Orhan MİROĞLU-Taraf yazıları
İnsanlar arasındaki akrabalık bağlarını ifade etmek için kan çeker derler ya, tıpkı bunun gibi, Türkiye’de bazı siyasi partiler arasındaki ilişkileri de, birbirine akraba ideolojiler belirliyor.
Kan çekiyor yani!
Oysa dünya bu değişim yüzyılında birbirine yakın ideolojiler arasındaki akrabalıklarla tanımlanan bir dünya değil artık.
Küreselleşme çağında kaybedenler ve kazananlar var sadece.
Tahrir Meydanı’nda toplanan, sessiz ve silahsız kalabalıklar, kaybedenlerden oluşuyordu.
Gençler, kadınlar, eşcinseller, komünistler, işçiler ve İslamcılar..
Devrim yapan bu kalabalıkları oluşturan gruplar, tam olarak birbiriyle uzlaşmaz ideolojilerin tarihsel mirasçılarıydılar.
Ama ideolojik akrabalığa dayalı miras, dün Tahrir Meydanı’nda bugün de Wall Street’te toplanan kalabalıkların umurunda bile değildi.
İdeolojiler çağında yaşamıyoruz, hep kaybedenlerin ve hep kazananların olduğu bir çağdayız.
Üstelik artık kazananlar da eskisi gibi hesapsız kitapsız kazanamayacaklarını biliyorlar.
Kaybedenler, dünyanın önünde açılan uçuruma biraz daha yakınlar, bir adım daha atmaya mecalleri kalmadı yazık ki, çünkü bir adım daha atsalar önlerinde uzanan dipsiz uçurumun içinde kaybolup gidecekler; ama kazandıklarını düşünenler de o uçurumdan fazla uzakta sayılmazlar.
Durum Türkiye’de ve Ortadoğu’nun bazı ülkelerinde tam olarak ve henüz böyle değil ama.
Yeryüzünde başka örneği kaldı mı bilmiyorum, lakin Kemalizm ve Baasçılık arasındaki ‘kan bağları’, bu ideolojileri benimseyenlerin tarz-ı siyasetlerini belirlemeye devam ediyor hâlâ.
Ankaralı Kemalist’le, Şamlı Baasçı, ideolojik akrabalığı daha kuvvetli hissetmeye başladı sanki.
CHP’li kadınların, yanlarına EMEP ve İP’den kadın politikacıları da alarak Suriye’ye gitmeleri hiç şaşırtıcı değil.
Kan çekiyor çünkü!
Yolu birkaç yıl önce, Nihat Genç ve refikaları açmıştı aslında. (Refikalar, Nihat Genç’i, ‘Kürtperverliğe’ ikna edemeyince, yollar ayrıldı sonra.)
Bu ekip, Saddam’ın gidici olduğunun iyice anlaşıldığı bir dönemde, İstanbul’dan otobüslere doluşup sık sık Şam ziyaretleri gerçekleştiriyorlardı.
Irak Baası’na ve onun lideri Saddam’ın hazin sonuna epey üzülmüşlerdi. Baasçılığı emperyalizme karşı mücadelenin son kalesi olarak görüyorlardı. Şimdi de eli kanlı Esad yönetimini öyle görüyorlar.
Derken, Irak Baası devrildi; çıkarıldığı o kara delikten sonra, Saddam’ı sağ olarak ele geçirenler, diktatörün yüzüne bir ışık tuttu.
Ortadoğu’da yeni bir tarihin başında olduğumuzu o sahneden daha iyi anlatan başka bir şey olmamıştı o âna kadar...
Saddam Hüseyin yakalandıktan sonra büyük bir yalnızlık içinde ve çok az yaşadı.
Yargılandı ve idam edildi.
Ordusu ve kanlı iktidarından nasiplenen kesimler, onu hızla terk etti, saf değiştirdi.
Saddam’ın yargılandığı duruşma anlarını televizyondan izlerdim.
Yüz seksen bin kişinin çöllerde kumun altına gömüldüğü Enfal operasyonlarında yakınlarını kaybedenlerin, o duruşmalarda büyük bir hüzün ve acı içinde, dile getirdikleri trajik olaylardan hiç etkilenmemiş görünüyor, tanıkları, mağdurları alabildiğine küçümsüyor ve tanımazlıktan geliyordu.
Şimdi sıra Suriye Baası’nda.
Ama Suriye Baası’ının ve Esad ailesinin ağzına kadar zulme, cinayete, tecavüze, işkenceye ve katliamlara batmış bir iktidarı sürdürebilmek için, müflis tüccar misali eski defterleri karıştırdıkları görülüyor.
Saddam, Mesut Barzani’yi, ‘emperyalizme karşı ortak mücadeleye’ ikna edememişti.
Esad bunu başarmış görünüyor. Suriye Baası, PKK aracılığıyla kendi, ülkesindeki Kürtler’in en azından bir kısmını elde tutmaya ve bu yolla muhalefet cephesini zayıflatmaya çalışıyor.
Yeni ve silbaştan, PKK-Baas yakınlaşması, PKK-Şii İttifakı, Basçılar ve Kemalistler arasındaki sıcak dayanışma ziyaretleri, önümüzdeki sürecin nasıl gelişeceği konusunda fikir veriyor.
Diyeceğim, Ortadoğu’da dinî inançlar ve ideolojik akrabalıklar dönemi bitmedi.
CHP’li kadınları Suriyeli müftüyle gösteren fotoğrafla, Beyrut’ta Esad ve Öcalan’ın devasa posterlerinin birlikte dalgalandığı bir mitingde, PKK’lilerle Baas yanlılarını aynı safta gösteren fotoğrafı yan yana koyun; siyasi süreci, Mesut Barzani’nin Türkiye ziyaretini ve Kürt sorununun geleceğini, bu fotoğrafların gerçekliği altında yeniden düşünün, zararı olmaz, böylesi zihin açıyor çünkü..
***
Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu’nun tutuklanmasını kınıyorum
Büşra Ersanlı, bende hakkı hukuku olan bir arkadaşımdır.
Barış Meclisi’nde beraber çalıştık. Ben siyasetteyken, o siyaset yapmayı düşünmüyordu.
Bu konularda saatlerce süren sohbetlerimiz olurdu Büşra’yla.
Sonra ben siyasetten koptum, o yeni bir tercih yaptı, BDP’ye üye oldu ve siyasete döndü. KCK örgüt üyeliğinden tutuklanması, Türk siyasi sistemi ve demokrasisinin bir ayıbıdır.
Ya Zarakolu? Ragıp’ın, entelektüel ve siyasi hayatımıza katkıları, yayıncılığıyla sınırlı değil. Bu ülkenin özgürlük ve insan hakları mücadelesinde adı hiç unutulmayacak olan insanlardan biridir Ragıp.
TMY’ da bir an önce değişiklik yapmaktan başka çare yok.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.10.2012
3.09.2012
1.09.2012
30.08.2012
27.08.2012
25.08.2012
23.08.2012
20.08.2012
18.08.2012
16.08.2012