Gürbüz ÖZALTINLI
Çok sevdiğim çocukluk arkadaşım gazeteci Yaşar Sökmensüer’le iyi anlaşırız biz. Kırk yıla yayılmış ilişkimizde birbirimize benzeyerek büyüdüğümüzdendir belki de. Yaşar iki konu açıldığında hemen heyecanlanır: Bukowsky ve stil... Tabi aşk da var ama konumuz bu değil.
Bir gün ona dünyanın en derin sırrını açıklar havada “Hayat stildir bence” demiştim. Ortaya bu kadar “kalın” konulan bir ilkenin insanda nasıl güçlü bir itiraz kaşıntısı yarattığını bilmiyor değilim. Amaçların önemi, bizi birbirimize yaklaştıran ya da çatıştıran rolü üzerine peş peşe bir dolu düşünce üşüşüverir zihnimize. “Amaçlar ve stil birarada önemli” gibi, işin kolayına kaçan “renksiz heyecansız” cevaplara yelteniriz. Ya da “amaç” ve “stil” zaten zihinsel kavramlardır, hayat bunları bizim zihnimiz gibi ayırmaz, stil dediğimiz şey amaçları da içeren daha geniş bir bütünlüktür filan gibi“inceltmelerle” sözün “sivriliğini” yontmaya çalışırız.
Yaşar bunların hiçbirini yapmadı. Gözleri parladı. “Elbette öyledir” dedi. Sonra hiç unutmayacağım Bukowsky sözlerini aktardı. “Stil her şeydir. Stil her şeye cevaptır. Aptalca bir şeyi stille yapmak tehlikelidir. Ama tehlikeli bir şeyi stilden yoksun yapmaktansa, aptalca bir şeyi stille yapmayı tercih ederim. Tehlikeli bir şeyi stille yapmak... İşte ben ona sanat diyorum.”
Benim bu sözleri unutmamam; sözlerin gücüyle ne kadar ilgili ise, konu ne zaman açılırsa Yaşar’ın bu sözleri hep aynı heyecanla aktarmasıyla da o kadar ilgili sanırım...
Evet, bence hayat stildir. Ama, benim stil dediğim Bukowsky’nin yücelttiği ve istisnalaştırdığı gibi bir şey değil. Hepimizde olan, bizi biricikleştiren, birbirimizden ayıran sayısız ayrıntının biraraya gelerek oluşturduğu canlı, karmaşık bir bileşim. Bukowsky’nin kısaca stil dediği şeyin ne olduğunu sanırım iyi anlıyorum ve ben ona “iyi stil” diyorum.
İtalyan yönetmen Antonioni’nin sözünü okumuştum bir yerde; aklımda kaldığı haliyle yazıyorum:“Son sözü ‘amaçlar’ söylemezler aslında... Hayatta hedefler değildir önemli olan. Önemli olan gitmektir. Yolun kendisidir. Amaçlar bizi yola çıkardıkları için önemlidirler...”
Son yıllarda; yaşadığım her yeni günde, doğruluğunu daha da derinden sezdiğim bir hakikati taşıdığını düşünüyorum bu sözlerin.
Gördüm ki insanları amaçlarına bakarak seçmemişim hiç. Hangimiz yapmıştır ki zaten bunu. Sevdiklerimi; neyin peşinde olduklarını izleyerek değil, “tarz”larını etkileyici bulduğum için sevmişim. Sevmediklerimi de öyle. Zaten hayatta saysanız kaç amaç sayacaksınız. Herkes, hepimiz, aşağı yukarı benzer amaç paketleri içinde yuvarlanıp gidiyoruz. Ama, hiçbirimiz de bir diğerimize aynen benzemiyoruz. Varoluşun büyüsü de tam burada yatıyor. Hayranlıklar, aşklar, tutkular, küçümsemeler, tiksinmeler, kavgalar gürültüler burada kuruluyor burada yıkılıyor: Stilde... Stil, insanlarda duygu yaratıyor.
“Tehlikeli şeyleri stille yapmak sanattır.” Evet, gerçekten öyledir.
Ben, generaller höt dediğinde hizaya giren anlı şanlı gazetecilerin kişiliksizce köşeleri doldurduğu; bu ülkede yaşayan çoğunluğun son sözü ordunun söyleyeceğine çaresizce inandığı günlerde Ahmet Altan’ın “İndir o parmağını general” yazılarını işte bu nedenle unutmuyorum.
Başbakan’ın artık gücü gerçekten ele geçirdiğinde, her despotik tınıda kalemini ona doğru sivriltmesinde de aynı değişmez stili görüyorum.
Ateşkesin bitmesiyle sivilleri de içine alan PKK şiddeti tırmandığında PKK’ya karşı sözünü esirgememesinde de...
Onun stilinde dayanılması güç bir sertlik var. Yıkıcı bir sertlik. Ama, siz şunu biliyorsunuz ki onun derdi aktörlerle, değil. Tavırlarla, tutumlarla ilgili o. Aptalca şeyleri stilsizce yapanlar, bütün akıllarını partilere, devletlere, Batı’ya, Doğu’ya şuna buna takmışlarken Ahmet Altan ve arkadaşları kimin yaptığıyla değil ne yapıldığıyla ilgilendiler. Onları benzersiz yapan işte budur. Çok basit bir ilke: Aktörlere değil ilkelere ve vicdana bağlı olmak... Bu onlara sonsuz bir özgürlük verdi.
Bir avuç insanın üç kuruş bütçeyle bu ülkenin en etkili gazetesini yaratmasının altındaki “küçük sır” budur işte. Onların vicdan ve değerler dışında otorite tanımadıkları, hiç kimseye körce dost ya da düşman olmadıkları bilindiği için kazandıkları olağanüstü inandırıcılık.
Bu inandırıcılık stille kuruldu. Düşmanında bile saygı uyandıran bir stille...
Hiçbir genelkurmay başkanının görmezden gelemediği, Başbakan’ın kürsülerden cevap vermek zorunda hissettiği, Tuğluk ve Karayılan’ın ikna etmeye çalıştığı gazetenin hikâyesi görüyorsunuz ne kadar “basit”.
Yaşayan insanları övmenin tehlikeli bir şey olduğunu bilecek yaştayım. Gençlik yıllarımın kutup yıldızları erken yaşta söndü. Herkesin kendi yolunu kendi bulacağını öğrendim. Yarı tanrılar çağı çoktan sona erdi. Ama, hakikaten stilleriyle hayranlık uyandıranlara, kelle koltukta öne çıkanlara bir saygı duruşu göstermeden yaşamak da çok yavan olur.
Hayatımda iyi kötü değer verdiğim işleri başardığım olmuştur benim de herkes gibi. Ama, Ahmet Altan, Yasemin Çongar ve bir avuç genç insanın bu memleketin küçük bir mucizesi olarak yarattıkları bu gazetenin bir köşesinde iki çift söz söyleyebilmek kadar onur duyduğum bir şey olmadı. Hiçbir şey için olmasa bile sadece bu kişisel nedenimle şükran sunuyorum.
Kasım ayında buluşmak dileğiyle...
Yazarlar
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023