Mehmet ALTAN
Duhok'un Amediye ilçesine bağlı Dereluk kasabası.... Dereluk kasabasındaki Sergeli Köyü kırsalı.... Sergeli Köyü kırsalındaki Metina Vadisi... Metina Vadisi içinde yer alan 1740 rakımlı tepe.
1740 rakımlı tepede konuşlu bulunan Şırnak 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı emrindeki Kırklareli 41. Komando Tugay Komutanlığına bağlı uzak emniyet timi.
23 Aralık'ta 12 asker şehit olmuştu.
Bir ay geçmeden resmî açıklamalara göre "uzak emniyet timinden" bu kez de 9 asker şehit oldu.
40 yıldır tekrarlanan ve bıkkınlık getiren kalıplaşmış hamaset cümlelerine tekrar boğulduk.
Ancak sorulan haklı sorulara cevap alınamadı.
Hesap veren kimseye de rastlanmadı.
xxxxxxx
"Ordumuzu yıpratmayalım" diye bir kalıp var ve o kalıp her türlü yanlışlığın, hatanın, beceriksizliğin, aldırmazlığın sorgulanmasını önlemek için kullanılıyor.
"Ordumuzu yıpratmayalım" da çocuklarımızı da öldürtmeyelim.
Ordu sadece generallerden ibaret değil, orduda bir de yüz binlerce genç yer alıyor.
Kış mevsiminde, sınırdan o kadar uzakta, lojistik destek imkanlarının kısıtlı olduğu, savunulması zor mevziler bulundurmanın askeri açıdan hata olduğunu söyleyen uzmanlar görüyoruz.
Söyledikleri doğru mu, değil mi?
Doğruysa, hatalı kararlarla çocukların ölümüne yol açanlar kimler? Nasıl bu kadar rahatça hata yapıyor ve bu hatada ısrar ediyorlar?
Söylenenler yanlışsa, o zaman aynı yerde neden bu kadar çok genç ölüyor?
Bu soruları kim soracak?
Bu sorulara kim cevap verecek?
xxxxxxx
Ölen çocukların hepsi fakir çocukları.
Hemen hemen hepsi sözleşmeli erler.
Şehit düşen Piyade Sözleşmeli Er Müslüm Özdemir'in depremzede ailesinin çadırda yaşadığı ortaya çıktı.
Isınamıyorlardı.
Sözleşmeli er olan çocukları ölünce "resmi şefkat eli" çadırın çevresine bayraklar astı ve içine de 10 adet ısıtıcı bıraktı.
Ölen askerler bu ülkenin on büyük müteahhidinin ya da on siyasi yöneticisinin çocuğu olsaydı, bu olay gene bu kalıplaşmış hamaset edebiyatıyla mı geçiştirilirdi?
xxxxxxx
Bu ölen çocuklar, aslında bir büyük resmin iç yakan bir parçası.
Asıl büyük resim ne?
Türkiye'deki siyasal iktidar içerde ve dışarda barış karşıtı bir anlayışı dayattıkça dayatıyor.
Bunun sonuçları da ortada...
Adaletin yok olduğu, anayasanın Yargıtay üyeleri tarafından dinamitlendiği, küresel uyuşturucu baronlarının cirit attığı, yolsuzluğun ve çökmelerin siyasal spor haline geldiği, halkın süt ve yumurta alamadığı, emeklilerin sürünmesine seyirci kalınan...
Kamplaşmanın kışkırtıldığı, din, ırk, mezhep üzerinden savaş tamtamları çalınarak siyaset yapılan talihsiz bir ülke.
Ama bir de siyasal iktidar etrafında çöreklenmiş ve bu çürümeden sürekli kazananlar var.
Nüfusun en zengin yüzde 20'si milli gelirin yüzde 48'ini alıyor, en fakir yüzde 20'si ise yüzde 6'sını...
Arada 8 misli fark bulunuyor.
Ve ilk 20'dekilerin geliri sürekli artarken diğerlerininki azalıyor.
İçerde ve dışarda barışın hedef tahtasına konularak kurşunlanmasının toplumsal resmi bu.
xxxxxxx
Kavga, kamplaşma, sertlik ve düşmanlık politikasının bir başka boyutunu da hatırlamak gerek.
2022 yılında Türkiye'nin yüksek teknoloji ürün ihracatı 6,4 milyar dolar...
2022 yılında Türkiye'nin askeri harcamaları ise 10,6 milyar dolar.
Silahlanma harcamasının yüksek teknoloji mal ihracatının bir buçuk misli olduğu, bir ay geçmeden aynı yerde askerlerinin aynı şekilde öldürüldüğü bir ülkenin derinlemesine ve acilen düşünmesi gerekmez mi?
