Kurtuluş TAYİZ
Bir süredir yabancı basında MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile ilgili aleyhte yazılar yayınlanmakta. Amerikan gazetesi Wall Street Journal’dan (WSJ) sonra Washington Post’ta da Hakan Fidan’ı MOSSAD adına çalışan 10 İranlı ajanı Tahran’a ihbar etmekle suçlayan bir köşe yazısı yer aldı. Türkiye-İsrail ilişkilerinin gerilmesine bu olayın neden olduğunu iddia eden yazıyı kaleme alan ismi Türkiye yakından tanıyor. 2009’daki Davos görüşmeleri sırasında Başbakan Erdoğan ile Şimon Peres’in katıldığı panelin moderatörü olan David Ignatius.
Hakan Fidan’ı hedef alan yazıların peş peşe gelmesi dikkat çekiyor. Yazılar birkaç gün arayla servise konularak ses getirmesi amaçlanıyor. Türk basınında da sözde “uzman” gazeteciler, iddiaları “teyit” eder nitelikte yazılar kaleme alarak, Fidan’ı hedef alan kampanyayı pekiştirmeye çalıştı.
Hakan Fidan aleyhindeki söz konusu iddialara kamuoyu yabancı değil; Fidan’ı karalama ve yıpratma çabaları, 7 Şubat 2012’de siyasi tarihimize “yargı darbesi girişimi” olarak geçen sürecin hemen öncesinde başlamıştı. Okuyucu hatırlayacaktır; MİT Müsteşarı Hakan Fidan ifadeye çağrılarak (MİT Eski Müsteşarı Emre Taner ile eski Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş ve iki MİT görevlisiyle birlikte) tutuklanmak istenmişti. Fidan’ın “İran yanlısı” olduğunu o günlerde sık sık duyduk.
Hakan Fidan’a ilişkin suçlamalara bugün Suriye’de El Kaide, El Nusra ve Irak Şam İslam Devleti gibi radikal grupların palazlanmasını sağlamak gibi yenileri eklendi.
Bu iddialar, AK Parti Hükümeti’ne karşı yürütülen Neo-Con’lar, İsrail ve içerideki bazı güç merkezleri arasındaki işbirliğini açıkça gözler önüne seriyor.
Burada akla gelen soru asıl hedefin gerçekte kim olduğudur. Hakan Fidan mı yoksa Hakan Fidan’ı yetkilendiren isim olarak Başbakan Erdoğan mı?
Bu soruya benim yanıtım ikisi de.
Şöyle açıklayalım; Hakan Fidan alışılagelen MİT müsteşarlarından değil; Fidan, siyasi otoritenin tartışmasız emrinde bir görevli. Bu nokta çok önemli. Zira MİT, kurum olarak siyasi sistemimizde daima kilit bir öneme sahip oldu. Türkiye’de sivillerin iktidara gelmesinde olmasa da sivillerin düşürülmesinde belirleyici rolü hep MİT oynadı. Sivil otoritenin emrinde olması gerekirken ağırlığını vesayetçi güçlerden yana koyan MİT, hükümetlerin zayıflatılmasında ve düşürülmesinde askerlerden sonraki en etkili güçtü.
28 Şubat’ta Erbakan Hükümeti’ne en büyük darbeyi MİT vurdu. Erbakan’ın, kritik Milli Güvenlik Kurulu toplantısında askerlere karşı dik duramamasının nedeni dönemin MİT müsteşarının hazırlayıp sunduğu “İrtica Raporu”ydu. MİT, bu toplantıda ağırlığını 28 Şubatçı generallerden yana koyarak sivillerin tasfiye olmasını sağladı.
Hakan Fidan’ın bugün sivil iktidara tartışmasız bağlılığı, ulusal ve uluslararası güç merkezlerinin etkisine girmemesi, onu suçlamaların hedefi haline getirdi. Fidan’ın, Erdoğan’a ihanet etmediği için sistematik şekilde yürütülen kara propagandayla karşı karşıya kaldığını düşünüyorum.
Söz konusu karalama faaliyetlerinin diğer bir amacı da Hakan Fidan üzerinden Erdoğan’a ulaşmak. Fidan aleyhinde çıkan ve Türkiye’nin Suriye politikasını belirlediği iddiasını içeren suçlamalar bunu gösteriyor. Türkiye’nin dış politikasını Fidan’ın belirlemediği ortadayken, onu suçlamak çok anlamsız, hatta saçma. Fidan’ı görevlendiren isim Başbakan Erdoğan; onun görevlendirdiği bir ismi suçlayarak Başbakan’ı hedefliyorlar. KCK soruşturmasında olduğu gibi; Fidan’ı savcılığa çağırırken Erdoğan’a da “Sıra sana geliyor” mesajı verdiler. Nitekim Başbakan Erdoğan da, hedefte aslında kendisinin olduğunu anlamış ve bunu açıklamıştı.
Hakan Fidan ile Başbakan Erdoğan’ın niçin hedeflendiği sorusuna verilecek yanıt çözüm süreciyle yakından bağlantılı. Çözüm süreci sadece bir iç mesele değil; çözüm süreci Türkiye’nin bölgesel bir hamlesi. Bu noktadan bakınca çözüm sürecini başlatan isim olarak Erdoğan’ın ve bu süreci yürüten isim olarak Hakan Fidan’ın iç ve dış güçlerin hedefi haline gelmesi daha iyi anlaşılıyor. Çözüm süreci devam ettikçe bu saldırılar da sürecek.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.05.2019
10.05.2019
1.05.2019
22.04.2019
19.04.2019
17.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
8.02.2019