Gülay GÖKTÜRK
Geçmiş başka türlü yaşansaydı
6.02.2013
3211
Türk milliyetçileri toplumu bir mağduriyet psikolojisi içine sokmaya çalışıyor; Türkler'in kazanılmış bir haklarını kaybettikleri havası yaratmaya uğraşıyorlar.
Onların "Türklük anayasadan siliniyor" feryatlarını duyan, sanki kendi Türklükler'i ellerinden alınıyormuş sanacak.
Oysa yapılmak istenen şey sadece, tarihi olarak "tutmayan" bir tanımlamadan vazgeçilmesi... Bir etnik kimliğin adı olan Türklüğün üst kimlik olarak kullanılmasına son verilmesi; onun yerine Türkiye'de yaşayan bütün etnik kimlikleri kapsayıcı bir ifade olarak Türkiye vatandaşlığının getirilmesi.
Aslında böyle bir değişiklik gerekmeyebilirdi.
Geçmiş başka türlü yaşansaydı, Türkler, Kürtler ve diğer etnisiteler, dünyada başka örneklerde görüldüğü gibi Türklük üst kimliğini benimseyebilir ve bu üst kimlik altında barış içinde yaşayabilirdi.
Böyle bir ihtimal vardı.
Tarihçi Şükrü Hanioğlu'nun "Türk olabilirdi; ama olmadı; şimdi Türk olur mu" (Sabah, 3 Şubat) başlıklı makalesinde dediği gibi, "Türklük üst kimliği, 1920 sonrasında çoğunluğun kabulünü sağlayabilecek bir yoruma kavuşturulma şansını taşıyordu. Farklı aidiyetlerle hegemonik olmayan, saygıya dayalı bir ilişki kurmayı taahhüt etmesi şartıyla..."
Artık çok geç...
Ne var ki Yeni Cumhuriyetin kurucuları izledikleri politikalarla bu ihtimali yok ettiler. Özellikle Takrir-i Sükûn'dan sonra (1925) tek tip vatandaşlardan oluşan bir ulus inşasına girişilmesi, Kürtlerin dillerinin, kültürlerinin, varlıklarının inkâr edilmesi politikaları yüzünden "Türklük", Kürtler için baskının, inkârın ve bölücülüğün simgesi bir adlandırma haline geldi.
Kürtler bu emrivakiye karşı itirazlarını 1925'ten beri sürdürdüler; Türk etnik kimliğinin adı olan Türklüğün "üst kimlik" denilerek zorla boyunlarına asılmasına razı olmadılar. Devlet o kimlik kartını boyunda taşıma mecburiyeti getirmeseydi, belki Kürt olduklarını da şimdiki kadar kuvvetle hatırlamayacaklardı. Etnisiteleri kimliklerinin bu kadar önemli bir parçası olmayacaktı.
Şimdi ise artık çok geç...
Bugün 1920'lerdeki o şansı tekrar yakalayamayız. Şimdi Kürtler'e dönüp "Devlet artık inkâr ve asimilasyon politikalarından vazgeçtiğine göre, gelin yine Türklük adı altında birleşelim"diyemeyiz. Artık Türklük nitelemesini o ağır tarihi bagajından kurtaramayız. Yaptığı bütün o kötü çağrışımları yok edemeyiz.
Öyleyse, yapılması gereken tarihi olarak "tutmayan" bu üst kimlikten vazgeçmek, onun yerine kabul edilebilir bir başka üst kimlik tanımlaması yapmaktır: Türkiye vatandaşlığı...
Önemli olan algıdır
Türkiye vatandaşlığı çözüm olabilir dendiğinde şu söyleniyor: "Sanki Türkiye denince Türk etnik kimliğine atıf yapılmış olmuyor mu... Neden Türklüğe itiraz ediyorlar da Türklükten türemiş bir kelime olan Türkiye'ye itiraz etmiyorlar?"
Gerçekten de ilk bakışta çelişkili bir durum. Ama bu çelişki bile, önemli olanın algı olduğunu göstermiyor mu? Evet, Kürtler ülkelerinin adı olarak Türkiye'nin kullanılmasına itiraz etmiyorlar ama kendilerine Türk denmesine itiraz ediyorlar. Demek ki, önemli olan tutarlılık değil, algı. O zaman çözüm de bu algıyı dikkate almak zorunda.
Siyaset de zaten budur. Siyasette önemli olan yüzde yüz tutarlı olmak değil; kabul edilebilir, uygulanabilir ve kalıcı olabilecek bir çözümü bulup hayata geçirebilmektir.
Yani şu anda yapmaya çalıştığımız şey..
.
Oysa yapılmak istenen şey sadece, tarihi olarak "tutmayan" bir tanımlamadan vazgeçilmesi... Bir etnik kimliğin adı olan Türklüğün üst kimlik olarak kullanılmasına son verilmesi; onun yerine Türkiye'de yaşayan bütün etnik kimlikleri kapsayıcı bir ifade olarak Türkiye vatandaşlığının getirilmesi.
