklamayı yapanlarla nasıl oluyor da beraber yürüyor?”
Bunu HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli’nin seçimle ilgili yaptığı konuşmada “Biz Kürdistan’da kazanacağız. Batı’da da AKP ve MHP’ye kaybettireceğiz” sözlerine binaen söylemekte. Müteakiben söyledikleri ile de hem müttefik olduğu MHP dolayımıyla Türkçü-milliyetçi seçmen kitlesini arkasında konsolide etmeyi, hem de diğer taraftan HDP ile ittifak içinde olduğunu ileri sürdüğü CHP’yi zor duruma düşürmeyi hedefliyor.
***
Oysa aynı Erdoğan, çok eski değil, 2013 yılında yaptığı Meclis konuşmasında şimdi ittifak içinde olduğu MHP’yi, yine şimdi “terörle ortaklık içinde” göstermeye çalıştığı CHP ile aynı kefeye koyarak bakın ne diyordu:
“Bugün MHP ve CHP neye karşı çıkıyorsa, orada ilk Meclis zabıtlarında o karşı çıktıkları şeyleri görecekler. Hem de en başta Gazi Mustafa Kemal’in nutuklarında görecekler. Kürt kelimesini o Meclis’te görecekler. Kürdistan kelimesini o Meclis zabıtlarında görecekler.”
Demek ki 2013’te “Kürdistan” demek söz konusu olduğunda lehte bir pratiğin sahibi olan kişi, bugün aleyhte bir siyasi pratik sahibi...
Bunun sebebinin, yani sözcük olarak “Kürdistan”ı meşru veya gayrı-meşru sayıp saymama gelgitinde dünden bugüne, kendini de inkâr edecek mahiyette siyaset üretmenin, tamamen “konjonktürel” hesaplara teslim olmuş bir ikbal derdi/iktidar kaygısından kaynaklandığı düşünülebilir.
***
Elbette sözcükler simgesel değere sahiptir ve hayatın içinde sarsıcı etkilere de yol açarlar, açmışlardır.
Aynı doğrultuda sözcükler, telaffuz edildiklerinde dil yakar ve yakmışlardır.
Daha önce de yeri geldikçe yazdık, bu topraklarda “Kürdistan”ı bırakın, “Kürt” ve “Kürtçe” sözcüklerinin kullanımının bile korkunç sonuçlar doğurduğu zamanlar olmuştur.
Sosyolog İsmail Beşikçi’nin hayatı bu sebeple karartılmıştır.
Her ikisi de 1969’da yayımlanmış kitaplarında (“Doğuda Değişim ve Yapısal Sorunlar-Göçebe Alikan Aşireti” ve “Doğu Anadolu’nun Düzeni”) Dr. Beşikçi, etnolojik/antropolojik bir yöntemsel hassasiyet de gözeterek Türkiye’nin "Kürt olgusu"na ekolojik, ekonomik, demografik, kültürel ve politik çerçevelerde dikkat çekmekteydi.
Bedeli, 1971’den başlayarak ha bire “gir-çık”larla dolu olan ve 1999’da şartlı salıverilme yasasıyla nihai noktasına varan cezaevi süreci oldu.
Beşikçi Hoca, ömrünün 17 yıl 3 ayını hapiste geçirdi.
Neden?.. “Kürt”ten ve “Kürtçe”den söz ettiği için!..
***
Çünkü “bir zamanlar Kürt yoktu”!
Olsa olsa “Dağ Türkleri”ydi onlar!..
Yüksek yerlerde, karlık bölgelerde yaşayan Türklere de “Kürdaklar” denirdi!..
Kürt adı, bu “Türkler”in dağlarda karda yürürken ayakkabılarının çıkardığı “kart-kurt” sesinden gelmekteydi! Yani, “sıkışmış kar”a verilen addı Kürt!..
Aynı minval üzere, Kürtçe de yok hükmündeydi. Kürtçe konuşmak yasaktı, konuşana ceza vardı.
1960’larda yoğunlaşmaya başlayıp 1980’lerde zirve yapan bu süreç, aslına bakılırsa bugün de “Kürdistan” sözcüğüne siyasi takıntı ve baskıyla devam ediyor.
1980’lerde ağzınızdan Kürt sözcüğünün kaçmamasına dikkat etmek zorundaydınız. Ne oldu o zamandan bu zamana Kürt sözcüğü ve Kürtçenin durumu; bakın bugün Kürtçe yayın yapan resmi kanal bile var!..
Ama şimdi de on yıllar öncesindekine benzer bir politik takıntıyla “antropolojik” bir realiteye gönderme yapan “Kürdistan” sözcüğünden korkup kaçmaya itiliyoruz.
***
Bu “antropolojik realite”, Orta Doğu toplumları ve kültürleri üzerine Londra’da lisansüstü çalışma yaparken, Hollandalı antropolog Martin van Bruinessen’in 1978’de yayımlanmış Agha, Shaikh and State – On the Social and Political Organization of Kurdistan başlıklı kitabında detaylı bir etnografi olarak çıktı benim karşıma. (Kitabın 1992’de genişletilmiş-geliştirilmiş baskısının çevirisi için bkz. Ağa Şeyh Devlet, İletişim Yayınları, 2003.)
Siyasal-antropolojik bir başyapıt olan bu çalışmanın adındaki “Kürdistan” ifadesini, 12 Eylül darbesinin hâlâ siyasal atmosferi belirlediği 1980’ler Türkiye’sinden, Kürt sözcüğünün “kart-kurt”la irtibatlandırıldığı; Kürtçenin bir dil olarak yasaklandığı; Kürtler’in de “Dağ Türkleri”nden ibaret sayıldığı bir iklimden çıkıp gelmiş bir öğrenci olarak karşımda buldum. Benim ülkemde “Kürt”ten bahis mümkün değilken, kültürel-antropolojik çerçevede “Kürdistan”dan bahseden çalışmalardan haberdar oldum, onlardan bilgilendim ve yararlandım.
