Gürbüz ÖZALTINLI
Politik süreçler çok dinamik; her değişim yeni değişimleri çağırıyor ve yeni değişimler yeni taraflaşmalara yol açıyor. Demokratların da kendi yollarında yürürken, farklı algılara, önceliklere yönelmesi çok anlaşılır bir durum. İnsanı tarif et deseniz, ben "çeşitliliktir" derim.
Taraf son seçimlerden sonra izlediği yayın siyaseti açısından farklılıklara sahne oldu. Ahmet Altan'ın temsil ettiği anlayış hükümetin çok sert biçimde karşıya alınmasını öngörüyordu. “Otoriterleşme”ye odaklı bir algı işlemeye başlamıştı. Özellikle Erdoğan’la cepheden çatışan, kişisel tahriklerden kaçınmayan, giderek ajit-prop motiflere yönelen bir dil ağır basmaya başladı. Erdoğan’ın, temel meselesi demokrasi olan zihinleri aşırı kışkırtan söylemleri, kuşkusuz çok uygun bir vasat yaratıyordu. Kaygılar haklıydı. Fakat doz, orantılı mıydı? Gerçekten “sivil bir darbe”yle mi karşı karşıyaydık? Üzerimize “ikinci Kemalizm”in çullandığı algısında yadırgatıcı bir abartı yok muydu?
Toplumun dikkatinin demokratikleşme sorununa çekilmesinde en elverişli üslubun bu olduğu mu düşünülüyordu? Bundan emin değilim. Zira, Erdoğan’a odaklı cepheden saldırı dilinin, AKP’ye, en bonkör zamanlarında bile kredi açmakta tereddütlü davranmış laikleri ve 7 Şubat darbesiyle Erdoğan’a meydan okuyan çevreyi tatmin ettiği açıktı; fakat asıl ulaşması gereken kesimlerde - muhafazakarlarda, hükümet tabanında- nasıl yankı bulduğu, çok ciddiye alınması gereken bir soruydu. Açıkça laik hassasiyetler dünyasının içine dönen bir yön sapması yaşıyorduk. Çoğunluğu terk etmiştik ve bu uzaklaşmayı önemsemiyorduk.
Özetle ben; o dönemde, muhafazakâr kesimleri “otoriterleşmeye” karşı uyarmaktan daha çok, Erdoğan’ın kişisel gücünü aşındırmaya abanan bir eksen kaymasına uğradığımızı düşünüyorum.
Taraf okurları, benim burada “eksen kayması” olarak nitelediğim bu sürecin yol açtığı tartışmaları hatırlayacaklardır. Alper Görmüş, Yıldıray Oğur, Melih Altınok, Serdar Kaya ve benim, özellikle Kürt sorunun çözümüne ilişkin tartışmada “Bu iş Erdoğan’la olmaz” a vurgu yapan muhalif çizgiyi aşırı bulduğumuzu yazmamızla görünür duruma gelen (Ahmet Altan’ın deyimiyle)” Taraf’taki kavga”, sanırım bu günlerin habercisiymiş. Geldiğimiz yeri daha açık anlamak isteyen okurlara, Görmüş’ün “eleştirel gazetecilik-muhalif gazetecilik” ayrımı üzerine yazdıklarına, dönüp yeniden göz atmalarını öneririm. Ahmet Altan ve Yasemin Çongar’ın da hedef alındığı Şemdin Sakık üzerinden yürütülen kirli operasyon, Alper’in (bence çok yararlı ufuklar açtığı) bu tartışmayı açık yürütmekten vaz geçmesine, düşüncelerini muhataplarına yüz yüze anlatmayı seçmesine yol açmıştı. Alper’in onu izleyen herkeste saygı yaratan ahlakı, başka türlüsüne izin vermemişti.
Benim burada bu “kısa tarihi” hatırlatmamın tek nedeni bu günkü tartışmaların köklerine ilişkin tespitlerimi paylaşmak değil. Bunun yanında dikkate sunmak istediğim husus şu: Bu gün gazeteden ayrılan yazarlar, o günlerde gazeteden ayrılmayı hiç düşünmediler. Editoryal çizgiye itirazları olmadığından ya da Ahmet Altan gibi belirleyici bir kalemin bütün ağırlığıyla yüklendiği muhalif dilin doğruluğuna inandıklarından değil; aradaki farkı doğal ve tolore edilebilir buldukları için hiç akıllarına gelmedi bu.
