İlhami IŞIK
Her şeyden önce niyetimi ve fikrimi açık açık beyan edeyim; Ben İlhami Işık, her türden savaşa karşıyım. Savaşın ya da savaşların insan doğasına aykırı olduğuna inanıyor ve ihtilaflar ne kadar büyük ve uzlaşmaz olursa olsun, insan doğasını, her insanın biyolojik ömrüne teslim edilmesi gerekliliği hakikatine inanıyorum. Herkesin ömrünü biyolojik genetiği belirlemeli. Hiç kimsenin, biz daha iyi ve rahat yaşayalım diye, kendini ömrünü bizim için feda etmesi gerekmez. Bunu gayri ahlaki olarak nitelendirip, şiddetle mahkum edelim; çünkü hiç kimse ötekinden daha değerli değildir. Hiç kimsenin hayatı, diğerlerinin hayatından daha büyük ve beş yıldızlı değildir. İnsanlar eşittir ve bu eşitlik, ölüm hakkı konusundaki eşitliği de içerir.
Her savaş, çıkarları aşan bir eylem ve karardır. Çünkü bütün çıkar çatışmaları görüşmeler yoluyla çözülebilir. Bütün yararlar diyaloglar aracılığıyla, adil şekilde sağlanabilir. Kutsal çıkarlar ya da büyük toplumsal yararlar dahil, hiçbir gerekçe, insan ölümünü meşrulaştıramaz; çünkü ölen her insan, tıpkı biz hayatta kalanlar gibi, hayatını esenlik içinde geçirme hakkına sahiptir. İnsanlar hür doğar ve aynı hürlük içinde ömrünün tamamını yaşadıktan sonra, hür biri olarak hayata gözlerini yummalıdır.
Maalesef, herkesin benimle aynı görüşte olmadığını biliyoruz. İnsanlık hala en ilkel güdülerin peşinde koşarak, can alıp can veriyor ve bu ahlaki olmayan eylemi de kutsayabiliyor. Tarih bize, büyük dünya savaşlarının aslında birer paylaşım savaşı olduğunu öğretti. Milyonlarca insan feda edildikten sonra, bir tür timsah gözyaşları dökerek, sözüm ona savaşın ne kadar gayri insani ve gayri ahlaki olduğu utangaçça vaaz ediliyor. Milyonlarca insan ölmeden ya da öldürülmeden hiç kimse ne insanlığı ne de ahlakı hatırlamaya yanaşmıyor.
Kendini savuma denilen meşru savunma hakkı hariç, savaş dahil her türlü şiddete karşı, her türlü şiddet tekel ve araçlarına karşı ödünsüz tavır almak insan olmanın gereğidir. İnsanlık bilinci ve hukuku savaş ve şiddeti, ikirciksiz reddetmemizi söylüyor. Savaş ya da şiddet söz konusu olduğunda hatırlayacağımız en sert gerçek insan olma halimizdir; insanlar olarak yaşama hakkımıza dört elle sarılmamızdır.
Niyetim ve fikrimi açıklamama neden olan savaş, ayak sesi her gün daha çok duyulan, Esad rejimiyle Türkiye arasında çıkması muhtemel olan savaştır. Gelin hep birlikte bugünlere nerelerden ve nasıl geldiğimizin hikayesini yeniden hatırlayalım. İşe de Türkiye ABD ilişkilerinin yakın geçmişine göz atmakla başlayalım.
Eğer 2012, 2013 ve 2014 yıllarında ABD'nin Türkiye'den ne talep ettiğini konuşmayacaksak bugünü okuma şansımız olmayacak.
Hatırlayın!
Bütün dünyanın Esad'ın gitmesinde hemfikir olduğu, Rusya'nın Suriye'ye daha girmediği, Suriye muhalefetinin Esad'ı devirmeye yaklaştığı, İran hariç Müslüman ülkelerinin tümünün Esad'a karşı birleştiği 2013 yılını...
