Başbakan Erdoğan dış politikada hükümetinin başarısız olması hatta hayal kırıklığına uğramasıyla, deyim yerindeyse tam bir uluslararası izolasyona tabi oldu ve dış politikası fiyaskoyla sonuçlandı. Hele komşularıyla sıfır sorundan yola çıkıp konuşacak komşu kalmaması Cumhuriyet tarihinde Erdoğan’a nasip oldu…Dışişler Bakanı Irak merkezi hükümeti tarafından tutuklanmadan son anda kurtulması,enerji bakanının uçağın Erbil havaalanına  indirilmemesi ve hava da kalması ve Kayseri’ye inmesi başlı başına bir skandal olması tam bir rezalet…

Bir ülkenin büyüklüğünün değişmez kriteri o ülkenin dış politikası belirler,atıp tutmak değil..

Dış politikadaki başarısızlığını Erdoğan iç  politikasında  gündemi değiştirerek karizmasını çizdirmemek için, içe dönük demokrasiyle bağdaşmayan hamaset politikalarına yöneldi,muhalefeti rejim karşıtı görmeye,kendisi gibi düşünmeyen  yazan çizenleri,hedef göstererek işten atılmalarını ve işsiz kalmalarını sağlarken,medyaya da ayar çekmeyi boş geçmedi, ağırlıklı olarak ta din,ırk ve mezhep üzerinden konuşur oldu son iki yıldır, konuşmalarını fikri takip yaptığınızda bunu görüyorsunuz.Ama AKP’nin dalkavuk medyası bunu görmemezlikten gelmeye devam ediyor,padişahım çok yaşa dercesine..

Dış politikada yalnızlaşması,içte de Kürt sorunun Suriye iç savaşıyla bölgede farklı bir boyut kazanması,İran,merkezi Irak yönetimi ve Suriye ile PKK’nın bölgede belirleyici güç olması;Erdoğan’ı tamamen Türk-İslam sentezine yöneltirken Başbakan gündemi elinde tutmak için de, Başkanlık sisteminin tartışmaya açarak ülke içinde  belirleyici olma yollarını aramaya başladı.

Bir ülkede olmaması gereken gelişmeler ışığında bizde Erdoğan’ın içe dönük gaflarla dolu devirdiği çamlardan bir derleme yaptık hatıllatmak babında:

-Mersinde bir çiftçi Erdoğan’a uyguladığınız tarım politikası sonucu anamız ağladı,demesine;Erdoğan:”Ananı da al git” diyerek argo bir cevap veriyordu çiftçiye sıfatına yakışmayacak şekilde..Almanya da partisinin düzenlediği Türklerin katıldığı bir toplantı da kendine eleştirel bir soru yönelten vatandaşa,bu sahtekar ne diyor,diye öfke dolu sözlerle karşılık vermesi ve toplantıyı kapatması unutulur gibi değildi!..

- Üniversiteli öğrenci bir kızın kendisini protesto etmesi sonucu,o kız  öğrenci yaka paça korumaları tarafından göz altına alınınca,Erdoğan:”kız mıdır dul mudur” diye bu olayı namus kavramında yorumluyordu,bu siyasetimiz de ilk defa rastlanan bir olaydı..

-PKK’nın avukatları için bunlar avukat değil terör örgütünün mensupları,diyerek kamuoyuna açıklama yaparak,hukukta görülmemiş bir skandalla tanıştık..Halbuki teröristinde avukatı vardır anayasasında hukuk devleti yazan bir ülkede.Başbakan tutuklu olan herkesi hükümlü gösteriyordu..

- Bir köşe yazarının dışişleri bakanını eleştirmesi karşısında Radikal gazetesinin köşe yazarı için;bu nasıl bir yazar bu yazara patronu nasıl müsaade eder,diye işten atılmasını istiyordu..

-Birde muhalefet partileriyle girdiği polemikler yenilir yutulur,olmayan  dirhemini yiyen it kudurur misal cevaplar vermesi,terbiye kurallarına yakışır değildi..CHP genel Başkanı Kılçdaroğlu için,çölde bahtsız bedevi sözü tam bir sokak ağzıydı.Kendisini eleştiren her kesime buna basın mensupları da dahil, belden aşağı vurarak alçak,namussuz,şerefsiz gibi yanıt vermesi kavgada söylenmeyecek sözlerdi.

2011 genel seçimlerinde yedi ilde yaptığı mitinglerde Kılıçdaroğlu’nun Aleviliğini aşağılaması ve meydanlarda binlerce insana yuhalatması Erdoğan’ın mezhepçi bir politika yaptığının kanıtı değil mi?

-TÜSİAD başkanının farklı bir görüşüne;taraf olmayanlar bertaraf olur demesi,demokrasinin çok sesliliğiyle bağdaşır bir yanı yoktu.Demokrasinin çok sesliliğini ve çeşitliliğini hiçe sayması kabullenir bir durum olamaz.

-Kendisi gibi düşünmeyen ve kendini eleştirenlere karşı gittikçe sertleşmesi hoş görüden uzaklaşması ile özel hayata müdahale eder oldu:toplumların heterojen yapısını yok sayarak homojen bir toplum politikasına girdi..

-Tek din demesi,dindar nesil yetiştireceğim, kürtaja karşıyım,derken,bir dönem Kemalist gençlik yetiştiren kemalimin din versiyonuna yöneldi..

-Sanata müdahale etmesi ve bir televizyon  dizisi  üzerine ülkeyi anlamsız tartışmalara sokması,ecdadına sahip çıkıyor ama ecdadının kardeş katliamının vacip olduğunu ise bilmezlikten geliyordu.

