Hasan CEMAL
Gazeteciye genellikle sempati duyulmaz. Yüzlerine gülünse de pek o kadar sevilmezler. Çünkü, işleri ‘eleştiri’dir. Çünkü, mesleklerinin temel özelliği ‘kuşkuculuk’tur.
Washington Post’un yönetmeni Ben Bradlee, gazetecilik üstüne kendisiyle yapılan bir söyleşide şöyle der:
“Biz gazetecileri seven çok azdır toplumda. Değişik nedenleri vardır. Mesela, bakın, Washington’daki Ulusal Havalimanı’na her gün 600 uçak inip kalkar, her şey tıkır tıkır işler. Biz de bu arada tek satır yazmayız. Fakat günün birinde ufacık bir kaza olmaya görsün, akbabalar gibi havaalanına çullanırız. Didik didik eder, eleştirmediğimiz yanını bırakmayız. Sanki, her gün 600 uçağın tıkır tıkır inip kalktığı havaalanı değildir o artık...”
Evet öyledir.
Yine Ben Bradlee bir başka mülakatta, “Yüksek yerlerde olup biten aşağılık işlerle ilgili hikâyelere bayılırım” demiştir.
Nitekim Watergate Skandalı’nı ortaya çıkaran Bradlee’nin yönettiği Washington Post olmuştur. Nixon’ın başkanlıktan istifasına kadar süren iki yıllık mücadelesinde Washington Post, Amerikan muhafazakâr çevrelerinde komünistliğe kadar varan suçlamalara hedef olurken, tabiî genel yönetmen Bradlee de ‘vatan hainliği’nden birçok kez nasibini almıştı.
Gazetecinin yazgısı, resmî memur olarak çalışmadığı ülkelerde pek değişmez, aynıdır.
Genellikle sempati duyulmaz gazetecilere. Yüzlerine gülünse bile, pek o kadar sevilmezler. İstisnaları vardır, ama bunu bir genel kural olarak kabul edebilirsiniz.
Çünkü, işleri ‘eleştiri’dir.
Çünkü, mesleklerinin en temel özelliği ‘kuşkuculuk’tur. Gözler önünde olan bitenden çok, perde arkasını merak ederler.
Çünkü, açıkça söyleneni değil, söylenmeyeni veya öyle söylenmesinin nedenini, niçinini öğrenmek isterler.
Çünkü, bazen konuşanı umursamaz, onu konuşturanı, arka plandakini araştırmaya koyulurlar.
Çünkü, su yüzüne vuranla yetinmez, dipte ne var ne yok habire karıştırmayı severler.
Çünkü, gerçek gazeteci dünyanın her yerinde hemen hemen aynıdır. Sakin bile gözükse, sanki bir tarafında bir şey varmış gibi sürekli kıpır kıpır, huzursuz bir insandır.
Çünkü, neredeyse en tabiî sohbetlerini bile üstü kapalı sorularla süslemeyi sever.
Ve demokrasilerde ‘dördüncü kuvvet’ diye nitelenebilecek kadar da gücü olduğu söylenebilir basının.
İşte bu nedenlerle denebilir ki:
Özellikle siyasal iktidarların, hükûmetlerin basından pek öyle memnun oldukları görülmez. Tek tük istisnalar dışında iktidarlar, devlet adamı ve politikacılar kendilerine tam tâbi, bağımlı kalemler isterler.
“Gerçeği yazın, yeter!” deseler de, bilinçaltlarında durumun değişik olduğu, gün gelir ettikleri bir ufak sözden, bir jestten, hatta bir mimikten belli olur.
Siyasetçiler, özellikle iktidarda olanlar, kendi doğrularına, misyonlarına o kadar inanırlar ki, eleştiri canlarını sıkar. Gün gelir, çatlak ses,ülkesine göre de vatan haini damgaları vurulur gazetecilere...
Basın ile siyasal iktidarlar, hükûmetler arasında balayı dönemleri de yaşanır.
Başarı grafiğinin yükseldiği zamanlarda siyasal yönetimlerin basına dönük hoşgörü ve diyalog eğilimi daha güçlü olur.
Ama grafiğin inişe geçmesiyle, basınla ilişkiler gittikçe bozulmaya yüz tutar, basın neredeyse bütün başarısızlıkların kaynağı, gazeteciler de günah keçileri olarak görülmeye başlanır.
İngiliz Basın Konseyi’nin başkanı demiştir ki:
“Bazı sorumsuzluklara da hoşgörü göstermek, basın özgürlüğünün bir parçasıdır.”
Bir kere, bu nokta akıldan çıkarılmamalıdır.
İkincisi, bugün Türk basınını ilgilendiren mevzuat neredeyse 600 sayfalık bir kitap olabilecek hacme ulaşmış durumdadır.
Düşünce açıklama özgürlüğü birçok açılardan demir kafese konmuştur. Basın özgürlüğüne dönük yasal sınırlamalardan şöyle bir söz ettiğimizde bile yabancı meslektaşlarımız hayretten hayrete düşmektedirler.
Düşünce açıklama özgürlüğünün cendereye sokulduğu bir yerde, ne basın özgürlüğünden ne de demokrasiden söz edilebilir.
‘Demokrasi’yi çiklet gibi cak cak çiğnenen bir klişe olmaktan kurtarmaya çalışalım. Kültürünü, geleneklerini yerleştirmek için de çalışalım.
Unutmayalım:
Basının sorumluluğunu topluma karşı tam olarak yerine getirebilmesi için özgürlüğünün de tam olması gerekir.
Batı’da bu böyledir.
Basının haber vermesi, yorum yapması onun ‘görevi’dir. Halkın ise haber alması, bilgilenmesi onun ‘hakkı’dır.
Bu bakımdan, daha iyi vatandaş olabilmesi, daha iyi karar verebilmesi için basın ‘görevi’ni en iyi bir biçimde yerine getirebilmelidir.
Halk ‘bilgilenme hakkı’nı kullandıkça, tercihlerini daha bilinçli yapar; böylece demokrasi daha iyi yerleşir.
Son olarak, eski bir yazımdan bir alıntı:
“Basına kızmaya başlamak, onu günah keçisi görmek, hiç de hayırlı bir işaret değildir.”
_______________________
DİP NOT
Yukarıdaki yazımın tarihi, 24 Temmuz 1985. Bundan 26 yıl önce o tarihte Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığım Cumhuriyet’te Başbakan Özal’a eleştiri niteliğinde yazılmıştı.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024