Tayfun Atay
“Kürdistan” sözcüğüne böyle yüklenince, bütünü korumaya değil, bütünde kopmaya çanak tutmuş oluyorsunuz
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 31 Mart yerel seçimlerinde partisi AKP’nin başarısı için meydanlarda ter dökerken yaptığı konuşmalarda muhalefete veryansın ediyor. Tarafsız bir şekilde hizmetinde olmaya söz verdiği halktan milyonlarca oy almış siyasi seçenekleri şiddetle ve dehşet verici bir dille karalıyor; terörle irtibatlandırıp kriminalleştiriyor.
Elbette bunu yaparken dün söylediklerini de yutarak yol alıyor.
Mesela bugün diyor ki “Türkiye’de Kürdistan diye bir bölge var mı? Peki, bu ‘Bay Kemal’ [Kemal Kılıçdaroğlu] bu açıklamayı yapanlarla nasıl oluyor da beraber yürüyor?”
Bunu HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli’nin seçimle ilgili yaptığı konuşmada “Biz Kürdistan’da kazanacağız. Batı’da da AKP ve MHP’ye kaybettireceğiz” sözlerine binaen söylemekte. Müteakiben söyledikleri ile de hem müttefik olduğu MHP dolayımıyla Türkçü-milliyetçi seçmen kitlesini arkasında konsolide etmeyi, hem de diğer taraftan HDP ile ittifak içinde olduğunu ileri sürdüğü CHP’yi zor duruma düşürmeyi hedefliyor.
***
Oysa aynı Erdoğan, çok eski değil, 2013 yılında yaptığı Meclis konuşmasında şimdi ittifak içinde olduğu MHP’yi, yine şimdi “terörle ortaklık içinde” göstermeye çalıştığı CHP ile aynı kefeye koyarak bakın ne diyordu:
“Bugün MHP ve CHP neye karşı çıkıyorsa, orada ilk Meclis zabıtlarında o karşı çıktıkları şeyleri görecekler. Hem de en başta Gazi Mustafa Kemal’in nutuklarında görecekler. Kürt kelimesini o Meclis’te görecekler. Kürdistan kelimesini o Meclis zabıtlarında görecekler.”
Demek ki 2013’te “Kürdistan” demek söz konusu olduğunda lehte bir pratiğin sahibi olan kişi, bugün aleyhte bir siyasi pratik sahibi...
Bunun sebebinin, yani sözcük olarak “Kürdistan”ı meşru veya gayrı-meşru sayıp saymama gelgitinde dünden bugüne, kendini de inkâr edecek mahiyette siyaset üretmenin, tamamen “konjonktürel” hesaplara teslim olmuş bir ikbal derdi/iktidar kaygısından kaynaklandığı düşünülebilir.
***
Elbette sözcükler simgesel değere sahiptir ve hayatın içinde sarsıcı etkilere de yol açarlar, açmışlardır.
Aynı doğrultuda sözcükler, telaffuz edildiklerinde dil yakar ve yakmışlardır.
Daha önce de yeri geldikçe yazdık, bu topraklarda “Kürdistan”ı bırakın, “Kürt” ve “Kürtçe” sözcüklerinin kullanımının bile korkunç sonuçlar doğurduğu zamanlar olmuştur.
Sosyolog İsmail Beşikçi’nin hayatı bu sebeple karartılmıştır.

