Serdar KAYA
Eğitimsiz insanların, mantık hatalarını tespit etmekte zorlanmaları doğal. Ancak, Türkiye’ye baktığımızda, hatalı argümanlarla konuşmanın ülkenin en eğitimli insanları arasında dahi son derece yaygın olduğunu görüyoruz. Peki, temel eksiklerimiz neler? Ya da, daha çok neleri anlamakta, fark etmekte zorlanıyoruz?
Geleneksel ve sosyal medyada yaşanan tartışmalardan, siyasetçilerin söylemlerinden, hatta akademisyenlerin argümanlarından hareketle, Türkiye’de (kabaca) üç hatanın yaygın olduğunu söylemek mümkün: (1) Bir fikir öne sürmek ile bir nedensellik iddia etmek arasındaki farkı görememe, (2) analitik düşünceye yabancılık, ve (3) incelenen konuya mesafe almayı başaramama.
İhtimal ve Hüküm
Yerde yatan adam örneğine geri dönelim… Böyle bir manzara ile karşılaşan bir insanın, yanındaki kişiye, “Adam yerde yatıyor; hemen bir bakalım, kalp krizi geçirmiş olabilir” demesi elbette hatalı olmaz. Zira, ilgili cümle, sadece bir ihtimale işaret eder ve bir kanaati yansıtır. Buna karşılık, “Adam yerde yatıyor; demek ki kalp krizi geçirmiş” gibi bir ifade ise, temelsiz bir hüküm içerir. Çünkü, ilgili kişinin yerde yatması bambaşka bir nedenden ileri geliyor da olabilir.
Bu iki cümle arasındaki fark, her ne kadar küçük gibi görünse de, aslında son derece önemli. Zira, mantık dizilerindeki hataları fark ederek “Buradan o sonuç çıkmaz” diyebilmek, sağlıklı düşünebilmenin/konuşabilmenin ilk şartlarından biri durumundadır. Bu gibi prensipleri önemsiz addetmek ise, savruk bir düşünce dünyası içinde yaşıyor olmayı ve problemli argümanlara karşı kısmi körlüğü ima eder. Zira, hayatın içinde karşılaştığımız argümanlar, yerde yatan adam örneğinde olduğu gibi bilhassa basite indirgenmiş değildir. Dahası, bu gibi hata örnekleri, nedenselliğin A, B, C’si durumundadır. Bu nedenle de, bu en düşük seviyede dahi sistemli düşünmeye alışkın olmayan (ve hatta bunu gereksiz gören) insanların, (dünyanın en iyi sosyal bilimcilerinin dahi kimi zaman açıklamakta zorlandıkları) gerçek hayatın karmaşık süreçleri ile başa çıkabilmeleri elbette söz konusu dahi olamaz.
Ejderha’nın Varlığı
Eyüp Can’ın 10 Kasım ve Anıtkabir ziyaretleri konulu (bu dizinin ilk bölümündedeğerlendirdiğim) yazısı üzerinden bu durumu tekrar düşünelim… Eyüp Can’ın argümanı, yerde yatan adam örneği çerçevesinde bir hata ile başlıyor, ancak yazısındaki diğer problemler, bu hatayı çok daha ileri noktalara taşıyordu.
Özetle, Can, bu sene 10 Kasım’da Anıtkabir’e rekor sayıda ziyaretçinin gelmiş olmasından hareketle, “Atatürk’ün artık devletin değil ‘halkın sevgilisi’ olduğu” gibi izaha muhtaç ve gerçekliği çok su görürür bir iddia ortaya atıyordu. Ancak, asıl problem bundan sonra başlıyor ve Can, iddiasına konu olan gerçekliğin kendisine değil, neden ortaya çıktığınaodaklanıyordu. Daha basit bir ifadeyle, Can, “Adam yerde yatıyor; demek ki kalp krizi geçirmiş” gibi bir argüman ortaya attıktan sonra, bu argümanı bir yana bırakıyor ve varlığı dahi şüpheli bu kalp krizini neyin tetiklemiş olabileceği sorusuna cevaplar arıyordu: “Eskiden de vardı bu sevgi … ama hem bu oranda değildi hem de bu şekilde değildi. … Ne oldu? Ne değişti?”
Halbuki, (sözgelimi) “Bir ejderha gördüm” diyen bir insandan öncelikli olarak beklenen, ilgili ejderhanın varlığına dair bazı deliller sunmasıdır; ejderhanın neden ortaya çıkmış olabileceğini tartışması değil. Ya da, Can’ın yazısı üzerinden konuşacak olursak, Türkiye’deki Atatürk sevgisi konusunda son birkaç sene içinde hem nicel hem de nitel manada geniş çaplı bir değişimin yaşandığı gibi büyük bir iddia ortaya atan bir insandan beklenen, herşeyden önce bu değişime dair bazı göstergeler sunmasıdır; bu varlığı meçhul değişimin neden ortaya çıkmış olabileceği sorusuna cevaplar araması değil.
