Murat BELGE
Türkiye’de bir deyim var: “Hem suçlu, hem güçlü.” Yarım-kafiyeli bir deyim. Ne anlatmak istediği de çok belli. “Şu demek, bu demek” diye fazladan açıklama gerektirmeyen bir söz.
Türkiye şu günlerde sanki bu deyimin anlattığı durumu dramatize etmek üzere yazılmış bir senaryoyu oynuyor. Konu, hemen tahmin ettiğiniz gibi “FETÖ’cülük.”
Cumhurbaşkanı yalnız FETÖ’cüleri değil, onlar hakkında kendi duygularının benzerini duymayan herkesi de kahretmeden gün geçirmiyor. Bütün dünyayı uyarıyor; bu adamlara hoşgörü göstermeye devam ederlerse bu adamların onların ülkesinde de iktidarı ele geçireceğine dair uyarılar ve kehanetlerde bulunuyor. Arkasında, bunları nakarat halinde tekrarlayan bir koro da var.
Örneğin Avrupa Parlamentosu bir karar üzerinde benzeri de görülmüş bir çoğunlukla birleşiyor. Bu koro hemen Avrupa Parlamentosu’nun koridor veya kafeteryalarında dolanan FETÖ’cüler (ve PKK’lılar) tespit ediyor. Parlamento üyelerini bu kötü adamların dolduruşa getirdiğini anlıyoruz. Yani onlar olmasa ve dolduruşu yapmasa, Avrupa Parlamentosu’nun milletvekilleri (her ülkeden, her görüşten) Cumhurbaşkanı’nın konuşmalarına ve uygulamalarına bakıp, “Ne doğru söyledi; ne iyi yaptı” diyecekler.
Oysa onlar hakkında ve onların temsil ettiği Avrupa hakkında duygu ve düşüncelerini hiç gizleyip saklamadan açık açık dile getiren bir Cumhurbaşkanı var ortalıkta. Bu milletvekilleri herhalde ona bakacaklarına, ondan öğreneceklerine, “aralarına sızmış” FETÖ’cü ve PKK’lılara kulak veriyorlar.
Ve bir Avrupa politikası var! Parlamentoda solcusu, sağcısı, liberali, komünisti aynı oyda birleştiğine göre, buna genel “Avrupa politikası” demek gerek. Bu politikanın özü, “Fethullahçıları korumak.”
Nereden anlaşılıyor “Fethullahçıları koruma” politikası? İktidarın eylemleri ve söylemleri karşısında bunları onaylamayan, yankılamayan, eleştiren bir tavır almanızdan. İktidar bu konuda ve her konuda doğruyu, yapılması gerekeni yapıyor. Siz bunu eleştiriyorsanız, yanlışı ve yapılması gerekmeyeni savunuyorsunuz demektir. Şu halde bu ülkenin düşmanısınız.
Tarihteki bütün diktatörlerin davranışlarından bilir, tanırız bu mantık kaydırmasını.
Gerçekte olan ne peki? Gerçekte “Fethullahçıları bırakın devlet içinde örgütlensinler” diyen mi var? Yok.
“Bu ölçülerde örgütlenmelerine neden ve nasıl göz yumdunuz?” diye soranlar var gerçekte. İktidarınızın başında YAŞ kararlarına şerh koyardınız; sonra duruma egemen oldunuz, “şerh”e filan gerek kalmadı. Böyle yapmasanız, bu sayıda “Fethullahçı general” olur muydu orduda?
Ordu bu konuda en duyarlı kurumdu. Hukuk kurumları, bu arada elbette emniyet aynı konuda ordu gibi alesta durmadığı için oralarda örgütlenme daha erken başlamış ve daha derinlemesine işlemişti. Bunu da en iyi siz bilirsiniz, çünkü aranız bozuluncaya kadar bu gelişmeden en çok siz yararlandınız. Herkesin de gördüğü ve bildiği gibi yetişmiş kadro eksikliğinizi bu “sızmış” Fethullahçı kadrolarla giderdiniz. Karşılığında siz de iktidar olarak onlara bir şeyler verdiniz tabii - ne istediler de vermediniz?
