Hüseyin ÇAKIR

Eski devletin eski kurumları ‘kitle’ örgütleri: Ve sivil- gri alan
17.07.2013
1947

 “Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım...” (Mevlana)


Cemil Bayık
, KONGRE-GEL 9. Kongre ertesinde, ...demokrasi güçleri, Kürdistan ve Türkiye’de, ülke dışında, sürecin tıkanmasına karşı olanlar, devlete niye süreci tıkatıyorsun demelidirler. Sadece adım atılmasını da beklememeliler, adım atılması için kampanyalar yürütmeliler. Bu sadece Kürt sorununun çözümüyle sınırlı kalmayacak Türkiye’yi demokratikleştirecek” çağrısı yaptı.


Başbakan
 da, MÜSİAD’ın iftar yemeğinde yaptığı konuşmada, “Siyasetin Çözüm Süreci'nden kaçındığı ortamda STK'ların sürece daha fazla dâhil olmasını bekliyoruz” dedi.

Cemil Bayık’ın çağrı yaptığı muhatap, “demokrasi güçleri” belli.

Erdoğan’ın çağrı yaptığı STK’lar kim, hangileri? Bu vesileyle STK, “kitle” örgütüne bir göz atalım.

STK’ları iki grupta toplayabiliriz. Birinciler, kanunla kuruluşu belirlenmiş, gönüllü katılımlısendikalar, dernekler, vakıflar ve belirli bir amaç için biraraya gelerek oluşturulan, kalıcı ve geçiciplatformlar, gruplar.

İkinciler, yasayla kurulmuş, üyeliğin zorunlu olduğu, mesleki ve ticari odalar, vakıflar, kooperatifler, dernekler...

 


Devletin ideolojik ve hegemonya aracı olarak “kitle” örgütleri

Eski devlet, “sivil” alanı, kendisine bağlı olarak kontrol eden bir devletti. Vesayet rejiminin önemli bir bileşeni de, “sivil” alandır. Devlet aygıtı her zaman topluma karşı, elindeki güçle toplumun alanını daraltıp, kendi alanını genişlemek ister. Egemen olanın egemenliği ve çıkarları devlet aygıtları yoluyla korunur, devletin olanakları egemen olanlara tahsis edilir. Toplumun devlet aygıtının parçası hâline getirildiği devlet modelleri; faşist İtalya, Nazi Alman devleti ve sosyalist devletlerdir. Bunların dışındaki bütün otoriter devletler, toplumu devlete tabi görmüşlerdir. Bu devletlerde sivil alan, sivil topluma yer yoktur. Devletin ideolojik ve hegemonya aracı olarak kanunla oluşturulmuş, üyeliğin zorunlu olduğu “kitle” örgütleri vardır. Bu örgütler devletle uzlaşmazlık çıktığında, meseleyi devlet yararına çözen kurumlar olmuştur. Türkiye’nin tek partili dönemi böyledir. ÖrneğinHalkevleri devletin ideolojik aygıtı gibi çalışıyordu.

Çok partili hayata geçişe paralel olarak devletin egemenlik alanı ve toplumsal hayat yeniden düzenlenirken, tek parti döneminde olduğu gibi, Türk kimliği dışındaki bütün kimlikler, sınıflar reddedilmeye devam ediyor. “Sınıfsız, kaynaşmış Türk milleti” olarak, “yüce devlet” çatısı altında, “demokrasiye” geçiliyor, sermayenin alanı “dış” ilişkilerle (ithalat- ihracat- montaj sanayii gibi) genişletiliyor. Bu işin devlet yoluyla mı, özel sektörle mi yapılması yöntemtartışması başka bir konu, ortak nokta; “Sınıfsız, kaynaşmış Türk milleti” ve Türk devletinin bekası.


“Kitle” örgütleri, sivil ve gri alan

Tek parti döneminde örnek alınan, İtalyan faşist, Alman Nazi ideolojik devlet modeli, çok partili döneme geçişte de devam ediyor. 1961 ve sonraki anayasalarda: “Milli şuur, milli birlik, Türk milliyetçiliği, Türk vatanı ve milletinin ebedî varlığı ve yüce Türk devletinin bölünmez bütünlüğü”... (daha fazlasına sinirlerim dayanamadı). Bu, Faşist ve Nazi korporatist toplumu örgütleme modeli ideolojisi. Toplumsal hayatın bütün alanları, yasayla kurulmuş “kitle” örgütleri yoluyla devlete eklemleniyor. Her şey yüce devlet, yüce-ulu lidere bağlılık ve onun için yapılıyor.


Gramsci
, “...devletin ideolojik aygıtının parçası ve hegemonya aracı olarak bu yapıların işlev gördüğünü” söylüyor. Türkiye’de bu yapılar ’70’li yıllara kadar benzer işlev gördü. ’68’den ve 12 Mart’tan sonra, komünist ve sosyalist partilerin yasaklı olması dolayısıyla, sol hareket bu kurumların çoğunu “ele geçirdi”. Sol hareketin neredeyse yönetici kadrolarının tamamı, buralarda, yönetici, uzman vs. olarak, illegal komünist ve sosyalist örgütlülüğü yönettiler. Bu örgütlerin ideolojik hegemonya aygıtı niteliği değişti. Jakoben karakteri değişmedi. Vesayet rejiminin ideolojik ve siyasal hegemonya aracı olarak oluşturduğu bu tür “kitle” örgütleri, demokratikleşme sürecinde sivilleşmeli, özgürleşmeli ve şeffaflaşmalı.

Sivil alan, apolitik alan demek değildir. Aksine, politik karar alanlar ve karar verenlerle iç içedir. İdeolojik ve dar alamda politik blok değildir. İçinde çok ideolojililiği, çok politik parti taraftarlığını, farklı kimlikleri ve sosyal grupları barındırır. Gramsci’nin tanımıyla, “devlet dışı, devlet kontrolü dışında”dır. Gezi’de, eski devletin ideolojik aygıtı parçası gruplar, örtük kurumlarla, gri ve sivil alanda yer alanları, aynı alanlarda, ayrı ayrı olarak gördük. Demokratikleşmenin geleceği bakımından bu buluşmaların yararı olmuştur.


Murat Belge
’nin tanımıyla “elitist/ popülist” kutuplaşması, diyaloga, siyasi rekabete dönüşebilir. İki alanÇözüm süreci ve yeni anayasa, hem toplumsal zihniyeti, hem siyasal zihniyeti değiştirmeye devam ediyor. Kürtler ve Kürt siyasal hareketleri sivil alanın genişlemesinin ve etkinliğinin artmasının önünü açıyor. Pozitif muhalefet ve iktidar seçeneği sivil-gri alanda filizleniyor. Bu konu haftaya.



[email protected]

Twitter: @huseyincakir1

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar