Mücahit BİLİCİ
Ruşen Çakır’ın “Said Nursi’yi sevmek suç mu?” başlılkı video yayını Türkiye’nin en underrated düşünürü hakkındaki yaygın önyargının ve klişe tavırların yarattığı haksız halin bir nevi sürdürülemezliğini yansıtması açısından öğretici. Bu açıdan bir semptom olarak görülmeli. Özgür ve özgün düşünme kabiliyeti olan nadir Türkiyeli insanlardan Sevan Nişanyan da yakın zamanlarda Said Nursi’ye olan saygısını ifade etmişti. Bu insanların ikisi de Said Nursi’ye entelektüel olarak nüfuz etmiş insanlar değil. Fakat Said Nursi’nin tarihsel bir figür olarak harikulade profili ve mert karakteri karşısında şapka çıkarma sorumluluğu hissedecek kadar yakın bir Türkiye okumasına sahip insanlar bunlar. Bazı konularda yüzeysel kalsa da Ruşen Çakır Türkiye’yi okuyan, dini tartışmaları takip eden bir gazeteci. Din ve siyaset sahasında olan bitenler, enkaza dönüşen dini hareketlerin tozu dumanı içinde Said Nursi, Nurculara rağmen, kişilik kalitesiyle, insanî samimiyetiyle parlamaya devam eden bir isim. Çakır’inki vicdanî bir kanaati ifade ve mesleki tecrübeye dayalı bir hakkı teslim çabası. Said Nursi’nin karakteri ve hayat hikayesi bile tek başına büyük bir saygı uyandıracak bir hikayedir. Ancak bu yazının konusu değil bunlar.
I.
Said Nursi’nin pek anlaşılmayan düşünce dünyası onun en az şahsiyeti kadar ilginçtir. Bu ise ne İslamcılara ne de laiklere görünmüştür. Said Nursi’nin geniş kitlelerin ve entelektüel kamuların nazarında böyle opak kalmasının, nüfuz edilemez bir kesafette görünmesinin çeşitli sebepleri var. Bunların başında medrese kökenli baş eğmemiş bir Kürt alim olması dolayısıyla devlet eliyle inşa edilmiş önyargı geliyor. Bunu tipik bir Kürt serzenişi veya basit bir Kürtlük vurgulama teşebbüsü olarak duyacak cahil kulaklar olacaktır (buna kimi Nurcular dahil). Bunların ikisine de tenezzül etmeyen bir bilgi sosyolojisinin ürünü bir tespit olarak not ediyorum bu hususu. Tek parti diktatörlüğünün inşa ettiği bir imajı kıramıyor çoğu insan. Nursi’nin anlaşilmamasının ve hakkıyla tanınmıyor olmasının sebeplerinden biri ve ilki bu.
Ancak bundan daha önemli olan ikinci bir sebep Said Nursi’nin orijinal bir düşünür olmasıdır. Evet, onun orijinalliği onun anlaşılmasını ve hazmını zorlaştırmıştır. Hatta diyebilirim ki Türkiye’nin tek yerli düşünürü Said Nursi’dir. Hadi bakalım, işte mesele tam da budur. Orijinal dil ve düşünce karşısında ithal teorilerin mümessilliğine ve basmakalıp literatür tekrarına alışmış bir entelektüel kamunun çaresizliği sözkonusu. Onlar da çareyi Said Nursi’yi obskürantizm ile suçlamakta bulmuşlar. Fakat kim takar kardeşim! Tarih veya kader herkese en sonunda müstahakını dağıtacak bir genişlikte serpildiği için hakikate karşı gösterilen her saygısızlık bir gün beklenmedik yerlerden yırtılır ve hakikat sızar.
