Mehmet YILDIZ
Alevilik kendi başına bir din mi, yoksa İslami bir mezhep mi?
Bu soruya, örneğin, “Evrim teorisi yanlış mı, doğru mu?” sorusuna verilebilecek cevap türünden bir cevap verilemez. Evrim teorisiyle ilgili soruya “Evet doğrudur, evrim teorisi bir gerçektir, bunun sayısız kanıtı vardır” şeklinde bir cevap verebilirsiniz; “Alevilik İslam’ın içinde midir, dışında mıdır?” sorusuna ise kategorik olarak bilimsel bir cevap vermek mümkün değildir. Çünkü cevap içinde her zaman sübjektif bir unsuru taşır. Elle tutulur verilerden bağımsız olarak, inanç sahipleri bu ilişki hakkında ne diyorlarsa onu doğru olarak kabul etmek zorundayız.
Her şeyden önce Alevilik bir tekst dini değildir. Alevilerin “frame of reference” olarak kullandıkları tekstler yoktur. Alevilik tamamen sözlü geleneklere dayanan bir dindir.
“Alevilerin taptıkları, kutsal kitap olarak kabul ettikleri bir tekst var mı?” şeklinde bir soru sormanız halinde elbette bazı Aleviler bu sorunuza “Evet, vardır” diye cevap verirler. Onlara göre bu tekst Kuran’dır. Bu grup Alevi’ye “Kuran ile Sünnilerin elindeki kutsal kitabı mı kastediyorsunuz?” şeklinde ikinci bir soru sorduğunuzda, “Hayır, o tahrif edilmiş Kuran’dır. Gerçek Kuran başkadır” şeklinde bir cevap verirler.
“Peki gerçek Kuran nerede, hangi dilde yazılmış, kaç ayet ve sureden oluşuyor?” şeklinde bir soru sorduğunuzda, sorunuza bir cevap alamazsınız. Araştırmanız burada tıkanır.
Aleviliği İslam’ın dışında bağımsız bir din olarak gören Aleviler de vardır. Onlara göre Alevilik ile İslam arasındaki tarihi bağlantılar çok önemli değildir. Alevilik İslam ile olan tarihi zayıf bağlarına rağmen bağımsız bir dindir.
Alevilik-İslam ilişkisi tüm tarihsel gerçeklere rağmen tabiatı gereği sübjektif olan bir yorumlama, anlam verme meselesi olarak görülmelidir. İnanç sahipleri sonuçta hiçbir tarihsel gerçeği kabul etmek zorunda değildirler. İnanç sahibi insanlar, dindarlar, yani Aleviler inanç sistemlerini istedikleri biçimde tanımlama hakkına sahip oldukları için akademik araştırmacılar tarihsel gerçeklerle uyuşmuyor olsa da sonuçta Alevilerin yorumunu esas alan bir tanımlama yapmak zorundadırlar. Akademik araştırmacılar Aleviliği kendilerine göre tanımlayabilirler şüphesiz, ama asla Aleviliği bilim veya akademik araştırma adına Alevilerin tümü veya bir kesimi için tanımlayamazlar.
Akademik araştırmacılar Alevilerin tümüne veya bir kısmına hitaben “Alevilikten şunu anlamalısınız” gibi bir şey söyleyemeyecekleri gibi, Alevilik hakkında aynı şeyi harici bir topluluğa da söyleyemezler. Yalnızca “Şu araştırma yöntemini kullanarak yaptığımız bir araştırma neticesinde şu sonuca ulaştık” diyebilirler.
Sübjektif yahut dinsel bir inanç grubunu fiziki nesneleri inceler gibi inceleyemezsiniz. Grubun referans çerçevesinden yapılan atıfları bilmeniz gerekir. Atıflar grubun (dini) gerçeklerini meydana getirir. Bazen bu atıflar konusunda inanç grubunun içinde de ciddi farklılıklar doğar.
Türkiye’de Alevilik üzerine kitap yazanlar çoğu kez essentialist bir zihniyetle Aleviliği kendilerine göre tanımlıyorlar ve bu nedenle kitap sayısı kadar Alevilik tarifi ortaya çıkıyor.
Alevi yazarlar en azından Alevi olmadıklarını bildikleri yazarları sırf bu nedenle diskalifiye etmek istiyorlar. Onlara göre Alevi gibi yaşamayan insanlar Aleviliği bilemezler. Tıpkı yarasayı inceleyen bilim adamının yarasayı tüm fiziksel, biyolojik özellikleriyle tarif ederken yarasa olmanın nasıl bir duygu olduğunu asla bilememesi gibi.
