Orhan MİROĞLU-Taraf yazıları
Diaspora Kürtleri ve aydınları üstüne şimdiye kadar çok az şey söylendi ve çok az şey yazıldı.
Oysa gelişmekte olan yeni uluslararası şartlar, diasporadaki Kürt nüfusun ve Kürt aydınlarının önümüzdeki yıllarda siyasi ve kültürel manada daha fazla söz sahibi olacağı bir döneme işaret ediyor.
Sanıldığının aksine, Kürt diasporası sadece PKK’nin etkilediği ve yönlendirdiği bir nüfus ve aydınlardan ibaret değil. Kürt diasporası ve yurtdışında yaşayan Kürt aydınları demek, bir bakıma, 12 Eylül’den sonra Türkiye’de demokratik mecrada gelişen PKK dışı Kürt siyasi hareketinin bakiyesinden geriye kalan miras demek.
Benedict Andersen, küreselleşme çağının belirgin bir sonucu olarak ortaya çıkan ve adına “uzak mesafe milliyetçiliği” dediği bir tür yeni milliyetçilikten söz eder..
Bu yeni milliyetçilik türü, belli bir coğrafyada yer alan anavatana göre belirlenen yerleşik bir milliyetçilik değil.
Andersen, “Artık en ateşli Sih milliyetçilerinin kimileri Avustralyalı, Hırvat milliyetçileri Kanadalı, Cezayir milliyetçileri Fransız ve Çin milliyetçileri de Amerikalı olabiliyor” diyerek, bu analiziyle, diasporada yaşayan çeşitli milletlerden aydınların milliyetçilik tutumunu tartışmaya olanak sağlıyor.
Savundukları milliyetçiliğin doğduğu ve beslendiği anavatanda yaşamayan, yaşamaya da pek niyetli görünmeyen “uzak mesafe milliyetçileri”, vatandaşı oldukları ülkelerin yüksek demokratik standartlarından faydalanıyorlar ve “internet, elektronik bankacılık ve ucuz uluslararası yolculuk” (BA) gibi olanaklara sahipler.
Andersen’e göre bu durum, “Küreselleşme denen sürecin başlıca ironik olan sonuçlarından biridir ve Asya ile Avrupa milliyetçilikleri arasında herhangi bir keskin ve apaçık farklılığın geçerlilik taşımadığına inanmamız için hâlâ geçerli bir nedendir”.
Diasporadaki Kürt aydınlarının önemli bir kısmı, aktif birer “uzak mesafe milliyetçisidir”. Benimsedikleri milliyetçi anlayış, bütün diaspora milliyetçilikleri gibi, anavatan topraklarında yaşanan türüne göre, daha radikaldir.
Konuşurken, yazarken, eylem yaparken “Kürdice” davranmak, “Kürdice” hareket etmek, bu aydınlarımızın yegâne düsturu gibidir.
İran, Türkiye, Irak ve Suriye’den gelip Avrupa’ya yerleşen Kürt aydınları arasında kuşkusuz belirgin farklar bulunuyor.
Ortak noktaları ise, siyasi faaliyetlerini başlangıçta, genellikle Kürt siyasi partilerine ve hareketlerine karşı belli bir sorumlulukla sürdürmüş olmalarıdır. İran, Suriye ve Iraklı Kürt aydınları hakkında söz söyleyecek durumda değilim. Tanıdığım bazı şahsiyetler var tabii, onlardan, ileriki yazılarda söz edeceğim.
Ama Türkiye’den, 12 Mart, ve sonrasında da 12 Eylül’de, ağırlıklı olarak siyasi sebeplerle Avrupa’ya gitmek zorunda kalan Kürt aydınlarıyla bağlarım pek kopmadı. Çalışmalarını mümkün olduğu kadar takip etmeye, genellikle anılara dayanan yazılarını ve kitaplarını okumaya çalıştım.
