Yüksel TAŞKIN

Yüksel TAŞKIN
Yüksel TAŞKIN
Tüm Yazıları
Tek yol barış
11.08.2015
2915

 Türkiye’nin içinden çıkılmaz bir sürecin içerisine yuvarlanmasına karşı kimin elinden ne geliyorsa yapması gereken bir noktadayız. Hem de vakit kaybetmeden. Bir insanımız daha yitirmeye tahammülümüz yok. İnsanlarımıza gözden çıkarılabilecek piyonlar olarak bakılmasına itirazımız var.

Şu anda yaşanan cehennemi bile mumla arayabiliriz. Bu süreç, Türkiye toplumunun yararına değildir. AK Parti’nin de yararına değildir; HDP’nin de. Bir bütün olarak Kürt hareketinin de.

90’lardaki iç savaş, SHP- CHP çizgisinin de zayıflamasına, ciddi bir kimlik krizine savrulmalarına yol açmıştı. Yeni yeni toparlanıyorlar. Barışı gür sesle istemeliler.

MHP yönetiminin “Çözüm Sürecine” karşı olmaları bile başlı başına acı bir ironi. MHP’nin bir alternatif ortaya koyduğu yok. “İstemezük” diyerek siyasal güç elde edeceklerini sanıyorlar. Ama yanılıyorlar. MHP seçmenlerinin de yeniden bir iç savaş ortamına sürüklenmemizi istediklerini sanmıyorum.

Çatışmasızlık sürecini ortadan kaldıranların hesapları neydi? İç siyasette Kürt illerinde yaşanan egemenlik kaybını durdurmayı, geriye çevirmeyi istediklerini varsayalım.

Yeni bir iç savaş ortamında bunu başarabilecekler mi? Hayır. Bölgede sadece silahların gücüyle var olabilecekler. Düşünün; egemenlik iddiasını silahla sağlayabilen bir devlet ne kadar yol alabilir?

Diğer beklenti, AK Parti’nin oylarını artırmak veya HDP’nin oylarını azaltmak olabilir. Seçim öncesinde yapılan yanlışlar, bölgede HDP dışındaki partileri tabela partileri hâline getirdi. AK Parti, bölgede daha da oy yitirir. Ama bu kaybın batıdaki yansımaları da hissedilmeye devam eder.

Ama bu oy hesaplarında dikkate alınmayan bir unsur var: AK Parti’ye bugüne kadarki gücünü veren en önemli özgünlüklerinden birisi Kürtlerden aldığı destekti. Bunun yitirilmesi, partinin kimyasını bozar, özgünlüğünü bitirir. Oy hesapları yapanlar, bu sosyolojik gerçeği de dikkate almalılar.

Gelelim dış politika boyutuna. İlk günlerde ABD- AB hattından çok fazla ses çıkmıyordu belki ama giderek belirgin itirazlar yükselmeye başladı.

Durum aslında oldukça net: Türkiye’nin sınır ötesinde Kürt güçlerine darbe vurması ve onların bölgede IŞİD’le savaş kapasitelerini azaltması asla istenen bir durum değildir. Bu Türkiye’nin ne kadar yararınadır o da tartışılır.

Hükümet, belli bölgelere “Ilımlı güçleri” yerleştirmekten bahsediyor. Peki, nerede bu ılımlı güçler? Herkes onları arıyor? Türkiye bölgede yapay nüfus kaymalarının çözüm olmadığını anlamalı. Elbette oradaki Kürt güçleri de.

Bu dış politika tercihi de sürdürülebilir değildir. Üstelik Türkiye’nin asıl niyetinin ne olduğuna dair yaygın kuşkuları daha da derinleştirebilir.

Gelelim Kürt hareketine. Çatışmasızlığın bitirilmesine anında misillemelerle yanıt verilmesi çok yanlış olmuştur. Bu konuda da bazıları, “askerî mücadelelerin kendine has mantığı vardır, siz anlamazsınız” tarzı ifadeler kullanıyorlar.

Bizler bu sözde mantığı anlamamakta kararlıyız. Bildiğimiz basit bir gerçek var: Eğer PKK, hemen misillemelere başlamasaydı, Demirtaş’ın çabaları çok daha ikna edici olabilecekti. Böylece çatışmasızlığı sona erdiren taraf, büyük bir kamuoyu baskısı altında kalabilirdi. Yanlışları hemen ortaya çıkardı.

Kürt hareketi için Türkiye’de meşru siyasal alanda ısrar etmek, en önemli strateji olmalıdır. Diğer yollar sayısız cana mal olacaktır.

Benim anladığım iki taraf da kontrollü gerilim politikasını sona erdirmek istemiyor. Gerilimi tırmandırmadan “savaş” kapasitelerini kanıtlamak istiyorlar. İlk önce diğer taraf “pes” etsin istiyorlar. Böylece “zafer” kazanmış olacaklar.

Kahvehane kültürünü az çok bilenler, bu kabadayı mantığını ve sonuçlarını da gayet iyi bilirler.

Ama buradan çıkış yok. Çok kısa sürede savaşa özgü kirliliklerin devreye girdiğini gördük. Her iki tarafta da şahinlere gün doğuyor. Masum insanlar saflaşmaya itiliyor. Vicdan sahipleri kenara itiliyor.

Siyasetçilerimizin tarihî bir sorumluluğu var: Yaşadığımız ve hâlâ yaralarını saramadığımız bir cehennemin yeniden aralanan kapısını kapatmak için her şeyi yapın.

Barış için ilk adımı atanları zayıf gören eril zihniyeti terk edin. Unutmayın çare üretme mercii sizsiniz. Silah sahipleri değil.

Unutmayın barış dışında bizi bekleyen şey bir cehennemdir. Gür bir sesle “tek yol barış” demeliyiz.

[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar