Alper GÖRMÜŞ
Hürriyet gazetesi köşe yazarı Ertuğrul Özkök, “Mehmetçiğin sırtından savaş ilan edenlere” çok öfkeli... Geçenlerde, başta “Kılıç kuşandı, savaşa gidiyor” dediği Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül olmak üzere, Türk ordusuna Misâk-ı Millî sınırlarının ötesinde görev biçen savaşçı gazetecileri şöyle payladı:
“Maşallah Mehmetçiğin sırtından savaş ilan eden edene...
Dün bir baktım, Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül bir celallenmiş ki... Amerika Birleşik Devletleri’ne veriyor ayarı... Neymiş, Suriye’den elini çekmezse bu Türkiye için savaş nedeni olurmuş... Breh breh... Esad’a ayar, Rusya’ya ayar, İran’a ayar, Amerika Birleşik Devletleri’ne ayar, YPG’ye ayar... Eh, Rusya ve İran’la birlikte olduğuna göre, birkaç gün sonra Çin’e de ayar gelir...
Yani baksan dünyada bir tek süper güç kalmış... O da Türkiye... Gazanız mübarek olsun İbrahim Bey... Lütfen en önden siz buyurun...” (Hürriyet, 11 Mayıs 2017).
“Mehmetçiğin sırtından ona buna savaş” günleri
Ben şahsen bu satırları yüzümde bir gülümsemeyle okudum, çünkü bir yandan da zihnimden, Ertuğrul Özkök’ün “Mehmetçiğin sırtından” ona buna savaş ilan ettiği günler geçiyordu...
Ertuğrul Özkök’ün yayın yönetmenliğini yaptığı gazetenin, Türkiye’nin Ortadoğu’da “askere alınması” için 2001-2003 arasında ne diller döktüğünü; “gırtlağımıza kadar” Ortadoğu’ya dalmamızın neden “menfaatimiz” icabı olduğunu; ABD’nin bölgeyi dizayn faaliyetinde neden “ön safta” olmamız gerektiğini nasıl ballandıra ballandıra anlattığını bilmeyenler de sanacak ki, o bir “misâk-ı millî” barışçısıdır.
Oysa hiç alâkası yoktur.
Bugün sizlere Ertuğrul Özkök’ün ve gazetesi Hürriyet’in o yıllardaki “Haydi Türkiye, Ortadoğu’ya” performanslarına dair yazı ve haber örneklerini hatırlatacağım; ki hep birlikte bir daha görelim, günümüzün misâk-ı millî barışçısı 10 yıl önce nasıl bir “Ortadoğu şahini”ymiş...
Hürriyet’ten aktaracağım ve aşağıda okuyacağınız haber ve yorum örneklerine bundan beş yıl önce, yine Ertuğrul Özkök’ün “Türkiye’nin yüzünü Ortadoğu’ya çeviren” hükümete verip veriştirdiği bir yazı (Hürriyet, 22 Ağustos 2012) münasebetiyle yer vermiştim... Özkök böyle pür barışsever havalarda yazdığı sürece ben de onun militarizm hayranlığını ve savaşçı heveslerini fâş eden bu örnekleri hatırlatmaya devam edeceğim.
Buyurunuz...
“Biz de Kuzey Irak’a gireceğiz”
11 Eylül 2001 saldırılarından hemen sonra ABD, başta Afganistan ve Irak olmak üzere dünyanın bütün “kötü”lerine karşı dünyanın bütün “iyi”lerini savaşa çağırmaya başlamıştı. Saldırılardan sadece altı gün sonra (17 Eylül 2001), henüz Türkiye Cumhuriyeti devletinden hiçbir ses çıkmamışken Hürriyet’in birinci sayfasında şu sevindirik başlıkla karşılaştık: “Biz de Kuzey Irak’a gireceğiz...”
Müjdeli habere göre bu işi Türk ve ABD birlikleri birlikte kotaracaklardı.
Haberin kaynağı, İsrail’den yayın yapan, spekülatif-manipülatif yayınlarıyla ün salmış istihbarat sitesi DEBKAfile idi...
