Kurtuluş TAYİZ
Uludere katliamından sonra sadece sokaklar karışmadı, Meclis de karıştı. Genel Kurul’da gerilim doruktaydı. İktidarla muhalefet arasındaki sert tartışmalar haftaya damgasını vurdu. AKP ve BDP arasındaki kavganın vardığı boyut ise beni fazlasıyla kaygılandırdı.
Başbakan Erdoğan’ın, partisinin grup konuşmasında BDP lideri Selahattin Demirtaş’a yönelik eleştirileri çok sertti. Başbakan’ın bu üslubu BDP’nin seçmenleri arasında da büyük tepki uyandırdı.
Politikacıların birbirlerine eleştiri yöneltmesi, suçlamada bulunması, hatta karşılıklı olarak küfür ve hakaret içeren ifadeler kullanmaları elbette şaşırtıcı değil, belki de yaptıkları işin bir parçası, bunu yadırgamıyorum. Fakat Başbakan’ın dilinin sivriliği siyasetin de dışına taşan bir niteliğe büründü. Demirtaş’a yönelik “uşak” tabirini kullanması, devletin-hükümetin BDP’yi tümden gözden çıkardığı duygusunu uyandırdı bende.
Başbakan son günlerde BDP’yle mücadelede eleştiri dozunu kaçırdı ve bana göre BDP seçmeniyle savaşmaya başladı. Tehlikeli gördüğüm nokta tam da burası.
BDP Kürt kimliğiyle özdeşleşen bir siyasi parti. Kürt halkı arasında önemli oranda oy desteğine sahip. Kuşkusuz hükümet, PKK güdümündeki bir partiye boyun eğmek zorunda değil, hatta BDP’yle kıran kırana bir siyasi mücadeleye de girişebilir. Ancak farkındaysanız bu mücadele çok fazla sertleşti ve Kürt kimliği üzerinden yürütülen bir savaşa dönüştü.
Silvan’daki PKK saldırısından sonra hükümet, kendisine yeni bir yol haritası belirledi. Anlaşılan BDP de tümden gözden çıkarılmış durumda. AKP, Meclis’teki sayısal çoğunluğuna dayanarak Kürt reformu yapabilir ve bunda kısmen başarılı da olabilir; ancak Başbakan, Kürtlerin bir bölümüyle savaşarak Kürt sorununu da bütünüyle çözemez. Demokratik Kürt hareketinin arkasındaki halk desteğini hiçe sayarak, onları görmezden gelerek ve daha da ötesi, bu kitleyi sindirerek Kürt meselesini çözmeye kalkışmak gerçekçi bir strateji değil. BDP’nin dayandığı tabanın rızasını almadan, onlarla da bir şekilde uzlaşmadan iç barışı sağlamak bana pek olanaklı görünmüyor.
Kürt hareketinin bugün yaşanan çözümsüzlükte önemli bir payının olduğu inkâr edilemez. Hatta Erdoğan, biraz da demokratik siyasete ayak direyen Kürt siyasetçiler yüzünden çileden çıktı. Halk arasında Erdoğan düşmanlığını yaymaya çalıştılar. PKK’nın işi Kastamonu’da Başbakan’ın konvoyuna saldırı düzenlemeye kadar vardırdığını hatırlayalım. Ama Kürt siyasetçiler özeleştiri de yapıyor; örneğini bu köşede Aysel Tuğluk’un mektubunda da okuduğumuz gibi Başbakan’a zeytin dalı uzatarak gerilimi düşürmek istiyorlar. Başbakan ise yumuşama sinyali vermediği gibi Kürt siyasetçilere yönelik hakaret düzeyine varan eleştiri ve söylemlerini sürdürüyor. Başbakan son günlerdeki üslubuyla Diyarbakır’ı Ankara’dan soğutuyor. Uludere’de 34 Kürt köylüsünün savaş uçaklarıyla bombalanarak öldürülmesi Kürtlerin Ankara’ya olan güvenini derinden sarstı. Hükümetin katliamdan sonra büründüğü sessizlik ise Kürtleri daha çok yaraladı. 1990’lara dönüşten bahsedilecekse Ankara’nın bu sessizliği çok iyi bir örnek. 1990’larda Demirel’i, Çiller’i, Ecevit’i, Mesut Yılmaz’ı, akla gelen dönemin tüm siyasetçileri sivil katliamlar karşısında öncelikle hep devleti savundu, halkı değil. Bu açıdan bakıldığında Erdoğan’ın da önceki liderlerden farklı bir tutum sergilemediğini gördük. Otoritesi sarsılmasın diye ölen köylülere bir özrü bile fazla gördü bu hükümet. AKP’nin Ankara’sı da 1990’ların Ankara’sı işte. Siz bugün değişen bir şey görebiliyor musunuz ?
Aysel Tuğluk’tan zorunlu bir açıklama
Taraf gazetesinin 10.01.2012 tarihli yayınında Kurtuluş TAYİZ’in köşesinde yayınlanan mektubumun sonlarına doğru ülkemiz sorunlarının çözümüne ilişkin irade olabilmeleri itibariyle Başbakan Sayın ERDOĞAN ve cumhurbaşkanlığı kurumuyla ilgili bir takım görüşlerimi ifade etmiştim. Bilindiği üzere cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin tartışmalar henüz kurumsal bir kimlik kazanmamış olup bu konuya ilişkin öngörülerimi içermektedir. Görüşlerimin Eş Başkanlığını yaptığım Demokratik Toplum Kongresi ve Barış ve Demokrasi Partisinin kurumsal program ve politikasıyla ilgisi yoktur.
Görüşlerim tamamıyla kişisel olup çalıştığım kurumları temsil etmemektedir. Bu nedenle ilgili paragraflarda geçen çözüme ilişkin eleştiriler ve fikirlerin kişisel görüşlerim olarak algılanmasını ve böyle değerlerdirilmesinin siyaseten daha doğru olacağını düşünüyorum.
Aysel TUĞLUK
Yazarlar
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.05.2019
10.05.2019
1.05.2019
22.04.2019
19.04.2019
17.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
8.02.2019