Her ikisi de 1969’da yayımlanmış kitaplarında (“Doğuda Değişim ve Yapısal Sorunlar-Göçebe Alikan Aşireti” ve “Doğu Anadolu’nun Düzeni”) Dr. Beşikçi, etnolojik/antropolojik bir yöntemsel hassasiyet de gözeterek Türkiye’nin "Kürt olgusu"na ekolojik, ekonomik, demografik, kültürel ve politik çerçevelerde dikkat çekmekteydi.
Bedeli, 1971’den başlayarak ha bire “gir-çık”larla dolu olan ve 1999’da şartlı salıverilme yasasıyla nihai noktasına varan cezaevi süreci oldu.
Beşikçi Hoca, ömrünün 17 yıl 3 ayını hapiste geçirdi.
Neden?.. “Kürt”ten ve “Kürtçe”den söz ettiği için!..
***
Çünkü “bir zamanlar Kürt yoktu”!
Olsa olsa “Dağ Türkleri”ydi onlar!..
Yüksek yerlerde, karlık bölgelerde yaşayan Türklere de “Kürdaklar” denirdi!..
Kürt adı, bu “Türkler”in dağlarda karda yürürken ayakkabılarının çıkardığı “kart-kurt” sesinden gelmekteydi! Yani, “sıkışmış kar”a verilen addı Kürt!..
Aynı minval üzere, Kürtçe de yok hükmündeydi. Kürtçe konuşmak yasaktı, konuşana ceza vardı.
1960’larda yoğunlaşmaya başlayıp 1980’lerde zirve yapan bu süreç, aslına bakılırsa bugün de “Kürdistan” sözcüğüne siyasi takıntı ve baskıyla devam ediyor.
1980’lerde ağzınızdan Kürt sözcüğünün kaçmamasına dikkat etmek zorundaydınız. Ne oldu o zamandan bu zamana Kürt sözcüğü ve Kürtçenin durumu; bakın bugün Kürtçe yayın yapan resmi kanal bile var!..
Ama şimdi de on yıllar öncesindekine benzer bir politik takıntıyla “antropolojik” bir realiteye gönderme yapan “Kürdistan” sözcüğünden korkup kaçmaya itiliyoruz.
***

Bu “antropolojik realite”, Orta Doğu toplumları ve kültürleri üzerine Londra’da lisansüstü çalışma yaparken, Hollandalı antropolog Martin van Bruinessen’in 1978’de yayımlanmış Agha, Shaikh and State – On the Social and Political Organization of Kurdistan başlıklı kitabında detaylı bir etnografi olarak çıktı benim karşıma. (Kitabın 1992’de genişletilmiş-geliştirilmiş baskısının çevirisi için bkz. Ağa Şeyh Devlet, İletişim Yayınları, 2003.)
Siyasal-antropolojik bir başyapıt olan bu çalışmanın adındaki “Kürdistan” ifadesini, 12 Eylül darbesinin hâlâ siyasal atmosferi belirlediği 1980’ler Türkiye’sinden, Kürt sözcüğünün “kart-kurt”la irtibatlandırıldığı; Kürtçenin bir dil olarak yasaklandığı; Kürtler’in de “Dağ Türkleri”nden ibaret sayıldığı bir iklimden çıkıp gelmiş bir öğrenci olarak karşımda buldum. Benim ülkemde “Kürt”ten bahis mümkün değilken, kültürel-antropolojik çerçevede “Kürdistan”dan bahseden çalışmalardan haberdar oldum, onlardan bilgilendim ve yararlandım.
O zamanlardan bugüne de tabiri bu çerçevede, antropolojik, etnolojik, kültürel bağlamda yeri geldiğinde kullanmaktan da kaçınmadım.
***
Bilindiği üzere, bir ara o göstermelik “Barış Süreci” paralelinde bu türden sözcük takıntılarının aşılması yönünde de hava estirilmişti. Yukarıda aktardığımız 2013 Meclis konuşmasında Erdoğan’ı “Kürdistan”dan bir sözcük olarak meşru mahiyette pozitif yönde bahsettiren de o konjonktürdür.
Sonra durum değişti ve özellikle 1 Kasım 2015 seçimleri sonrasında “terörle mücadele” konsepti eşliğinde ortaya çıkan yeni konjonktürde “Kürdistan” dil yakar hale geldi!.. O yüzden Erdoğan bugün ters yönde, neredeyse “müstehcen” bir sözcük gibi telaffuz ediyor “Kürdistan”ı…
Zaten 2017’de AKP ve MHP’nin üzerinde uzlaştığı Meclis İçtüzüğü değişiklik teklifinde, milletvekillerinin Meclis’te yaptıkları konuşmalarda “Kürdistan” demeleri durumunda para cezasına çarptırılmaları önerildi ve yasalaştı. İlk kurban da HDP Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir oldu. Meclis’te konuşma yaparken, “Ben, Kürt halkının bir evladı olarak, Kürdistan’dan gelen bir temsilci olarak” ifadelerini kullandığı için Baydemir, iki birleşim Meclis’ten çıkarma ve yaklaşık 12 bin lira para cezasına çarptırıldı.