Öyle ki, kendi açımdan söylersem; bırakın Ahmet Altan’la vurgu farklarımız nedeniyle gazeteden uzaklaşmayı, tam tersine, o ve Yasemin gazeteden ayrılmaya karar verdikleri için yazmayı bırakmayı düşündüm ben. Üç gün boyunca kafamda evirip çevirdikten sonra devam etmenin daha doğru olacağı sonucuna vardım. Bu günü tartışırken, bunların bir tarafa kaydedilmesini çok önemsiyorum.
Barış süreci başladığında ise hepimizin bildiği gibi Ahmet Altan gazeteyi terk etmişti. Kalan ve yerine gelen kadronun bu dönem izlediği editoryal çizginin, "hükümetin otoriterleşmesi gözden kaçırılıyor, demokrasi mücadelesi ihmal ediliyor" diye düşünen kadroyu pek memnun etmediği meçhul değil. Nitekim- sanıyorum- patronun isteğiyle gazeteye dönen Neşe Hanım'ın röportajlarında bunu hissetmek için aşırı bir dikkate gerek yok.
Bildiklerimi paylaşmayı sorumluluğum sayıyorum.
Süreç şöyle gelişti: Önce Neşe Düzel'e yayın kurulunda görev verildi. Ardından adının künyede nereye yazılacağına kadar karışıldı. Sonra yazılı sözleşme hükmüne rağmen Oral Çalışlar'a -bırakın onayını almayı- bilgi dahi verilmeden Kurtuluş Tayiz görevden alındı. Bu tasarrufun haksız ve editoryal bağımsızlığı yok sayan bir tutum olduğu, geri alınması gerektiği yönündeki ” yazarlar mektubunun” gönderildiği gün ise, yine hiç bir gerekçe olmaksızın bu kez de Markar görevinden uzaklaştırıldı. Oral Çalışlar’la yolları ayırmanın, yönetimi budamanın daha kaba bir yöntemi bulunabilir miydi bilmiyorum…
Özel bir bilgiye sahip değilim. Bildiklerim hepimizin gözleri önünde olanlardan ibaret. Fakat kabul edelim ki bu gazeteye "memnuniyetsiz" bir el değmiş. Çıplak gözle gördüklerimizin başka bir anlamı yok. Bu gazeteden Oral Çalışlar başta olmak üzere bu gün ayrılan tüm yazarlar aklıselim, demokrasiye inanmış, sorunları karşılıklı ikna yoluyla çözmeyi esas alan insanlar. Fakat patronun tutumu bu değil. Özel bir bilgim ve belgem olmadığı için bunu "neden" yaptığını bilemem; ama "ne" yaptığını görebiliyorum...
Alper’in “turnusol sorusu”na cevap vereyim.
Bana "akıl dışı" gelen yazılar yazan yazarların gazetedeki varlıklarına benim hiç bir itirazım olamaz. Daha önemlisi; anlattığım kaba müdahale çizgisiyle değil, başka yollarla -diyelim ki yönetim kadrosu ikna edilerek ya da Oral Çalışlar’ın kişisel nedenlerle görevinden ayrılmasıyla- aklıma pek yatmayan bir yayın politikasına yönelmiş bir Taraf'ta da yazmaya devam ederdim. Fakat yapılan bunu çok aşan bir müdahaledir. Kalmak öncelikle; gidenlere yapılan aşırı haksızlığa ortak olmak anlamına gelecekti.
Evet, gazetenin Ahmet Altan sonrası oluşturduğu editoryal çizgiyi benimsiyorum.
Evet, bu çizginin şimdi değiştirilmek istendiğini de görüyorum.
Evet, Yıldıray Oğur’un veda yazısındaki analiz çerçevesini de paylaşıyorum.
Fakat hayır, gazeteden bu nedenle ayrılmıyorum. Yöntem bu olmasaydı kimsenin de ayrılacağını sanmıyorum.
Kalırdık ve fikirlerimizi Ahmet Altan döneminde nasıl açıkça yazmışsak yine yazmaya devam ederdik.
Ya beraber yürürdük. Ya da inceldiği yerden kopardı.
Özetle:
Taraf’tan “ayrılanlar” bizler değiliz. Taraf’tan ayrılan patronun kendisidir.
“Postacı” filminde âşık gencin Neruda’ya seslendiği o ünlü replikle, ben de Murathan Mungan’a diyorum ki; “Şiir yazana değil, ona ihtiyacı olana aittir yoldaş”
“Kimdi kimdi kalan /Giden mi suçludur her zaman? /Ne zaman başlar ayrılıklar /Dostluklar biter ne zaman… Kimdi giden kimdi kalan /Aslında giden değil Kalandır terk eden/ Giden de bu yüzden gitmiştir zaten”
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023