Aslında böyle bir değişiklik gerekmeyebilirdi.
Geçmiş başka türlü yaşansaydı, Türkler, Kürtler ve diğer etnisiteler, dünyada başka örneklerde görüldüğü gibi Türklük üst kimliğini benimseyebilir ve bu üst kimlik altında barış içinde yaşayabilirdi.
Böyle bir ihtimal vardı.
Tarihçi Şükrü Hanioğlu'nun "Türk olabilirdi; ama olmadı; şimdi Türk olur mu" (Sabah, 3 Şubat) başlıklı makalesinde dediği gibi, "Türklük üst kimliği, 1920 sonrasında çoğunluğun kabulünü sağlayabilecek bir yoruma kavuşturulma şansını taşıyordu. Farklı aidiyetlerle hegemonik olmayan, saygıya dayalı bir ilişki kurmayı taahhüt etmesi şartıyla..."
Artık çok geç...
Ne var ki Yeni Cumhuriyetin kurucuları izledikleri politikalarla bu ihtimali yok ettiler. Özellikle Takrir-i Sükûn'dan sonra (1925) tek tip vatandaşlardan oluşan bir ulus inşasına girişilmesi, Kürtlerin dillerinin, kültürlerinin, varlıklarının inkâr edilmesi politikaları yüzünden "Türklük", Kürtler için baskının, inkârın ve bölücülüğün simgesi bir adlandırma haline geldi.
Kürtler bu emrivakiye karşı itirazlarını 1925'ten beri sürdürdüler; Türk etnik kimliğinin adı olan Türklüğün "üst kimlik" denilerek zorla boyunlarına asılmasına razı olmadılar. Devlet o kimlik kartını boyunda taşıma mecburiyeti getirmeseydi, belki Kürt olduklarını da şimdiki kadar kuvvetle hatırlamayacaklardı. Etnisiteleri kimliklerinin bu kadar önemli bir parçası olmayacaktı.
Şimdi ise artık çok geç...
Bugün 1920'lerdeki o şansı tekrar yakalayamayız. Şimdi Kürtler'e dönüp "Devlet artık inkâr ve asimilasyon politikalarından vazgeçtiğine göre, gelin yine Türklük adı altında birleşelim"diyemeyiz. Artık Türklük nitelemesini o ağır tarihi bagajından kurtaramayız. Yaptığı bütün o kötü çağrışımları yok edemeyiz.
Öyleyse, yapılması gereken tarihi olarak "tutmayan" bu üst kimlikten vazgeçmek, onun yerine kabul edilebilir bir başka üst kimlik tanımlaması yapmaktır: Türkiye vatandaşlığı...
Önemli olan algıdır
Türkiye vatandaşlığı çözüm olabilir dendiğinde şu söyleniyor: "Sanki Türkiye denince Türk etnik kimliğine atıf yapılmış olmuyor mu... Neden Türklüğe itiraz ediyorlar da Türklükten türemiş bir kelime olan Türkiye'ye itiraz etmiyorlar?"
Gerçekten de ilk bakışta çelişkili bir durum. Ama bu çelişki bile, önemli olanın algı olduğunu göstermiyor mu? Evet, Kürtler ülkelerinin adı olarak Türkiye'nin kullanılmasına itiraz etmiyorlar ama kendilerine Türk denmesine itiraz ediyorlar. Demek ki, önemli olan tutarlılık değil, algı. O zaman çözüm de bu algıyı dikkate almak zorunda.
Siyaset de zaten budur. Siyasette önemli olan yüzde yüz tutarlı olmak değil; kabul edilebilir, uygulanabilir ve kalıcı olabilecek bir çözümü bulup hayata geçirebilmektir.
Yani şu anda yapmaya çalıştığımız şey..
.
Yorum Yap
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yorumlar (1)
- Başkanlık bu pespayeliği de ‘düzeltir’ mi?
10.01.2016 - Dokunulsun mu, dokunulmasın mı?
8.02.2016 - Yine aynı komisyon
3.02.2016 - 'Nişantaşı tepinirken ağlar Güneydoğu'
31.12.2015 - HDP kendisini kapattırmaya çalışıyor
29.12.2015 - Sadede gelelim
27.12.2015 - DTK çözüm hamlesi yapacakmış!
25.12.2015 - Washington-Moskova arasında
22.12.2015 - Kürt Paketi
21.12.2015 - Çözüm Masası’na dönülsün, diyenlere
18.12.2015
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları






























































Hrac Madooglu
Ahlaki ustunlukten, demokrasiden bahsetmissiniz yine. Yazilariniz gercegi ortbas etmeye yonelik. Samimi degilsiniz. ici bos cumlelerle kose yazarligi olmaz.