Mehmet ALTAN
Ahlâk kavramı çetrefil bir kavramdır ve özü itibariyle felsefenin bir dalıdır.
Son zamanlarda hem basının hem de ahlâkın sefaletini görünce Türkiye’de zaten hiçbir zaman gereği gibi oluşamamış, epeydir de sırra kadem basmış olan “basın ahlâk ilkeleri”nin kısa tarihçesini gözden geçirmek anlamlı geldi.
Basının Ahlâk İlkeleri konusu, “Devlet otoritesinin basına müdahalede bulunmasını önlemek ve kamuoyu karşısında saygınlığı olan bir basın yaratma” düşüncesinden doğmuş.
İlk kez 1916 yılında İsveç’te uygulanmaya başlamış.
1953 yılında kurulan İngiliz Basın Konseyi en başarılı ilk örneklerden biri sayılıyor.
1956’da Federal Almanya’da, 1961’de Avusturya’da, 1962’de İsrail’de, 1964’te Güney Kore’de, 1965’te Hindistan’da ve 1968’de Gana’da basın konseyleri kurulmuş.
Bütün bu kuruluşların ortak özelliği, basın özgürlüğünün kötüye kullanılmasını önlemek için siyasal iktidarların basına müdahalesine fırsat vermemek amacıyla ve bizzat basın tarafından istenerek kurulan “gönüllü kuruluşlar” olmaları.
Basın Ahlâk Yasası, Türk basınında da 27 Mayıs’tan sonra ele alınmış önemli konulardan biri.
***
Türkiye’de iletişim alanına ilişkin etik anlayışı doğmadan ölen talihsiz bir bebek gibidir.
1857 yılında Matbaalar Nizamnamesi ile başlayan,1858 tarihli Ceza Kanunu ve sonraki çeşitli uygulamalarla süren sınırlama ve yasaklarla ağır bir devlet baskısı uygulanmıştır. Cumhuriyet tarihinde, siyasal alanda ve basında kısıtlamalar getiren ilk önemli yasa Takrir-i Sükûn Kanunu’dur. Basına ne yapması gerektiği bugüne kadar hep ve sürekli olarak dayatılmıştır.
“Basında Ahlâk” kavramı, gene ilk kez devlet öncülüğünde 1935 yılında gündeme getirilmiş, 1938 yılında da bir örgüt aracılığıyla kurumsallaştırılmaya çalışılmıştır. Ancak bunun yerine baskı ve sansür kurumsallaştırılmıştır.
***
Yazılı Basında Haber ve Habercilik Etik başlıklı kitabın yazarı da olan konunun uzmanlarından Prof. Dr. Atilla Girgin o dönemi şöyle anlatır:
2. Dünya Savaşı yıllarında, siyasal iktidarın basın üzerindeki denetimini ve güdümünü sağlayan yasal düzenlemelerden bir başkası da, 14 Temmuz 1938 tarihinde yürürlüğe giren Basın Birliği Kanunu ile oluşturulması öngörülen Türk Basın Birliği’dir.
Tüm basın çalışanlarının birliğe üye olmalarını öngören Türk Basın Birliği’nin Kuruluş Kanunu’nda, “basın mensuplarının haklarını, gazetecilik mesleğinin şeref ve vakarını, korumak, gazetecilik okulları ya da meslek kursları açmak, uluslararası mesleki temaslar yapmak vs." gibi tamamen basının iç sorunlarını çözmeye ilişkin amaçlar da bulunmaktadır.
Oysa Türk Basın Birliği, basının kendi kendini denetlemesinden çok, elinde bulundurduğu yasal yetkiler ve yapısıyla, basını siyasal iktidarın mutlak hâkimiyeti altına alan bir organ olmuştur. Siyasal iktidar, bu organın en yetkili kurullarında, doğrudan kendi mensuplarını bulundurarak, Birlik üzerinde sürekli bir egemenlik kurmuştur.
Birliğin Haysiyet Divanları, “Birlik mensupları arasında çıkacak şahsi anlaşmazlıklarla, meslek haysiyet ve şerefine taalluk eden meseleleri ve birliğin kanunla tespit edilen maksatlarına aykırı hareketleri iddia olunan birlik mensuplarının durumlarını araştırıp gerekli kararları vermek üzere” kurulmuştur. Mıntıka haysiyet divanları, ihtar, açık ihtar ve bir aya kadar meslek icrasından men cezası verebiliyordu. Yüksek Haysiyet Divanları da, üç aya kadar meslekten men ve meslekten çıkarma kararı alabilirdi.