Osman Baydemir
***
Durumumuz budur. Şimdi müsaadenizle şunu belirtelim:
Siz bugün “Kürdistan” tabirine neyi reva görüyorsanız, aynısının birileri tarafından da “Türkistan” tabirine reva görülebileceği aklınızın bir köşesinde bulunsun!..
Çünkü “Türkistan” dediğiniz yerde de bir dolu siyasi birimden, yani farklı ülke ve devletlerden geçilmiyor.
Türkistan’ın batısı, Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan, Kazakistan arasında bölüşülmüş durumda.
Bunlar zaten “Türk” diyorsanız, sakın unutmayın, birbirlerine girdiklerinde Nuh diyor, "soydaş" demiyor hiçbiri!..
Türkistan’ın güneyi Afganistan sınırları içinde… Ayrıca “İran Türkistanı” da var.
Tabii en hassası, Çin’in siyasi kontrolü altındaki Doğu Türkistan... Çin, oraya “Sincan” diyor (Sincan Uygur Özerk Bölgesi).
Ama siz “Doğu Türkistan” diye haykırıyorsunuz!..
Gel gelelim buralarda “Kürdistan” diyenlere aman vermiyorsunuz…

***
Aslında çok basit: "Antropolojik/etnolojik" olarak Kürdistan, "Kürt coğrafyası", yani Kürtlerin yaşadığı yer… Tarihî (otokton) olarak, yoğun olarak, çoğunluk olarak yaşadıkları yer.
Farsça “istân” (“sitân”) son ekine bakın, ne anlam üretiyor; o bile yeter anlamak için...
“İstân”, yer bildiren sözcükler türetmeye yarayan bir ek. Gülistan gibi... Lazistan gibi... Ve elbette Türkistan gibi…
Türkistan diye bir ülke, bir politik realite var mı, hayır yok.
Peki, Türkistan diye tarihî, coğrafi, kültürel, antropolojik bir realite var mı, evet...
Hiçbir kaygı duymadan, bol bol, rahat rahat, takır takır telaffuz ediyor musunuz, ediyorsunuz.
Afgan Türkistan’ı var, İran Türkistan’ı var, Çin Türkistan’ı, yani Doğu Türkistan var.
Biri itiraz etse “Doğu Türkistan” demenize, ona “Hadi oradan” diyor musunuz, diyorsunuz.
Ama Kürdistan diyene, tıpkı dün Kürt diyene yaptığınız gibi hayatı dar etme çabasındasınız.
İran’da İran Türkistan’ı olduğu gibi İran Kürdistan’ı da var. Ayrıca Irak Kürdistan’ı, Suriye Kürdistan’ı var.
Dolayısıyla “Türkiye Kürdistan’ı” da var. Bir siyasi realite (Türkiye) içerisinde kültürel-antropolojik bir olguya karşılık gelmekte bu ifade…
Nitekim Osman Baydemir de Meclis’te ceza almasına yol açan konuşmasına dair tekrar söz aldığında aynen bu anlama gelecek şekilde, “Kürdistan’a Kürdistan demek suç değildir, suç olmamalıdır. Kürdistan, bütünün bir parçasıdır” demişti.
Ve siz “Kürdistan” sözcüğüne böyle yüklenip yasak ve ceza koyunca, bütünü korumaya değil, bütünde kopmaya, kopma eğilimlerine asıl o zaman çanak tutmuş oluyorsunuz.
Bu sözcüğe antropolojik bir serinkanlılıkla ve demokratik bir siyasi olgunlukla yaklaşmak gerekir.
Sonuçta Türkistan varsa, Kürdistan da vardır.
Ama bir beşerî-kültürel olgu olarak Kürdistan’ı yok sayıyorsanız, o zaman aynı doğrultuda Türkistan da yoktur.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları





















































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
27.01.2020
23.01.2020
9.01.2020
7.01.2020
5.01.2020
31.12.2019
26.12.2019
22.12.2019
12.12.2019