Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları
Bu yazımı sizler okurken eğer bir engel olmaz ise KCK davasını izlemek üzere Diyarbakır’da olmuş olacağım. Bu davanın önemini anlamak için orada olmak gerekmez aslında, gelişmeleri izleyen herkes bu önemin farkındadır. Fakat taş yerinde ağırdır, havayı yerinde koklamak atan nabzı duymak önemli.
Daha önemlisi ise dayanışma içinde olmaktır.
Günümüz dünyasında sınırlar hızla eriyor, farklı ülkelerde yaşıyor olsak da zulme ve adaletsizliğe karşı dayanışma olanakları hiç olmadığı kadar artmış durumda. İletişim devrimi bir anda milyonarca insan arasında dayanışma ağlarının kurulabilmesine imkân tanıyor. Bu sayede sivil toplum güçlerinin etkinlik sağlama potansiyelleri çok arttı. Bunun yakın bir örneğini kısmi Anayasa değişikliği için halkoylamasına gidiş sürecinde yaşadık ve sonuç da aldık.
Ülkemize barış gelecekse en önce Kürt, Türk iki halkın dayanışmasıyla gelecek, barış geldiğinde ise birlikte yan yana yaşayacak olanlar yine aynı insanlar olacak.
Fakat maalesef son yıllarda kısır politikacılar müthiş bir Kürt düşmanlığı yaydılar. Kürt düşmanlığını oy kazandıran kârlı bir ticaret metaı olarak gördüler. Bu düşmanlığı otuz yıldır süren savaşın otomatik sonucu olarak görmek de doğru değil. Elbette bir yerde savaş varsa orada kin ve nefretin tohumları atılır. Elbette ölümler intikam duygularını ateşler. Fakat bizde olanlar, yayılan keskin Kürt düşmanlığı yalnızca bununla açıklanamaz. Kimileri “Kürtler bizden uzak dursun da isterse toprak verelim” demek aymazlığına kadar gerilediler. Üstelik kimin malını kime verdiklerini dahi düşünmeden.
Son zamanlarda bütün dikkatimizi işlerin daha kötüye gitmemesine, yeni ölümlerin gelmemesine, silâhların susmasına verdik. Sorunun öbür boyutlarını, zaman zaman aklımıza getirsek de genelde atlıyoruz, üstüne kafa yormuyoruz. Biraz da galiba yıllardır aynı şeyleri okuyup yazdığımız, işittiğimiz için kafalarımızın yorulmasından kaynaklanıyor bu atlamalar. Hele bir silâhları sussun, hele bir barış gelsin gerisi kolay demenin kolaycılığına kaçıyoruz.
Görmüş geçirmiş bir Kürt aydını “Biz son kuşağız, sorunu çözmek için son fırsat, yeni kuşaklar öfke ile büyüyorlar” demişti. Bu kuşak farkı her iki taraf için de geçerli. Bizler de batıda Kürt-Türk düşmanlığını bilmeyen son kuşaklarız. Eğer biraz sokağa kulak verirseniz bu konuda gençlerin tepkilerinin ne denli ürküntü verici olduğunu görürsünüz.
Bir toplum kin ve nefret duyguları üstüne ne demokrasi ne uygarlık kurabilir. Kin ve nefret duyguları el bombası gibidir bugün buna yarın başkasına atılır. Bugün Kürtlere, Ermenilere yönelir yarın kendisi gibi düşünmeyen herkese. Çünkü tepkilerimizin kaynağındaki kimya bozulmuştur bir kere. İnsanca tepkilerin yerini, normal karşıtlıkların yerini ancak düşmana gösterilebilir tepkiler almıştır. Benden yana olmayan düşmandır; ya vatanseversinizdir ya da hain; ya sev ya terk et...
Toplumumuzda nefret duygularının gemi azıya alıp gitmesi, bu can alıcı kötüye gidiş mutlaka durdurulmalı. Zaman zaman etrafımızı sessizliğin sarması yanıltmamalı bizi. Son olarak Dörtyol olayında gördüğümüz gibi provokasyonlara alet olmaya hazır kitlelerin varlığı küçümsenmemeli. Çıkan olaylarda yalnızca provokatörler görülmemeli, provokasyonlara kolayca kapılan toplulukların varlığı hiç de küçümsenecek gibi değil.
Toplumumuzun ruh sağlığını etkileyen bu kötüye gidiş nasıl önlenebilir?
Çok şey söylemek gerek ama ben en keskin olduğu noktadan kırılmaya uğratılarak yanıtını veriyorum. Bu keskin nokta şüphesiz Kürt sorunudur ama onun da içinde bir can damarı var: PKK ve Öcalan.
İyi biliyorum ki bu konuda konuşmak haklı haksız otuz yıl boyunca yaratılmış olan çatışma dili nedeniyle zordur. Değiştirmek daha da zor. Ama bilinmeli ki, bugün Kürt sorununu çözmek isteyenler dahi yaratılmış olan bu savaş dilinin esiri durumundalar; her iki taraf için de savaş dili, terminolojisi siyasetin maddi gücüne dönüşmüş ve karşımıza fizik bir duvar, etten bir duvar, nefret hissiyle dolu insanlar topluluğu çıkarmıştır. Bu dilin ördüğü duvarın siyaseti nasıl etkilediğini görüyoruz işte; Öcalan ile görüşenler görüştük diyemediler bir türlü, ıkındılar sıkındılar. Görüştük dediklerinde ise hepimiz bayram çocukları gibi sevindik, barış yolunda bir adım diye.
Eğer baskıya uğrayan taraf Kürtler ise, ki kuşkusuz öyle, Kürtlerin mağdur oldukları her olayda dayanışma göstermek de Türklere düşer. Bu nedenle KCK davasını yalnızca izlemek değil, yargılananlarla dayanışma göstermek gerek. Dayanışma örnekleri arttıkça, dayanışma duygusu geliştikçe bu durum psikolojimize ve oradan da dilimize yansıyacaktır. Bu yolla, telaffuzu daha zor sözcükleri de nefret duygularından arınmış olarak telaffuz edebileceğiz.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Üzgünüm
7.05.2012 - Gerçek muhalefetin ayak sesleri
3.05.2012 - Hasan Tahsin gerçekte kimdi
30.04.2012 - Sıcağı sıcağına...
28.04.2012 - Tarihe doğru uzun yürüyüş
26.04.2012 - Umudun gücü...
23.04.2012 - Dürüstlük üstüne
21.04.2012 - Ölüm sınırına gelindi
19.04.2012 - ‘Silahsız kuvvetler darbesi’
16.04.2012 - Bir dokun bin ah işit...
14.04.2012
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
























































ALİ UZUN
Abi gel ANTALYAYA.KIŞDAN SIKILDIYSAN.AMA POLİTİK HAVA İÇİN BİR ŞEY SÖYLEYEMEM.