Hadi mevcut egemen savaş ve gerginlik lobisi bunlara aldırmıyor ...
Siyasal muhalefet ve sosyal kuruluşlar neden bu konuda görüşlerini açıklamıyor?
xxxxxxx
İç barışın...
Orta-Doğu'da barışının... Ege'de barışın... Akdeniz'de barışın...
Kafkaslar 'da barışın... Balkanlar'da barışın...
Türkiye'ye getireceği ekonomik ve sosyal refahı oturup ciddi bir şekilde hesaplayan ve bu somut getiri üzerinden bir strateji öneren hiçbir siyasal ve sosyal kurumun olmaması normal mi?
21. Yüzyılın dinamikleri üzerinden toplumun özgürlüğünü ve refahını artıracak barış alternatifleri oluşturan birileri var mı? Neredeler?
Siyasal iktidarın çöküntüye götüren kıskacından kurtulmak, akılcı ve saygın bir paradigma üretiminden geçmiyor mu?
xxxxxxx
Nutuklarla, hamasetle, soru sormak isteyenleri korkutarak sorunlar çözülmüyor.
Türkiye derin bir çukura her gün biraz daha fazla kayıyor.
Türkiye'yi huzur karşıtlığı anlayışın getirdiği yer ortada...
Adaletsizlik, hukuksuzluk, sefalet.
Ölüp giden gencecik sözleşmeli erler... Kerpiç evler ya da depremzede çadırları...
Asılan bayraklar ve bırakılan 10 adet soba.
xxxxxxx
Bunlar kadar korkunç olanı ülkenin alternatif proje ve öneriler üretememesi.
Türkiye, dünyada başka hiçbir ülkenin sahip olmadığı büyük bir güce sahip... Bu, "barış" sağlama gücü.
Savaş için Türkiye'den çok daha güçlü, büyük ve zengin ülkeler bulunuyor yeryüzünde.
Ama onların hiçbiri Türkiye'nin sahip olduğu "barıştırma gücüne" sahip değil.
Tarihi, coğrafyası, Doğu'yu ve Batı'yı tanıyan zengin kültürüyle Türkiye dünyada barışı sağlayabilecek bir birikimin efendisi...
Ortadoğu'yla Avrupa'yı, Müslümanlarla Hrıstiyanları barıştırabilecek, Kafkasya'yı, Balkanları bir barış çemberinin içine çekebilecek bir güce sahip bir ülke neden bu gücünü kullanmaz?
Neden bu gücü kullanmak, dünyanın barış merkezi olmak, zenginleşmek, huzura kavuşmak yerine kendi toplumunu bile birbirine karşı kışkırtan bir siyaseti sürdürmeyi tercih eder?
xxxxxxx
Ülkenin barış adası haline getirilmesi halinde ekonomik, sosyal, siyasal kazançların neler olacağının somut bir çalışmaya dökülmemesi...
Hiçbir siyasi partinin barışı bir siyasi amaç haline getirmemesi tuhaf değil mi?
Zenginlik, huzur, başarı, dünyanın en büyük "barış" gücü haline gelebilmek elimizdeyken, böyle bir gücümüz yokmuş gibi davranmanın akılcı bir açıklamasını ben göremiyorum.
Niye kimse barışın yararlarından söz etmiyor?
Bu ülkede barış yasak mı?
Yoksa yıllarca süren bir propagandanın sonucunda beyinlerimiz uyuştu ve bize söylenenden başka bir şey düşünemiyor mu?
Yazarlar
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘AK Parti+MHP+DEM’ yetmedi, muhalefet de cepheye çağrılıyor 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHükümet harcadıkça ülkenin refahı azalıyor 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluErdoğan, bir anda neden sürecin önüne geçti? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENTürk – Kürt – Arap söylemi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBizim Hayırlı Cumamız 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuVahim ama ciddi değil… 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Türkiyeli değil, Türk!” 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın silah bırakması ve feshi: Siyasetin gerekleri, toplumsal beklentiler 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Palalı hukuk… 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERDenizli teleferiğindeki kayıt dışı 25 milyon nerede? 9.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞErdoğan’ın büyük siyasi gafı: “CHP Ankara merkezli siyaset yapmalı” 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluTonlarca hurdanın akıbeti belirsiz, ihaleler tartışmalı, işlem yok: Karayolları kimleri zengin ediyo 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.07.2025
26.06.2025
20.06.2025
15.06.2025
29.05.2025
23.05.2025
10.05.2025
25.04.2025
4.04.2025
20.03.2025