Kürt aydınları yaban ellerde, zor günler yaşadılar ve siyasi olarak ayakta kalma çabası verdiler; bu siyasi çabalar sonuç vermeyince, bazıları köşelerine çekilip, Kürt dili ve edebiyatı araştırmalarına yöneldi. Aralarında öyle isimler var ki, Türkiye’ den ayrıldıklarında belki de Türkiye’nin ilk üç-beş entelektüeli, yazarı arasına girecek kadar üretken ve yetkin insanlardı. Avrupa’da, kendi anavatanlarında faşizm hüküm sürdüğü için mağdur olmuş, ama faşizme teslim olmamış siyasiler olarak karşılandılar ve saygı gördüler.
Ama ne bu siyasi kimliklerini doğru dürüst koruyabildiler, ne de bu kimliği zenginleştirebilecek, yeni siyasi ve sosyal karşılaşmaların yaşandığı, entelektüel ve kültürel alanlara nüfus edebildiler. Avrupa’nın siyasi ve entelektüel hayatının içinde hiç yoktular. Bazı istisna isimler dışında, Avrupa’da yayımlanan gazetelerde, dergilerde adlarına rastlamak pek mümkün olmadı.
Oysa, içinden geldikleri ülke, Avrupa’yı fazlaca ilgilendirmeyen herhangi bir üçüncü dünya ülkesi değil, Avrupa’yla iki yüzyıla yakın bir süre, modernleşme münasebetleri sürdürmüş bir ülkeydi. Dahası siyasi olarak temsilcisi oldukları Kürt sorunu, doksanlı yıllara gelindiğinde, AB’nin iç sorunu olarak tartışılıyordu. Yani üstüne söz söylenecek geniş bir alan söz konusuydu. Ama söz söylemek o kadar kolay değildi, çünkü bu aydınların en başta dil sorunu vardı. Ve bu sorunu gidermek için ciddi bir çaba içinde görünmüyorlardı.
Yanı sıra, Kürt aydınları, ne yazık ki, bağımsız entelektüel faaliyetlerin içinde değildiler. Kürt aydınları Avrupa’da; bir hayli eski kuruluş tarihlerine rağmen, hâlâ ‘kurucu başkanla’ yola devam eden, içinden ikinci bir adam çıkmayan, birtakım proje alışverişleri bağlamında ve sadece devletlerin muhatabı olmayı başarmış birtakım kurumların ve birtakım internet sitelerinin ve sokaklarda aralıksız devam edip duran kitle eylemlerinin içine hapsoldular.
Bir Avrupa kimliği edinmek, bu kimliğin güvenli şemsiyesi altına girmek yegâne amaçları oldu. Kınanacak bir amaç değil bu elbette. Tersine son derece insani bir talep ve hak. Ama Avrupalı kimliğini, başa gelebilecek kötülüklerden insanı korumaya yarayacak bir sigorta olarak cepte taşımak, lakin o kimliğin sunduğu sınırsız entelektüel ortamın olanaklarına gözü kapalı bir yaşam sürmek herhalde doğru bir aydın tutumu değildir.
Avrupa’da yeni bir kuşak yetişiyor kuşkusuz. Üniversitede eğitim almış, birkaç dil bilen, entegrasyon sorunu olmayan, Kürt edebiyatı ve dili üstüne araştırmalar yapan, eserler kaleme alan yeni bir kuşak bu. Ama bu manzara, eski kuşak Kürt aydınlarını hatırlamaya hiç engel değil. Konuya devam edeceğim.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- 2071’ E DOĞRU: TÜRKLER V KÜRTLER..
7.10.2012 - Vur kendini dağlara! Vur kendini Maxmur’a!
3.09.2012 - Kürt aydınının trajedisi (2)
1.09.2012 - Kürt aydınlarının trajedisi (1)
30.08.2012 - Roj baş hevaller!
27.08.2012 - Bu savaş kimin için
25.08.2012 - Zulmedene benzemek ve suskunluk
23.08.2012 - Ruh sağlığım gayet yerinde
20.08.2012 - Ali Fikri Işık
18.08.2012 - Yoksa, Aygün ‘devletin iyi Kürdü’ mü
16.08.2012
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları






































düzceli
Hilal abla yine reyting yaptın düzce yerelde . ALLAH doğru yoldan ayırmasın