Can’ın, The Guardian‘da yayınlanan 17 fotoğraflık bir galeriyi, iddiasını destekleyen bir diğer veri olarak sunuş şekli de aynı derecede problemliydi. Zira, Can’a göre, “bu yeni durum dünya basınının da dikkatini çekmiş”ti. Peki, ilgili galeriyi açtığımızda The Guardian‘ın gerçekten de böyle bir yorumda bulunduğunu görüyor muyduk? Görmüyorduk… Gördüğümüz, Türkiye’de kasaba kahvelerinde, eczanelerde, şirketlerde ve genel olarak kamusal alanda, neredeyse Cumhuriyet tarihi boyunca varolagelen Atatürk portreleriydi. Gazete, bu portreleri içeren fotoğrafları Elif Şafak’ın yorumlarıyla sunuyordu. Metnin içeriğinde ise, ne “yeni [bir] durum”a, ne de “Atatürk’ün artık devletin değil ‘halkın sevgilisi’ olduğu”na dair herhangi bir ima dahi yoktu.
O halde, “bu yeni durum[un] dünya basınının da dikkatini çekmiş” olduğu iddiası neye dayanıyordu? Ya da, ilgili fotoğrafların “Atatürk’ün artık devletin değil ‘halkın sevgilisi’ olduğunu açıkça göster”diğini iddia edebilmek için elimizde böylesine büyük bir değişimi ima eden bir tane olsun delil bulunması gerekmez miydi?
Türkiye’nin Rasyonalite Açığı
Türkiye’de ciddi bir rasyonalite açığı var. Bu, Türkiye’nin belki de en büyük sorunu – zira gerek bireyler, gerekse genel manada bir ülkenin beşeri sermayesi için bundan daha ciddi olan çok az sayıda sorundan söz edilebilir. Ne var ki, böyle bir sorun (yapısı gereği) büyüklüğü ölçüsünde görünmezleşiyor. Çünkü, hatalı argüman ile hatasız olanı ayırt edemeyen insanlar, bunu yapamadıkları ölçüde kendi hatalarına karşı kör kalıyorlar.
Örneğin, bazı insanlar, Eyüp Can’ın yazısını okuduklarında, yazının içerdiği hataların çoğunu görmediler. (Bu kişiler arasında Boğaziçi Üniversitesi’nden bir doçentin dahi bulunduğunu hatırlayalım.) Okumakta olduğunuz yazının birinci bölümü, Can’ın yazısındaki başlıca hataları tek tek ele alan bir değerlendirmeydi. Ne var ki, bazı insanlar, bu değerlendirmeyi okuduktan sonra dahi Can’ın hatalarının tam olarak neden ileri geldiğini anlamakta zorlandılar. Daha da kaygı verici olan ise, (1) bu değerlendirmeye gelen olumlu-olumsuz tepkilerin önemli bir kısmının da mantık hatası içeriyor olması, ve (2) bu hatalı itirazları öne sürenlerin bir kısmının akademik bir jargonla konuşuyor olmaları idi.
Bu noktada, söz konusu tepkilerden (içeriklerini özetlediğim) üç örnek sunacağım. Herbiri birden fazla kişiden gelen (ve yapıları itibariyle istisnadan ziyade kural durumunda olan) bu üç itiraz, içinde bulunduğumuz durumun vahameti hakkında bir fikir verecek mahiyette.
İtiraz 1
“Yazar acaba neden bir başka yazıyı değil de, özellikle Eyüp Can’ın yazısını seçmiş? Neden bu yazıyı eleştirme gereksinimi duymuş? Bence ilginç!”
Aslında hiç “ilginç” değil… Bu tepkiyi verenler, bir başka yazı da seçilse, yine aynı sorunun sorulabileceğini, dolayısıyla böyle bir sorunun aslında hiçbir mana ifade etmediğini fark edebilmekten uzak gibiler. (Siyasi gelişmeler karşısında sıklıkla yapılan, “Zamanlaması manidar” yorumu da aynı çerçevede değerlendirilebilir.)
İtiraz 2
“Köşe yazarları bir fikir öne sürmek için ampirik testler yapmak zorunda değil. Dolayısıyla, ‘Anıtkabir’dekilerin samimi olduklarını ölçmüş mü Eyüp Can?’ diye sormak anlamsız. Köşe yazarı ampirik sosyal bilimci değil.”
Bu yaygın itiraz, yazının eleştirdiği tavrı ıskalıyor. Yazı, bu noktada – sadece ve sadece – yerde yatan bir adam görünce hemen “Kalp krizi!” hükmü vermemek gerektiğini ifade ediyor. Yukarıdaki itiraz ise, yazının, yerde yatan bir adam görünce bizzat gidip adamı muayene etmeyi önerdiğini zannediyor. Halbuki, bir fikir öne sürmek (ve bunu düzgün bir şekilde yapmak) için, sahaya inerek kamuoyu araştırması yapmak gerekmiyor.
