Seyfettin Gürsel
İlk yazıma, tüm Dünya Gazetesi okurlarına sağlıklı ve başarılı bir yıl dileyerek başlamak istiyorum. Bundan böyle her hafta, istisnai durumlar hariç, Türkiye ekonomisinin gidişatına ve bazı yapısal sorunlarına dair görüşlerimi bu köşede paylaşacağım.
Yılbaşı ertesinde yapılan ekonomik yorumlarda adettendir yeni yılın genel bir panoraması çizilir ve hangi önemli meydan okumalarla yüz yüze gelineceği tartışmaya açılır. 2025 yılını, temel bir ikilemin damga vuracağı kritik bir yıl olarak görüyorum.
Yazının başlığının da ima ettiği gibi bu ikilem, enflasyonla başarılı bir mücadele ile bu mücadelenin dayattığı düşük büyüme hatta durgunluk arasındaki gerilim olarak özetlenebilir. Bu gerilim ipi kopma noktasına getirdiği takdirde 2023 seçimlerinden sonra uygulanmaya başlanan ekonomi programını devam mı tamam mı noktasına getirebilir. Önce enflasyonun gidişatına bakalım.
Yılın ilk yarısında enflasyonda hızlı düşüş
Yeni yıl, enflasyon cephesinde iyi bir haberle başladı. Aralık ayı TÜFE enflasyonu yüzde 1 çıktı. Son aylarda yüzde 2'nin üzerinde seyrediyordu. Bunun istisnai bir durum olup olmadığını ocak ayı enflasyonu açıklandığında göreceğiz ama enflasyonun seyrini belirleyen başlıca etkenlere bakıldığında aylık TÜFE artışlarının yüzde 2’nin altına kalıcı olarak inmiş olma ihtimali yüksek görünüyor.
Maliyetler yönünden iyi haber, Yurt İçi ÜFE artışının büyük ölçüde yavaşlamış olması. Yılsonunda ÜFE artışı yüzde 28,5’e kadar düştü. Ama daha önemlisi son altı ayda artış yüzde 7,6 ile sınırlı kalırken, kasım ve aralık ayı artışları da yüzde 0,7 ve 0,4’e geriledi. Bu gelişmede döviz kurunun baskılanması sonucu Türk Lirası’nda yaşanan değerlenme kuşkusuz önemli bir role sahip. Bunun da elbette bir bedeli var. Ekonomik büyümeyi ele aldığımızda bu konuya döneceğim.
Enflasyonu aşağıya çeken diğer etken, reel ücretlerde yaşanan erozyon. 2024 yılı yüzde 44,4’lük TÜFE artışı ile tamamlanırken asgari ücrete yüzde 30 zam yapıldı. Asgari ücretin üzerindeki ücretlerin bu oranda zam görecekleri de şüpheli. Reel ücretlerde düşüşün iç talep üzerindeki etkisi 2025 yılında geçin yıla kıyasla daha yoğun yaşanacak. Asgari ücrete enflasyonun altında zam da zaten bu amaçla yapıldı. Bu gelişmenin de siyasal bir bedelinin olması çok muhtemel. Yazının sonunda değineceğim.
Bu koşullarda yılın ilk yarısında enflasyonda hızlı bir düşüş yaşanacağını tahmin etmek zor değil. Geçen yılın ocak ayında TÜFE artışı yüzde 6,7; şubat ayında da yüzde 4,5 olmuştu. Mart-nisan-mayıs döneminde de aylık TÜFE yüzde 3’ün üzerinde seyretti, haziranda geçici olarak yüzde 1,6 oldu. Birikimli artış yüzde 24,7. Bu yılın ilk altı ayında aylık TÜFE artışı yüzde 2 civarında bile olsa, baz etkisiyle yıllık enflasyonda hızlı bir düşüşün yaşanacağı açıkça görülüyor. Aylık TÜFE ortalama artış yüzde 1,5 civarında olduğu takdirde altı aylık birikimli enflasyon yüzde 9,3 oluyor. Bu, haziranda yıllık enflasyonun yüzde 30 civarına inmesi demek.
