Sezin ÖNEY
Carmen Operası’nın Habanera aryasının müziği, birden odada patlıyor.
L’amour est un oiseau rebelle
que nul ne peut apprivoiser,
et c’est bien en vain qu’on l’appelle,
s’il lui convient de refuser.
(Aşk asi bir kuştur, kimse ehlileştiremez, çağırmak boşuna, gelmek işine gelmez)
L’amour est enfant de Bohême,
il n’a jamais, jamais connu de loi;
(...)
si je t’aime, prends garde à toi!
L’oiseau que tu croyais surprendre
battit de l’aile et s’envola...
l’amour est loin, tu peux l’attendre;
tu ne l’attends plus, il est là!
(Aşk bir Çingene çocuğudur, hiçbir zaman, asla kanun tanımaz. Eğer seni seversem, ayağını denk al! Yakaladığına inandığın kuş, uçup gidiverir... Beklersin uzakta durur, en beklemediğin zamanda da, işte karşında!)
Söyleyenin yorumuna göre, son derece etkileyici bir arya da olabilir, son derece de sıradan da...
Carmen’in hikâyesi malûm; fabrikada işçi olan Çingene Carmen, asker Don José’yi tam manasıyla yoldan çıkarır. Kanunu temsil eden asker, yasadışı bir kişiliğe dönüşüp kaçakçı olur. Carmen de gidip boğa güreşçisi Escamillo’yla onu aldatır. Don José’de, “Neden, neden; bunu bana nasıl yaparsın” bunalımı ve kıskançlık içinde Carmen’i öldürür; ardından da kendini...
Aslında, tam bir acılı adana, üçüncü sayfa haberi ile namus cinayeti arası bir hikâye...
O zaman Carmen’in etkileyici yanı ne?
Herhalde, Carmen karakterinin kendisi...
Çingene imgesinin çağrıştırdığı özgürlükten, yoksunluğuna rağmen ısrarla hayatın keyfini çıkarmaya odaklanmasından, ateşli ve başına buyruk, zaptedilemez tavırdan çok, bu yönlerinin yarattığı bireyselliği Carmen’i etkileyici kılan. Düzenin özgür olanı boğması Carmen ile Don José’nin öyküsünde karşımıza çıkan.
Carmen Operası, 1875’te ilk sergilendiğinde “ahlaksızlığı” nedeniyle neredeyse sahneden kaldırılıyordu. Zar zor birkaç ay oynandı. Bu arada bestecisi Georges Bizet de, kalp krizinden öldü.
Bizet’nin ölümünden kısa bir süre sonra, Carmen’i keşfeden, o dönemlerin Paris’ini muhafazakâr kılacak ölçüde, insan doğası hakkında kafası karışık bir başkent olan Viyana oldu.
Carmen Operası’nın doğumundan bir yüzyılı aşkın süre sonra, ‘model ülke’ Türkiye’nin de, önünde bireysellikle ilgili öğrenecek çok şey var.
İlginç bir şekilde, Türkiye’nin yakın tarihinde bireyselliğin tezahürü türbanıyla üniversiteye gitmeye, kamu hizmetine devam etmeye çalışan genç kadınlardı. Toplumun, çevrelerinin tüm baskısına rağmen başını açmamakta direnen kadınların bireyselliğinin öyküsü, çeşitli araştırmacılar tarafından gayet akademik, ‘bilimsel’ şekilde irdelendi.
Birçok çalışma arasından Elisabeth Özdalga’nın, Modern Türkiye’de Örtünme Sorunu: Resmi Laiklik ve Popüler İslam kitabı, “Binnaz”, “Leman”, “Nuran” isimleriyle karşımıza çıkan üç kadınla derinlemesine görüşmeler gerçekleştirilerek yazıldığı için bana özellikle ilginç gelmişti.
Dışarıdan bakınca toplumun derdi haline gelen, bir nevi çarmıha gerilen bir prototipin örnekleri olan bu kadınlar, avukatlık, öğretmenlik, akademisyenlik gibi meslekleriyle, türbanları nedeniyle diledikleri gibi, ‘sıradan’ biçimde uğraşamıyor, hayatlarının her alanında “boyun eğmeleri” için zorlanıyorlardı.
Dürüst biçimde bireysel tercihlerini yaşamak isteyen bu kadınlar, suyun üzerinde kalabilmek için, toplum ve en fazla da devlet tarafından, ikiyüzlülüğe zorlanıyordu. Yani, türbanla kamu hizmetine devam edebilmek veya okula gidebilmek için, “kulaklarını örtmesi gereklidir” gibi sahte doktor raporları almak gibi...
Bireyselliğinde ısrar eden, “Leman” kendisinden utanan kocasından boşanıyor, çocuğunu tek başına yetiştiriyor veya “Binnaz”, avukat olarak davalarına, başkasını ‘figüran’ olarak sokmaya çalışıyordu.
Toplum tarafından şeytanlaştırılan, üzerine tartışmalar yapılan, toplumsal nazarlarla kesilip biçilen bu kadınların aslında son derece kırılgan bir dünyası vardı.
Türban konusu, “muhafazakâr demokrat” olduğunu iddia eden bir parti olan AKP’nin, Türkiye tarihinde eşi görülmemiş bir halk desteği alarak seçilmesine rağmen neden hâlâ dürüstçe çözülmüyor?
Çünkü, türban sorununun aslında muhafazakârlıkla bir ilgisi yok. Bireysellikle, bireyin haklarıyla, özgürlüklerle alakası var.
O nedenle çözülebilmesi de, ciddi bir değişimi gerektiriyor.
Dersim’in de, ezkaza tartışmaya açılması, elbette Türkiye açısından büyük bir şans ama gözüken o ki, bu konu da sığ siyasi çekişmelere kurban verilen birçok ciddi meseleden biri olacak.
Neticede, Dersim’de devletin ezip geçtiği insanlar da, nizamı bozduğu varsayılanların, düzenin bekası adına yok edilmesi gerektiğini esas alan zihniyetin kurbanlarıydı.
Şimdi, 28 Şubat dönemi soruşturuluyorsa, bu, elbette olumlu bir gelişme. Ancak, gerçekten bu dönemle hesaplaşılabilmesi için, dönemin gerçek kurbanları olan türbanlı kadınlara haklarının verilmesi gerekiyor.
Keza, Dersim konusunda da, o parti bu parti, o siyasetçi bu politikacının değil, devletin hâlâ varlığını sürdüren bencil, ‘demir yumruklu’ ruhunun sorumlu olduğunun ayırdına varmak da....
Türkiye’nin insanları da, artık daha ‘insanca’, dürüst, kendi için değil onlar için var olan bir devletin, kendi hakkını değil onların hakkını gözettiği bir ortamda yaşamayı hak ediyorlar.
Yazarlar
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024