Oya BAYDAR
31 Mart seçimleri, tarihe demokratik ve hukuksal meşruiyetini yitirmiş bir seçim olarak geçecek. Bunun farkında olan bilinçli seçmene, oy kullanmak ağır geliyor. Hem seçimlerin meşruiyetini yitirdiğini düşünecekseniz hem de gidip oy kullanacaksınız!.. Yaman çelişki.
Evet, bu seçimlerde sandığa gitmek dayanılmaz bir ağırlık, ama kendi “ben”imizle mücadele ederek bu ağırlığı taşımak zorundayız. Ayaklarımız geri de gitse, sandığa gidip oy kullanmak zorundayız. Çok basit bir nedenle: Kullanılmayan her oy AKP-MHP koalisyonunun hanesine yazılacak.
Seçimlere bir gün kala, oy kullanmama ya da geçersiz oy kullanma eğiliminin azaldığını görmek sevindirici. Seçmenin; savaşçı, faşizan, saldırgan cepheye “dur” deme kararı, demokrasi adına hâlâ umut beslenebileceğini düşündürüyor. AKP-MHP ittifakına karşı kazanılacak her belediye, her artı oy, demokrasinin kazanım hanesine yazılacak. “En tutarlı, en ahlaklı, en devrimci benim” büyüklenmesiyle, ya da “partime kızıyorum, ülkeden umudu kestim” gerekçesiyle egomuzu tatmin etmek, mevcut iktidara onay anlamına gelecek.
Bu seçim neden meşruiyetini yitirdi?
1950’den bu yana hiçbir seçimde, demokratik seçimlerin olmazsa olmaz koşulu eşitlik, adalet, özgür propaganda hakkı bu ölçüde kısıtlanmadı. Kısıtlanma hafif kalıyor, yok edilmedi. Aynı zamanda AKP Reisi olan Cumhurbaşkanı, devlet imkânlarının tümünü kullanarak aylardır günde beş öğün meydanlarda, toplantılarda ve -bütün yayınlar anında kesilerek- TV ekranlarında boy gösteriyor. HDP’nin seçim tanıtım filmleri, müziği, ilanları istisnasız bütün TV kanallarınca reddedildi. Saadet Partisi, itiraz üzerine yeni tanıtım videosu çekmek zorunda kaldı. CHP ve İYİ Parti de çeşitli engellerle karşılaştı.
Önceki hiçbir seçimde muhalefet; terörist, vatan haini, hırsız, ahlaksız, vb. gibi nefret söylemine, suçlamalara ve tehditlere maruz bırakılmadı. Hiçbir seçimde bu kadar büyük yalanlar, provokasyonlar devreye sokulmadı.
Bütün seçimlerde iktidar elindeki gücü kullanarak seçim hilelerine başvurur, seçmen sayıları ile oynar, kaydırmalar yapar, sandıklara fare girer, vb… Ama bu seçimde misli görülmemiş bir manipülasyonla karşı karşıyayız. Üç göz daireden (AKP ilçe yöneticisine ait) 40 seçmen çıkarılmasından, boş alanlara seçmen kaydı yapılmasından, AKP’nin ve MHP’nin yeterli oy alamadığı bölgelere, sandıklara gerekli sayıda seçmen kaydırılmasına kadar her türlü katakulli yapıldı. Daha da vahimi, herkesin birbirini tanıdığı küçük yerlerde, özellikle de güneydoğuda sandıkların taşınması yetmedi; yerel görevliler, jandarma komutanları, askerî erkân, özel timciler, kaymakamlar, Saray muhtarları seçmenleri tehdit etmekten çekinmediler. (Eskiden PKK seçmeni tehdit ediyor, zorla oy kullandırıyor derlerdi, şimdi aynı uygulama devlet gücüyle yapılıyor.)
Bir seçimin meşruiyetini yitirmesine bu kadarı da yeter ama, “Burası Erdoğan-Bahçeli- Ağar- Soylu” Türkiye’si, olur böyle vakalar deyip üstünde durmayalım, sineye çekelim içimiz götürüyorsa. Ancak eşeğin büyüğü ahırda… (Aman ha! Kimseye eşek falan demiyorum, bu bir halk deyişidir.)
