Taner AKÇAM
Keşke biriler Sayın Erdoğan’a Amerikan Başkanı Johnson’u ve onun siyasi sonunu anlatsa... Aradaki benzerlikler önemli dersler çıkartılabilecek boyutta. Johnson, Siyah-Beyaz eşitliği için en çok uğraşan Amerikan başkanlarının başında gelir. 2 Haziran 1964 Vatandaşlık Hakları ve 6 Ağustos 1965 Oy Hakkı kanunları onun yoğun çabalarının ürünüdür. Johnson’un hem ırkçılığın kalesi Güney eyaletlerinden geliyor olmasının hem de kişiliğinin bu kanunların çıkmasında çok etkin olduğu söylenir. Irk ayırımı önündeki engelleri tek tek yıktığından emin olan Johnson yaptıklarını büyük bir başarı olarak kutlamak istemektedir. Ama beklenmedik bir sürprizle karşılaşır.
6 Ağustos kanunundan sekiz gün sonra Los Angeles, Watts Ayaklanmaları diye anılan ve 11 gün süren Siyah ayaklanma ile sarsılır. Ayaklanma boyunca 34 kişi ölür, 1032 kişi yaralanır ve 3438 kişi tutuklanır. Yangın, yakma ve yıkmalarla ortaya çıkan zarar 40 milyon doların üzerindedir.
Cevabı aranan iki merkezî soru vardı: birincisi, niçin olaylar başka yerde değil de, oldukça zengin bir şehir olan Los Angeles’ta başlamıştı ve daha da önemlisi niçin ayaklanma, ırkçılığa vurulan büyük bir darbe olarak kutlanması gereken Oy Hakkı Kanunu’nun çıkartılmasından hemen bir hafta sonra meydana gelmişti?
İlerleyen yıllarda da Siyah ayaklanmaları değişik boyutlarda devam edecektir. Özellikle Martin Luther King’in öldürülmesinden sonra 150’nin üzerinde yerleşim yerinde Siyah ayaklanmaları yaşanır.
Watts Ayaklanması sadece Johnson’un “aşırı kibirli politik yenilmezlik duygusunu” derinden sarsmakla kalmaz, Johnson yönetimi bir daha belini doğrultamaz. Ne Johnson ne de çevresinin Watts Ayaklanması’nı ve nedenlerini anlayabildikleri söylenir. Sayılan nedenlerin başında ise Johnson’un pederşahi- ataerkil bir biçimde her şeyi kontrol altında tutma arzusu gelmektedir. Her şeyi başlamadan bitiren ölümcül hata buydu denir.
Watts Ayaklanması’ndan sonra Johnson’un, “nasıl olur? Bütün bu yaptıklarımdan sonra bana bu nasıl yapılır”, diye çok hayıflandığı söylenir. İleri yıllarda da onu en çok kızdıran şey insanların kendisine karşı nankör davranmalarıdır. “Benim kendilerine verdiğim bu kadar şeyden sonra, nasıl bana karşı bu kadar nankör olabilirler”, diye şikâyetlerde bulunduğu aktarılır.“Siyahlara bakın... makama geldiğim ilk andan itibaren onlar için savaştım; Vatandaşlık Hakları Kanunu için tüm enerjimi verdim... Karşılığında sadece küçük bir teşekkür, küçük bir kıymet bilmeden başka bir şey istemedim... Fakat aldığıma bakın, 175 şehirde ayaklanma, yağma, yangın, çatışma...”
1965 Watts Ayaklanması’nın başlangıç nedeni de çok ilginç: polis şiddeti. Bu şiddet o boyutlardadır ki, insanların bu şiddet karşısında kendi onurlarını korumak ve kendilerine olan saygıyı yeniden kazanmak için direnmeye başlarlar.
Elbette temelde yatan sosyal neden Siyah-Beyaz dengesizliğidir. Kanunlar gerçi hukuken ırkçılığı ortadan kaldırıyordu ama asıl sorun toplumun her düzeyinde eşitsizliğin sürüyor olmasıydı. Hukuk, sadece yapılması gereken sosyal değişim için altyapıyı hazırlamış; adaletsizlik önündeki barajları yıkmış gibiydi ama asıl yapılması gereken yapısal dönüşümlerdi. Ayaklanmaların, Siyahların hukuki statülerinin düzelmesini takip etmesi çok ilginçtir. Sorun, bu diyalektik ilişkiyi anlamakta yatmaktadır.
Oysa Johnson, Watts Ayaklanması’nı kendi ideal toplum tasavvuruna yönelik bir saldırı olarak algıladı. Yaratabilmek için uğraş verdiği her şeyin tek tek yıkılmakta olduğu hissine kapıldı. Olayların yapısal sosyal reformları şart kıldığını anlamaya başladığında ise iş işten geçmişti artık.
Watts Ayaklanması’nda yaygın şiddet uygulanmıştı. Bu nedenle, şiddetsiz direnişi savunan Martin Luther King’in ayaklanmaya karşı tavır alması beklendi. Oysa King, yapısal bir probleme dikkat çekerek, “toplumumuzun, üyeleri üzerine uyguladığı günlük şiddeti anlamadan, sadece[Watts’taki] şiddeti kınamak boşunadır”, der. King’in, şiddet olarak tanımladığı şeylerden birisi, insanların insan yerine konmaması, aşağılanmasıdır. Ciddi devlet adamlarına ve yaratıcı liderlere ihtiyaç olduğunu söyleyen King’e göre, eğer yönetenler inatçı tutumlarını sürdürürlerse durum daha da kötüye gidecektir.
Nitekim öyle de olur. Amerika, Martin Luther King’in öldürülmesiyle tepe noktasına ulaşan derin bir bölünme yaşayacaktır.
Başbakan, Gezi Parkı ile birlikte başlayan eylemleri kendi yaptıklarına yönelik bir nankörlük gösterisi olarak algılıyor. Türkiye için hayal ettiği, “büyük ülke” idealinin yıkılmak istendiğini düşünüyor. Oysa, nasıl ki 1964-5 Siyah-Beyaz eşitliğini sağlayan kanunlar, Siyah ayaklanmalarının zeminini hazırlamıştı, AKP’nin 2002’den beri gündeme getirdiği değişimler Gazi Parkı ile birlikte başlayan direniş sürecinin altyapısını hazırlamıştır.
Bu nedenle, hem Gezi olayları sırasında meydana gelen, kimsenin tasvip etmeyeceği şiddet gösterileri üzerine boş gevezelik yapmaya hem de toplumu AKP iktidara gelmeden önceki fay hatları üzerinden okumaya bir son vermek gerekir.
http://www.taraf.com.tr/taner-akcam/makale-lyndon-johnson-ve-tayyip-erdogan.htm
Yazarlar
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları



























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2025
27.05.2025
24.03.2025
5.06.2023
1.04.2021
15.07.2020
2.05.2020
25.04.2020
22.04.2020
5.04.2020