***
“Basında Ahlâk İlkeleri” İkinci Dünya Savaşı’nda iyice görünmez olmuştu.
1945 yılı Şubat ayında Türkiye’ye gelen ABD Basın Özgürlüğü Komisyonu üyelerinin, hükümet yetkilileriyle yaptıkları görüşmelerden sonra kamuoyunda “basın özgürlüğü" kavramı yeniden tartışılmaya başlandı.
Komisyon üyeleri, Ankara ve İstanbul'da siyaset ve basın çevreleriyle yaptıkları görüşmelerde; "Basın özgürlüğünün, barışın bir şartı olduğunu, savaştan sonra yapılacak barış görüşmelerinde, basın hürriyetinin en önemli şart olarak antlaşmalarda yer alacağını, basın mensupları olarak sansürün kaldırılmasını ve basın üzerinde devlet nüfuzunun yok edilmesi konusunda ortak gayret sarf etmeleri gerektiğini" savunmuşlardı.
Ancak, komisyon üyeleri "Basının ağır bir sorumluluk yüklendiğinin bilincinde olmak gerektiğinin, sansüre meydan vermemek için bir oto-kontrolün zorunlu olduğunu" da vurgulamışlardı.
Bu süreç çerçevesinde, 10 Ocak 1946‘da Ankara, 10 Haziran 1946’da İstanbul ve 18 Temmuz 1946’da İzmir Gazeteciler Cemiyetleri, gönüllü meslek örgütleri olarak kuruldular.
Dünyada ve Türkiye’de meydana gelen değişiklik ve gelişmeler sonucu Türk Basın Birliği, 30 Mayıs 1946’da TBMM’de kabul edilen ve 18 Haziran 1946’da yürürlüğe giren bir cümlelik kanunla kaldırıldı.
***
1960 yılına kadar, basının özdenetimi için herhangi bir kurumsal girişimde bulunulmadı.
27 Mayıs 1960 tarihinden önceki deneyimler ve sonraki gelişmeler, basının özdenetim gereksinimini gündeme getirmiş ve İstanbul (Türkiye) Gazeteciler Cemiyeti ile İstanbul (Türkiye) Gazeteciler Sendikası’nın ortak girişimi sonucu, 24 Temmuz 1960 günü, saat 15.00’te düzenlenen törenle, Basın Ahlâk Yasası, gazeteciler ve yayın kuruluşları temsilcileri tarafından imzalandı.
Basın Ahlak Yasası şöyledir:
1. Bir amme müessesesi olan gazetecilik mesleği, bu mesleğin dışında kalan özel ve ahlâka aykırı maksat ve menfaatlere âlet edilemez ve amme menfaatine zarar verici bir şekilde kullanılamaz.
2. Yazı, haber, fotoğraf vesair şekillerde yapılacak yayınlarda şu hususlara riayet edilir:
a) Ahlâka aykırı veya müstehcen yayında bulunulmaz,
b) Şahıs, müessese ve zümreleri hedef tutan yazılarda galiz kelimeler kullanılmaz, şeref ve haysiyetlere karşı haksız yayın yapılamaz,
c) Amme menfaatini ilgilendirmeyen hallerde fertlerin hususî hayatları küçük düşürücü şekilde teşhir edilemez,
d) Şahıslar, müesseseler veya zümreler aleyhinde iftira ve isnatta bulunulamaz.
3. Haberlerde ve olayların yorumunda hakikatlerden, tahrif veya kısaltma yoluyla maksatlı olarak ayrılınamaz, doğruluğu şüphe uyandırabilen ve tahkiki gazetecilik imkânları içinde bulunan haberler, tahkik edilmeden ve doğruluğuna emin olunmadan yazılamaz.