Adaylığın serbest, seçilmenin yasak olduğu seçim
Cumhurun değil Cumhur İttifakı’nın başkanı Erdoğan, aylar önce ilan etmiş, kayyımla yönetilen güneydoğu belediyelerine, seçilirlerse yine kayyım atarız, demişti. Seçim yaklaşıp da hem kamuoyu yoklamalarının hem de ülkedeki genel havanın AKP aleyhine dönmekte olduğu anlaşılınca, tehditlerin tonu yükseldi, muhalefet adaylarına saldırılar arttı. Ve iş; belli adayları ismen, açık açık hedef alarak, seçilseler de kabul etmeyiz, kayyım atarız’a vardı. Orada da kalınmadı muhalefet partisi başkanları ve adayları, seçimlerden sonra hesap sorulmakla, hapishaneye gönderilmekle tehdit edilmeye başlandı. Yetmedi, muhalefet adaylarını seçerseniz merkezden(yani kendilerinden) zırnık alamazlar, denerek ekonomik kuşatma tehdidi de eklendi.
İşte eşeğin büyüğü burada. Bu söylem ve tehditlerle seçim yasakları ve siyasal etik kuralları toptan ihlal edilmiştir. Seçim sonuçlarına uyulmayacağı en yetkili kişi ve mercilerce açıklanmıştır. Böylece de 31 Mart seçimlerini, demokratik kurallar çerçevesinde meşru bir seçim kabul etme imkânı kalmamıştır.
O zaman neden sandığa gidiyoruz?
Bu tablo karşısında, o zaman neden sandığa gidiyoruz sorusunu bir kez daha sormak gerekiyor.
Sonuçları görünce, seçimlere gölge düşürenler belki abdest tazeler, seçim kampanyası boyunca yapıp ettiklerini unutmuş görünür, seçmenin iradesine saygı duymayı hatırlarlar, diye. Ama bu, budalaca iyimser, küçük bir umut.
Asıl; bütün kısıtlamalara, saldırılara, tehditlere rağmen seçmenin geri adım atmadığını göstermek için gideceğiz sandığa… Biz en fazla oyla kazanmaya bakalım, onlar bu sonuçlara rağmen kayyım atasınlar. O zaman, o pek sevdikleri, yeterli gördükleri sandık demokrasisinin bile artık bittiğini ilan etmiş olacaklar ve hem dünyanın hem Türkiye insanının gözünde benzer rejimler arasındaki yerlerini alacaklar.
Madem terörle işbirliği yapıyorlar, o zaman…
Seçimlere açık müdahale karşısında YSK, savcılıklar, kimler yetkiliyse hepsi eli kolu bağlı, suskun kalırken, muhalefet şöyle bir utangaç çıkışla yetiniyor: Madem ki şu veya bu partiyi, şu veya bu adayı terör örgütü ile “iltisaklı”(ilişkili) olmakla suçluyorsunuz, o zaman YSK neden seçimlere katılmasına izin verdi? Eğer böyleyse gereğini yapın, tutuklayın, yargılayın…
İktidarı bu yolla eleştirmeye, köşeye sıkıştırmaya çalışanlar şunu ya unutuyorlar ya da hatırlamak istemiyorlar: Bugün hapishanelerde, mahkeme kapılarında terör örgütü üyesi ya da üye olmamakla birlikte terörle ilişkili suçlamasıyla tutuklu, hükümlü, ya da zanlı onbinlerce insan var. Bir gizli tanık (bazen aslında hiç varolmayan bir yalancı şahit ya da sanığa husumeti olan kişi) ifadesi, en küçük somut delil olmaksızın bu duruma düşmeniz için yeterli. Uzatmadan söyleyecek olursam: yargı bağımsız da oraya mı havale ediyorsunuz Erdoğan’ın, Soylu’nun terörist diye tehdit ettiği kişiyi? Güldürmeyin beni!..
TV’lerin utanç verici muteber konukları
TV’lerin sözde tartışma programlarındaki konuklar artık sabitlendi. Hangisini açsanız aynı kadro. Yüzde 80’i AKP-MHP koalisyonu sözcüsü, birçoğu doğrudan parti üyesi, sunucuların da kankası. Bırakın yandaşlığı; cehalette, hukuk tanımazlıkta, en önemlisi de vicdan ve siyasal etik konularında insanın içini bulandıran düzeyde kişiler. Yandaş ama biraz daha kaliteli, sureti haktan olanlara bile tahammül edilmiyor artık. Bunların karşısında da birkaç ılımlı, terbiyeli muhalif, sözlerini törpülemeye gayret ederek dert anlatmaya çalışıyor.
Önceki gece böyle bir programa rastladım, kısa bir süre seyrettim. O programda, AKP ve MHP adına konuşan birisi de prof. unvanlı adamların, iktidarın başlarının söylem ve taleplerini bile geride bırakan düzeysiz, hukuksuz, insafsız saldırılarını, muhbir edalarını izlerken, pazar günü sandığa gitmenin ne kadar önemli olduğuna bir kez daha ikna oldum.
Yarın oyumuzu kullanalım. En azından, “Ben bu suça ortak olmadım” diyebilmek için.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024