Düz bir batılı akademisyen dürüstlüğü ile Said Nursi’yi çalışan Şerif Mardin’e nefret kusan bu cehalet, hasbelkader Said Nursi ve mirasıyla yolu kesişmiş solcu veya ateist insanların Said Nursi’ye dair insaflı değerlendirmelerine de benzer tepkiler gösteriyor. Aynı çevreler en son rahmetli Sırrı Süreyya Önder’in geçmişinde Risalelerle temas etmiş olmasını bir skandal olarak karşıladı. Kitaba, düşünceye düşman insanlar bunlar.
Peki bu tepkilerde sola özgü bir ilave sıkıntı var mı? Bence var. Şunu söyleyebilirim: Türkiye’de solcudan orijinal düşünür çıkmaz ve çıkması çok zordur. Çıksa, solcu kalamaz. Orijinal olmak zorundadır bir düşünür, değilse düşünür değildir. Müslüman olmamış bir sol Türkiye’de orijinal olamaz, Türkiyeli bile olamaz. Neden? Çünkü solun varolmak için Türkiye’ye veya İslama ihtiyacı yoktur. Düşünceyi bir bilgi tüketim meselesi zanneden bir cahillik Türkiye’de bu meselenin anlaşılmasına engel oluşturuyor. Halbuki düşünce bir tüketim meselesi değil bir üretim meselesidir.
Ve anlaması daha da zor olan nokta şudur: Düşünce bir bilgi meselesi değildir. Ama bunu kime anlatacaksın? Aydınlanmayı anlamamış sonradan görme Kemalistler bahsimize dahil değil. Mesele düşünce üretimi olduğunda İlber Ortaylı veya Celal Şengör gibi bilgi sahipleri birer zırcahildir. Burada cehalet bilgiye sahiplik taşımadaki bir cehalet değil. Onların cehaleti mevcudun kölesi ve bilinenin çobanı olmaktan geliyor. Bir milyon koyun gütsen de yine en fazla çobansın. Fakat düşünme (içtihat etme) lüzumunu kavramış bir çoban, bilgi sahibi olmasa bile düşünürlük noktasında bu bilgi şişmanlarından üstündür. Veritas’ın mukallitleri aletheia’yı anlayamaz.
Türkiye’de düşüncenin ne olduğu bilinmiyor. Bu, modernleşme hastalığına yakalanmış bir toplumun problemlerinden sadece bir tanesidir. Sırrı Süreyya Önder gibi örnekler, yani biyografileri ve zihinleri bu ezberleri kırma lüzumunu hisseden sulcular nadiren çıkmıştır. Onların mesela Said Nursi gibi bir figürü sevme veya değerli görme cesareti tam da kitabî bir solcu olmamalarından kaynaklanıyor. Çünkü onlar yerlilikten kendilerini tamamen soyutla(ya)mamış insanlar. Yerlilik ile evrenselliğe çıkışın ikisini birden yapamayan bir solculuk Türkiye’de ve Türkiye’ye yabancıdır.
Türkiye’de solcu en fazla ikinci sınıf bir Hollandalıdır. Bu söylediklerimin sol-karşıtlığı ile veya dincilik-laikçilik şablonları ile bir ilgisi yok. Hollandalı olmak da kötü birşey değildir. Bu sadece bir durum tespitidir. Batılı Batılı olduğu için değil, yerli olduğu için değerlidir. Batıyı önemseyenler Batıyı önemsedikleri için değil yerli olmaları gerektiğini bilmedikleri için kayıptadır. Doğunun veya Türkiye’nin önemi Doğu veya Türkiye olmasından kaynaklanmıyor, bir yer olmasından kaynaklanıyor. Yeri olmayanın, kendi olamayanın düşüncesi taklitten ibaret kalır. Düşüncede özgünlük bir lüks değil, düşüncenin bizatihi kendisidir. Bunu bir evrenselcilik eleştirisi veya ezik bir Doğu savunuculuğu olarak görme kolaycılığına düşecekler kendi kendilerini kandırıyor olacaklar. Çünkü bu, vakanın, bağlamın, tarihin ve perspektifin hakkını verme lüzumuyla ilgilidir.
