Murat AKSOY
Başkanlık Sistemi, 1980'li yıllardan bu yana sık sık dile getirildi. Turgut Özal, Süleyman Demirel'den sonra Başbakan Erdoğan da bunu zaman zaman dile getirdi.
Nitekim 12 Haziran seçimlerinde AK Parti, yüzde 50 oy almasına rağmen milletvekili sayısı 330'un altında kalınca, o gece yapılan ilk yorumlardan birisi "Başkanlık Sistemi" hedefinin bu dönem gerçekleşemeyeceği oldu. Yani AK Parti'nin 12 Haziran sonrası ana hedeflerinden birisi yeni anayasaysa diğeri de başkanlık sistemini hayata geçirmekti.
AK PARTİ NEDEN BAŞKANLIK İSTİYOR?
Başkanlık sitemini AK Parti açısından tercih edilir kılan birkaç neden var. İlki parti içi işleyiş ve demokrasi tarzının başkanlığa yatkın olması. İkincisi AK Parti'nin 12 Haziran seçimlerinde kullandığı Hedef 2023 mottosunu Erdoğan'ın "başkan" olarak görme hedefi. Buna bağlı olarak da üçüncü neden, parti tüzüğündeki "3 dönem" sınırlaması.
Bunlardan ilki daha kültürel/yapısal bir tercih iken; ikinci ve üçüncü neden açık bir siyasal tercihtir.
Peki başkanlık sistemi Türkiye'ye ne kadar uyar?
Osmanlı İmparatorluğu'nun kültürel reddi, ideolojik sürekliliği olan Türkiye Cumhuriyeti, zinhiyet düzleminde başkanlık sistemine yabancı değil. Tek parti dönemi bir tür başkanlık sistemi olarak tevarüs etmiştir. 1950 sonrası çok partili hayata geçiş bunu çok değiştirmemiştir. 1960 Darbesi sonrasında "tek adam"lığın yerini seçilmişlerin varlığının sembolik, atanmışların belirleyici olduğu "MGK" almıştır.
Türkiye 2002 yılına kadar "parlamenter sistem" adı altında yarı/başkanlık modeli ile yönetilmiştir. Bunu mümkün kılan ise toplumdaki kültürel uyum ve devletteki ideolojik süreklilik olmuştur. Evet, siyasi partiler vardı, seçimler yapılıyordu ama siyaseti toplum değil atanmışlar belirliyordu. Siyasi partiler ve parlamenter sistemin işlevi devletin yarattığı rantın var olan modelin meşruiyeti için topluma ulufe niyetine dağıtılması idi.
Bu açıdan Türkiye başkanlık sistemine kültürel ve zihinsel olarak yabancı değil. Çabuk uyum sağlayabilir.
Türkiye'nin demokrasi kültürü ve zihniyeti açısından eksiği parlamenter sistemin derinleştirilmesidir.
Türkiye yıllardır seçim sistemindeki yüzde 10 "ucubesi" ile "siyasal istikrar"ı sağlamaya çalışıyor. Hatta Bunun için "temsilde adalet"i feda etmiştir. Buna rağmen ne yazık ki, siyasi istikrarı sağlayamamıştır.
Siyasal istikrar, ancak Türkiye'nin gerçekten siyasetle tanışması ve bunu siyaseten temsil eden bir parti ile tanışmasıyla oldu.
AK Parti'nin iktidar olması ile başlayan süreç Türkiye'yi siyasetle tanıştırırken, ne yazık ki siyasetin derinleşmesini sağlayamadı. Çünkü AK Parti'ye sistem içinde dengeleyecek rakip çıkmadı. Hem sandıkta hem de siyasal söylem ve alanda.
Bu tek başınalık ve artan güç, siyasal ve toplumsal kurumları zaman zaman AK Parti'ye rağmen AK Partili hale getirdi. Bir çok kurum "kraldan çok kralcı" oldu. Bugün "otoriter"leşme eleştirilerinin temelinde bu vardır. AK Parti'nin de facto oluşan bu durum karşısında zaman zaman sessiz kalması en büyük eksikliktir.
SORUN; SİSTEM Mİ, ZİHNİYET Mİ?
Türkiye hem içerde hem de çevresinde önemli sorunlarla uğraşıyor. İçerde Kürt sorunu, yeni anayasa, demokratikleşme gibi yapısal sorunlar var. Çevremizde Suriye ve Irak başta olmak üzere önemli değişim dinamiklerinin hemen yanı başındayız.
Bu ortamda sorun, Türkiye'yi "hangi sistemle yöneteceği" değil, toplumun "nasıl bir zihniyet" yönetileceğidir.
Türkiye gibi otoriter devlet-toplum ilişkisinin henüz normalleşmediği bir kültürde başkanlık sistemi, siyasi istikrarı sağlamada önemli bir avantaj olabilir ama ortak toplumsal kültürün oluşmasına, farklılıkların bir arada yaşamasına katkı sunması zordur. Toplumsal kutuplaşma ve bölünmeyi daha da derinleştirebilir.
Elbette başkanlık sistemini tartışalım ama önce parlamenter sistemin eksikliklerini konuşalım, o sistemin tama olarak hayata geçirmenin yolunu bulalım.
Twitter: @murataksoy
Yazarlar
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.02.2019
23.11.2018
20.11.2018
16.11.2018
13.11.2018
10.11.2018
6.01.2018
3.01.2018
30.10.2018
26.10.2018