Hüseyin ÇAKIR
Birinci sistem değişikliği II. Dünya savaşı sonrasında dünyanın değişen koşullarına göre yapıldı. Devletin kararıyla tek parti sistemi bitti! Yarım çok partili hayat başladı. ‘60’lı yıllarda devletin sıkı kontrolünde de olsa sivil topluma alan açıldı. Komünizm yasağı sürdürüldü ama düşünce, örgütlenme özgürlüğü kısmen de olsa kullanılabiliyordu.
Kürt-Kürtçe başta olmak üzere Türk kimliği dışındaki bütün kimlikleri savunmak ‘sapkın, bölücü, komünizmin fitne düşüncesi’, bunları savunanlar da “beşinci kol” faaliyeti yapan düşmanlar olarak tanımlanıyordu. Devletin resmi ideolojisi böyle şekillenmişti. Bütün kurumlar bu ideolojiye göre hizalanıyor, kararlarını buna göre veriyorlardı. O zamanın dünyasında toplum mühendisliği yapan ideolojilerle yönetilen ülkelerde insanların, toplulukların hayatının bütün alanlarını devletle bütünleşmiş iktidarlar belirliyordu. Bu erk ve yönetme gücü neredeyse tanrısal güçle eş, otorite ve otoriter güçtü.
Tek parti dönemi böyle bir dönemdi.
Çok partili hayata geçildi kararına-yasasına bakmayın siz, anayasaya göre resmi ideolojiyi savunmayan hiçbir parti kurulamaz. Birçok değişiklikler yapılmasına karşın anayasanın Başlangıç’ında da şu yazılı. “…Hiçbir faaliyetin Türk millî menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihî ve manevî değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı… 2. Madde “Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir”. Buna göre bütün partiler sonuç olarak devlet partisi olmak zorunda. Bunun adı da demokratik hukuk devleti oluyor.
Bu resmi ideolojinin devletle bütünleşmiş örgütlü radikal savunucusu hep Milliyetçi Hareket Partisi oldu. Bazı sol, sosyalist parti dışındaki bütün partiler bu ideolojiye bağlı, aslında birbirinden farkı olmayan partiler oldular.
Tarih ve talih MHP’nin önüne ikinci bir fırsat getirdi
Birincisi 12 Eylül darbe öncesi, darbe sonrasında iktidara gelmeyi hesaplıyorlardı. Kader! Onlara Mamak Cezaevi, solcularla birlikte işkence ve kodes yolunu gösterdi. Alpaslan Türkeş, bu duruma isyan etmiş “fikrimiz iktidarda biz hapisteyiz” demişti.
Şimdi 16 Nisan referandumuyla başlayan Başkanlık Sistemi felsefesinin özünün MHP’nin felsefesinin özüyle eşdeş olması dolayısıyla bu kez şansını kaçırmamak için AKP ile başlayan ittifak görüşmesini sonuçlandırdı.
MHP, 12 Eylül öncesi kapı arkalarında veriler sözlerin unutulmasından ders çıkartılmış olmalı ki, işi sağlama bağlamak için ittifak yasasının çıkarılmasını sağlayarak iktidar ortaklığını garanti altına almış oldu.
Cumhuriyet Türkiyesi İkinci Sistem Değişikliği için adım attı. Bu sistem değişikliğinin altyapısı: Birincisi, 12 Eylül anayasası felsefesine dayanıyor. İkincisi, yönetim yöntemi, siyasi-ekonomik karar sistemi tek merkezde toplanıyor. Üçüncüsü, sistem değişikliği toplum mühendisliği yoluyla Sünni İslam ideolojisi ve Türkçülük temelinde devletin resmi ideolojisi reorganize edilerek, başta eğitim, tarih, kültür ve gelenek… yeniden yazılıyor.
Milliyetçilik anlayışı misak-i milli içinde ‘Türklük-Türkler ana güç, Kürtler ve başkaları tarihten gelen din kardeşliğimiz dolayısıyla devletin parçası olarak Türk milletine tabiler. Millet birliği, İslam (Sünni) imanı ve inancıyla yeniden dirilecek.’ Kabaca devletin bu yeni ideolojisine tabi olmayan dini cemaatler, Alevi ocak ve dergâhları “şer odaklar" olarak tanımlanıyor.
İkinci sistem değişikliğinin meşruiyeti
Rejimler ve sistemler baki değil. Nesnel veya öznel koşulların değişimi kaçınılmaz olarak zorunlu ya da zorla değişimi toplumların, ulus devletlerinin önüne getiriyor. Bu değişim bazen devrimler, darbeler bazen de normal koşullarda toplumsal iradenin çoğunluğunun çoğulcu onayıyla reformlarla yapıldı, yapılıyor.
Türkiye’de ikinci rejim ve sistem değişikliği OHAL anormal koşullarında yapılıyor, ittifak halindeki devletle bütünleşmiş tek bir ideolojik otorite ve hegemonya altında yapılıyor. OHAL koşulları zaten iktidara her şeyi yapma yetkisini veriyor. İttifakın meclis çoğunluğu, siyasal ve toplumsal muhalefeti devre dışı bırakıyor.
Biçimsel ve şeklen “meşruiyet” kurallarının TBMM’de yerine getirildiği görüntüsüyle birlikte “millet iradesi” çoğunlukçu yöntemiyle muhalefetin elini kolu adeta bağlamış oluyor.
