Alper GÖRMÜŞ
Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan, Serbestiyet’in de iktibas ettiği “Bir beka meselesi: Ekonomi” başlıklı yazısında (19 Nisan) şöyle diyordu:
“Ekonomideki sıkışmayı -hele vatandaş kısma sırasını boğazına getirmişken- önemsememek, hatta bu daralmayı ‘beka meselesinden daha mı önemli yani?’ gibisinden laflarla savuşturmaya çabalamak kelimenin gerçek anlamıyla ‘ahmakça’ geliyor bana.
“Açık konuşacağım. Dilerseniz gönlünüzce linç edebilirsiniz beni açık konuştuğum için: Beka meselesi olan şey ekonominin kendisidir. Kirasını ödeyemeyen babalar, akşam evinde çocuklarını neyle doyuracağını bilemeyen anneler, ailesi servis parasını denkleştiremediği için okuluna yürümek zorunda olan öğrenciler beka meselesidir. Ve emin olun, bundan daha büyük bir beka meselemiz yoktur.”
Böyle bir tespite ‘bravo’dan başka nasıl bir tepki verilebilir ki? Verilemez. Ben de ‘bravo’ diyorum. Fakat bu tespiti izleyen şu satırlar, her şeyi baştan düşünmeyi gerektiriyor:
“Bu tavrın, ekonomik daralma ve hadi adını adam gibi koyalım, yaşadığımız ekonomik krizle mücadele eden Recep Tayyip Erdoğan’a da, AK Parti’ye de bir gram faydası yok üstelik.”
Yani Recep Tayyip Erdoğan’ın ekonomik kriz konusunda bir sorumluluğu yok, tam tersine, o krizle mücadele eden bir adam.
Bu satırlarla o kadar büyük bir problemim var ki, Reis’i esirgemenin hangi biçiminin daha ahlaklı olduğu hususunda kafamda sorular beliriyor: Yaşadığımız ekonomik felaketi susarak ya da Kılıçarslan’ın dediği gibi “beka daha önemli, susun ve şükredin” diye karşılayanların pozisyonu mu, yoksa Kılıçarslan’ın bu satırlarının güzel bir örnek teşkil ettiği “sorunları, Erdoğan’ı esirgeyerek eleştirme” pozisyonu mu?
Kılıçarslan bunu hep yapıyor. 2017’de yine bir yazısını örnek göstererek bu “muhafazakâr eleştiri stili” hakkında yazmış, şöyle demiştim:
“AK Parti’yi ve Erdoğan’ı baştan beri destekleyen muhafazakâr yazarların bir bölümü bir süredir Türkiye’deki demokrasi, ifade özgürlüğü ve eleştiriye tahammülsüzlük konularındaki endişelerine dair yazılar yazıyorlar. Fakat bu yazılar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ‘esirgeyen’, sorunların başka yerlerden kaynaklandığını savunan yazılardı.
“Bu çerçevede, hepsini temsilen İsmail Kılıçarslan’ın, başlığıyla da (“Çok Bunaldık Be Reis”) sembolik diyebileceğimiz yazısından birkaç paragrafı hatırlamak isabetli olur:
(…) Sadece bu kadarcık bir itirazı yükselttiğimizde dahi ‘ama biz senin zaten hocacı olduğunu biliyorduk aşağılık pis hain’ yaftasıyla yaftalanacak olmaktan ve bununla mücadele etmekten çok bunaldık. Kendilerinin geçmişte neler yazdığını çok iyi bildiğimiz ve ‘insandır, değişir’ dediğimiz bazılarının her seferinde ‘ama bu adam Gezi’de şunları yazmıştı, FETÖ meselesinde bunları yazmıştı’ diyerek kırpılmış tweetlerden oluşan bir seçkiyle af buyur ‘gavura saldırır gibi’ üzerimize saldırmalarından, ağızlarından salyalar akıtarak ‘alayınız hainsiniz, bir tek biz en hakiki öz reisçiyiz’ diyerek terör estirmelerinden çok bunaldık be reis. (Yeni Şafak, 21 Ocak 2017).
Şimdi; Kılıçarslan’ın beş yıl önce şikâyetçi olduğu bu ifade özgürlüğünü boğan iklim, Erdoğan’ın tutumundan bağımsız olarak eleştirilebilir mi? Bir yakınma, yakınmaya yol açan şeyin birinci dereceden sorumlusu olan birine yöneltilebilir mi?
Bütün bunlar Erdoğan’ın “organik lider” olduğu kabulünden kaynaklanıyor. Bir organik liderin yaptığı her şey doğrudur; madalyonun öbür yüzünde de onun halkın çıkarlarına aykırı bir şey yap(a)mayacağı kabulü yatar.
2016’da AK Parti milletvekili rahmetli arkadaşım Markar Esayan’la “yerli ve milli” siyaset üzerine bir tartışma yürütmüştük. Ben o tartışmada, bu siyasetin kaçınılmaz biçimde mevcut ifade özgürlüğü ve demokrasi sorunlarını daha da büyüteceğini savunurken Esayan yanıldığımı söylüyordu. Ona göre yanılgımın nedeni, Erdoğan’ın liderliğinin özel niteliğini kavrayamamdı. Erdoğan’ın liderliğinin yapısı gereği, ondan neş’et eden herhangi bir siyasetin sorun üretmesi mümkün değildi, dolayısıyla “millîlik” de apriori “doğru” bir siyasetti. Şöyle yazmıştı:
“(…) Çünkü Erdoğan, kolektif bir halk hareketinin, orta sınıflaşmaya dayanan bir sosyolojinin, meşru siyasi mücadeleye (seçimler) dayalı başarıların toplamından oluşan bir hareketin organik lideridir. Gücü ve özelliği; toplumu nesne değil özne görmesinde, siyasetini tabanın taleplerine göre oluşturmasında yatar.”
Dediğim gibi, bence bütün sorun işte bu “lider” anlayışında yatıyor. Böyle bir liderin yanılabileceğini düşünmek bazılarına “akıl dışı” görünebilir gerçekten… Sonuçta, toplumun çıkarlarının nerede olduğunu bilen ve ona uygun siyasetler geliştiren bir “siyasi akıl”la karşı karşıyayız çünkü.
Fakat bu liderlik anlayışı, 1950’lerde greve kalkışan Doğu Alman işçilerinin eylemini -zaten onlar Komünist Parti üzerinden iktidarda oldukları için- akıl dışı bulan ve eylemlerle, “işçi sınıfı kendi kendisine karşı grev yapıyor” diye dalga geçen Komünist Partisi “liderliğini” hatırlatmıyor mu?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025