Herhangi bir Batılı düşünürü getirin ve önlerindeki masaya bütün aydınlarınızı, ulu önderlerinizi dökün. Bir de Said Nursi’yi koyun. Hegel’i, Marx’ı, Foucault’su otursun masanın başına, hakemlik yapsınlar. Ellerine büyük lokma diye Atatürk verin. Hepsi eline aldığı şeyin en fazla enlightened despot payesi için uğraşmış bir siyasi lider olduğunu anlayıp sepete geri fırlatacaktır. Kendilerinin çok berbat taklit ve tekrarlarıyla gerçek obskürantizmi yaşayan fikir distribütörü aydınlarınızı ellerine verin. Alıp incelediklerinde yüzlerinde hınzır bir tebessümle onlara bakmayı bir zaman kaybı sayıp geri koyacaklar. Ama Said Nursi’yi ellerine aldıklarında merakla inceleyecekler. Dünyaya ve onlara farklı bir şey katan bu adamın söylediği söz, sunduğu perspektif nedir diye onun dilini, bağlamını, düşünme biçimini öğrenecekler. Dünyada Türkiye diye bir yerin varlığını keşfedecekler. Müslüman bir düşünürle tanışmanın, aleme buradan bakmanın entelektüel zevkini yaşayacaklar. Ve onu kendilerine denk bir düşünür olarak Kürdistan ve Anadolu’nun bir felsefi değeri sayacaklar.
Bu gerçeğin size bir karikatür gibi geliyor olması (ve benim bunu anlatmak zorunda kalıyor olmam) bu memleketin trajik halinin bir ifadesidir. Türkiye’de dinin politik olarak sıradanlaşması ve entelektüel alemde batı-merkezci yüzeyselliğin aşınması durumunda bu söylediklerimin ne anlama geldiğini daha çok insan görecek. Henüz orada değiliz. Hala felsefe tarihi bilgisini felsefe zanneden, etiketlerin fikir olduğunu zanneden bir entelektüel sığlık içindeyiz.
Bu yazının muhatapları, bu meselenin din ile ilgii olmadığını anlayabilecek kadar olgun insanlardır. Eğer konunun din oldunu düşünüyorsanız, yukarıda anlatılanları anlamamışsınız demektir. Ve açıkçası konuya dincilik-gericilik gibi çocukça bir çerçevede yaklaşanların bu tartışmada yeri yoktur.
II.
Yukarıda yazılanları Ruşen’in videosunu dinledikten sonra ama Doğan Göçmen’in yazısını okumadan önce yazdım. Bunları konuya giriş babından genel notlar olarak düşünebilirsiniz. Daha sonra Doğan Göçmen’in yazdıklarını okudum: “Said Nursi, düşünce özgürlüğü ve sol.” Yazının linki bu yazının sonunda var.
Göçmen’in yazısından genişçe bir alıntı ile başlayalım:
Said Nursi’nin düşünme tarzı son derece sorunludur, temellendirilmiş sistematik bir düşünme tarzı değildir. Nursi görüşlerini açıklarken hâlâ farklı durumlarda birbirine taban tabana zıt yaklaşımları gerekçelendirmeye hizmet edebilecek örneklerle çalışmaktadır. Kant, ahlakımızı örnekler üzerine kuramayız, ilkelerle sistematik düşünmek zorunda olduğumuzu belirtir. Mesela Nursi hâlâ Ortaçağa has gelecek zaman odaklı, tek yanlı ereksel düşünür.