Bir başka deyişle, yazı, “Her gördüğün sakallıyı deden zannetme” diyor. “Sakallı bir adam görünce, hemen gidip gen testi yaptır, bakalım deden miymiş” demiyor. Yani, temel bir akıl yürütme prensibine işaret ediyor. Zira, adam sakallı olabilir, ama deden değildir. Yahut, yerde yatıyordur, ama kalp krizi geçirmemiştir. Yahut, Anıtkabir’e gelmiştir, amayeni bir tür Atatürkçü değildir. Özetle, sakallı bir adam görünce, “Demek ki, bu adam benim dedem!” dememek ve hele hele, daha da ileri giderek, “Acaba dedem buraya nereden geldi?” gibi sorular sorup cevap aramamak gerekir.

Yukarıdaki itirazın (Türkiye’de maalesef aynı derecede yaygın olan) iki ciddi problemi daha var. Birinci problem, insanların söylemedikleri şeyleri tırnak içine alma konusundaki keyfilik. Tırnak içleri kutsaldır. Bir insanın söylemediği tek bir kelimeyi bile (köşeli paranteze almadan) tırnak içine dahil etmek, en hafif tabiriyle yalancılıktır. Bu çirkin tavır, Türkiye’de ne yazık ki köşe yazarları arasında dahi yaygın. Hatta, Türkiye basınındaki kimi köşe yazarları, muhaliflerinin argümanlarını kolay alt edilebilir hale getirmek için çöp adam (straw man) haline getirerek alıntılamayıalışkanlık haline getirmiş durumdalar. Bu gibi ucuz davranışların yaygınlığı ve gazete yönetimlerinin halen bu konuda ciddi bir editoryal denetimde bulunmaması, içinde bulunduğumuz durumun vahametinin bir diğer göstergesi olarak düşünülebilir.
İtirazdaki ikinci problem ise, kamuoyu araştırmalarının samimiyet testinde kullanıldığını, kullanılabileceğini varsaymak! Böyle bir şey (elbette) söz konusu değil. Gerçi psikologlar kimi zaman gerek beyin aktivitelerini gözleyerek, gerekse daha geleneksel yöntemler kullanarak böyle şeyler yapmıyor değiller; ama bu gibi testler sadece bazı yarı-deneyselçalışmalar için geçerli, kamuoyu araştırmaları için değil.
Dahası, insanların saiklerinden hareketle argüman üretmek, ad hominem başlığı altına giren bir diğer mantık hatasına karşılık gelir. (Bkz: appeal to motive.) Her ne kadar Türkiye’de son derece yaygın olsa da, (sözgelimi) “Bu yazar köşesinde iktidar partisini savunmuş, demek ki milletvekili olmak istiyor” gibi argümanlar da temel bir mantık hatası ise maluldur. Dolayısıyla, böyle bir argüman – buraya dikkat! – gerçekten doğru olsa bile geçersizdir.
İtiraz 3
“Can’ın bu akıl yürütmesine katılmazsınız, çünkü sizin algı dünyanız, dünya görüşünüz, zihniyetiniz farklıdır. O zaman da ‘Can’a katılmıyorum, bence bunun nedeni budur’ dersiniz.”
Bu itiraz şu manaya geliyor: Her algı dünyasının, her dünya görüşünün ve her zihniyetin farklı bir rasyonalitesi olabilir. Bu nedenle, farklı yazarlar, farklı düşüncelerde olabilirler. Neticede bu da onların düşüncesidir. Katılırsınız ya da katılmazsınız; sizin bileceğiniz iştir… (Bu itiraz hakkında hiçbir yorum yapmayacağım. Bu kadar sözden sonra böyle bir itiraza cevap vermek, insan zekasına hakarettir diye düşünüyorum.)
Sonsöz
Son olarak, Türkiye’de bu gibi itirazların ve daha genel anlamda mantık hatalarının yaygın olmasında başka saiklerin de önemli olduğu, örneğin insanların siyasi tavırlarının algılarını etkilediği söylenebilir – ki doğrudur. Ne var ki, bir insan, tamamen ideolojik ya da partizan saiklere de sahip olsa, kendi subjektif pozisyonun içinden de gayet makul ve hatasız argümanlar üretebilir. (Türkiye’de maalesef buna da pek alışık değiliz.) Bir başka deyişle, taraflılık, zaman zaman gerçekten de irrasyonelliğe ve hatta düpedüz aptallığa neden olabilir; ancak, hiçbir durumda bunlara bir mazeret olamaz.
–––––
Fotoğraf: Ankara (25 Nisan 2008, Serdar Kaya)
http://serbestiyet.com/bir-anitkabir-masali-2-ejderhanin-varligina-iman/
Yazarlar
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları




























































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2019
17.06.2018
6.04.2015
23.03.2015
16.03.2015
20.01.2015
15.01.2015
17.11.2014
1.10.2014
12.08.2014