Mücahit BİLİCİ
Darbe meşruiyeti olmayan bir hükmetme,başkasını kendi keyfine maruz bırakmaktır. Türkiye’de bildiğimiz klasik darbe kavramı, milletin tamamına ait olması gereken iktidarın küçük bir grup tarafından (çoğu kez asker eliyle)gaspedilmesidir. Dikkat ederseniz, eskiden sadece askere mahsus olan darbe ile eskiden sadece PKK’ye mahsus sayılan teröristlik suçlamaları artık çok daha sık ve daha fazla sayıda muhatap için kullanılıyor. Özellikle de Hükümet ile Cemaat arasındaki mücadeledeki kırılma noktaları karşılıklı olarak darbe olarak niteleniyor. Aşağı yukarı kimden gelirse gelsin her itiraz ve kıpırdama darbe veya kalkışma olarak etiketleniyor. Öyle bir zamana vasıl olduk ki artık neredeyse herkes birbirini darbeyle suçluyor. Acaba neden?
Daha önceki bir yazıda kayda geçirmiştim: Demokrasi adil bir korku rejimidir. Evet, demokrasideherbir fert diğer fertler için bir tehlikedir. Çünkü egemenlik sahibidir. Bireyin egemenliğine haklar, bir cemaatin haklarına da egemenlik diyoruz. Despotizmde ise korku bir kişi veya grubun lehine gelecek şekilde temerküz etmiştir. Eskiden elinde silah olanlar darbe yapabiliyordu. Dindarlar, iki anlamıyladarbenin sadece muhatabı idi. Onlar korkar fakat onlardan korkulmazdı. (Darbe kabiliyeti olmayanın muhatap bile alınmadığını Kürdler örneğinde hâlâ çok net görüyoruz.)
Dindarların yürüttüğü siyaset de kendileri ile darbe vurucuları olan (başta asker olmak üzere) laik elitler arasında cereyan ediyordu. Fakat popüler bir demokratik devrim olan AK Parti ile birlikte darbe yeteneği dindarların tarafına geçti ve korku duvarı aşıldı. Dindarlar çok geçmeden muhataplarını derbeder edebilir ve eder hâle geldi. Belki de daha önemli olan gelişme siyasetin İslam-laik ekseninden çekilip İslam’ın içine girmesiydi. İşte bu İslam-içi siyaset ile birlikte iktidar yani darbe kabiliyeti dindarların birbirlerine karşı kullanabilecekleri bir yumruk hâlini aldı.
Hükümet ve Cemaat çatışması ile dindar cumhuriyette çok partili siyasi hayat başladı. Din kardeşliği, vatan- millet- İslam edebiyatı yapan dindarlar ilk savaş patlak verince ehl-i dünyanın bile ağzını açık bırakacak bir hırçınlıkla birbirlerine girdiler. Dindarlar, dinin dışında kullandıkları siyasetin bütün top ve güllelerini İslamın içine taşıdılar. Harici kafire bilenmiş hançerler dâhilde tekfir yaraları açmaktan çekinmedi. Devlet, milliyetçilik gibi sorunlu nesneler yeni kutsallar hâlini aldı. Vatan ve devlet dindarların eline geçince hainlik ve ihanet pulları posta posta dolaşıma sokuldu. Dindarlararası siyasetin vahşiliğibugün trajik bir hâlde devam ediyor. Başka gazetecilere terörist dedikleri gerekçesiyle başka gazetecilere terörist deniliyor. Darbeyi darbe bir nevi adalet ilkesi sayılıyor.
Azınlık bir tek tarafın kabiliyeti olan darbe bugün en az iki üç aktörce bölüşülen bir sermaye hâline geldi. Yaşadığımız şey, darbenin sıradanlaşması yahut rutinleşmesidir. Darbenin böyle kütlevi aktörlerden tek tek bireylere inecek şekilde parçalanması ile demokrasi mümkün olacak. Daha çok tarafın birbirini daha çok darbeyle suçlamasının sebebi korkunun sıradanlaşmasıdır.
Hüküm hakkının egemenlik makamında suiistimali olan darbe için şunu da diyebiliriz: egemenliğin kendi dışına görünme hâli. Egemenin vahşiliği, kayıt tanımamasındandır. Darbe kabiliyetine sahip olanlar iktidar imkânına, darbenin muhatapları ise korku nöbetine mahkûm olurlar. Azınlık veya çoğunluk istibdadında korku salma kabiliyeti bir grupta temerküz etmiştir. Demokrasi, herkesin herkese darbe yapabilir olduğu ve bu yüzden de kimsenin kimseye darbe yapamadığı rejimdir. Maalesef korku dolu tepside bir bu tarafa bir o tarafa sel olup akan su daha durulmadı.
Twitter: @mucahitbilici
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları













































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.12.2025
13.11.2025
12.11.2025
31.10.2025
20.10.2025
6.10.2025
28.09.2025
21.09.2025
6.09.2025
30.08.2025