-Heykel yıktırması ve özel hayata müdahale ederek,aksırana tıksırana kadar içiyorlar diyerek,içki yasağını savunması soayal ve laik vatandaşları tedirgin ederek, iç barışı tehdit eder oldu.

-Farklı inançta olanları yok sayıp,20 milyon Alevi vatandaşlarının kutsal yeri olan Cem evini tanımaması,ruhban okulunu açmaması.

-Her parka,meydana ve tepeye cami yaptırma seferberliği başlatması neyin nesi,hani devleti  her türlü dinden ve ideolojiden arındıracaktınız?

-Askeri darbe döneminde bile faşist generallerin  bile cesaret edemeyeceği çıkış yapması:”Yargıya talimat verdim” demesi sivil bir vesayetin işaret değil mi bunlar!..

-İdam toplumda istenilen bir talep diyerek,ben iktidarda olsaydım Öcalan’ı asardım,diyerek MHP’nin tabanına oynaması..

-Yaratana saygı duyarız yaratandan dolayı diyerek Yunus’un hümanist sözünü şiar edineceksiniz ama insanların ana dilde eğitimini de kabul etmeyeceksiniz,yaratanın canını alacaksınız,Allah insanları tek dilli mi yarattı?..

-Kendisine oy veren Kürtlere dindar kardeşlerim diyeceksin,vermeyenlere de bunlar Zerdüşt diyerek aşağılayacaksın buna oy avcılığı ve din bezirganı denilmez mi?..

Bir de yargıyı kendine bağlı bir kurum olarak görmesi,MİT müsteşarı için savcının soruşturma yapması karşısında Erdoğan,o zaman savcı gelsin beni tutuklasın demesi,kendinin atadığı bürokratları dokunulmaz göstermesi demokrasi ve hukukta kabullenilir bir yanı var mı?..

-Deniz feneri davasına müdahale etmesi ve dava açan savcılar hakkında soruşturma başlatılması,hukuk devletinde bunlar kabullenilir mi?..

-Kuvvetler ayrılığından şikâyetçi olması önümüzde engel oluyor demesi, Başbakanın demokrasiyi seçim ve çoğunluk üzerinden görmesinin  işaret değil mi?

-Kendisinin önünde engel olanları göstererek mağduriyet rolüne soyunması,bir televizyon kanalında; derin devlet bitmedi beni de dinliyorlar,diyor ama darbeci generallerin tutuklanması içinde bu dalgalar ülkeyi boğar demesini nasıl izah edecek!..Yüzde 50 oy almış bir iktidarın mazeret üretme lüksü olur mu?

-Hıran Dink cinayetinin yolunu açan hakimi obsutman yapması,cinayetin işlendiği tarihte İstanbul da görevli olan Vali ve emniyet müdürünü terfi ettirmesi;Dink cinayeti Ankara dehlizlerinde kaybolmayacak demesiyle paradoks oluşturmuyor mu?

-Deniz Baykal’ı götüren seks kasetinin skandalından şikayet ediyor kimlerin yaptığı bulunamadı diyor ama meydanlarda da bunu namus kavramıyla,harama uçkur çözenler bu ülkeyi yönetemezler demesini nasıl bir ahlakla izah edeceğizi?..Birde MHP’nin önde gelen siyasetçilerinin seçim arifesinde ortaya saçılan seks kasetini seçim meydanlarından nasıl istismar ettiği unutuldu mu,bunların özel hayatı diyebilir miyiz hovardalık yapıyorlar,diyerek toplumda rencide etmesiyle tezat oluşturmuyor mu..buna nasıl bir açıklama getirecek Başbakan?..Başkabir çelişkisiBaşbakanın kendisine karşıyapılan 27 Nisan e-muhtıraya şimdi o muhtıra değil bildiri demesi,kendini yalanlamıyor mu?..

-PKK’nın 20 cezaevinde başlattığı 625 kişinin açlık grevi konusunda tam bir başı bozukluk yaşattı Erdoğan;cezaevlerinde açlık grevi yok derken; bakanları Başbakanı yalanlama ve bedenlerini ölüme yatıran mahkumları bu eyleminden vaaz geçirmenin politikası içinde çırpındılar.

-Bir başak hukuk tanımaz politikasını 2012 bütçesinde yaşattı kamuoyuna Başbakan,Cumhuriyet tarihinde ilk defa Sayıştay raporunu yok sayarak bütçeyi meclisten geçirdi.Böyle bir hukuksuzluğu askeri darbe dönemlerinde bile  yaşamadık.

Başabakan Erdoğan  ekonomide çok iyi şeyler yapmasına rağmen,son iki yılda  özgürlükleri din üzerinden tanımlaması;olumlu olan yaptıklarını da gölgelemektedir

Yüzde elli oy ile iktidara gelmiş bir Başbakan’ın yukarıda sıraladığımız sözler Erdoğan’a ait tam bir ağız bozması,belden aşağı vurması AB üyesi olmak isteyen ülkeye yakışıyor mu?

İnanın insan söyleyecek söz bulamıyor Erdoğan’ın konuşmaları karşısında, ciddiye alınmayacak  bir şey ama bunları söyleyen Başbakan olunca mecburi olarak ciddiye almak zorunda kalıyorsunuz?

Başbakanın konuşmalar ve açıklamaları gerçekten üzücü ama ciddiye alınmayacak düzeyde.

Bizim siyasetçilerimizde çok önemli bir şey ortaya çıkıyor;o da aydın vasfından uzak olması.

Temennimiz Başbakandan2013 yılında AB yolunda ilerler  daha tutarlı demokrasi ve hukuk kavramına uygun,temel hak ve özgürlükleri referans alarak bir politika izler.

Not:Tüm okurlarımın yeni yılını kutluyorum.M.T.