Böyle bir haberi, kaynağının şaibeli performansına atıfla ve mesafeli bir duruşla değil de sevincini gizleme gereğini duymadan yayımlaması, Hürriyet’in Türkiye’nin ABD’yle birlikte Ortadoğu’ya yalınkılıç dalması yönünde bir yayıncılık yapacağının ilk işareti oldu. Nitekim sonrasında her şey bu işaret doğrultusunda gelişti...
“Ön safta ol, parayı al”
O yıllar, merkez medyanın hükümet kurup hükümet yıktığı şımarıklık yıllarıydı... Bu ruh hâli, merkez medya yöneticilerini, zaten sorunlu olan tercihlerini ve sözlerini en inceliksiz, en küstah tonlarda dile getirme konusunda kışkırtıyordu. (Bu tavrın maksimumu Zafer Mutlu tarafından dile getirilmiş, kendisine “iyi gazetecilik” yönünde sorulan bir soruyu “Ne gazeteciliği kardeşim, biz burada dükkân açtık, patronumuza para kazandırıyoruz” diye cevaplamıştı.)
Mesele “para” ve “para kazanma” olunca, bu inceliksiz ve küstah üsluba başvurmanın cazibesi sanki daha da artıyordu...
Hürriyet’in 21 Eylül 2001 tarihli nüshasının manşet haberi, bu hâlin zirvelerinden birini oluşturuyordu: “Ön safta ol parayı al.”
Hürriyet bu manşeti, Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Köhler’in “Terörizmle savaşta ön safta yer alan Türkiye’ye büyük destek vereceğiz” şeklindeki sözlerinden kotarmıştı.
Hürriyet, tabii yine çok mesuttu...
Özkök hükümeti paylıyor: “Kıvırtmayın”
Gazetenin manşetten “ön saf” müjdesini verdiği gün, genel yayın yönetmeni de “Bush’a itidal mektubu” gönderme teşebbüsünde bulunan hükümet yetkililerini paylamakla meşguldü... Yayın yönetmeninin tek tesellisi, mektubun, hazırlanmasına rağmen gönderilmemiş oluşuydu. “O mektup iyi ki gönderilmedi” başlıklı yazısında Özkök şöyle diyordu:
“Bana anlatıldığı kadarıyla mektup, Başkan Bush’a destek verici değil, daha çok uyarıcı bir anlayışla kaleme alınacaktı. (...) Ancak dün Çankaya’da yapılan zirveden sonra bu mektup birden buharlaştı. Mektuptan vazgeçildiğini öğrenince, ilk tepkim şu oldu: ‘İyi ki mektup yazmaktan vazgeçmişler.’ Çünkü böyle bir mektup, Türkiye’nin teröre karşı kararlılığını göstermeyecekti. Tam aksine, kararsızlığını hatta bal gibi ‘kıvırtmasını’ ispatlayan yazılı bir belge olacaktı. O yüzden iyi ki yazılmadı.”
Genel yayın yönetmeni bundan altı gün sonra da (27 Eylül 2001) hükümetin ne yapması gerektiğini, üslubuna varıncaya kadar anlatan bir yazı kaleme aldı.
Özkök bu defa, ABD’yi sertleşmeye teşvik etmiş olmamak için “biraz sessiz kaldıklarını” özel bir sohbette kendisine söyleyen Dışişleri Bakanı İsmail Cem’e sinirlenmişti. Zaten yazısını da Cem’in ve hükümetin “Özal tavrı”nı benimsemeleri gerektiğini anlatmak için kaleme almıştı:
“O bunu söylerken gözümün önüne rahmetli Turgut Özal geldi. Körfez Savaşı’nın hemen öncesinde Washington’a gitmişti. Ben de o geziyi izlemiştim. Özal çıktığı her yerde şu mesajı veriyordu: ‘Irak’tan hiç çekinmeyin. Üç günde işini bitirirsiniz. Bunlar İran’la sekiz yıl savaş ettiler. Ellerinde hiçbir şey kalmadı. Tanklarını bile yürütemezler.’ Üstelik bunu kapalı kapılar ardında söylemekle kalmadı, çıkıp bir de CNN’de söyledi. (...) Eski Başkan Bush bu yıl İstanbul’a geldiğinde, Özal’ın telkinlerinin savaş kararının alınmasında etkili olduğunu itiraf etmişti.”