Bu, Avrupa Ortaçağı’nda görülen “Aristotelesçi” düşünme tarzı insanlık tarafından aşılmıştır. Çağımıza has düşünme tarzı “praksis” odaklı düşünme tarzıdır. Fakat Nursi’nin düşüncesinde geçmiş ve gelecek şimdi zamanı belirler; öyle ki, şimdi zaman şimdiki zamanda yaşamaktan çıkar, bu dünyada olmayan gelecek için yaşamaya dönüşür. Şimdiki zaman geçmiş ve bu dünyada olmayan gelecek arasında belirsiz bir kategoriye indirgenir. Fakat Rönesans ile başlayan “düşüncede büyük devrim” ile insanlık şimdiki zaman odaklı düşünmeye geçmiştir. Böylelikle geçmiş zaman şimdiki zamanda düğümlenirken gelecek zaman şimdiki zamanda eylemde yaratılır.
Nursi gibi bu dünyada olmayan gelecek zaman odaklı düşünmek, insanı kendi dünyasına ve çağına yabancılaştırmaktadır. Elbette eylemlerimizin sonuçlarını göz önünde bulundurarak eylemeliyiz. Bu bizi ahlaki varlık yapan özelliklerimizden birisidir. Fakat Nursi, gelecek zaman deyince bununla “ahiret”i (“cennet”) kastetmektedir. Bu yaklaşım, yaşamı ölümden sonra gelecek olan dünyaya ve yaşama ertelemeye götürür, bu dünyaya yabancılaştırır.
Nursi, akıl ile inanç ilişkisini de Ortaçağa has düşünme tarzına göre kurar. Çağdaş düşüncede bilimsel-felsefi bilginin ışığında akılla kurulmuş şimdi zamandan hareketle gelecek zaman kurgulanır ve bunun mümkün olduğuna inanılır. Fakat Nursi, akıl-iman konusunda imanı akılla düzenlemek yerine ‘aklı iman ile başa almayı’ öneriyor. Böylelikle yaşam, bilimsel-mantıksal bilgi ile düzenlenmiş durum olmaktan çıkar, ahirette olacak olana inanç ile düzenlenmiş bir yaşama dönüşür. Bu yaklaşım da Ortaçağa has bir düşünme tarzına dayanır ve insani kendi zamanına ve çağına yabancılaştırır.
İman akla temel olarak alınırsa gerçeğe dair nesnel herhangi bir kıstas kalmaz. Bu kıstas kutsal metinlerden alınan bir kıstas bile olsa, nesnel kıstasın koşullarını yerine getirmekten çok uzaktır. Öyle ki bu nedenle inanca dayalı olarak Nursi’nin yaptığı gibi “kesilmek için yatırılan hayvan, bir şey hissetmez” diye iddia edebiliriz. Bilimsel bilgi baştan kabul edilmediği için bu iddianın bilimsel açıklanması ve reddedilmesi de olanaksızlaşır.
Said Nursi’nin düşünce külliyatında akla, mantığa ve bilime aykırı, gerçekliği, yani geçersizliği kanıtlanmış o kadar çok düşünce ve iddia var ki buraya yüzlercesini örnek olarak alabiliriz. Yazıları ve kitapları elbette okunmalıdır, anlaşılmaya çalışılmalıdır, tartışılmalı, hatta eleştirilmelidir. Nursi’nin düşünme tarzının çağımızın çok çok gerisinde kalan Ortaçağa has bir düşünme tarzı olduğunu da açıkça belirtmek gerekir.
Gerekçesiz “sevmek”, temellendirilmemiş saygı, muhtemelen Nursi’nin de arzu edeceği bir şey olmazdı. Nursi’nin düşünce mirası ülkemiz için elbette bir zenginliktir, çünkü Ortaçağ düşüncesinin ne olduğunu, bugün bilimsel düşüncenin ne olmadığını görmemize pratik bir örnek oluşturmaktadır. Ülkemizin düşünce kültürünü besleyen tüm düşünce insanları gibi Nursi’nin düşüncelerini de tartışmaktan çekinmemeliyiz, geri durmamalıyız. Ama “sevgimizin” koşulsuz olmadığını da açıkça belirtmekle yükümlü olduğumuzu da hatırlamalıyız.
