Umut ÖZKIRIMLI
30 Mart yerel seçimlerinden sonra kaleme aldığım birdeğerlendirme yazısında cumhuriyet kurulduğu günden itibaren çeşitli biçimlerde varlığı sürdüren, ancak homojen toplum kurgusu içinde yok sayılan ya da bastırılan farklılıkların iyice su yüzüne çıktığını belirtmiş, üniter devlet yapısının bu haliyle sürdürülemeyeceğini iddia etmiştim.
Bundan yola çıkarak da farklı değerlere, ahlak anlayışlarına sahip en az üç Türkiye – kabaca Kürtler, AKP’nin Türkiyesi, AKP karşıtı Türkiye – olduğu tezini ortaya atmıştım.
Üç millet, üç Türkiye
Bu noktada yanlış anlamaların da önüne geçmek için birkaç noktanın altını çizmek gerekiyor.
1.‘Devlet’ ve ‘millet’ bazen birbirinin yerine kullanılsa da farklı oluşumlara işaret ediyor. Devlet bir yapı, kurum; millet ise sosyolojik bir kurgu, farklı ortaklıklar temelinde örgütlenen bir topluluk.
Geliştirmeye çalıştığım teze göre ayrışan millet; varlığını bugünkü şekliyle sürdüremeyecek olansa üniter devlet.
Yani Türkiye Cumhuriyeti yerel yönetimlere ağırlık veren, daha demokrat ve çoğulcu bir sistemle varlığını sürdürebilir. Hatta daha ileri gideyim, varlığını sürdürmesinin tek yolu budur.
2. Üç Türkiye bildik fay hatları üzerinden ayrışmıyor. Dindarlık-laiklik hattı açıklayıcı değil çünkü dindar muhafazakar değerlere sahip Gülen Cemaati ve MHP seçmeni AKP’nin Türkiyesinde yer almıyor. Milliyetçilik de belirleyici değil, çünkü üç Türkiye de farklı biçimlerde milliyetçi. İstisnalar ise sayıca az, siyasi açıdan etkisiz.
3. Üç Türkiye kendi içinde farklılıkları olmayan, yekpare bloklar değil. Örneğin AKP karşıtı Türkiye pek çok konuda uyuşmayan ulusalcılarla daha liberal (siyasi anlamda), özgürlükçü diyebileceğimiz gruplardan oluşuyor.
4. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ortaya çıktığı üzere farklı Türkiyelerin parçası olmak oy eğilimlerini belirlemiyor.
Seçim sonrası araştırmalarına dayanarak çatı adaya tepki duyan AKP karşıtı bazı MHP’lilerin AKP’ye oy attığını, bazı ulusalcıların seçimleri boykot etmeyi tercih ettiğini tahmin edebiliyoruz. Keza Kürtlerin bir bölümü AKP’yi desteklemeyi tercih ediyor.
Kutuplaşmayı anlamak
Son noktadan devam edelim. Bu farklılaşma oy tercihlerine birebir yansımıyorsa üç Türkiye’den bahsetmenin ne anlamı var? Bu fikirden yola çıkarak üniter devlet yapısının tehlikede olduğunu söylemek fazla iddialı değil mi?
Toplumdaki bölünmeden bahsetmek anlamlı çünkü üç Türkiye arasında oy kaymaları olsa da hala kayıtlı seçmenlerin kabaca yarısı AKP’yi tercih ederken diğer yarısı etmiyor.
Daha da önemlisi oy tercihleri toplumdaki kutuplaşmayı anlamak için yeterli değil. 30 Mart ile 10 Ağustos arasındaki kısa zaman diliminde bile bu kutuplaşmanın ya da yarılmanın ne kadar derinleştiğini, dallanıp budaklandığını görme şansımız oldu.
Gerilim ve bölünme
AKP’nin Türkiyesi ile AKP karşıtı Türkiye arasındaki uçurum üzerine çok şey söylendi zaten.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giden süreçte daha çok göze çarpan AKP karşıtı Türkiye ile Kürt siyasi hareketi arasındaki gerilim ile yine AKP karşıtı kampın kendi içindeki bölünmeler oldu.
Ulusalcılar Kürtlerin Türkiye’yi bölmeye çalıştığı yönündeki kanaatlerinden bir milim bile geri adım atmazken yanlarında hiç ummadıkları bir müttefik, Cemaat’i buldular. Cemaat’e yakın bazı isimler bu süreçte değme ulusalcıya rahmet okutacak bir ‘Memleket elden gidiyor’ söylemine sarılarak milliyetçi tabanın duygularına oynadı.
AKP karşıtı kampın daha liberal, sol kesiminin temel kaygısı ise Kürt siyasi hareketinin barış süreci uğruna AKP’yi destekleme, sosyal medyada dönen tartışmalarda kullanılan tabirle ‘Gezicileri satma’ ihtimaliydi.
Bloklar içi tartışmalar
Öte yandan bloklar içi tartışmaların da bu dönemde tavan yaptığını gördük.
Belki 30 Mart sonuçlarının da yarattığı karamsar ruh halinin de etkisiyle yenilenler günah keçisi aramaya soyundu. CHP’liler MHP’lilerle, CHP’nin ulusalcı kanadı yenilikçilerle uğraşırken daha liberal ya da sol kesim AKP hegemonyasının sorumlusu olarak gördükleri ‘Yetmez ama evet’çilere yönelik cadı avına geri döndü.
Bir başka deyişle, Gezi olayları sırasında ortak düşman algısı çevresinde geçici bir süre birlik olan AKP karşıtı Türkiye ve Kürtler bileşenlerine ayrıldı, çözüldü. Oysa kendilerini karşılarında konumladıkları AKP Türkiyesi yolsuzluk suçlamalarının yol açtığı dalgalanmalara rağmen blok yapısını büyük ölçüde koruyordu.
Kader birliği yok, aksine nefret var
Yukarıda sorduğum ikinci sorunun yanıtı da burada yatıyor zaten. Bu kadar bölünmüşlükle üniter devlet yapısını sürdürmek neredeyse imkansız.
Milleti millet yapan en önemli unsurlardan biri‘kader birliği’ ya da ortak bir gelecek idealine sahip olmak. 2014 Türkiyesi bu duyguya sahip değil. Farklı Türkiyeler, bırakın ortak değerler etrafında birlikte yaşamayı, birbirinden nefret eder durumda.
Dindar muhafazakar kesimler laiklerden intikam alma peşinde; laikler varlıklarına yönelik bir tehdit olarak algıladıkları dindarlarla yollarını ayırma derdinde. Dindarlar yıllar boyu ortak hareket ettikleri başka dindarların ‘İnine giriyor’; özellikle genç kuşak laikler tarihi 2002’den başlatarak Kürtlere diş biliyor. Kürtler ise bunca sene itilip kakıldıktan sonra artık kendi kaderlerini kendileri tayin etmek istiyor.
Bu tablo, bir ‘bölünmüşlük’ tablosu. Sorun bunun siyasete ve gündelik hayata nasıl yansıyacağı.
Belki de enerjimizi artık var olan durumu analiz etmeye değil, bu bölünmüşlüğün çatışmaya dönmesini engelleyecek formüller üzerine düşünmeye harcamalıyız.
Etyen Mahçupyan’a not: “Çok yaşar, çabuk ölür, ilk tuttuğu sipere tüm bir hayatın kalesini inşa edenler.” (Murathan Mungan)
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları






































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.03.2020
25.02.2020
10.02.2020
16.12.2019
5.01.2019
19.10.2019
12.10.2019
6.08.2019
2.07.2019
24.03.2020