Cemil ERTEM
Nihayet zincirin halkaları tamamlanıyor ve buradan artık varsayımlar (hipotezler) değil, ayakları yere basan tezler çıkarmamızın da zamanı geliyor. Şu son iki ay içinde olup bitenleri alt alta yazın ve bunları bir daire ile çevirip tasnif edin. Bu daireleri yan yana koyduğumuzda bunlardan birbirine teğet geçen ya da ayrı ayrı duran halkalar elde etmezseniz. Tam aksine iç içe geçen, birbirini kesen sorunlar kümesi elde ederseniz. Tabii ki bunların çözüm kümeleri de ortak. Şimdi bunları ele alalım ve hem ekonomik hem de politik olarak sorun-çözüm kümelerine ulaşalım. Birinci kümemiz (dairemiz) gelişmiş ülkelerdeki kriz ve krizin seyri... İkinci kümemiz, içlerinde Türkiye, Brezilya gibi gelişmekte olan ülkelerin, tıpkı on yıl önce gelişmekte olan Asya’nın yaptığını yapmakta oluşları ve Doğu’nun, bunlarla birlikte, topyekûn Batı’ya yetişme hatta geçme iradesini ortaya çıkarması... Üçüncü kümemiz, Ortadoğu’nun değişen sınırları ve buna bağlı yeni güç dengesi, İslam coğrafyasının Batı güdümlü diktatörlüklerden çıkma iradesi göstermesi... Dördüncü kümemiz, teknolojiden, enerjiye kadar temel alanlarda oyunun ve oyuncuların yukarıdaki üç kümeye bağlı olarak hızla değişmesi... Şimdi bu dört temel alan (daire) birbiriyle iç içe geçiyor ve tam burada önümüzde yeni bir topyekûn ama biçim değiştirmiş savaş var. Sadeleştirmek için bu savaşın taraflarını da yazalım; savaşın birinci tarafı, ilk sorun kümemizin konusu olan gelişmiş ülkeler ve bunların -şimdiye değin hâkim olan- sermaye yapıları... Bir önceki dönemin sektörleri, finans yapısı vb... Savaşın ikinci tarafı da, yüzyıllar sonra, yeniden Batı ile aynı şartlarda dünya ekonomisi ve siyasetinde var olma mücadelesi veren Doğu ve bunların yoksul halklarının siyasi iradesi...
Yaşam biçimi derken...
Şimdi bunun çok eski bir anlatı olduğunu (üçüncü dünyacılık falan ) söyleyeceksiniz ama kesinlikle öyle değil. Üçüncü dünyacılık, ulus-devlet sınırları ile bölünmüş çok keskin, indirgemeci bir batı-doğu ya da kuzey-güney ikilemi üzerine kurulmuştu. Örneğin Esad gibi bir katil, buna göre, emperyalizme karşı direnen bir halk kahramanı olabilir. Türkiye’deki ulusalcı solun Esad hayranlığının teorik kaynağı tam da buradan gelir.
Şimdi ortaya çıkan gerçeklik ise bir eski-yeni savaşı. Tam burada Merkel’le Esad, İran mollaları ile ABD’deki neconlar, İsrail’in şahinleri ile Hizbullah, bizim laik burjuvazi ile yine İran mollaları, bu günlerde, çıkar birliği içindedir ve aynı saftadır. O zaman buna bir Doğu-Batı krizi nasıl diyebiliriz sorusunun yanıtı ise basittir, örneğin Mısır, Türkiye gibi ülkelerdeki laik ‘modern’ yarı askeri diktatörlükler de, İran molla diktatörlüğü de aslında şimdi çatırdamakta olan Batı’nın üstünlüğünün ve eski sektörlerinin hegemonyasının parçalarıydılar. Bu hegemonya, Türkiye ve Mısır gibi ülkelerde, yaklaşık yüzyılı aşkın bir sürede kendi kültürel değerlerini, organik aydınlarını, devlet yapısını ve bunun ideolojik aygıtlarını üretti. Üniversiteler, kültür kurumları, eğitim, medya, iş hayatı vb... Bu ideolojik aygıtlardı ve bunların yıllar içindeki toplam üretimi ortalama insanı ve onun ‘yaşam biçimini’ ortaya çıkardı. Yaşam biçimi kavgası dedikleri bunun kavgasıdır aslında...
