Hüseyin ÇAKIR
Sivil toplumun, sivil olması için illâ da devlete karşı olması gerekmiyor. Nihai amacı bakımından devletin dışında olması yeterlidir.
Murat Belge: ”...Sivil toplum kavramını Rousseau’da bulabiliriz. Kelimenin kendisini de Hegel’de buluruz, Marx da bu kavramı kullanmıştır.” “...Sivil toplum yaklaşımının, Marx’ın toplumsal analizinde pek de merkezî bir yeri yoktur, ama o da Hegel’in yolundan giderek yer yer sivil toplumdan bahseder” diyor.
Gramsci’ye göre, Marx’ın tersine sivil toplum altyapısal alana değil, üstyapısal alana aittir.
Bu tanımlar teorik olarak Marksistlerin toplumsal örgütlere bakışını belirlemiştir diyebiliriz.
Türkiye’de bugün, devlet yanlısı, devlet kurumu, siyasi partilerin gençlik, kadın vb. örgütleri, hatta açık, açık darbeciliği savunan dernekler, vakıflar kendilerini sivil ve STK olarak tanımlıyor.
Sivil toplumu, siyasal toplum karşıtı, yalnızca yardım amaçlı örgütlenmeler gibi düşünenler de var. Devlet aklı hep böyle görülmesini istedi. 12 Eylül, siyasal alanı daraltıp/ yasaklarken siyasetin kötü bir şey olduğunu propaganda etti. Başta üniversiteler olmak üzere toplumsal örgütlenmelere siyaset yasaklandı.
Öte yandan bütün darbelerden sonra korporatist kurumlar, sendikalar, meslek örgütleri, ticaret ve sanayi odalarının yöneticileri, bakan, müsteşar, danışma meclisi üyesi, milletvekili oldular.
CEMAAT, DEVLET VE SİYASAL İLİŞKİLER
Modern demokrasilerde sivil toplum, siyasal alanın ta kendisidir. Sivil alanda yer alan bu yapıların, yardımlaşma, dayanışma, mesleki, kültürel sorunlar, sağlık, eğitim ve düşünce, inanç, yaşam tarzı tercihi özgürlüğü.. küresel, sosyal.. meselelerde, yerel ve merkezî yönetimin karar alma süreçlerine katılarak “denge ve denetleme” görevi yaptıklarını görüyoruz.
Cemaat(ler) sivil alan ve sivil toplum mudur? Bir önceki yazımda “Sivil toplumun evrensel tanımına en uygun yapılar dinî cemaatlerdir” demiştim.
İşlevselliği bakımından, sivil toplum alanı içinde yer alıyorlar, fakat kurumsal ve mali yapıları desantralize; açık, görülebilir ve kaydı kuydu olmayan gizemli bir yapılanma özelliğini koruyorlar. Bu yönüyle bakıldığında, demokratik, sivil kurumla alakası yok. Çünkü ortada somut bir varlık yok.
Cemaat (Hizmet) ile iktidar arasındaki ihtilafın özü, geleneksel devlet ve devletçi iktidar zihniyetinin, iktidar ve egemenlik alanının kendi dışında kimseyle paylaşmak istememesinden kaynaklanmaktadır. Cemaat adına Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, iktidar çevrelerinin bu korporatist tutumu karşısında “sivil” ve sivil toplum refleksi göstermiştir diyebiliriz. Hiç kuşkusuz ki bu refleksin arkasında, I. ve II. Meşrutiyet, İttihat- Terakki ve Cumhuriyet dönemlerinde, cemaat(ler)in iktidarlarla yaşadıkları ilişkilerdeki olumsuz tarihsel hafızanın da rolü var.
Hizmet Hareketi “yol” göstericinin kuramsal liderliğinde; okullar, dernekler, vakıflar, medya alanında kurumlar olarak görünüyor. Bunların içinde, Abant Platformu gibi STK kavramı içine girenler de var. Bu somutlukta elbette ki, Gülen Cemaati sivil toplumdur.
