Serdar KAYA
Ağrı Dağı, pek çok Ermeni için neredeyse kutsal bir anlam ifade ediyor. Bunun nedeni, dağın, Ermeni tarihine ve kimliğine dair anlatılarda merkezî bir yere sahip olması. Dahası, Ağrı Dağı, Türkiye-Ermenistan sınırının Türkiye tarafında bulunuyor ve sınırın diğer tarafındaki Erivan’dan bütün ihtişamıyla görünüyor. Hem dağın hem de ilgili anlatı ve çağrışımların zihinlerde her daim canlı kalmasını sağlayan bu durum, Ağrı Dağı’nı (Türkiye dışındaki) Ermenilerin gözünde hem çok yakın hem de (aradaki sınır nedeniyle) çok uzak olan efsanevi bir kültürel hazine durumuna getiriyor.
Bütün bunlardan anlaşılabileceği gibi, Ağrı Dağı, Ermenilerin Anadolu’dan toprak koparma planlarının bir parçasından ziyade, bir zamanlar yitirilmiş olan ancak yeniden kazanılmak istenen önemli bir değere karşılık geliyor. Bir başka deyişle, Ermenilerin Ağrı Dağı’na yönelik tavırları, sıradan bir genişleme politikasından epey farklı bir zemine oturan duygulardan besleniyor.
Gitmesek de... Görmesek de...
Türk resmî söylemi, (1) vatan toprağının şehit kanlarıyla sulandığı ve dolayısıyla her karışının kutsal olduğu, (2) bütün dünyanın gözünün Türkiye’nin üzerinde olduğu ve (3) başta ülkenin komşuları olmak üzere pek çok dış gücün ülkeyi zayıflatmak ve bölmek gibi bir emele sahip olduğu yönünde bir dizi telkinde bulunur. Bu telkinler, Türkiye’nin sınırlarının (gerçekte öyle olmasa da) Misak-ı Milli sınırlarına karşılık geldiği iddiasıyla desteklenir.
Bu çerçevede sözü edilen vatan, üzerinde bir medeniyet inşa etmek ya da huzur içinde yaşamak için değil, uğrunda ölmek için vardır. Militarist bir algıyı yansıtan (ve zaten yıllardır asker desteğiyle ayakta duran) bu söylem, vatanı bir araçtan ziyade amaç olarak görür. Bu yaklaşım, Türkiye’de (çoğu ülkenin aksine) sadece kendisini milliyetçi olarak tanımlayanlarca değil, halkın ciddi bir çoğunluğu tarafından kabul görür. Bu nedenle de, (sözgelimi) İstiklal Marşı’nın “Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı” şeklindeki mısraı bir söz sanatı olarak görülmez ve düz anlamıyla kabul edilir.
Resmî söylemin gücü, “dış güçler”, “vatana ihanet” ya da “bölünme” gibi anahtar kelimelerle insanların provoke edilmelerini de kolaylaştırır. Türkiye’de, Avrupa Birliği’nden Kürt sorununa dek uzanan pek çok gündem maddesinin makul bir düzlemde konuşulamıyor olması bu nedenle şaşırtıcı değildir. Zira belli anahtar kelimeler devreye sokulduğu an, bizler çoğu zaman, değil konuşmakta, düşünmekte bile güçlük çekeriz.
Bir “diyalog” örneği
Bir tarihte, karşımdaki kişinin tepkisini ölçmek için, “Ağrı Dağı Ermeniler için çok önemliymiş; bizim için ise diğer dağlardan çok farklı değil; o halde aynı büyüklükte bir kara parçasıyla takas edip barış yolunda büyük bir adım atsak nasıl olur” diye sormuştum. Muhatabım cevaben ilk önce ne “Evet” ne de “Hayır” diyebildi. Ama bu fikirden bir şekilde rahatsız olduğu her halinden belliydi. Kısa bir süre sonra aradığı bahaneyi bulduğunda ise, böyle bir şeyin mümkün olamayacağını, çünkü Ağrı Dağı’nın (yüksekliğinden ötürü) stratejik öneme sahip olduğunu söyledi.
Stratejik önem konusunun burada bir bahane olduğunu sezsem de, neticede makul bir karşı-argüman olduğu için sorumu yeniledim ve bu şartlar altında Ağrı Dağı’nı daha geniş bir toprak parçasıyla takas edebileceğimizi, böylelikle yüzölçümümüzü de genişletebileceğimizi söyledim. Neticede, bu şartlar altında her iki taraf da kazanıyordu. Ancak muhatabım, benzeri bir duraksamanın ardından, yine, böyle bir şeyin mümkün olamayacağını söyledi. Ancak bu sefer ortada bir bahane kalmadığından, cevap daha klasikti: Böyle bir takas düşünülemezdi, çünkü vatan toprağı kutsaldı...
Sonsöz
Gerçek hayatta böyle bir teklifi gerçekleştirmek elbette zordur. Hatta bu gibi tekliflere zaten herkesten önce ilgili bölgelerde yaşayan ve başka bir ülkeye bağlı olmak istemeyen insanlar karşı çıkar. Örneğin, Ermenistan, Nahçıvan bölgesi için Azerbaycan’a böyle bir teklifte bulunduğunda, buna ilk önce takas için teklif edilen bölgede yaşayan Ermeniler karşı çıkmışlardı.
Kaldı ki, asıl ideal olan, Ağrı Dağı’nı takas ederek barışmak değil, Ağrı Dağı’nı paylaşabilen bir kültürü birlikte inşa edebilmektir. Ancak bugün itibariyle her iki tarafta da hâkim olan yaklaşım ile bu gibi şeyleri başarabilmek pek mümkün değil. Einstein’a atfedilen, “Problemler, onları ortaya çıkaran düşünce seviyesinde çözülemezler” şeklindeki söz de zaten bu duruma işaret ediyor. Yani kimi sorunların çözümü, ancak bir zihniyet değişimi ile mümkün.
Bu noktada, zihniyet değişiminin tek taraflı olarak yaşanmasının bile sorunların çözümü adına çok önemli olduğunu belirtmek gerekli. Zira, her iki tarafın da karşılıklı olarak tansiyonu yükselttiği milliyetçi iletişim tarzını ortadan kaldırabilmek için, iki taraftan sadece birinin uzlaşıdan yana olması yeterli. Dahası, uzlaşı amacıyla hareket eden tarafın tavrı, muhatabının konuya bakış şeklini değiştirebilecek (ve hatta muhatabında bir zihniyet değişimini tetikleyecek) bir güce de sahip.
Yazarlar
-
Fehmi KORUDünya medyasına bıraksanız… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyasette kim kiminle yürür? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli tavır mı koydu? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolToplu iğne hikayesi 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHaram paranın faizi helal midir? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt çözümüne neden olumlu bakmalı? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRSavcı ‘İngiliz casusu’ olmakla suçluyor! Yöneticisi olduğu şirkete siber güvenlik ihalesi verildi 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Fırsata Sahip Çıkalım... 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye üstündeki baskı artar mı? 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMami, IKE ve Hüseyin-1 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî casusluk suçu 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın son açıklaması: Süreç devam ediyor, ama nasıl ? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKültürel hegemonya: “Hay Bin Yakzan” bize ne söyler? 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞTrump’ın meşruiyeti var mı ki! 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIREkonominin düzelmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2019
17.06.2018
6.04.2015
23.03.2015
16.03.2015
20.01.2015
15.01.2015
17.11.2014
1.10.2014
12.08.2014