Gülay GÖKTÜRK

Aynı hataya bir kez daha mı düşeceğiz?
13.12.2014
2344

 Cumayı yarıladık...

“İnternet fenomeni” lakaplı meçhul kişinin “büyük operasyon yapılacağı çok sayıda gazetecinin de içinde bulunduğu 400 kişinin gözaltına alınacağı” şeklindeki bombası şimdilik boşa çıkmış görünüyor.  Anlaşılan Zaman yazarları beyhude gecelediler gazetelerinde. Dumanlı’nın ateşli konuşması da havada kaldı.

Amaç neydi acaba? Gerçekten olacak bir operasyonun bombasını erken patlatıp iptal ettirmek mi; yoksa olmayacak bir operasyon etrafında taraftarları heyecanlandırıp safları sıkıştırmak mı?...  Önümüzdeki günlerde işin kokusu çıkar ve hep birlikte öğreniriz.

Ama şu var ki, bu tip kehanetler epeydir sürülüyor pazara. Üstelik sadece twitter’da müstear isimlerle değil; basbayağı gazete köşelerinden gerçek isimlerle yazılan ve “şu şu gazeteciler kendine dikkat etsin, yakında kodesi boylayacaklar” yollu “istihbari” yorumlar da okuyoruz. Demek ki, bu tip haberlerle dehşet havası yaratma çabası içinde olanlar her iki tarafta da var ve anlaşılan her birinin de ayrı bir hesabı var.

***

Biz asıl meseleye dönecek olursak...

Hükümet, paralel yapıyı devletten temizleme iradesini gün aşırı en tepe isimlerin ağzından tekrarlıyor ama bu konuda zorlandığı da anlaşılıyor. Kulislerle konuşulanlara bakılırsa, aradan geçen bir yıla rağmen paralel yapı hâlâ poliste ve yargıdaki varlığını güçlü bir biçimde sürdürüyor. İktidarın kullanabileceği idari yetkiler sınırlı, hukuki mücadele ise doğası gereği yavaş ve zor yürüyor. Somut belge ve tanıklıklara dayanan sağlam ve ikna edici iddianameler yazmanın zorluğu ortada. Özellikle karşınızda 40 yıldır karda yürüyüp izini belli etmemekte ustalaşmış bir yapı varsa...

Ne yazık ki, bu zorlu koşulların paralel yapıyla mücadelede ciddi hatalara ve zaaflara yol açtığını görmek zorundayız. Ortalık ispat edilemeyen iddialarla, hedef genişleten suçlamalarla dolu. Meşru bir mücadele zaman zaman haksız öç alma girişimlerine dönüşebiliyor. Basında büyük bir bilgi kirliliği var ve böyle ortamlarda hep olduğu gibi, kavga ortamını iktidar nezdinde temayüz etmek için fırsata dönüştürmeye çalışan bazıları  “kavgada yumruk sayılmaz” mantığıyla doğru-yanlış vurabildikleri kadar vuruyorlar.

Ortaya çıkan her kötülüğü, aydınlanmamış her olayı ilgili ilgisiz cemaate bağlama refleksi, gerçek bağların da şüpheyle karşılanmasına neden oluyor. Çok önemli suçlamalar herhangi bir delil ortaya koymaksızın ileri sürülebiliyor. Bu ortam, gerçek iddiaları da zayıflatıyor, kuşkuları artırıyor, kamuoyunu söylenen hiçbir şeye inanmama noktasına doğru getiriyor. Yürütülmesi gereken teşhir faaliyetlerini etkisizleştiriyor.  Gerçekle yalan birbirine karışıyor. Yalanlar deşifre oldukça gerçekler de gücünü kaybediyor.

Oysa biz bu filmi daha yakın bir zaman önce gördük. Darbe davalarında, gerçeklerle yetinmeyip “daha gösterişli”, “daha etkili” suçlamalar icat etmek için yapılan operasyonlar yüzünden özde sağlam bir davanın elimizden kayıp gidişine ve sonuçta davalıları “kahraman” haline getirişine tanık olduk.

Şimdi benzer hataları nasıl tekrarlarız?