**
Doğan Göçmen’e Said Nursi’ye bir düşünce tarzı atfedecek kadar cömert olduğu için teşekkür mü etmeliyiz, yoksa hakkında hiçbirşey, evet hiçbirşey bilmediği bir düşünür hakkında, ezber bir ortaçağ profilini empoze etmek suretiyle tebessüme yolaçan bir karikatür çizdiği için kızmalı mıyız? Said Nursi değil de herhangi bir (hadi Ortaçağ) düşünürü hakkında bile Göçmen böyle bir karikatürü çizmeye cesaret edebilir miydi? Edemezdi. Neden? Evvela, çizeceği karikatürde haklı olsaydı bile böyle bir cesareti gösteremezdi. Zira huzurunda bulunduğu kamu bu ezbercilik karşısında onu huzurdan çıkarır, muhatap bile almazdı. İkinci olarak, böyle bir karikatüre bir düşünce insanını indirgemecilikle mahkum etmenin utancından sakınarak bunu kendisi kendisine yakıştırmazdı. Doğan Göçmen bir Hollandalı olarak Türkiye’yi ve Said Nursi’yi bilmese de en azından ortalama entelektüel adabı biliyor. “‘Şeyh’ Said Nursi Cumhuriyete karşı ayaklandı” veya “sobayla konuştu” gibi hezeyanlara yakasını kaptırmıyor. Bu bir başarı ve bir medeni cesaret sayılmalı.
Bu iptidai medeni cesaret felsefe hocası Göçmen’e Said Nursi’nin okunabileceğini ve hatta eleştirilebileceğini söyletiyor. Hangi açıdan? Ateş olmayan yerden herhalde böyle duman çıkmaz diye yüzeysel bir hakkı teslimden dolayı bu kadarlık bir kredi veriyor olmalı. Sağolsun. Yoksa olay mahalline ne damak tadı itibariyle ne de düşünsel olarak intikal etmiş değil.
Burada eleştirilerine tek tek uzun cevaplar yazabilirim. Ortaçağ, yabancılaşma, praksis… Said Nursi’nin iddia ettiği gibi olup olmadığı bile değil konumuz. Bunların hiçbirinin bir eleştiri olamayacağı üzerine tartışabiliriz. Fakat ben burada konuya sadece form itibariyle yaklaşıyorum. Bunların hiçbirisinin Said Nursi’den hareketle geliştirilmiş eleştiriler olmadığını biliyoruz. Yani Nursi ile alakası tesis edilmiş eleştiriler değil. Bir yobazdan hallice statüsü verilen (Ortaçağ referansı bunu sağlıyor) birine jenerik Ortaçağ eleştirileri reçetesi yazmak sözkonusu. O yüzden Said Nursi’nin düşüncelerinin içine bu yazıda gelemeyeceğiz. Biz sadece mektubu yazanın prosedürel hatalarını tespit ile yetinelim.
Nursi’ye atfen dile getirdiği eleştiri demeye insanın utandığı şeyler: Düşünce tarzı “sorunlu” imiş. Niye yav? “Temellendirilmiş sistematik düşünce” değilmiş. İki açıdan yanlış bir iddia: İlki, her düşünce Kant veya Hegel gibi sistematik olmak zorunda değil. Batıda bile bir düşüncenin saygınlık ve kıymeti onun sistematik olmasına bağlanmamıştır. Bu ucuz bir akademik yanılgıdır. Anlamayan da bunu bir eleştiri zannedebilir; değildir. Georg Simmel, mesela, en az Durkheim ve Weber kadar iyi bir sosyologdur. Ama ne akademik hayatı başarılıdır ne de sosyolojik yaklaşımı diğerleri gibi sistematik olmayı seçmiştir. Felsefecilerin yarısı sistem inşasına çalıştıysa, diğer yarısı da (Nietzsche gibi) öyle sistemleri yıkmakla meşgul olmuştur. Sistemsiz düşünce biçimleri felsefeye elbette dahildir. Eğer maziye takılmak bir suç ise bu suçu en çok işleyenler sistematiklik putuna tapanlardır.