4. Gazetenin veya gazetecinin şahsî veya taraf tutan kanaatlerine haberlerin metninde yer verilmez.
5. Haber başlıklarında, haberin ihtiva ettiği hususlar tahrif edilemez.
6. Amme menfaati mutlak lüzum göstermedikçe, «mahrem» kaydı ile verilen malûmat yayınlanamaz.
7. Gazeteci, kaynaklarının mahremiyetini koruyacak ve kendisine verilen sırlara saygı gösterecektir.
8. Haber, yazı veya resim kaynaklarının, yayın tarihi için koydukları zaman kaydı ihlâl edilemez.
9. İlân, reklâm mahiyetindeki haber, resim ve yazıların, ilân veya reklam olduğu tereddüde yer bırakmayacak şekilde belirtilir.
10. Mevkutelerin verdikleri yanlış bilgilerden dolayı, yollanacak haklı cevap veya tekzipler, cevap veya tekzibe sebep olan yazının tesirini tamamiyle giderecek şekilde en kısa bir zamanda yayınlanır.
***
Bir de Basın Şeref Divanı kurulmuştur. İstanbul Hukuk Fakültesi dekanının başkanlığında, baro, gazete sahipleri ve gazeteci sendikaları temsilcilerinden kurulan Divan’ın görevi Basın Ahlâk Yasası’na aykırı tutum ve davranışları inceleyerek uygunsuzlukları halkoyuna bildirmek olacaktı.
Basın Ahlâk Yasası’na uymayı kabul eden gazeteler bu divanın vereceği kararlara da uymayı kabul ediyorlardı.
Basın Şeref Divanı’nın kurulduğu aynı törende, 24 Temmuz (İkinci Meşrutiyetin ilanı ile sansürün kaldırılış tarihi) “Basın Bayramı” ilan edildi.
Basın Şeref Divanı’nın faaliyete geçtiği 1960 yılı Ağustos ayından, işlevinin fiilen sona erdiği 1967 yılı sonuna kadar incelediği olay sayısı 148’dir.
Bunların 102’si başvuru üzerine, 46’sı da resen ele alınmıştı.
148 olaydan 72’sinin, Basın Ahlak Yasası’na aykırı yayınlarla ilgili olduğu belirlenmişti. Bu yayınlardan 27’si kınanmış, 33 olayda ihtarda bulunulmuş, öteki 12’si için uyarma ve dikkat çekme yollarına gidilmişti.
Türkiye’de basın mesleğinde ilk özdenetim kurumu sayılan “Basın Ahlâk Yasası ve Basın Şeref Divanı” uygulaması bir süre sonra başarısızlığa uğradı sonra da zamanla yok oldu.
***
Basın Şeref Divanı deneyiminin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine, uzun süre bu konuda herhangi bir girişim yapılmadı.
14 Şubat 1972 tarihli genel kurul toplantısında, İstanbul Gazeteciler Cemiyeti, Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) tarafından hazırlanan, 9 maddelik “Gazetecilerin Basın Ahlak Kuralları”nı kabul etti. Ardından 1986 yılında Basın Konseyi geldi.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin,19 Kasım 1997’de yapılan olağanüstü tüzük değişikliği genel kurulunda kabul edilen tüzükle, “Basın Senatosu” oluşturulması ve cemiyet bünyesindeki yardımcı komitelerden birinin “Meslek İlkelerini İzleme Komitesi” olması kararlaştırıldı.
Bu arada, medyanın dünyada ve Türkiye’de ulaştığı boyutlar ile meslek ilkelerindeki aşınma dikkate alınarak, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti bünyesinde, yeni bir metnin hazırlık çalışmaları öngörüldü.
Sözü edilen tüzük değişiklikleri, 26-27 Mart 1998’de toplanan olağan genel kurulla yürürlüğe girdi. Senato ve Komite de çalışmalara başladı.
Bunun yanı sıra Doğan Medya Grubu’nun, “Doğan Medya Grubu Temel İlkeleri”, “Doğan Medya Grubu Meslek İlkeleri” ve Ekonomi Muhabirleri Derneği’nin “Meslek İlkeleri” gündeme geldi.
***
Günümüzde görüntü de bile bir ahlâk arayışı artık söz konusu değil. Besleme basını bu nedenle tiksinerek izliyoruz.
Ahlâk ve ilke ne için kayboldu?
Bir iktisatçı olarak yanıtlamak isterim:
Ahlâksızlık daha fazla yarar sağlıyor ise ahlâklı olmak talep bulmaz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.06.2025
29.05.2025
23.05.2025
10.05.2025
25.04.2025
4.04.2025
20.03.2025
15.03.2025
6.03.2025
27.02.2025