Yüksel TAŞKIN

Yüksel TAŞKIN
Yüksel TAŞKIN
Tüm Yazıları
Sol’da entelektüel karşıtlığı
27.08.2013
2761

Sol’da yakın zamanlarda yeniden nükseden, ama kökleri hayli eski bir liberal ve sol demokrat entelektüel alerjisi olduğu açık. En son 2010 Referandumu vesilesiyle “Yetmez ama evetçiler” hedef tahtasına konuldu. Bu karşıtlık öylesine abartıldı ki, AKP’nin referandumu kazanması değil, on yılı aşkın süredir iktidarda kalabilmesi bile bu entelektüellerin desteğine bağlanmaya başlandı. Her vesileyle yapısal analizler yapabilmekle övünen sol kesimin, bu denli özne merkezli tahliller ortaya koyması başlı başına sorunlu.

Bu türden tahlillerin ardında yatan nedenlerden birisi entelektüelleri fazlaca abartmakla alakalı. Kuramsal tutarlılığı önemsemek, solun varoluş nedenlerinden birisi. Kuramın işlenmesi ve saflığının korunması entelektüellerden bekleniyor. Hareketin entelektüeli, adeta dinî bir mahiyet kazanarak “koruyucu ruhban” hâline geliyor. Kuram, hayat karşısında kendisini yenileyemediğinde ve bazı entelektüeller buna işaret ederek yenilenme talep ettiklerinde sorun yaşanmaya başlanıyor. Sorgulayan entelektüel, dinî hareketlerde olduğu gibi “sapkın” ilan ediliyor. Yolunu ayıran entelektüelin meşruiyeti sona eriyor. Ayrılma gerekçelerini önemsizleştiren bir “ötekileştirme” operasyonu başlıyor.

Türkiye “sollarının” 12 Eylül Darbesi ve Berlin Duvarı’nın yıkılmasının ardından yaşanılan travmaya verdiği tepkiler oldukça farklıydı. Az sayıda gurup, gerçeklerle yüzleşme ve yenilenme yolunu tercih etti. Bunların da bir kısmı, özellikle AKP iktidarının yarattığı ikinci bir travmayla yenilenme zahmetinden geçmişe sığınma kolaycılığına yöneldiler. İstisnalar hariç, büyük ölçüde aynı kalmayı tercih eden sol guruplar için, asıl başarı ölçüsü, 1980 öncesinde yaşadıkları etkiye ve biçime yeniden kavuşmak oldu. Gelecek korkusu, bir sığınak olarak geçmişi daha da dokunulmaz kıldı ve dinselleşme eğilimi giderek katmerlendi.

Bugün Kemalizm’den sosyalist guruplara kadar çok sayıda çevre, aslında “seküler dinî” guruplar olarak hareket ediyorlar. Bu gurupların temel özelliği, duygusal bağlanmayı merkeze alan bir dizi törensellik ve kutsallık etrafında tutunabilmeleri. Oysa hayat bu kadar törenselliği, dogmatikliği kaldırmıyor ve kendi çözümlerini dayatıyor. Bu alana dokunan ve daha akılcı tahliller yapan entelektüeller de hedef hâline geliyorlar. Özellikle sol demokrat entelektüellere yönelik tepkisellik böyle anlaşılabilir. Yakın zamana kadar “sivil toplumcu!” olmakla suçlanabilen bu entelektüeller şimdilerde “Yetmez ama evetçiler” diye karalanıyor.

2010 Referandumu vesilesiyle günah keçisi ilan edilenler, temel gerçeği değiştirmiyor: AKP’nin on yıllık iktidarı, Ecevit-Baykal tarzı siyasetin, darbeci mızıkçılığın ve bir bütün olarak Sol’un kendisini yenileyememesinin sonucuydu. Sadece Sol değil, yozlaşmış Merkez Sağ da kendisini yenileyemedi. Sayıları ve etkileri bir hayli sınırlı bir entelektüel kümenin açık veya dolaylı desteği, AKP’nin zamanla kökleşen iktidarını açıklayamaz. Dolayısıyla on yıllarca aynı kalıp kendilerini yenileyemeyerek iktidarı AKP’ye altın tepside sunanların, “yanlış giden bir şeyler var” diyenleri günah keçisi ilan etmeleri asıl meseleyi oluşturuyor.

Ardında apaçık duygusal nedenler yatan entelektüel karşıtlığı, hedefe konanları da öfkelendirip, giderek duygusallaştırıyor. Uzun süre incitilenler, zamanla kendileri de incitmeye başlıyorlar. Kimileri işi düpedüz sol düşmanlığına hatta alaycılığına kadar vardırıyor. Köşe yazısı yoluyla birilerinin damarına basmak, birilerine “çakmak” adeta doğal sayılan bir tarza dönüşüyor.

Oysa bizlerin çoktan birbirimize saygı duymayı öğrenmemiz gerekiyordu.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar