Fehim TAŞTEKİN
Bu hafta 85 ülke ve örgütten temsilciler Brüksel’de tekrar bir araya gelecek. İnsani yardımı görüşecekler ama asıl vurgu siyasi çözüm sürecini yeniden diriltmeye dönük olacak. Üçlü saldırının siyasi çözüm sürecinde bir katalizör etkisi yarattığı da söylenemez. O yüzden bu salonlarda daha çok flaş patlayacak.
Önce eski Rus casus Sergey Skripal ve kızının zehirlenmesi üzerine Batı’dan Rusya’ya Soğuk Savaş tadında diplomatik tecrit…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İran ve Rusya liderleriyle üçlü fotoğrafı…
Türkiye’ye S-400 satışının hızlandırılması…
ABD, Fransa ve Britanya’nın Suriye’ye karşı kimyasal bir tezgâha sarmalanmış üçlü saldırısı…
Irak’ın işgaline ortak olarak “Bush’un fino köpeği” unvanını kazanmış Tony Blair’in Fransız versiyonu olma yolunda ilerleyen Emmanuel Macron’un Suriye’ye yapılan saldırıyla Türkiye’yi üçlü fotoğraftan ayırdıkları övüntüsü…
Ruslarla ortaklıktan hayli huylanan Batı’ya “NATO ile de ortağız Rusya ile de” diyen Ankara’nın çift yanlı yanardöner dansı…
Rusların Doğu Guta’daki kimyasal kurgucuların ipliğini pazara çıkarmak üzere sergilediği görülmemiş bombardıman…
Ankara’ya teşrif eden NATO Genel Sekreteri’nin Rusya’ya karşı kurulacak caydırıcı görev gücünden Türkiye’nin sorumlu olacağına dair muştusu…
Suriye’yi vurarak, Amerikan iç kamuoyunda eski FBI direktörünün yazdığı kitapla kabaran köpüğü söndüren, dışarda da küresel itibarını kurtaran Donald Trump’ın yeni yaptırımları rafa kaldırarak Rusya ile gerilimde vites küçültmesi…
Bunlar çaptan düşen ‘Yeni Dünya Düzeni’nin istikrarsız semptomları!
***
Kalkan toz dindiğinde Suriye’ye üçlü saldırıdan geriye ne kaldı diye bakarsak belki bu lanet döngünün nereye gittiğini azcık görebiliriz. Artık içeride ve dışarıda kendi kendine top çeviren Türkiye’nin nasibine baskın seçim düştü. Duvara karşı oynayan bir liderin hayalleri kallaviydi, hedefleri netti: Afrin’den sonra Tel Rıfat, Menbic, hatta Fırat’ın doğusunda Tel Ebyad’a, daha da doğuda ‘Dicle Kalkanı’ ile Şengal’e gitmek. Hepsi birden toza karıştı. Başkasının sokağında top sektirmenin skor garantisi yok. Yarın sürpriz çatlaklar oluşur, biriken su kendine bir yol bulur, o başka! Zeytin Dalı’nı mümkün kılan faktörlerde olduğu gibi…
Batı, Türkiye’yi Rusya’nın etki alanından çekip almak için Türkiye’nin ittifak içindeki rolünü öne çıkarmaya çalışırken Moskova’nın umulmadık zaman ve yerlerden yanıt verme becerisi nedense küçümseniyor. Rusya’nın yanıt hakkından sarf-ı nazar edeceğini düşündüren nedir? Bildiğimiz Rusya uygun zaman gözetir ama etmez. Suriye’de son iki yılda olup bitenler, NATO’yla vücut bulmuş Amerikan hegemonyasına Rus yanıtının sadece Karadeniz havzasıyla sınırlı kalmadığının göstergesi değil miydi?
Bakınız Amerikan, İngiliz, Fransız üçlüsünün Suriye’ye yaptığı saldırının ardından Rusya bu ülkenin hava savunmasına takviye sinyali verdi. Bu hiç de hafife alınacak bir yanıt değil. Ruslar hem bölgede gereksiz gerilim yaratmamak hem de Rus dış politikasında pek nazik bir yere oturtulan İsrail’i ürkütmemek için 10 yıldır Şam’ın S-300 talebini oyalıyordu. Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un üçlü saldırının Suriye’ye S-300 konusundaki ahlaki yükümlülüklerini geçersiz kıldığını söylemesi yeni bir eşiğe varıldığını gösteriyor.
Kuşkusuz ‘üçlü vuruş’ sadece Suriye’yi cezalandırma şovu değildi. En azından bu saldırıyı kışkırtanlar ya da arkasında duranlar oyunun kurallarını değiştirmeyi umuyor(du). Saldırıyı yetersiz bulan Erdoğan’ın repliklerinde de bu beklentinin emareleri vardı. ABD, Suriye’de kartları yeniden karar da Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı’na yeni bir yol açılır mı? Hazır Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı’nın arasında ‘Suriye Ulusal Ordusu’ birikmişken yeni bir silkinmeyle Şam’a yürümek mümkün olur mu? “Kürtleri bırak bizi al” diyen bir yaklaşımın alt metninde bu tür bir beklenti akıyor.
Tabii yine işte orada duran saha gerçeği: Ah şu kahrolası Ruslar ve sinsi Farslar!
Rusya’nın başına çorap örerek Ortadoğu’da kalamaz hale getirmek için çok uğraştılar; lakin baskılar, yaptırımlar ve diplomatik tecritler istenilen sonucu vermedi. Rusya bu kez daha agresif, pabucu kaptırmak niyetinde değil. ABD’de Russofobik ve müdahaleci lobinin baskısı altındaki Trump’ın başından beri Rusya ile farklı bir frekans tutturma arzusu da esasen Moskova’nın manevra alanını genişletiyor.
***
Türkiye gibi İsrail’in de saldırıya atfettiği değer farklıydı. Mademki Trump “İran’ın Suriye’deki nüfuzuna son vermeyi” temel hedef olarak deklare etti, o halde gereğini yapmalıydı. Gereği neydi? Esad yönetimini yıkmaya dönük net bir strateji ve kararlı tatbik. Üçlü saldırıya paralel Suriye’de T4 üssü gibi kendi hedef listesinin icabına bakan ve korsan saldırılar düzenleyen İsrail de mutsuz. Al Monitor’dan Ben Caspit’in, İsrailli yetkililerden aktardığı bilgilere göre, Başbakan Benyamin Netanyahu telefonda görüştüğü Trump’tan hedefe uygun strateji geliştirmesini ve Amerikan güçlerini çekme planından vazgeçmesini istedi. Israra rağmen Trump IŞİD’in yenilgisinden sonra Suriye’de işlerinin kalmayacağını söyledi. İsrail Savunma Bakanı Avigdor Liberman’ın “İran’ın Suriye’ye yerleşmesini kabullenmek İran’ın boynumuza kement geçirmesini kabul etmek olur. Buna izin veremeyiz” çıkışı, ‘Biz istediğimizi yaparız, ABD de mecburen arkamızda durur’ önermesine dayanıyor.
Trump’ın İsraillileri kızdıran çekilme planı ABD’nin gerçekten Ortadoğu’dan elini çekeceği anlamına gelmiyor. Her türlü müdahale seçeneğini masada tutmayı vaat eden bir ‘çekilme’ bu. Korsan saldırılarla kendi göbeğini kesme yoluna giden İsrail’e her halükarda kalkan olmak bu stratejinin bir parçası. Fakat İsrailliler, Esad rejimi yıkılmadan İran etkisinin sona ermeyeceğine inanıyor. O yüzden gelmiş geçmiş en İsrail dostu Amerikan liderinin attığı adımları kâfi bulmuyorlar.
***
Üçlü saldırının belki en önemli hedefi, nüfuz alanlarına bölünen Suriye’de mevcut durumun daha fazla Şam lehine dönmesini önleyecek ‘caydırıcı psikolojik bariyer’ yaratmak. Yani bir nevi, “Tamam biz Doğu Guta’da kaybettik ama siz de daha ileri gitmeyin” mesajı! Bu noktada ABD’nin Fırat hattında SDG ile birlikte kontrol ettiği alan ile Ürdün sınırlarından beslenen güney cephesinin geleceği öne çıkıyor.
Üçlü saldırının ardından gelen iki haber önemliydi:
Birincisi Rusların “ABD, Şam’ı alttan baskılayan Ürdün hattında Özgür Suriye ordusu ve Nusra ile birlikte fiili özerk bölge kurmaya çalışıyor” iddiası. Tabii Ruslar uluslararası kamuoyunu etkilemek için meseleyi biraz farklı bir ambalajla sunuyor olabilir. Bu uyarının ne kadar gerçekçi olduğunu anlamak için Doğu Guta’dan sonra Yermuk’ta operasyona başlayan Suriye ordusunun güneye indikçe nelerle karşılaşacağına yakından bakmak gerekecek.
İkincisi ve daha önemlisi, ABD’nin Suriye’deki askeri gücünü ikame edecek bir Arap gücü oluşturma planı. Trump “Arap müttefiklerine Suriye’de kalmamızı istiyorsanız parasını ödersiniz” diyordu. Anlaşılan Suriye’de bir süre daha kalmaya ikna olduktan sonra yeni ulusal güvenlik danışmanı John Bolton’ın aklıyla Arap gücü kurma önerisini öne aldı.
Wall Street Journal’a göre Trump, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Katar’a “Sadece para değil asker de vereceksiniz” demiş. Tabii Mısırsız Arap gücü mü olur? Onun için Bolton, Mısır İstihbarat Şefi Abbas Kamil’i arayıp plana katkı istemiş. Güya bu güç hem IŞİD’in yenildiği yerlerde tekrar nüksetmesini önleyecek hem de Irak-Suriye sınırını İran’ın yayılmacı emellerine karşı bir sete dönüştürecek.
Bu tür bir planın önünde bir sürü açmaz duruyor:
– Evvela Müslüman Kardeşler ile savaş halindeki Mısır’ın Suriye’de bu hareketin uzantılarının önünü açacak bir stratejiye “evet” demesi imkânsız. Muhammed el Mursi’ye darbeden beri Kahire çaktırmadan Şam’la aynı dalga boyunda ilerliyor ve Moskova ile yakınlaşıyor. Suudi Arabistan ve BAE’ye prim vermesi mecburiyetten: Abdulfettah el Sisi darbeyi finanse ettikleri için bu iki ülkeye minnettar. Ve iki ülke de Müslüman Kardeşler’in azılı düşmanı. Fakat ne Yemen’e asker verecek ne de Suriye’de maceraya atılacak durumda.
– İkincisi Amerikan çizmelerinin toz kaldırmadığı bir sahaya Suudi Arabistan ve BAE inme cesaretini gösteremez.
– Üçüncüsü Suudi Arabistan ve BAE, Yemen’de fena halde batırmış durumda. Fransız, Amerikan ve İngiliz silahlarıyla ölüm kustukları halde yalın ayak Husiler karşısında çaresizler. Savaşacak askerleri olsa evvela Yemen’in icabına bakarlar.
Yine de Suudiler, Suriye’ye asker gönderme konusunda ABD’ye açık çek yazıyor. Dışişleri Bakanı Adil Cubeyr’e bakılırsa Suudi Arabistan Suriye’ye asker göndermeye hazır. Bunun koşulu verilen sözden daha önemli: Geniş çaplı bir koalisyon olmalı.