Benim pazarımda gezinemezsin!
Bakın, bu hafta başı gelen veriler önemli. Özellikle büyüme ile ilgili çok önemli bir veri olan imalat sanayi PMI (imalat satın alma yöneticileri endeksi) Almanya’da 48.62’ye düştü. Fransa’dan sonra Almanya’nın da, seçim süreciyle birlikte, krizi daha derin hissetmesi ve resesyona gitmesi kaçınılmaz gözüküyor. (Türkiye’de bu veri, bütün bu olan bitene rağmen Haziran ayı için 51.2, yani sanayi tarafındaki büyümeyi yukarı yönlü gösteriyor) ABD’de ise, bu sayfalarda daha önce anlattığımız gibi, Fed’den başlayan müthiş bir bölünme var. Bu bölünme, parasal genişleme tartışması gibi gözükse de, bizim yukarıda bahsettiğimiz savaşın bir parçası. Yani Fed içindeki eski sistemin temsilcileri, parasal genişlemenin Türkiye, Brezilya gibi ülkeleri daha fazla yukarı çıkarıp, merkez Avrupa’yı aşağı çektiğini iddia ediyorlar ve buna karşı çıkıyorlar. Şimdi Fed, bir yeni denge arıyor. O halde bizim ikinci sorun kümemizde anlattığımız ‘bağzı şeylerin’ başında Türkiye ve Brezilya gibi ülkelerin Almanya ve Fransa pazarlarında gezinmeye başlaması geliyor.
İslam endişesi, ‘bizimkiler’ gidiyor kaygısı...
Öte yandan Mısır’da 1945’ten bu yana Kral Faruk’la başlayan, Nasır’la devam edip, Enver Sedat ve Mübarek’le süren ‘millici’ laik askeri diktatörlükler sürecinin bitmesi bütün bu sürecin ürettiği kesimleri ayaklandırdı ama bu ayaklanmanın arkasında, çürüyen eski küresel finans oligarşisinin, İslam endişeleri ve kaygıları yok mu?
Bakın şöyle: Bugün ekonomik varlıkların sahipliğine ve faizsiz işletimine dayalı menkul kıymetleştirme sistemleri, kapitalizmin finansal çürümesinin önüne geçecek en yakın alternatif olarak durmaktadır. IMF’nin İslami ekonomiye dönük 2010 raporunda, İslami bankaların, toksik varlıklara bulaşmadıkları için krize karşı esnek durabildikleri vurgulanıyor ve İslami fonların dünya çapında büyüklüğünün 1 trilyon dolara çıktığı ve 2015 yılında da dünyadaki 1.5 milyarı aşkın Müslüman’ın tasarruflarını çekeceği öngörüsünde bulunuluyordu. Ortadoğu’daki siyasi değişim, aynı zamanda nasıl iflas edeceğini şaşıran şu anki kapitalizme, finanstan başlamak üzere ciddi bir çıkış-alternatif sunmaktadır. O zaman Mısır’daki ayaklanmaların bu tespitten ayrı olabileceği, Mursi’yi istemeyenlerin yalnızca nasıl ‘daha fazla özgürlük’ isteyen kitleler olduğu söylenebilir. Mübarek döneminde, tıpkı bizdeki gibi, devlet güdümünde palazlanan, rekabet edemeyecek alanlara yatırım yapan, verimsiz bir ekonomi yaratan devletçi lümpen burjuvazi, Mursi karşıtı gösterilerin baş aktörü ama tam yetmiş yılın ekonomik sorunlarını, Müslüman Kardeşler’e yıkmak ve kitleleri ayaklandırmak da işin en kolay kısmı tabii... Çok benzer değil mi, çok...
Yazarlar
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018