Berrin Sönmez
Bize bugün insanca çalışma şartları kazandıran o can pazarına dönüşmüş grevi, öncesi ve sonrasıyla hissetmeye çalışmak da insani borç. Bizden uzak zannedilmesin. Ülkemizde de kadın emeği değersizdi. 1940’larda yol vergisi ödeyemeyen ailelerin kadınları yol yapımında çalışırken aynı süreyle çalışan erkek amelenin üçte biri oranında ücret alırdı. Keza kadın gardiyanlar da erkek gardiyanların üçte ikisini alırlardı ücret olarak.
Kadınlar günü 8 Mart olduğu için etkinliklerin 5 Mart’ta yapılması anlamsızmış. İzmir Valiliğinin yasak gerekçesi gösteriyor ki (http://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2017/03/02/izmirde-8-mart-mitingi-yasaklandi/) tekstil işçisi kadınların, grev öncesi günleri, hazırlıkları hala yönetenlerin idrak duvarını aşamamış. Ufacık bir insani duygudaşlık olsa yazıya geçirilmez böyle gerekçe. Valilik, kadınların gönlünde ve gözünde telafisiz hasar yaratmadan önce kararını bir kere daha gözden geçirse keşke…
Zira kadınların o gün grev örgütlemesi kadar olmasa bile bugün hâlâ organize olmaları çok büyük emeklerle mümkün. Heba etmeyin lütfen onca emeği. Hiç değilse sadece altı yıl önce Ak Parti’nin Aileden Sorumlu Devlet Bakanı katılımıyla, hem de İzmir’de ve altı gün süreyle dünya kadınlar günü etkinlikleri düzenlediğini hatırlayın. Sayın Vali hiç değilse İzmir’in kadın dostu kent seçildiğini hatırlar ve OHAL gerekçesiyle yürüyüş ve gösterileri yasaklamak yerine OHAL sürecinde gereksiz gerginlikler yaratmaktan kaçınır umarım.
Bize bugün insanca çalışma şartları kazandıran o can pazarına dönüşmüş grevi, öncesi ve sonrasıyla hissetmeye çalışmak da insani borç. Bizden uzak zannedilmesin. Ülkemizde de kadın emeği değersizdi. 1940’larda yol vergisi ödeyemeyen ailelerin kadınları yol yapımında çalışırken, aynı süreyle çalışan erkek amelenin üçte biri oranında ücret alırdı. Keza kadın gardiyanlar da erkek gardiyanların üçte ikisini alırlardı ücret olarak.
Batı kapitalizminin en vahşi döneminde yaşanan 8 Mart greviyse patronların acımasızlığını gözler önüne serer aslında. Günün neredeyse üçte ikisini çalışarak geçiren kadınlar, kalan zamanda evi, kocayı, çocuğu çekip çevirirken bir de grev örgütlemişler. 160 yıl önce bu günlerde ağır baskılar altındayken korkularını ve zorluklarını aşarak, bir araya gelmişler. Günün kendilerine kalan azıcık kısmını gelecekleri için ama daha çok da bizim için harcamışlar. Kim bilir, ne büyük endişeler, heyecanlarla ne umutlarla, karmaşık duygular içinde. Ama ille azim ve cesaretle…
Tam da bu günlerde kimileri fısıltılar, kimileri açıktan sloganlarla isyanlarını örgütlüyorlardı. İşten atılacaklarını bile bile… Komşularının, kocalarının hatta çocuklarının dışlamasına rağmen… Hazırladıkları grevle, dünyanın dönüşünü değiştireceklerinin farkında değillerdi muhtemelen. Dertleri dünyayı değiştirmek de değildi zaten.
Hayatlarını biraz daha yaşanabilir kılmak için hayatlarını feda edecekleri de gelmedi belki akıllarına. Belki de geldi. Göze aldılar belki. Tıpkı bugün boşanırsa öldürüleceğini bildiği halde, bir yudum özgür nefese can atarken can veren kadınlar gibi.
New York tekstil işçilerini, 40.000 kişilik greve zorlayan ağır yaşam koşullarıydı. Günde 15-16 saat sağlıksız ortamlarda çalışıp aynı işi yapan erkek işçilerin üçte biri ücret almak. Sadece bu şartların iyileştirilmesini istediler. Çalışma saatlerinin düşürülmesini, ücretlerinin yükselmesini ve işyerlerinde insanca yaşam şartları istediler. Vahşi kapitalizmin kadın sömürüsünü dünyanın gözüne soktukları grev sırasında 129 kadın can verdi, 8 Mart 1857 de. Ama bu grevden ancak yüz yıl sonra geldi eşit işe eşit ücret prensibi. Ne kadar uygulandığı da ayrı sorun.
Tekstil işçisi kadınlar canları pahasına grev yaptılar patronlara yaşadıkları zorlukları göstermek için ama dünya onları neredeyse yarım asır sonra gördü. Clara Zetkin’in ağzından gördü dünya. O da dünyanın sadece sosyalist olan kısmı gördüğünde yıl 1910 olmuştu bile. Dahası 1975 yılında BM kararıyla ( Mart Dünya Kadınlar Günü olarak kabul edildiğinde bile BM resmi sayfasında New York tekstil işçilerinin grevi, 129 kadının kurulan polis barikatını aşamadığı için çıkarılan yangında can verdiği bilgileri yer almamıştı.
Kadın emeğinin görünürlük kazanması da ayrıca büyük emekler gerektiriyor. Görünür olmadan haklılığı anlaşılamadığından sokakta kadınlar. Bütün bu emekleri siyasal düzleme aktarmadan sonuç alamıyor, kadınlar. Yeni Clara Zetkin’lerimiz olmalı.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
10.08.2025
28.02.2025
31.01.2025
27.09.2024
13.09.2024
5.07.2024
18.05.2024