Fehim TAŞTEKİN
İran, Suriye ve Hizbullah’tan nefretini gizlemeyen Hariri, Suudilerin dizginleri salınmış yeni siyasetinde taşeronluk yapamayacak kadar önemsizleşmiş olabilir. Ya da Hariri, Muhammed bin Selman’ın ‘dost-müttefik listesi’ne giremeyenlerden biridir. Birkaç güne bunu da göreceğiz.
Her şey bir film şeridinden fırlamış gibi.
Lübnan Başbakanı Saad el Hariri, Hizbullah’a karşı sert retoriğine rağmen çaktırmadan İran-Suriye eksenine yanaşmaya çalışıyor.
Hizbullah geçen yaz Lübnan ordusuyla birlikte Arsel’de El Nusra Cephesi ve IŞİD’e karşı başarılı bir askeri operasyon yürütüyor. İki güç arasında görülmemiş bir yakınlaşma sergileniyor.
Politika değişikliğine işareten ekim sonunda Şam’a yeni bir büyükelçi atanması kararlaştırılıyor.
İran dini lideri Ali Hamaney’in danışmanı Ali Ekber Velayeti geçen cuma Beyrut’ta Hariri tarafından ağırlanıyor.
Bütün bunlara sinirleri bozulan Suudi Arabistan Körfez İşleri Bakanı Semir el Sabhan, İran ile Hizbullah’ı yok edecek uluslararası bir koalisyonun kurulması ve Hizbullah’ın parlamentodan atılması çağrısı yapıyor.
Hariri apar topar Suudi Arabistan’a gidiyor.
Ve Hariri Riyad’dayken İran’ın bölgede ellerinin kesilmesi gerektiğini söyleyip istifa ediyor.
“Hariri Suudilerin rehinesi mi, zorla mı istifa ettirildi, Riyad’da gözaltında olabilir mi?” gibi sorular Lübnanlıların aklına düşerken Suudi Kralı Selman bin Abdülaziz ve oğlu Veliaht Prens Muhammed bin Selman saray darbesine bir yenisini daha ekliyor; 11 prens, kraliyet muhafızları komutanı, dört aktif bakan ve 34 eski bakan tutuklanıyor. Sorulara bir yenisi daha ekleniyor: Yolsuzluk bahanesiyle tepelerine binilenler arasında ‘Saudi Oger’in sahibi Saad el Hariri de var mı?
Ki eski Milletvekili Viyam Vehhab’ın “Hariri, Suudi Arabistan’da gözaltında tutuluyor” iddiasını paylaşan çok oldu. Dün Hariri’nin Riyad’da Ritz Carlton Oteli’nde kaldığı ya da tutulduğu da söylendi. Şimdilik bunlar sadece iddia. Yarın bambaşka bir hakikatle de karşılaşabiliriz. Her halükarda hayli tuhaf ve başdöndürücü olaylar silsilesi.
***
Saad el Hariri, Suudilerin Lübnan’daki ‘sevgili oğulları’. Babası Refik el Hariri, Suudi Kraliyet Sarayı tarafından milyar dolarlara hükmeden bir imparatora dönüştürüldü ve sonra Lübnan siyasetine armağan edildi. 2005’te öldürülen Hariri’nin ekonomik ve siyasal mirası oğluna kaldı. Saad el Hariri, 2008’de Suudiler, Fransızlar ve Amerikalıların yönlendirmesiyle Hizbullah’la uğraşmaya başlayınca kısa sürede iktidardan oldu ve İran’ın ağırlığını koymasıyla geçen yıl sağlanan siyasi uzlaşma sayesinde yeniden başbakan oluncaya dek Beyrut’a dönemedi. İran, Suriye ve Hizbullah’tan nefretini gizlemeyen Hariri de Suudilerin dizginleri salınmış yeni siyasetinde taşeronluk yapamayacak kadar önemsizleşmiş olabilir. Ya da Hariri, Muhammed bin Selman’ın ‘dost-müttefik listesi’ne giremeyenlerden biridir. Birkaç güne bunu da göreceğiz.