Silahlı bir yapı olmadığını gayet iyi bildiğimiz Paralel Yapı’yı  “terör örgütü” olarak yargılamaya kalkmanın, İlker Başbuğ’u terör örgütü lideri olarak yargılamaya ne kadar benzediğinin farkında değil miyiz?  Devlet içinde illegal bir yapı oluşturmaktan yargılamak yerine,  sanki terör örgütü kurmak tek vahim suçmuş gibi, böyle bir zorlamaya girişmek niye?

Eğer HDP’nin cemaatle gizli ilişkileri biliniyorsa ve bu en yetkili ağızdan açıklanıyorsa, bu açıklamanın delilleriyle birlikte yapılması gerekmez mi?

Kısacası, “Darbe girişimi söz konusuysa her şey teferruattır” mantığıyla gidilebilecek yolun çok uzun olmadığının bir an önce görülmesi gerekiyor.

Her şey için çok geç olmadan...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)
  • vedat Konak

    vedat Konak

    29.07.2015 17:11

    KOMPLOCULUK GELENEĞİ VE TÜRK İSLAM SENTEZİ DARBESİ! Çeşitli çetelerin koalisyonu olarak ortaya çıkan AKP oligarşisi, Askeri darbelerin geliş süreçlerini simüle ediyor. Kullanılan metotlar hemen hemen aynı...Kenan Evren cuntasının hazırlanış biçimini kendisine örnek alan AKP oligarkları, mutlak iktidarları için her yolu mübah görüyorlar... İlk Kontrgerilla davası 31 yıl önce katledilen savcı Doğan Öz tarafından açılmıştı, ancak ne varki , devleti elinde bulunduran TSK, Doğan Öz’ü katletti. Katillerin milletvekili yapıldığı böyle bir ülkede yaşamak zorunda bırakıldık ve katilleri savunan bu denli gönüllü avukat olduğu sürece bu utançla yaşamaya devam edeceğiz. Bu darbeci kirli sistemin öncüllerinden bir farkı kalmadı. Askeri darbeler öncesinde sıkça kullanılan komplolar yeniden devreye sokuldu. Kenan Evren şimdiki Erdoğan gibi cumhurbaşkanı sıfatıyla yaptığı miting konuşmalarında dini motifler kullandı. Meydanlarda Kuran’dan ayetler okuyan ve aynen şimdiki gibi komplolarla iktidara gelen darbeci Evren,imam hatip liselerinin yaygınlaşması,her köye bir cami,Kuran okulu ve din dersinin zorunlu hale getirilmesini sağladı. 1980-82 arası askeri iktidar döneminde Türk-İslam Sentezi Milli Güvenlik Konseyi tarafından ana doktirin haline getirilmiştir. Benimsenen yeni devlet politikasının temelinde Türklük ve İslam’ın milli kültürün iki temel kaynağı olduğu bu politikaya göre Türkiyenin eski osmanlı topraklarında genişleyebilmesi en etkili yolun Türk-İslam Sentezi olduğu önerildi. işte AKPnin temelleri ta o zaman atıldı.. Buna göre İslam olmadan Türklerin kimliklerini korumaları mümkün olmadığı savunularak,İslamizmin her alanda genişletilmesine karar verildi.., Kenan Evren, darbe sonrasındaki pek çok konuşmasında dine ve Kuran’a referans vermiş, “İslami değerler” ile “milli değerler” dediği pan İslamizmşn şarlatanlığını yapmıştır. 19 Ekim 1981 tarihinde okullarda din dersi zorunlu hale getirilmiştir. İmam Hatip liselerinin ve öğrencilerinin sayısı arttırılmıştır. 1983 tarihinde imam hatip lisesi çıkışlılara, üniversitelerin her bölümüne girme hakkı tanınmıştır. Bu dönemden itibaren Alevi köylerine camiler yapılmaya başlanmıştır. Şimdi AKPyi oluşturan Cemaat ve tarikatların Rolü 12 Eylül Darbesi ve darbeden sonra yaşanan gelişmeler cemaatler tarafından coşkuyla karşılanmıştır! Türk İslam Sentezi ideolojisi etrafında şekillendirilen kültürel ve siyasal ortam, toplumun gerici ve tutucu bir yapıya bürünmesinde büyük rol oynamıştır. Erdoğanın hocası Özal’ın Nakşibendi tarikatı sayesinde güç kazanması ve bu Cemaatin Askeri Darbeyi desteklemesi onu hızla geliştirip büyütmüştür. 

Yazarlar