Lale KEMAL
PKK ile silahlı mücadelenin 29 yıla yayılmış olmasında en önemli etkenlerden biri, ordu birliklerinin ve acemi erlerin çatışmalarda kullanılmış olması iken bu alandaki siyasi karar mekanizmasını, yine TSK’nın ağırlıklı tekelinde bulundurmasına siyasilerin izin vermiş olmalarıdır. 2011 temmuzunda Silvan ilçesindeki karakola yapılan baskın sonrası nihayetinde mevcut iktidar, terörle mücadelenin artık siyasi iradenin yönlendirmesinde gerçekleşeceğini, polis özel harekât birliklerinin de ordu birlikleriyle müşterek çatışma alanlarında yer alacağını ilan etmişti. Malum, önümüzdeki dünya örneklerinin de gösterdiği üzere, terörle mücadele bir iç güvenlik harekâtı olarak özel olarak eğitilmiş profesyonel birlikler tarafından yapılır, asla ve asla acemi erler yani mecburi askerlik hizmetini yapan mükellefler, yapılanmaları düzenli ordulardan farklı olan örgüt mensuplarına karşı çatışma alanlarına gönderilmezler. Ama Türkiye’de oldu, hiçbir siyasi irade şimdiki kısmen hariç ya da parlamentoda temsil edilen partiler, Türkiye’nin terörle mücadele politikasını sorgulamadılar.
Dünkü gazetelerin bazılarının birinci sayfasında, çözüm sürecinde sembolik bir jest olarak bırakılacakları bildirilen PKK’nın elindeki esirlerden er Reşat Çeçan, kardeşinin gerilla olduğunu belirtip, “Dağda karşılaşsak birbirimizi vuracağız. Biran önce bu kan durmalı” diyordu. Bu erin sözlerinden şu tesbiti yapmak gerekiyor: Terörle mücadelede profesyonel birlikler yerine acemi askerlerin kullanılması, kaçınılmaz olarak gerek kan bağı olan gerekse olmayan ama aynı ülkenin insanları olmalarından hareketle bir nevi kardeşin kardeşi vurmak zorunda kaldığı bir ortam yaratıyor.
Reforme edilmemiş ordu ve barış sürecinde riskler
Hükümetin, terörle mücadelenin yönlendirmesini ordudan alıp kendisine yani siyasi iradeye bağladığını açıkladığı 2011 yılından bu yana sözkonusu bu politikanın uygulamada başarılı olduğu söylenebilir mi? Kısmen belki, en azından TSK, İmralı’da ömür boyu hapis cezasını çekmekte olan PKK lideri Abdullah Öcalan ile MİT arasında siyasi irade izniyle silahsız çözüm arayışları çerçevesinde devam eden görüşmelere bir tepki vermedi. Hükümetin, belki iznini almasa bile kanlı süreçten silahsız yani siyasi çözüm arayışlarına geçileceği konusunu TSK’ya danışmadığını söylemek mümkün değil zaten bu da yadırganacak bir durum değil.
Ama, böylesine tarihî bir barış yapma sürecine girilmişken, hükümetin ve parlamentonun, ordusunu henüz reforme etmemiş olması barışı sekteye uğratacak önemli bir risk taşıyor. Zira, PKK ile çatışan onbinlerce subayın barış sürecinden ne denli rahatsız olduğunu tahmin etmek güç değil. Diğer yandan, ordusunun sonsuza dek artık kışlasına, asli görevi olan yurt savunmasına çekilmesi için gerekli reformları yarım bırakmış bir Türkiye siyasetinin aldığı silahsız çözüm kararına, tarihi, siyasetçileri darbeyle devirme ve bu amaçla planlar yapmakla dolu olan ordu mensuplarının ne ölçüde saygı duyacağı sorgulanması gereken bir diğer sorunlu alan.
Askere darbe zemini hazırlayan 35. Madde yerinde duruyor, yayımlamakta oldukları dergilerin bir nüshasını alıp incelemenizi tavsiye edeceğim askerî liseler kaldırılmamış, harp akademileri müfredatı, demokratik standartlara çekilmemiş iken hükümetin siyasi kararlarına askerin harfi harfine uyacağının garantisi yok. Tüm bu saydığım ve saymadığım reformları taçlandıracak olan ise, TSK’nın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması ve siyasi irade kararlarına uymadığı hâllerde yaptırımların uygulanacağının yasal teminat altına alınmasıdır. Mevcut hâlde de kimi yaptırımlar uygulanabilir ancak bu anlamda siyasi irade eksikliği bulunuyor.
TSK barış sürecinden haberdar değil mi?
Yapısal reformlar gerçekleşmediği sürece, örneğin, BDP heyetinin, barışın detaylarını PKK ile görüşmek üzere yola çıktığı sırada Türk F-16’larının Kandil’i, gerçekten alınan önemli bir eylem istihbaratı sonucu mu bombaladıklarını bilemeyeceğiz. Bu bombalama, TSK, barış sürecinden haberdar değil mi, sorularını akıllara getiriyor. Acaba, TSK, bombalama ile barış sürecinin aktörlerine, “şansınızı fazla zorlamayın,” mesajı mı vermek istedi. Karanlıkta kalan bu sorulara yanıtın siyasi iradeden gelmesi ve parlamento tarafından meselenin sorgulanması gerekiyor.
Yazarlar
-
İsmet BerkanTrump’ın Gazze Planının Ak Parti çevresinde yarattığı derin çatlak 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasOrtada aslında bir ‘plan’ yok 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsıl sorunumuz TL değil dolar enflasyonu 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump kuzulara şah olunca… 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.02.2016
25.06.2016
18.06.2016
11.06.2016
4.02.2016
28.05.2016
14.05.2016
7.02.2016
30.04.2016
24.04.2016