Tayyip Erdoğan türünden biri, kendi elinde olmayan bazı şeylerin varlığından rahatsız olur. Onun için bu ittifak görünür yüzeyde devam ederken ve daha derinde başka türlü manevraların yürürlükte olması normaldi. AKP iktidar koltuğunun eğrisine büğrüsüne intibak ederken kendine yüzde yüz bağlı olmayan kadroları da silkelemeye hazırlanıyordu. Bunu yaparken, öteki “düşman”la, Kemalist ulusalcılarla ittifak kurma ihtimali de açıktı ve açık tutulmalıydı.
Ama bu “ittifakı bozma” anı gelinceye kadar iktidar ile Fethullahçılar arasındaki aşna fişne durumu her an cürm-ü meşhud özelliği göstermekteydi. “Cürüm” diyorum, çünkü Fethullah Gülen taraftarlarının devlet kurumları içinde varolma biçimleri aslında “cürüm”dü; ama iktidar bunu kendi lehine çalışan (deneyli eleman deposu) bir avantaj olarak değerlendirdiği için durdurmak bir yana teşvik ediyordu.
Size “Devlet kurumlarında ayrı disiplini ve hiyerarşisi olan bir örgüt olarak hareket eden bu örgütü neden tasfiye ediyorsunuz?” diye soran yok. “Bunu niçin şimdiye kadar yapmadınız?” diye soranlar var.
Verdiğiniz tarih de bir başka örtük itiraf: 17 Aralık’ta durum anlaşılmış. O tarihî tarihten sonra o yapıyla ilişki sürdürmek suçmuş!
Hayır, bu örgütün yaptığı işin yasalara, demokratik toplumun işleyişine uymadığını anlamak için 17 Aralık tarihini beklemeye hiç gerek yoktu. 17 Aralık bunun değil, AKP hükümeti içinde birtakım gıllıgışlı işlerin, ilişkilerin yürüdüğünün ortaya çıktığı (ve her türlü teamüle aykırı biçimde bastırılarak örtüldüğü) tarihtir.
Tayyip Erdoğan kendi hayatının uygun gördüğü tarihlerini kendine göre tespit edebilir. Her şeyi Tayyip Erdoğan’ın gördüğü gibi görmemizi emreden yasa - henüz - çıkmadığı için, biz de kendi tarihlerimizi kendimiz saptayabiliriz. 17 Aralık’tan önce Gülenci hareketin “masum” olduğuna inanmamızı gerektiren bir şey yok; 17 Aralık’tan sonra Tayyip Erdoğan’ın iddia ettiği türden “kriminal” eylemler içinde olduğuna inanmamızı gerektiren bir neden de olmadığı gibi.
“Niçin şimdiye kadar girişmediniz bu tasfiyeye” diye soranlar olduğunu söyledim. Evet, ama bunu soruyor olmak, şimdi yürütülen politikayı onaylamak anlamına gelmiyor.
Devlet yapılanması içinde farklı bir hiyerarşinin disiplinine uyarak varolmak yasaya aykırıdır; adına da “sızmak” denir. Ama bu kolay ele gelen bir “suç” değildir. Fethullah Gülen’in düşüncelerini benimsemek, kendisini ermiş saymak vb. başlı başına suç değildir. Bunları böyle gören, düşünen birinin polis, yargıç ya da avukat, mühendis vb. olması da suç değildir. “Suç,” bu insanlar bir “örgüt” olarak hareket etmeye etmeye başlayınca oluşur. Şimdi bir biçimde işinden ettiğiniz yüz küsür bin insanın böyle hareket ettiğini kanıtlayabiliyor musunuz? Böyle hareket etmek bir yana, Gülen’le hiçbir ilgisi olmayanları da işinden ettiğinizin bir yığın haberi geliyor. 15 Temmuz sonrası hemen tutuklayıp içeri aldığınız insanlara bakınca, nasıl bir hukuk anlayışıyla iş gördüğünüz zaten anlaşılıyor.
Ve tabii bu insanların içinde gerçekten Gülenci olan ve bir örgüt disiplini içinde davrananlar var. Ancak bu da onlara yapılmakta olduğuna dair haberleri, söylentileri ayyuka çıkan ve kendi dağıttığınız fotoğraflarda izleri görülen kötü muameleyi haklı göstermiyor.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları







































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.12.2025
1.12.2025
24.11.2025
25.08.2025
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025