Ekonomide durgunluk tehdidi
Ekonomik büyüme cephesinde durum parlak görünmüyor. 2024’ün 2. ve 3. çeyreklerinde büyüme oranı – yüzde 0,2. Bu, teknik olarak durgunluk demek. İlk çeyrekte yüzde 5,4 olan yıllık büyüme oranı da 2. çeyrekte yüzde 2,6’ya, 3. çeyrekte yüzde 1,9’a geriledi. Tahminler 4. çeyrekte de durgunluğun devam ettiği yönünde. Bu olumsuz gelişmeden genelde TCMB’nin uyguladığı sıkı para politikasının sorumlu olduğu açıktır. Ama bence daha önemlisi, bu politikanın özellikle sanayi kesimini olumsuz etkilemesidir. Son altı ayda gıda hariç tüm sanayi faaliyet kolları üretiminde düşüş gerçekleşti.
Bu noktada kritik soru şudur: Sanayide durgunluk devam mı eder, yoksa sınırlı kalsa da yılın ilk yarısında bir canlanma yaşanır mı? Yanıt, birbirini tamamlayan iki gelişmeye bağlı olacaktır. İlki, TCMB’nin Aralık ayında başlattığı faiz indirimlerinin hızlı dezenflasyona paralel bir şekilde devam edecek olmasıdır. Kredi faizleri de bu indirimi takip edecektir.
Ancak düşüşe geçen faizlerin ekonomide ne ölçüde canlanma yaratacağı, tartışmaya açık bir konudur. TCMB yönetimi, ısrarla sıkı para politikasından taviz verilmeyeceğini söylüyor. Nitekim faiz indiriminin ardından zorunlu karşılık oranını artırarak kredi arzını sıkılaştırdı. Bana sorarsanız; TCMB, faizleri ekonomiyi canlandırmak için değil reel faizlerin aşırı yükselip ekonominin gereksiz yere boğulmaması için indiriyor.
Buna karşılık canlanmanın karşısında iki engel bulunuyor.
Birincisi, reel ücretlerde düşüşün iç talebi baskılaması. Bu da zaten enflasyonla mücadelenin bir aracı. Ekonomik büyümeye iç talepten ‘hayır’ yoksa, ihracat imdada yetişebilir mi?
İkinci engel de bu noktada karşımıza çıkıyor. İhracat, Türk Lirası’nın değerlenmesi sonucu uzun süredir tık nefes durumundaydı. Kasım ayında ihracatta ilk defa yüzde 3,1’lik ciddi bir azalma gerçekleşti. İthalat ise yüzde 2,7 oranında arttı. Enflasyonla mücadelenin bir başka aracı da döviz kurunun baskılanması olduğundan ihracatçılara nefes aldıracak ölçüde bir kur artışı beklememek gerekiyor.
Siyasal iktidarın ikilemi
Özetlersek; bu yılın ilk yarısı yıllık enflasyonun yüzde 30 civarına inmesi, buna karşılık yıllık ekonomik büyümenin negatif olmasa bile yüzde 2 civarında bir patikaya yerleşmesi kuvvetle muhtemel. Bu ölçüde düşük büyüme, bir yandan işsizliğin diğer yandan yoksulluğun artması demektir. Siyasal iktidarın bunu beklemediğini biliyoruz. Ekonomi programı, enflasyonun 2026’da yüzde 10’un altına çekilirken ekonomik büyümenin yüzde 3,5 civarında tutulacağını öngördü. Oysa iyice katılaşmış bir enflasyonu alt etmek için bedelin daha yüksek olabileceği görülüyor. Bu öngörü, pek çok meslektaşım tarafından da paylaşılıyor.
Umarım yanılıyoruzdur, ama yılın ilk yarısında gidişat bu şekilde tecelli ederse Cumhurbaşkanlığı nasıl bir tepki verir? Bunu kestirmek zor. Dolayısıyla yılın ikinci yarısı üzerine, ilk yarıda ekonomik büyümenin durumu belli olduktan sonra fikir yürütebiliriz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.01.2025
19.02.2024
18.02.2022
12.08.2021
14.07.2021
17.06.2021
1.06.2021
12.05.2021
15.04.2021
17.03.2021