Alevi yazarların “Bizi yalnızca biz biliriz” argümanı geçersizdir. Bilimsel araştırma her türlü sosyal ve kültürel sorunun incelenmesi bakımından da en iyi, en güvenilir yöntemdir. Hiçbir sosyal yapı veya inanç sistemi bilimsel yöntemin yetersiz kaldığı bir enigma olarak görülemez. Hiçbir gerçeğe dayanmayan kendi tanrı hikayenizi istediğiniz gibi tanımlamakta serbestsiniz. Ciddi akademisyenler size “Dininizi yani sübjektif inancınızı şöyle tanımlamanız gerekir” demezler.
Özetle, Türk proletaryasından umudunu kesmiş ve Alevilerden komüncü bir kuvvet yaratmaya çalışan eski Marksist yazarların eserleri Rıza Zelyut gibi Türk ırkçılarının eserleri kadar akademik kaliteden uzak eserlerdir. Propagandacılarla akademik araştırmacılar arasında ciddi bir fark vardır.
Dersim Aleviliği otantik bir yapıya sahiptir. Sünni İslam ile ilişkilerde Dersim Aleviliği her zaman başını dik tutmuş, kendisine saygısını muhafaza etmiş ve öz güvenini hiç yitirmemiştir. Asla “apologetic” olmamıştır. Meşruiyetini, efsanelerini, dogmasını, ritüellerini Sünnilerle asla apologetic, mahcup, özür dileyen, kabul arayan bir havada tartışmamıştır. “Senin inancın sana, benimkisi de bana! İnancım hakkında ne düşündüğün hiç umurumda değil” şeklinde tasvir edilebilecek bir tutum almıştır.
Uzun yıllar boyunca sözde laik Kemalist devlet ve Sünni toplum tarafından aşağılanan, sorgulanan, alaya alınan, inananları katliamlardan geçirilen Alevilik üzerindeki baskılar kısmen ortadan kalkınca, Dersim bölgesi dışında Aleviler her yerde apologetic tartışmalar yapmaya başladılar. Özellikle Sünnilerle yapılan “Hakiki İslam, İslam’ın beş şarttı” vb. gibi tartışmalar Aleviliğin integritesine ciddi zararlar verdi. Beş vakit namaz, ezan, camiler, Ramazan, Kurban bayramı, Kuran, Hadisler, yaratılış hikayesi, fıkıh, şeriat tartışmaları altında ezilen Aleviler çoğu kez ne diyeceklerini bilemediler. Anadolu’daki sözlü geleneklere dayanan inanç sistemi tüm özgürlükçülüğüne, hümanizmine ve hoşgörüsüne rağmen ritüelleri, kutsal tekstleri ve Arapça bilen hocaları bol olan zorba, bilim ve rasyonalizm düşmanı Sünnilik karşısında ezildi.
Kimse Alevilerden modern bilime, evrim teorisine sarılmayı da beklemiyordu şüphesiz. Sonuçta dindar insanlar bunlar.
2005 yılında yapılan Eurobarometer anket sonuçlarına göre toplam nüfusun yalnızca % 27’sinin bugünkü insanoğlunun daha evvelki devirlerde yaşayan bir memeli hayvan türünden türediğine inandığı bir ülkede entelektüel gelişmişlik düzeyi çok yüksek sayılmaz. Bu oran pek çok Batı Avrupa ülkesinde % 70’in üzerindedir.[1]
1930’lu yılların faşist felsefesinin çok ciddi bir kitle desteğine sahip olduğu tek Avrupa ülkesi Türkiye’dir. Kemalist diktatörlük laiklik adına Sünni İslam’ı kendine göre yorumlayarak onu devlet dini yaptı. Bilim sevgisi Türk ırkçılığıyla harmanlanarak çok sevimsiz kılındı ve ne idüğü belirsiz bu sevgi gerçek bir ilerleme sağlamadı.
2013 yılında Darwin’in kürsüsü Cüppeli Ahmet Hoca’ya verildi. Fazıl Say’a ise Ömer Hayyam’ın mısraları nedeniyle hapis cezası verildi.
Bir Bektaşi derneği başkanı Diyarbakır’dan Mehdi Ömerlili Abdullah Efendi’ye hürmetlerini bildirdi.
AKP’nin nevi şahsına münhasır sayısız açılımına rağmen geleceğimiz pek parlak gözükmüyor.
[1] Dawkins, R. (2010) The Greatest Show on Earth- The Evidence for Evolution (s.434)London: Black Swa
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2014
26.08.2014
15.08.2014
6.08.2014
15.07.2014
22.06.2014
12.06.2014
9.06.2014
7.06.2014
20.05.2014