***
Lübnan’ın iç siyaseti anormalliklerle yüklü olduğundan olağanüstü herhangi bir gelişmeye bahane bulmak zor değil. Saad el Hariri de istifasına gerekçe olarak bir suikast girişimini gösterdi. Bu saldırı girişiminin ne olduğu ya da olup olmadığı muamma. İstifasını duyururken İran ve Hizbullah’a karşı kullandığı dil de Suudilerin üslubuyla örtüşüyor. Bu olayın Suudi Arabistan’ın iç hesaplaşmasıyla ne kadar bağlantılı olduğunu şimdilik bilmiyoruz.
Ancak istifayı bölgesel gelişmelerden bağımsız düşünmek de imkânsız. Zamanlama açısından öne çıkan birkaç husus var: Hariri’nin istifa etmesi ya da buna zorlanması Irak ordusu ve Haşd el Şaabi güçlerinin Suriye sınırındaki El Kaim’i, Suriye güçlerinin de Deyr el Zor’u kontrol altına aldığı bir sırada geldi. Irak ve Suriye’de tezgâhlanan savaşlarda İran ve bağlantılı milis kuvvetler güçlenerek çıktı. Bu ABD, İsrail, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) hesaplarını bozan bir sonuç.
2013’ten sonra Suriye’deki savaşın seyrini değiştiren Lübnan’daki Hizbullah, Irak’ta IŞİD’e karşı Haşd el Şaabi ve Yemen’de Suud-BAE müdahalesine karşı Husilerin direniş gücü Ensarullah bu saydığım dört ülkenin en öncelikli sorunu haline geldi.
Irak ve Suriye’de savaş, bu dehşet kumpasın arkasındaki güçlerin istemediği yönde ilerlerken İran ve bağlantılı unsurlara karşı bir şey yapma gereği duyuluyor.
Trump yönetiminin Hizbullah ve Devrim Muhafızları’na yeni yaptırım kararları bunun işaret fişeği idi. ABD Dışişleri 10 Ekim’de Hizbullah’ın dış operasyonlar sorumlusu Talal Hamiye için 7 milyon dolar, örgütün komutanlarından Fuad Şükrü için 5 milyon dolar ödül koydu.
Bu arada El Kaide’nin öldürülen lideri Usame bin Ladin ile İran arasında bağlantıların olduğuna dair bir takım CIA belgeleri sızdırıldı. Tam da ABD’de 11 Eylül kurbanlarının yakınları hukuki yollarla Suudi Arabistan’a bedel ödettirme çabası içindeyken.
Suudi dosyasını iyi takip eden kaynaklar, Suudi Arabistan’ın bütün bu hamleleri Trump yönetimiyle koordineli yaptığını söylüyor. Gerçi Kral Selman ve oğlu, ABD ve İsrail’i geride bırakacak şekilde saldırgan bir politika izliyor. Önceden İsrail, Körfez ülkelerini İran’a karşı harekete geçirmek için dürterdi; şimdi tam tersi Suudiler İsrail’i Lübnan’a sokmak için kışkırtıyor. Trump da Obama yönetiminden farklı olarak İran’a karşı sert tutumuyla Riyad’ın yelkenlerine rüzgâr oldu. Trump’ın İran’ı durdurma planında özellikle Muhammed bin Selman’ın başrol oynamaya hevesli olduğunu söylemek mümkün. Bu rol ona kraliyet koltuğuna giden yolda olası taşları tekmeleme fırsatı da veriyor. Baba-oğul İran’a karşı fazladan risk alırken evdeki pürüzlerin temizlenmesi de önem kazanıyor. Haziran’da Katar ile krizin gölgesinde beliaht Prens Muhammed bin Nayif azledildi ve yerini Muhammed bin Selman aldı. Şimdi Lübnan ateşe atılırken prensler, bakanlar, medya patronları ve holding sahipleri hapse tıkılıyor.