ABD'nin Türkiye'ye, Suriye'ye girme baskısı yaptığı, Türkiye'nin ise, bütün koalisyon güçleri ile beraber olursa ancak Suriye'ye asker göndereceğini söylediği yıllar.
ABD "Suriye'ye gir" diyordu, Türkiye ise "hep beraber girelim" diyordu. Ve bu baskılar 2013 ortalarında DEAŞ ortaya çıktıktan sonra daha da artmaya başlamıştı. Bu sefer DEAŞ'a karşı Türkiye'nin Suriye'ye girmesini istiyorlardı.
Ama Türkiye ısrarla bunu reddediyordu. Ve Türkiye yerine önce İran sonra da Rusya Suriye'ye girdi. Son olarak 2015 yılında ABD Suriye'ye girdi.
Tüm bu yaşananlardan çok sonra, Türkiye de Rusların yol vermesi ile Suriye topraklarına giriyordu. Buraya kadar hafızaları tazeledik sanırım.
Türkiye, ABD'nin "Suriye'ye gir" teklifine hep "hayır" dedi. En son ABD Başkanı Trump, Irak'ta Erdoğan ile yapmış olduğu görüşmeyi açıklarken; "Erdoğan bana DEAŞ'ı temizleyeceğim dedi" diye konuştu.
O halde soruları sormaya başlayalım; 2015 yılına kadar neredeyse iktidardan düşecek olan Esad varken ve DEAŞ en aktif durumdayken Türkiye Suriye'ye girmedi de, niçin şimdi Suriye'ye girmekte ısrarlı?
Bugünkü durum, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarının yapıldığı döneme hiç benzememesine rağmen, yani artık çok güçlenmiş bir Esad varken ve bitmiş bir DEAŞ olayı dururken, "neden" sorusu ön plana çıkıyor.
Demek ki sorun DEAŞ ile mücadele değil. Demek ki sorun Esad ile mücadele de değil. Bu bambaşka bir stratejinin ürünü. Bu stratejiyi iyi okumak için de bugünü açmak gerekiyor. Yani yıllarca ABD'nin teklifini reddeden bir Türkiye ne oldu da bugün ısrarla Suriye'ye girmek istiyor? Ve bu ısrarın siyasal sonuçlarını iyi hesaplamış mı? Suriye'de artık bütün dünyanın yok edilmesi gereken düşman olarak gördüğü DEAŞ yok. Ve yine bütün dünyanın yok edilmesi gerekiyor dediği Esad artık çok daha güçlü duruyor.
Ve kalıyor tek seçenek, sadece Türkiye'nin terör örgütü olarak gördüğü PYD/YPG örgütü.
Yavaş yavaş sorularımızın cevaplarına yaklaşıyoruz.
Evet Türkiye YPG/PYD için Suriye'de olmak istiyor.
Bu Suriye'deki fotoğrafa ne derece uygun?
İşte burada karşımıza farklı sorular çıkıyor.
PYD/YPG gibi bir örgüt. Herkes ile çalışabilecek elastik bir örgüt. Elindeki bölgeleri Suriye devletine devreden bir örgüt. Benim dikkat çekmek istediğim durum da bu.
Rusya'nın terör örgütü olarak görmediği, ABD'nin terör örgütü görmediği, İran'ın terör örgütü olarak görmediği, Müslüman bölge ülkelerinin terör örgütü olarak görmediği ve son olarak Suriye'nin terör örgütü olarak görmediği bir örgüt bu.
Bu örgüt, kontrol ettiği bölgeleri Suriye ordusuna devir ettikten sonra, gözlerin Türkiye'ye çevrilmeyeceğini kim söyleyebilir?
Daha net bir ifade ile, İdlip için Suriye'ye girerken Türkiye'nin karşılaşacağı tablo, Rusya/İran ve Suriye tablosu olacaktır. Ve bugün olup bitenler de tam da budur.
Bir savaş var ama adı yok.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2025
1.07.2025
9.06.2025
18.05.2025
8.05.2025
28.04.2025
21.04.2025
13.04.2025
1.04.2025
16.03.2025