Gürbüz ÖZALTINLI
Partilerin, adayların ne kadar oy topladığı; bunun nasıl bir siyasal/toplumsal tabloyu yansıttığı elbette çok önemli ve zaten seçimler bunun anlaşılması için yapılır. Ama bazen seçimler, rakamsal sonuçlarının da üstünde bilgi verir topluma.
Bu seçimlerin sayımla birlikte başlayan süreçte sahnede izlediğimiz tutumlarla bir hayli öğretici olduğu kanısındayım. Partiler de insanlar gibiler bir bakıma. Biz onları, kendileri hakkında söyledikleri sözlerden, yakıştırdıkları nitelemelerden tanıyamayız. Sınavlar, davranışlar üzerinden yaşanır…
Kestirmeden söyleyeyim: AKP’nin bir ahlaki bocalama içinden geçtiğini düşünüyorum. Beklemedikleri bir durumdu ve refleksleri ne yazık ki kötü çalıştı.
Neyi kastediyorum?
Hayır, elbette itiraz yollarını kullanıyor olmalarını değil. Altını çizerek belirteyim İstanbul için söylüyorum : Bu kadar az bir farkla seçim kaybetmiş bir partinin seçim verilerini didik didik etmesinden, bulduğu hatayı ya da lehine olabilecek bir ihtimali itiraz mercilerinin önüne getirmesinden daha doğal bir tutum olamaz. Bunun yadırganacak, eleştirilecek bir tarafı yok. Burada, demokrasiye saygı duyanların beklentisi, itiraz edilmemesi değil; yapılan itirazların hakemlik sorumluluğu üstlenmiş kurullar tarafından dürüstçe incelenip, hukuka, önceki içtihatlara uygun olarak karara bağlanması olmalıdır. Adil davranılmasıdır olması gereken.
Evet, ahlaki sarsıntı itirazın kendisinde değildir.
Sorun o gece sayım verilerinin akışıyla başlamıştır ve tanık olduğumuz durum haber alma hakkının bunu üstlenmiş bir kurum eliyle gaspından başka bir şey değildir. Devlet bütçesiyle çalışan bir haber ajansından veri akışının birdenbire kesilmesi her türlü kuşkuyu davet eden sıra dışı bir durumdur. Bunun inandırıcı bir açıklaması bugüne kadar yapılmış da değildir. O dakikaya kadar sandıklardan olağanüstü bir hızla akan İstanbul verilerinin, (aradaki farkın hızla azalıp 4000’lere indiği andan itibaren) artık sahadan ajansa ulaşmadığı açıklamasına aşağıda döneceğim.
Akla gelen soruları sıralayabiliriz: 1) Bu veri akışının kesilmesine kim karar vermiştir? Ajansın genel müdürü mü? 2) Eğer öyleyse, kimseden bir uyarı ya da talimat almaksızın hangi cesaretle bunu yapabilmiştir? 3) Bir uyarı almışsa, kimden almıştır? 4)Veri akışını kesme işini kendi inisiyatifi ile yapmışsa bunu hangi nedenle yapmıştır? 5) Peki bu veri akışının kesilmesinden sonra AKP yetkilileri ve Binali Yıldırım bu kesintinin sebeplerini merak edip ajans yetkililerine sormamışlar mıdır? 6) Sormuşlarsa (ki herhalde sormaları beklenir) ne cevap almışlardır? Cevabını bilmediğimiz bu sorular burada dursun şimdilik.
“Ajansa sahadan veri girişinin kesildiği” açıklamasına dönelim…
Seçimlerin ertesi günü YSK başkanı Anadolu Ajansı’nın kendilerinin müşterisi olmadığını, verileri nereden aldığını bilemeyeceğini söyledi. Yine seçimlerden sonra gazetedeki köşesinde Kemal Öztürk, Anadolu Ajansı’nın seçimler için oluşturduğu veri ağının tarihçesini yazdı. Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk aynı zamanda Anadolu Ajansı’nın eski genel müdürü. Ajansın seçimlerde veri akış ağı oluşturması onun döneminde gerçekleşiyor. 2014 seçimlerine giderken böyle bir sistem bulunmuyor Anadolu Ajansında. O tarihe kadar bu işi Fethullah örgütlenmesi olan Cihan Haber Ajansı yapıyor. Hatırlanacağı gibi 17-25 Aralık polis/yargı darbesinin ardından 2014 Mart’ında yerel seçimlere gidildi ve o seçimlerin sonucu son derece önemliydi. İktidar, devleti işgal etmiş bir karanlık örgütle mücadele ediyordu ve seçim sonuçlarıyla ilgili haber ağının bu örgüte bırakılması düşünülemezdi. A.A. bu gerekçeyle yeniden bu işlev için organize edildi, teknik alt yapısı oluşturuldu ve seçimlerde başarıyla iş gördü.
Bugün de seçim bilgilerini kamuoyuna aktaran ajans işte o tarihte oluşturulan sistemi kullanıyor. Yani iktidar partisinin inisiyatifi ile kadroları, teknik yapısı, işleyişi organize edilen bir haber ağından söz ediyoruz.
O gün paralel örgüte karşı başarı sağlamış. Peki, bugün nasıl işliyor acaba? O kadrolar kime bağlı çalışıyorlar? Gerçekten Ajansın kendi legal hiyerarşisi içinde kendilerini o işleyişe tabi mi görüyorlar yoksa en azından bazı kritik köşelerde bulunanlar başka bir merci tarafından mı yönetiliyorlar? Çok mu şüpheci buldunuz? O halde yine başa dönelim: Ajans yetkilileri aradaki farkın 4.000’lere inmesiyle birlikte bıçak gibi kesilen veri akışını, “sahadan merkeze veri gelmiyordu” diye açıkladılar. Eğer bu doğruysa başta madde madde sorduğum soruların hepsini çöpe atabiliriz ve yerine çok daha ürkütücü başka bir soru koyabiliriz: Sahadan veri akışını kim engelledi? Türkiye’nin her köşesinden oluk oluk sonuç gelirken, her gelen veriden sonra Binali Yıldırım’ın eksildiği, İmamoğlu’nun arttığı ve aslında kazandığının gözüktüğü bir dakikadan itibaren neden sadece İstanbul’dan veri gelmez oldu? Devlet Ajansının içinde özel bir örgütlenme mi var? Varsa bunu kimler yönetiyor; kimler karar alıp çalışanlara emir veriyor ve bu emir uygulanıyor? Ajansın genel müdürü bu durumu soruşturuyor mu? Niyeti var mı? Yoksa yeni “dokunulmaz derin yapılar” dönemine mi girdik? Haber alma hakkını avcunun içinde tutan böyle bir yapı oluşmuşsa ve seçimler kaybedilirken devreye girebiliyorsa “milli iradeye saygı” çağrılarına nasıl inanacağız?
Görüldüğü gibi bu seçimler adayların kaç oy aldıklarını çok aşan sorular yarattı.
Sormaya devam edeyim izninizle: Binali Yıldırım (kendisi siyasetin derin çemberinden geçmiş, bakanlık, başbakanlık, Meclis başkanlığı sorumlulukları üstlenmiş, şaşırtıcı potlarına tanık olmadığımız ve tek karar verici tarafından “İstanbul’u ancak o kazanabilir” diye düşünüldüğü anlaşılan, ağırlığı olan bir siyasetçi) rakibi ile oy farkı her gelen veriyle iyice azalmış ve her ne hikmetse ajanstan gelen veri akışı (üstte sorguladığımız üzere karanlık biçimde) kesilmişken çıktı kürsüye ve seçimi kazandığını ilan edebildi. Bu, Yıldırım’ın övünebileceği bir davranış mıdır? Bu, dillerden düşmeyen “milli iradeye” saygılı bir hamle midir? Sosyal medyada bazı yandaşlar tarafından ileri sürülen “İl Başkanınca yanıltıldığı” mazeretleri onu kurtarır mı? İl Başkanı ona ne demiş olursa olsun, “dur bakalım, veriler öyle göstermiyor, ne olduğunu bir anlayalım” nasıl olmuş da diyememiştir?