Demokratik reform yollarıyla yapılamayan büyük değişimler ya bunalım içinde sert biçimde ortaya çıkıyor veya 12 Eylül öncesinde olduğu gibi istikrarsızlık planlanıyor ve darbe koşulları hazırlanarak amaçlanan “değişim” yapılıyor.
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında yatay suçlu kapsamı öylesine genişletildi ki, ucu bugün ittifak dışında kalan herkese uzandı. Bu vahim durum aynı zamanda amaca ulamak için olanak yaratmıştı. Birincisi, sistemin kurumsal değişimini gerçekleştirmek için milliyetçi- muhafazakâr çoğunluğu bloke edecek fırsat ortaya çıkmıştı. İkincisi, TBMM’deki Kürt muhalefetinin Türkiyelileşme projesinin %13 oyla mayasının tuttuğu ortaya çıkmıştı. Sistemi ve rejimi yönetim yöntemi ve siyasal olarak otoriter biçimde kurmak isteyenler için siyasal ve toplumsal direnç noktalarının kırılması, gözden düşürülmesi gerekiyordu.
Bunu yapmak çok kolaydı. Her gün dinlediğimiz, vatanseverler ve hainler; milli-gayri milli; terör-teröristlerle mücadele edenler onları destekleyenler olarak toplumu ayrıştırmak, toplumun bir kesimini ötekine karşı kışkırtmak kısa vadede çoğunlukla siyasal başarı getirmiştir, fakat sürdürürebilir olmadığı gibi ucu toplumsal çatışmalara varan sonuçlara yol açmıştır.
Sistem ve Rejim değiştirmek için toplumsal mutabakat
Evet, Türkiye’de devletin yönetim yöntemi, yönetsel araçları ve zihniyet değişimi gerekiyor. Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğu tarihsel, ideolojik, toplumsal ve sosyolojik koşullar değişti. Sistem ve rejim değişikliği çok partili hayata geçilen andan itibaren hep gündemde oldu. Siyasal ve toplumsal değişim taleplerinin karşısına devlet dikildi.
Devlet kim ve ne ki sorusu çok tartışıldı. Devletin, bekasını korumak için asker-sivil bürokrasi olarak tanımlanan ve yetkisini anayasadan alan zinde güçler olduğunu sağır sultan bile duymuştu.
Askeri hizmet kanununda yapılan değişiklikle vesayetin kaldırıldığı sanılmıştı. Ergenekon, Balyoz davalarıyla başlayan ama sonra pardon denilen sürece, 15 Temmuz’un yatay davalarıyla devam edildiği savunusu devam ediyordu.
MHP-AKP ittifak protokolü ile “devletin bekası” adına ideolojik vesayet oluşturuldu. Sistem değişikliği bu ittifakla tamamlandığı zaman Türk-İslam sentezli postmodern yeni devletin bekasını bu vesayetçiler devralmış olacak.
İttihat ve Terakki ile başlayan siyasi ve örgütsel zihniyet bütün zamanlarda, bütün siyasal partileri ve de ‘düşünür’leri etkilemiş ve etkilemeye devam ediyor.
İttifak zihniyeti bu tarihsel sürekliliği yeniden üretiyor.
Bu koşullarda sistemin değişiminden demokrasi beklemek ham hayalden öte bir şey olamaz.
Dünyada bu durumdaki ideolojik ve siyasal partiler, ırkçı, yabancı düşmanı, aşırı sağ partiler. Bu sağ popülist partilerin yükseldiği zamanlardan geçiliyor. En son İtalya seçimleri de bunun göstergesi.
Türkiye’de aşırı sağ milliyetçi parti oy kaybederken, ideolojik olarak merkez sağ kitle partisini kapsam alanı içine aldı, rejimin radikal değişimi için peşine taktı götürüyor. İttifak yasasıyla birlikte çoğunluğu kazanma hesaplarının sistem ve rejimi değiştirmenin çantada keklik olmadığı ittifak çevresinden dillendiriliyor.
Bütün toplumun geleceğini ilgilendiren sistem ve rejim değişikliği aşırı sağ, milliyetçi parti ile merkez sağ Sünni İslamcı partinin ideoloji ve oy çokluğuna dayanılarak yapılmak isteniyor. Çoğunluk yasal olarak meşruiyet ve % 50 artı bir millet çoğunluğu olarak görülebilir, ancak bu toplum sözleşmesi olarak eksik, yetersiz ve sorunlu bir durumdur. Öte yandan bu zihniyet, katılımcı ve demokratik hiç değildir. Matematik çoğunluğu demokrasi olarak, diktatörler, otoriter rejimler ve liderler savunuyor.
Türkiye yeni sistemini bugünün dünyasının içinden geçtiği lümpen muhafazakar sağ ideoloji üstünden kurarsa, ki süreç böyle ilerliyor ve 2019 başkanlık seçimini bu ittifak kazanırsa bu, politik ve yönetsel krizlerle birlikte çok ciddi bir rejim krizinin başlangıcı olur.
Yazarlar
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKimmiş bakalım devlete saldıran? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasPara vermeden diploma alanlarımız da bunlar 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBüyük eşik atlandı, sıra mayınlı alanda… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSistem çürümüş ki nasıl çürümüş 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHayır, bu Türklük Sözleşmesi değil! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.05.2018
13.05.2018
6.02.2018
29.04.2018
22.04.2018
8.02.2018
1.02.2018
25.03.2018
19.03.2018
11.03.2018