Basitçe Pentagon, Arap unsurlarını öne çıkartarak koalisyonun kara unsuruna dönüştürmeye çalıştığı SDG’nin yanına “Arap-İslam Kalkanı” eklemek istiyor. Erdoğan’ın da Katar-Körfez krizine kadar sözcülüğüne soyunduğu 50 bin kişilik “İslam Ordusu” yeterince ciddiyetsiz bir zihin jimnastiği olmanın ötesine gidemedi. Gidebilseydi Yemen’de Suud’un vuran eli olacaktı. Şimdi Cubeyr bu gücün bir parçasını Suriye’ye konuşlandırmaktan bahsederek gülünç bir duruma düşüyor.
“Arap-İslam Ordusu” kâğıttan kaplan görüntüsü dahi veremediği için Körfez’in ağaları, Irak işgali sırasında sivil katliamlarla adını duyurmuş ‘özel savaş şirketi’ Blackwater’ın kurucusu Erik Prince’in kapısını çalmış. Prince’le Suriye’de konuşlandırmak üzere bir paralı güç oluşturma önerisini tartışmışlar. Çuvallarla para akıttıkları Nusra, Ahrar, İslam Ordusu gibi vekil örgütlerle olmayınca iş ‘Karanlıklar Prensi’ne kalmış.
Üçlü saldırının yarattığı psikolojik ortam belki bu tür projeleri tartışmaya cesaret veriyor. Fakat bütün hesaplarda Rusya, İran ve Suriye’nin karşılık verme kapasiteleri göz ardı ediliyor. Her iflasın ardından yeni bir fasılla ‘Suriye Cephesi’nin işini zorlaştırabilirler ama Arap Gücü’nden, Blackwater’dan gelen çözüm İsrail-Amerikan planlarının mesafe kat etmesine yetmez.
***
Üçlü saldırıyla ilişkilendirilen bir başka perspektif de şu: Siyasi çözüm inisiyatifini Astana’dan tekrar Cenevre’ye kaydırmak. Başta Fransızlar olmak üzere Avrupalılar ışıltılı salon sirklerine bayılıyor. Suriye krizi çok lobi salonu ve sirk gördü, buralardan Suriye Ulusal Koalisyonu gibi Suriye gerçekliğinden kopuk ‘ahmak avutan’ oluşumlardan başka bir şey çıkmadı. Bu hafta 85 ülke ve örgütten temsilciler Brüksel’de tekrar bir araya gelecek. İnsani yardımı görüşecekler ama asıl vurgu siyasi çözüm sürecini yeniden diriltmeye dönük olacak. Üçlü saldırının siyasi çözüm sürecinde bir katalizör etkisi yarattığı da söylenemez. O yüzden bu salonlarda daha çok flaş patlayacak.
***
ABD ve ortakları bundan sonra ne yapabilir? İşin doğrusu büyük bir savaşı göze almadan Rusya ve İran’ı Suriye denkleminden çıkartamazlar. Diğer bütün manevralar Suriye kazanının altına odun atma çabasıdır. ABD’nin yapabileceği Fırat hattındaki fiili durumu korumak, Ürdün ve Türkiye sınırlarındaki ceplerdeki sıcaklığı muhafaza etmek, Suriye’yi ekonomik olarak çökertmek ve bir daha toparlanmasını önlemek, bu çerçevede özellikle SDG ile yüzde 90’ını kontrol ettiği petrol ve doğalgaz kaynaklarına Şam’ın erişimini engellemek, yeniden yapılanma sürecini siyasi bir dayatmaya dönüştürmek, İran destekli unsurların varlığını frenlemek için lanet okuduğu Ruslara bel bağlamak vs.
Trump dediğini yapar da IŞİD’le iş bittiğinde gerçekten Amerikan güçlerini çekerse bu hesap da pert olur.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları





































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.12.2025
15.12.2025
8.12.2025
26.11.2025
11.11.2025
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
13.10.2025
5.10.2025