Şimdi gelelim ikinci açıdan bunun neden yanlış olduğuna. Üstelik bu biraz ironik. Çünkü Said Nursi sayın Göçmen’nin bilmediği üzere ve sandığından fazla bir şekilde epey sistematik bir düşünceye sahiptir. Fakat Göçmen Türkçe bilmediği ve Said Nursi’yi okuyup anlamak gibi bir bedel ödemediği için bunu bilmiyor. Bilmemek elbette ayıp değil. Bilmediğini bilmemek veya kameralar açık değil diye fikir edebini ihlal etmek ayıptır.
Doğan Göçmen, aman ha, Said Nursi’ye belki saygı duymak zorunda kalabiliriz ama düşünceleri saçma demeye getiriyor. Niye? Aristocuymuş. Ereksel sorunlari varmış. Varsayalım Said Nursi Aristocu. E bunun onun düşünürlük statüsü ile ne ilgisi var? Hiç. Aristo’ya veya Thomas Aquinas’a Said Nursi’ye yaptığın muameleyi yapıyor musun? Yapmıyorsun. Yapamazsın. Hem korkarsın hem de utanırsın. Peki Aristoculuk gerçekten bugün gericilik sayılıyor mu? Hayır. Yanlış olduğu düşünüldüğünde bile bu gericilik sayılmıyor. Hele hele felsefi açıdan önemli olmaktan hiç çıkmıyor.
Felsefeci arkadaşımız çağdaş felsefeyi de iyi bilmiyor. Çünkü Marxism gibi görkemli bir iyiniyetin gölgesinde kendi yüzeyselliğini saklamayı başarabilen ucuz bir aydınlanmacılıktır bu tür insanların tutunduğu dal, durduğu yer. Bugünkü felsefe, Aydınlanmacıların o meşhur kibir ve ne oldum delisi hallerine karşı zımnen şunu söyler: Başınıza Ortaçağ kadar taş düşsün. Daha bu hafta ölen Alasdair MacIntyre yahut yakında vefat ettiğinde kıymeti daha bir takdir edilecek olan Charles Taylor gibi çağdaş filozoflar Said Nursi ile benzer bir noktadan aleme bakıyorlar. Kimse de onlara bu karikatür şablonlarla saldırmıyor. Neden? O kadar kolay değil.
Said Nursi tek başına açmış bir yabani gül. Müslüman bir Kürt. Kürdistanlı, Türkiyeli, Ortadoğulu. Değil sizin eline devleti geçirmiş Atatürk’ünüze, bütün bir dünyaya kafa tutabilmiş bir adam. Birinci el Hollandalıların bile saygı duyacağı bu adama ikinci el veya taklit Hollandalıların nefretten hallice bir entelektüel basitlikle yaklaşması şaşırtıcı değil. İbn Arabi nasıl en az bir Derrida kadar değerli ise, Said Nursi kendi toplumu ve insanlık için en az ismini zikretmekle başınızın göğe erdiğini sandığınız ve anlamadığınız çoğu batılı filozof kadar değerli bir düşünürdür. Yerli olamadığınız için yerinde duran Said Nursi’ye yakıştırdıklarınız yersiz kalıyor. Hele hele “gelecek zaman” ve şimdisizlik gibi nerden baksan tebessümden fazlasını haketmeyen altı boş hoşluklar. Bu iş Kapadokya’da telos baloncusunun ipi koptuğu için arkhenin ayağı şimdiki zamandan kesildi demekle olmaz.
Said Nursi yalnız ve yabanî olabilir. Ama ava çıkarken dikkatli olmalı. İşaretleri iyi okumalı. Kartalların ve arslanların yalnızlığı avlanabilirliklerine değil etlerinin yenmeyen cinsten olduğuna işaret eder. Heidegger’e obskürantizm, Nietzsche’ye hezeyan yakıştıranlar ofsayta bu yüzden düştü.