Peki ertesi gün bütün İstanbul’un “teşekkür” afişleriyle, “kazandık” pankartlarıyla donatılması, ahlaken onaylanabilecek bir tutum mudur?
Medyanın, seçimlerdeki resmi AKP propagandasının devamı olarak seçim sonuçlarını (yerel ölçekte hata veya hile değil) incelikle düşünülüp planlanmış bir uluslararası komplo olarak sunması… Bu, zaten çoktan çürümüş ama nedense hala “medya” diye andığımız propaganda ağının böyle çalıştırılması, ahlaki arıza belirtisi değilse nedir?
Bu söylemin, propaganda ağıyla sınırlı kalmayıp, AKP’nin bu süreçte en görünür sözcülüğünü üstlenen Genel Başkan Yardımcısının bu seçimleri tarihin en şaibeli seçimi ilan etmesi; çok ince düşünülmüş bir planla karşı karşıya olduğumuzu öne sürmesi… Ahlaki bocalamayı göstermiyor mu?
Ankara’da kapanması imkânsız bir fark olmasına rağmen bütün ilçelerde itiraz edilmesini saymıyorum bile.
Kısacası AKP en demokratik hakkı olan, sonuçlara makul gerekçelerle itiraz yoluna gitmiyor. Bu hakkı kullanırken, önce “kazandık” bağırışıyla manipülasyona, ardından da “komplo” söylemine abanan, kışkırtıcı, yıkıcı bir kara propaganda yöntemi izliyor. Karar verecek kurullar üzerinde ağır bir baskı yaratmaya çalışıyor.
Bütün bu acayiplikler olurken İmamoğlu’nun kalkıp Ankara’ya gitmesini, Anıtkabir’i ziyaret edip defteri “başkan” sıfatıyla imzalamasını da yanlış buluyorum. Çok başarılı yürüttüğü bir kampanya izledik. Yeni siyaset tarzının habercisi olarak tanıştı Türkiye onunla. Henüz yerleşik bir imaja sahip değil. Kolay zedelenebilir…
İhtimal ki demode akıl hocaları başına üşüşmüşlerdir. İmamoğlu’nun tacizlere, hak gaspı tehditlerine karşı yaslanacağı kuvvet, halka seslenirken kullandığı kendi başarılı üslubudur. Anıtkabir gösterileri yanlış adrestir. Mazbatanın da acelesi yoktur. İş ki, itiraz süreci adil ve dürüst işlesin; hak edilmişse o mazbata alınır. Hak edildiği halde verilmezse bu da toplumun vicdanına yazılır ve yine sandıkta misliyle hesabı sorulur. Dünyanın sonu değildir yani…
Siyaset biraz da sabır işidir…
Fakat doğrusu; İmamoğlu’nun gösterdiği tepkiyle, AKP’nin (başkan adayından parti yöneticisine, TRT, Anadolu Ajansı gibi kamu kurumlarından kendi medya ağına kadar) bütün gövdesiyle tutturduğu yolu karşılaştırmak hiç adil olmaz… Veriler kesilmişken kürsüye fırlayıp zafer ilan edenlerin, ertesi gün İstanbul’u teşekkür pankartlarıyla donatanların, beğenmedikleri sonuçları uluslararası komployla açıklayanların İmamoğlu’nu mazbatayı almadan Anıtkabir’de başkanlık imzası attığı için eleştirmesi kime inandırıcı gelebilir ki katı taraftarlar dışında?
AKP açısından bu seçimin sonucu sadece büyük illerin kaybedilmesi olmadı bence.
AKP, sadece kendi kazandığı seçimlere saygılı davrandığını düşündürtecek ne varsa hepsini yaptı.
AKP’nin yeni ve büyük kaybı budur…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023