Ayrıca, değişik, sosyal sınıfsal kesimleri kapsaması bakımından tek bir örgüt çatısı altında toplanmayan, entelektüel, kentli ve “kitle” hareketi diye de tanımlanabilir.
İlkesel olarak siyasi alternatif olarak ortaya çıkmıyorlar. Seküler ve modern dünyayla uyumlu olarak, bütün iktidarların, hatta siyasi partilerin politikaları amaçlarına uygun ise, o parti veya partileri destekliyorlar. Devletten bağımsızlar, ama devlete bağlılar.
Siyasi partileri, tarihsel olarak geçici olarak tanımlıyorlar. Bu nedenle parti kimliği altında toplanmayı anlamlı bulmuyorlar.
Bu cemaat, kendini diğer cemaatlerden ayırmak ve görünürlüğünü “dinin inanç topluluğu”olarak sınırlamak istemiyor. Seküler yönüyle görünmek için “hizmet” tanımını kullanmayı tercih ediyor.
SİVİL TOPLUM VE SOL
Demokrasinin gelişmişlik düzeyiyle, sivil alan ve sivil toplumun siyasal çalışma alanı, amacı, programı birbirine çok bağlı.
Siyasal ve özgürlükler alanının sınırı, 12 Eylül Anayasası’nda da yazdığı gibi “Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O’nun belirlediği inkılâp ve ilkeler”. Bunun adı üç tek’çi rejim. Bu rejim boyunca sosyalist, liberal, İslami hatta milliyetçi ideolojiler ve örgütlenmeler yasaklandı.
Düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün yasaklı olduğu zamanlarda, toplumsal örgütler, örtük olarak siyasal parti işlevi gördü. Bugün parti kurmanın önünde hiçbir engel yok. Ancak, solun toplumsal örgütlere bakışı ve buralardaki çalışma anlayışı değişmedi. En önemlisi de, devlet bireylere nasıl “araçsal” olarak bakıyorsa, bir çok cemaat de dâhil klasik örgütlerin yöneticileri de üyelerine aynı zihniyetle bakıyorlar.
Gezi’de ortaya çıkan Y kuşağı, post-modern “sivil” zihniyeti ve sivil- politik alanın geleceğini gösterdi.
Sol, sivil alanı ve STK’ları ideolojik ve partisel alan olarak görüyor. STK’ların politik talepleri, parti programındaki azami talepler olarak ifade ediliyor. Bu nedenle temsil ettikleri sivil alanın çoğulculuğunu kucaklayamıyorlar. Ya da çoğulcu alan, bu zihniyetle yan yana durmuyor. Bir arkadaşımın deyimiyle, “derin yapılar” STK’ları yönetiyor.
Murat Belge’yle bitirelim: “... Sivil toplumu Batı’daki sivil toplum gibi yaratmak gibi bir ideal, herhalde olamaz. Bu absürd bir şey. Şimdi biz burada meclis kurduk karar verdik, haydi bundan sonra ‘İspanya’daki gibi bir sivil toplumumuz olsun’ dedik. Böyle bir şey olamaz. Sivil toplumun temsil ettiği şey, bir özerklik, tek bir iktidar sultasının kontrolünde olmayan çeşitli özerklik alanlarıysa, bunun iyi olacağına karar veriyorsak, hayatlarımızı da bunun gibi kurumların olabileceği bir şekilde düzenleme kararı verebiliriz.”
Twitter: @huseyincakir1
Yazarlar
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKimmiş bakalım devlete saldıran? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasPara vermeden diploma alanlarımız da bunlar 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBüyük eşik atlandı, sıra mayınlı alanda… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSistem çürümüş ki nasıl çürümüş 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHayır, bu Türklük Sözleşmesi değil! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.05.2018
13.05.2018
6.02.2018
29.04.2018
22.04.2018
8.02.2018
1.02.2018
25.03.2018
19.03.2018
11.03.2018