Ufukları Cumhuriyet döneminin yanlış ve radikal reform çabalarıyla sınırlı Kemalistler veya ezberden öteye gidemeyen kimi solcular için belki şöyle hüsnüzan edebiliriz: Batıyı biliyorlar ama Doğuyu bilmiyorlar. Fakat acı gerçek şudur: Bu insanlar Doğudan habersiz oldukları için Batıyı da anlamak imkanından mahrum kalıyorlar. Hiçbir üretim ve alımlama yer’den bağımsız değildir. Onlar sadece Batının bir tüketicisi, mevcudun distribütörlüğünden paye çıkarmaktan öte aleme bir katkıları olamayan insanlar. Türkiye’de solculuk, onurlu ve mazlumdan yana bir batılı olmaya çalışmaktan başka birşey değildir. Güvenli bir gayri-özgün hayırhahlıktır.
Kant’a gösterdiğin saygıyı Said Nursi’ye gösterme cesaretini kendinde bulamadığın sürece ne özgün olabilirsin ne de bu toplumla aynı frekansı yakalayabilirsin. Batıyı gerçekten de iyi bilseydiniz evrensel sandığınız aklın bile o kadar evrensel olmadığını da öğrenirdiniz. Sizi bir Cumhuriyet bitkisi olarak bugüne kadar yeşerten talihsizlik yerli halkın henüz Batıyı bilmiyor olmasıydı. İşte o dönem kapanıyor. Belki Kant ile kıyas etmek suretiyle Said Nursi’nin mertebesini yükselttiğimizi sandığımızı düşünüyorsunuz. Kant’ı veya Marx’ı sevmediğimizi ümit ediyorsunuz. Ama böyle düşünenlere sadece acıyorum ben. Kant da bizim Said Nursi de. Ama Said Nursi’ye profesyonel bir eda ile muhatap olmayı beceremeyenlerin Kant’a (Kant literatürüne bile) bir faydası olmadığı gibi kendi toplumlarına da bir faydası yoktur.
Bitirirken şu hususu da teslim etmek gerekir: Said Nursi’nin düşüncesi henüz profesyonel bir dille Batı toplumlarına ve seküler Türkiye kamusuna (hatta İslamcı kesimlere bile) anlatılmış ve sunulmuş değildir. Bunda benim gibi Nursi fikriyatına hakim insanların sorumluluğu var. Bu konuda bir çalışma yapmayı düşünüyorum. Bu yazıda Nursi’nin düşüncesini anlatmaya girişmedim. Bunu belki başka yazı ve çalışmalarda yapacağım. Şimdilik meydan boş görünse de Said Nursi’nin öyle ucuza eleştirelemeyeceğine dair bir kayıt koymuş olalım. Uzun yazıya katlandınız, size de teşekkür ederim.
(Doğan Göçmen’in yazısına binaen Sait Mürsel Çeşitçioğlu’nun yazdığı aşağıdaki linkteki yazıyı da tavsiye ederim)
Ruşen Çakır’ın videosu: Said Nursi’yi sevmek suç mu? Link: https://medyascope.tv/2025/05/25/rusen-cakir-yorumladi-said-nursiyi-sevmek-suc-mu/
Doğan Göçmen’in yazısı: “Said Nursi, düşünce özgürlüğü ve sol.” Link: https://medyascope.tv/2025/05/25/dogan-gocmen-yazdi-said-nursi-dusunce-ozgurlugu-ve-sol/
Sait Mürsel Çeşitçioğlu’nun yazısı: “‘Yaşayan bir ölü’ye cevap hakkı vermek.” Link: https://medyascope.tv/2025/05/26/said-nursinin-mirasi-sait-m-cesitcioglu-yazdi/
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.07.2025
22.07.2025
10.07.2025
1.07.2025
28.06.2025
17.06.2025
1.06.2025
21.05.2025
11.05.2025
4.05.2025