Nejat ERDİM
Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimi ile beraber iktidar cephesinde Erdoğan sonrası için parti içinde bir kargaşanın, bir huzursuzluğun zuhur bulacağına dair birtakım belirtiler yavaş yavaş gün yüzüne çıkmaya başlamış gibi görünüyor.
Bu minvalde en son başbakan yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in, yapmış olduğu açıklama ve onun bu açıklamasına partinin ikinci adamı Bülent Arınç’ın verdiği tepkiden yorumlamak mümkün.
Şahinin özetle Erdoğan sonrası;” partinin ve hükümetin başına başbakan yardımcılarından birinin geçeceğini” söylemesinin ardından Bülent Arınç’ın Şahin’e verdiği tepkiden net bir şekilde anlayabiliyoruz.
AKP’nin Erdoğan endeksli bir parti olduğunu ve partinin Erdoğan’ın kişiliği ve liderliği üzerinden yükseldiğini ve toplum nazarında partinin sahip olduğu değere bu çizgiye paralel kavuştuğunu sanırım tartışmaya gerek yok.
Doğal olarak Erdoğan’ın gidişi ile tıpkı komutansız kalmış bir ordunun şaşkınlığının iktidar partisi içinde yaşanacak olmasına şaşmamak gerekir.
Açıkçası bugün yaşadıklarımızın nerede ise aynısını yakın siyasi tarihimizde ANAP ve Özal deneyiminden yaşamış olduğumuzu hatırlayınca iktidar partisi için de aynı tehlikenin söz konusu olduğunu ve aynı sonun AKP için de yaşanabileceğini kestirmek güç olmazsa gerek.
Bu anlamda Özal ve ANAP’lı yılları kısaca hatırlayacak olursak bugün yaşanan ve yaşanması olası durum hakkında bize yeterince ipucu verecektir diye sanıyorum.
Özal 1983 yılında girmiş olduğu ilk seçimde % 45‘lik bir oy oranı ile herkesi şaşırtacak bir sonuç almış ve partisini girdiği bu ilk seçimde tek başına iktidar yapma başarısını göstermişti.
1983-1989 yılları arası, yani Özal’ın partinin başında olduğu ilk altı sene icraatlar, değişiğimler ve ülkenin hiçte alışık olmadığı ekonomik hamlelerle geçti.
Ülke askeri darbenin etkilerini daha henüz çok taze yaşıyorken, Özal partisinin bünyesinde topladığı çok farklı eğilimler ile hemen hemen toplumun tüm kesimlerini kucaklamayı da başarmıştı.
Yeni köprüler, yeni otoyollar, devasa toplu konutlar, uydu kentler ve iletişim ağlarındaki ciddi hamleler ile Özal ve ekibi ülkeyi adeta şaha kaldırmıştı.
ANAP iktidarının ilk altı yılında, yani 1983ve 19889 yılları arasındaki bu geçiş döneminden sonra 1989 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi ile deyim yerinde ise o günün iktidar partisi için adeta rüzgâr tersten esmeye başlamıştı.
Partinin genel başkanı ve başbakan Turgut Özal’ın Çankaya köşküne oturmuş; bundan sonrasında parti içinde huzursuzlukların ayyuka çıkması uzun sürmemiş, Özal’ın yerine atadığı emanetçi başbakan Yıldırım Akbulut’un vizyonsuz ve toparlayıcılıktan uzak politikaları partiyi genel kongreye kadar götürmüştü.
Özal’ın hiçte tasvip etmediği ve onaylamadığı bu gelişmelerin paralelinde yapılan kongrede Mesut Yılmaz partinin ve doğal olarak hükümetin başına geçerek önce parti merkezindeki Özal posterlerini ve daha sonrasında Özal’ın partideki etkisini adeta kapının önüne koyarak ANAP’ın toplumda oluşturduğu kucaklayıcı ve birleştirici politikalarından vazgeçerek partiyi statükocu ve katı merkeziyetçi bir çizgiye çekerek tam anlamı ile ANAP efsanesinin çöküşünün fitilini ateşlemiş oluyordu.
Evet, aslında geçmişte yaşanılan bu tecrübeyi iyi analiz ettiğimizde o günkü koşulların bugün için de çok mantıklı bir şekilde geçerli olabileceğini tahmin etmek zor değil.
Özal’ın ANAP’ı için dün yaşananların bugün Erdoğan’ın AKP’si için de kuvvetle muhtemel yaşanabileceğini unutmamak lazım.
Bugün itibari ile AKP içinde Erdoğan sonrası için birtakım isimler zikredilmekte, Abdullah Gül’ün Erdoğan ve parti içindeki ağır isimlerin taleplerine karşı bu göreve soğuk bakması ve büyük bir ihtimalle Çankaya yarışında yer alacak olması gözleri alternatif isimlere çevirmiş durumda.
Bu isimlerin başında Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu geliyor, ama partinin gideceği ilk genel kongrede farklı isimlerin ortaya çıkması da ihtimal dâhilindedir, zira tıpkı ANAP gibi AKP’de farklı eğilimlerden oluşan kozmopolit bir parti.
Sağcıların, Kürtlerin, liberaller ve bir kısım demokratların partinin merkezinde olduğunu unutmamak lazım.
Bu eğilimleri bir arada tutmak ve şu anki birlikteliği devam ettirebilmek açıkçası çok kolay gözükmüyor.
Özellikle Kürt meselesi, Gezi süreci ile başlayan toplumsal muhalefet ve Cemaat ile yaşanan çatışmadan partinin içinden Erdoğan gibi düşünmeyen isimlerin varlığını gözden kaçırmamak lazım. Daha önceki dönemlerde partinin önemli isimlerinden Abdüllatif Şener, Dengir Fırat gibi isimlerin bugün durdukları noktayı hatırlamakta fayda var.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.06.2015
4.02.2015
19.05.2015
14.05.2015
9.02.2015
8.02.2015
4.04.2015
28.03.2015
24.03.2015
23.03.2015