“Hıristiyan-Müslüman kamplaşmasında ne yapacaksınız?”
Yalnız bir sorun vardı... Tamam, ABD’yle birlikte Ortadoğu’ya dalmamız “menfaatimiz” icabıydı ama, buralarda yaşayanlarla Türkiye’de yaşayanların dinleri birbirine fena hâlde benziyordu... bu “mahzur” nasıl giderilecekti?
Özkök, 11 Eylül saldırılarından hemen sonra, heyecanın doruğunda olduğu günlerde lafı dolandırmadan konuşuyor, Türkiye’nin “medeni dünya”nın bir üyesi olarak Müslüman kimliğini unutmasının daha doğru olacağını ima ediyordu. Mesela:
“Şimdi karşımızda çok ciddi bir sorun var. Bu olay, bir Hıristiyan-Müslüman kamplaşmasına gidebilir. Böyle bir kamplaşmada ne yapacaksınız? Din kardeşimiz diye, Ortadoğu’nun beşinci sınıf diktatörleriyle akraba mı olacaksınız?” (Hürriyet, 19 Eylül 2001).
“Irak doğumlu Mehmetçik: Irak üç günlük iş...”
“Büyük gazete”nin ABD’nin “sonsuz özgürlük” savaşında Türkiye’nin de “askere alınması” için verdiği bu canhıraş çabanın kuvveden fiile çıkması, yasa gereği ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) vereceği bir kararla mümkün olabilecekti. Dolayısıyla TBMM’deki teskere oylaması (1 Mart 2003) yaklaştıkça Hürriyet’in heyecanı da arttı. Sadece heyecanı değil ama, pervasızlığı da...
Oylamaya 10 gün kala gazetenin sürmanşetine yerleşen “Irak doğumlu Mehmetçik: Irak üç günlük iş...” başlıklı haber, gazetenin iyiden iyiye zıvanadan çıktığının işareti oldu.
Haber, Hürriyet muhabirinin, kurada Güneydoğu’yu çeken “Mehmetçikler”den biriyle havaalanında ayaküstü gerçekleştirdiği bir söyleşiye dayanıyordu. Doğan Samur adlı erin, annesini teselli amacıyla söylediği “Irak üç günlük iş anne, merak etme” cümlesi Hürriyet’çileri o kadar heyecana getirmişti ki, bunu alıp sürmanşete yerleştirmişlerdi.
Yine, “Irak üç günlük iş” diyen erin öyle ayaküstü ağzından fırlatıverdiği “Osmaniye’ye çeken bir arkadaşım, ‘gider, birkaç Iraklı vurur dönerim’ dedi ve gitti” sözleri de birinci sayfa spotlarına yerleştirilmişti.
Her şey kolaydı yani, “leblebi çekirdek”ti... Ortadoğu’ya dalar, ortalığı dağıtır, bu arada burnumuz bile kanamazdı.
Bugünden bakınca...
Bakmayın siz bugünkü misâk-ı Millî barışçısı havalarına, Ertuğrul Özkök ve gazetesi bir zamanlar böylesine “atak”tı işte...
Türkiye’nin Ortadoğu’ya gitmesini savunuyorlardı ama, Türkiye Ortadoğu’ya gitmeden önce Ortadoğu’nun birtakım bombalar suretinde Türkiye’ye gelmesi ihtimali umurlarında bile değildi.
O zamanlar istediklerini gerçekleştiremediler, fakat ABD’nin Ortadoğu’yu cehenneme çevirme operasyonu bu engele rağmen gerçekleşti. O cehennemden Türkiye’nin payına nelerin düştüğünü ise sonraki yıllarda gördük.
Ertuğrul Özkök ve onun gibilerin kendi kendilerine sormaları gereken asıl soru şu: Ya Türkiye 2000’lerin başında ABD ile birlikte yalınkılıç Ortadoğu’ya dalsaydı, bu bedel çok daha büyük olmaz mıydı?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025