O zamanlardan bugüne de tabiri bu çerçevede, antropolojik, etnolojik, kültürel bağlamda yeri geldiğinde kullanmaktan da kaçınmadım.
***
Bilindiği üzere, bir ara o göstermelik “Barış Süreci” paralelinde bu türden sözcük takıntılarının aşılması yönünde de hava estirilmişti. Yukarıda aktardığımız 2013 Meclis konuşmasında Erdoğan’ı “Kürdistan”dan bir sözcük olarak meşru mahiyette pozitif yönde bahsettiren de o konjonktürdür.
Sonra durum değişti ve özellikle 1 Kasım 2015 seçimleri sonrasında “terörle mücadele” konsepti eşliğinde ortaya çıkan yeni konjonktürde “Kürdistan” dil yakar hale geldi!.. O yüzden Erdoğan bugün ters yönde, neredeyse “müstehcen” bir sözcük gibi telaffuz ediyor “Kürdistan”ı…
Zaten 2017’de AKP ve MHP’nin üzerinde uzlaştığı Meclis İçtüzüğü değişiklik teklifinde, milletvekillerinin Meclis’te yaptıkları konuşmalarda “Kürdistan” demeleri durumunda para cezasına çarptırılmaları önerildi ve yasalaştı. İlk kurban da HDP Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir oldu. Meclis’te konuşma yaparken, “Ben, Kürt halkının bir evladı olarak, Kürdistan’dan gelen bir temsilci olarak” ifadelerini kullandığı için Baydemir, iki birleşim Meclis’ten çıkarma ve yaklaşık 12 bin lira para cezasına çarptırıldı.

Osman Baydemir
***
Durumumuz budur. Şimdi müsaadenizle şunu belirtelim:
Siz bugün “Kürdistan” tabirine neyi reva görüyorsanız, aynısının birileri tarafından da “Türkistan” tabirine reva görülebileceği aklınızın bir köşesinde bulunsun!..
Çünkü “Türkistan” dediğiniz yerde de bir dolu siyasi birimden, yani farklı ülke ve devletlerden geçilmiyor.
Türkistan’ın batısı, Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan, Kazakistan arasında bölüşülmüş durumda.
Bunlar zaten “Türk” diyorsanız, sakın unutmayın, birbirlerine girdiklerinde Nuh diyor, "soydaş" demiyor hiçbiri!..
Türkistan’ın güneyi Afganistan sınırları içinde… Ayrıca “İran Türkistanı” da var.
Tabii en hassası, Çin’in siyasi kontrolü altındaki Doğu Türkistan... Çin, oraya “Sincan” diyor (Sincan Uygur Özerk Bölgesi).
Ama siz “Doğu Türkistan” diye haykırıyorsunuz!..
Gel gelelim buralarda “Kürdistan” diyenlere aman vermiyorsunuz…
***
Aslında çok basit: "Antropolojik/etnolojik" olarak Kürdistan, "Kürt coğrafyası", yani Kürtlerin yaşadığı yer… Tarihî (otokton) olarak, yoğun olarak, çoğunluk olarak yaşadıkları yer.
Farsça “istân” (“sitân”) son ekine bakın, ne anlam üretiyor; o bile yeter anlamak için...
“İstân”, yer bildiren sözcükler türetmeye yarayan bir ek. Gülistan gibi... Lazistan gibi... Ve elbette Türkistan gibi…
Türkistan diye bir ülke, bir politik realite var mı, hayır yok.
Peki, Türkistan diye tarihî, coğrafi, kültürel, antropolojik bir realite var mı, evet...
Hiçbir kaygı duymadan, bol bol, rahat rahat, takır takır telaffuz ediyor musunuz, ediyorsunuz.
Afgan Türkistan’ı var, İran Türkistan’ı var, Çin Türkistan’ı, yani Doğu Türkistan var.
Biri itiraz etse “Doğu Türkistan” demenize, ona “Hadi oradan” diyor musunuz, diyorsunuz.
Ama Kürdistan diyene, tıpkı dün Kürt diyene yaptığınız gibi hayatı dar etme çabasındasınız.
İran’da İran Türkistan’ı olduğu gibi İran Kürdistan’ı da var. Ayrıca Irak Kürdistan’ı, Suriye Kürdistan’ı var.
Dolayısıyla “Türkiye Kürdistan’ı” da var. Bir siyasi realite (Türkiye) içerisinde kültürel-antropolojik bir olguya karşılık gelmekte bu ifade…
Nitekim Osman Baydemir de Meclis’te ceza almasına yol açan konuşmasına dair tekrar söz aldığında aynen bu anlama gelecek şekilde, “Kürdistan’a Kürdistan demek suç değildir, suç olmamalıdır. Kürdistan, bütünün bir parçasıdır” demişti.
Ve siz “Kürdistan” sözcüğüne böyle yüklenip yasak ve ceza koyunca, bütünü korumaya değil, bütünde kopmaya, kopma eğilimlerine asıl o zaman çanak tutmuş oluyorsunuz.
Bu sözcüğe antropolojik bir serinkanlılıkla ve demokratik bir siyasi olgunlukla yaklaşmak gerekir.
Sonuçta Türkistan varsa, Kürdistan da vardır.
Ama bir beşerî-kültürel olgu olarak Kürdistan’ı yok sayıyorsanız, o zaman aynı doğrultuda Türkistan da yoktur.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
27.01.2020
23.01.2020
9.01.2020
7.01.2020
5.01.2020
31.12.2019
26.12.2019
22.12.2019
12.12.2019