***
Hariri’nin istifa ettirilmesi Lübnan’da Hizbullah’ı elimine edecek bir iktidar formülünün yolunu açabilir mi? Alternatif her kim olacaksa da yine Sünnilerden atanması gereken yeni başbakan Hizbullah’ın belini kıracak bir irade gösterebilir mi? Yoksa amaç Lübnan’ı istikrarsızlaştırıp Hizbullah’a karşı yeni bir müdahalenin zeminini mi hazırlamak? Tarihindeki ilk yenilgiyi Hizbullah karşısında tadan İsrail böyle bir müdahaleye kalkışır mı? Hizbullah dediğiniz yapı Suriye’deki grupların yaptığı gibi bir mahalleyi çevirip hakimiyetini ilan etmiş basit bir örgüt değil. Hizbullah binlerce askeri olan bir güç. Aynı zamanda mecliste vekilleri ve hükümette bakanları olan bir parti. Hizbullah’ın Hıristiyan aktörler arasındaki müttefiki Mişel Aun bugün cumhurbaşkanı koltuğunda. Hizbullah’ın Şii müttefiki Emel Hareketi, meclis başkanlığını elinde tutan önemli bir siyasal aktör. Hariri’yi istifa ettirenler, Hizbullah’ın olmadığı bir hükümet formülünü dayatıp daha sonra yürütecekleri karşı operasyonların önünü açmayı umuyor olabilirler. Mevcut parlamento aritmetiğinde Hizbullah ve müttefiklerinin onay vermediği birinin başbakan olması çok zor. Yeni bir hükümet oluşturmak çıkmaz bir yol olacağından Cumhurbaşkanı Aun önümüzdeki yıl yapılacak seçime kadar Hariri’nin istifasını işleme koymayabilir. Nasıl olsa Lübnan devletmiş gibi yapmaya alışık!
Elbette İsrail’in Hizbullah’ı geriletmek için hiçbir fırsatı kaçırmayacağını söylemeye gerek yok. Fakat İsrail için de durum dünden daha fazla karmaşık. Lübnan’da sohbet ettiğim siyasi yorumcular genelde İsrail’in 2006’daki senaryonun tekrarını göze alamayacağını vurguluyor.
Çünkü Hizbullah Suriye’deki savaşa müdahil olarak operasyon kabiliyetini ve silah kapasitesini artırdı. Lübnan dışında İsrail’e uzanan bölgelerde mobilizasyon imkânı buldu. Söz gelimi İsrail’in Lübnan’a saldırması halinde Hizbullah, Suriye’den işgal altındaki Golan Tepeleri’nden rahatlıkla yeni bir cephe açabilir. Suriyeli bir takım unsurlar da Golan için hazırlık yapıyor zaten. Yani İsrail’e karşı misillemeler bu kez Şeba Çiftlikleri’ndeki vuruşlarla sınırlı kalmayabilir. Geçmişte savaş çıktığında yanan hep Lübnan’dı. Hizbullah, İsrail’in gurur duyduğu savunma sistemi olan Demir Kubbe’yi delebileceğini ve Tel Aviv’i vurabileceğini gösterdi.
İsrail başlatacağı bir savaşta artık sadece Hizbullah değil Suriye ve Irak’ta deneyim kazanan onlarca milis gücünü de karşısında bulabilir. Bir keresinde Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah bu olasılığı açıkça dile getirdi. Yani İsrail’i çevreleyen yeni koşullar artık caydırıcı unsurlar içeriyor.
Bir kızgın saç üzerinde tutulan Filistin de bu oyuna gecikmeden girebilir. Golan’dan açılacak bir cephe Suriye ordusunu da işin içine çekebilir. Bölgede artık bir de Rusya faktörü var. Rusya 2015’ten bu yana Suriye’de elde ettiği kazanımların Lübnan üzerinden geliştirilip Suriye’yi de içine alacak bir savaşla heba olmasına sessiz kalmayabilir. Aynı şey İsrail’in Körfez’deki yeni ortakları için de geçerli. Tam da Hariri’nin istifasının ardından Yemen’den Riyad’a ulaşan füzeler çok sayıda cephenin birbiriyle koordine bir şekilde tetiklenebileceğine işaret ediyor. Suudi Arabistan’ın petrol bölgesi Kâtif ve Avamiye’de Şiilere karşı yürüttüğü operasyonlar da bu bölgeyi patlatacak kadar öfke biriktirdi. Haliyle taraflar atacakları adımları iyice tartmak durumunda. Hizbullah’ın da Suriye’de savaş sürerken İsrail’le bir savaşı tercih etmeyeceğini son birkaç yılda yaşanan gerilimlerde gördük.
Yine de Hizbullah için Lübnan’ı yakabilirler mi, yakabilirler. Bölge kendisini olası çılgınlıklardan koruyacak sigortalardan yoksun. Lübnan onlarca yıldır hiç savaş olmayacakmış gibi coşkunca yaşayan, yarın yavaş çıkacakmış gibi tetikte uyuyan bir ülke.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025
27.02.2025
24.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025