Taner AKÇAM
Bir öğrenci yurdu kantininde, hatırladığım kadarıyla Elazığ öğrenci yurdu idi, karşılaşmıştık sanıyorum. Sene 1974 ya da 75 olmalı. Her ne kadar hakkında çok şey yazabilecek kadar yakın bir ilişkimiz olmadıysa da, kendimi bildiğim kadar bildik bir insandı benim için. O, İstanbul Üniversitesi anfilerini dolduran ve yürüyüşleriyle yollardan taşan üniversite öğrencilerinin bitmez tükenmez enerjisi ve heyecanı, ben de o havayı Ankara'da teneffüs edenlerdendim.
1975 yılında çıkartmaya başladığımız Devrimci Gençlik dergisi etrafında yolları birleşen gençlik temsilcileri idik.
“Devrim”, “sosyalizm”, “Mahir, Deniz, Kaypakkaya, Kesintisiz Devrim”, “gençliğin faşizme karşı mücadelesi”, vb.
Demli çaylar eşliğinde sabahlara kadar bitmeyen tartışmaları ve sonra gidilen eylemleri hatırlıyorum.
Sonra hayat bizleri çok başka yerlere savurdu ama hep aynı yolun yolcusu kaldık.
Son defa İstanbul’da bir cenaze töreninde karşılaşmıştık. Bir baston yardımı ile yürüyebiliyordu.
Şimdi o da terketti bizleri.
Her giden benden de bir şey alıp götürüyor. Buralı olmaktan yavaş yavaş çıkıyor benim kuşak!
Freud insanın kendi ölümünü tahayyül etmesinin çok zor olduğunu söyler, kendisi tarafından yaşanmış bir deney olmadığı için; oysa o kadar çok ölüm ilanı okuyoruz ki, ne olacağını bilememek imkânsız gibi…
Benim aklıma gelen ilk şey, hepimizin sonunda bir ölüm ilanı ve altında yazılan toprağı bol olsun ve unutulmayacak ifadelerinden ibaret olduğumuzdur.
Bir de tuhaf kaçacak burada ama aklıma nedense Cem Yılmaz gelir, ölüm sonrası söylemeyi alışkanlık haline getirdiğimiz sözlerle dalga geçtiği skeçleri yüzünden olsa gerek…
Bir şey söylemek isterim, söyleyeceklerim boğazımda tıkanır; “ulan gene dalga geçecek bizle”, fikri asılı kalır zihnimde bir yerlerde…
Benim kuşağımın yaprak dökümü erken başladı.
Cümle iddialı mı oldu?
Abarttığımı zannetmiyorum.
Nedeni hakkında kuvvetli bir kanaatim var: Benim kuşağım, en basiti işkence ve hapishane olan bir aydın kıyımı kurbanı oldu!
Aslında, “benim kuşağım” ifadesi çok genel kaçtı.
Aynı yaş grubundan olan ve kendileri hakkında “benim kuşağımdan” diye bir ifade kullandığım zaman tüylerimi diken diken eden o kadar çok insan var ki…
İsimlerini burada yazmayı bile “kuşağıma saygısızlık” telakki ederim.
Sonuçta çok sınırlı bir kesimden söz ediyorum.
Kastım geç 1940 ve erken 60’lı yıllarda doğup, “sol düşünce denizinde yolculuk yapan” insanlar.

Acaba bu kuşak hakkında söylenecek en özlü şey ne olabilir? Benim aklıma, “kırıma uğradılar”, “çok acı çektiler” ve “sevdalarını doyasıya yaşayamadılar,” tümceleri gelir.
Hakkında konuştuğumuz, ne aşklarını ne sevdalarını ne de hayatlarını doyasıya yaşayamamış, hayatın güzellikleri boğazlarında bir yerlerde takılı kalmış bir insanlar topluluğudur.
Uğruna ölmeye hazır oldukları hayalleri, özlemleri vardı.
Ve muhtemelen ne olduğunu tarif etmekte oldukça zorlanacakları bu hayalleri ve özlemleri nedeniyle tehdit telakki edildiler ve kırıma uğradılar.
Benim kuşağım, derinliği 1915 Ermeni aydınlarının kıyımı ile kıyaslanmayacak boyutta olsa bile, Türkiye tarihinin en büyük “aydın kıyımına” uğramış kuşaktır.
Öldürülme, idam, işkence, hapishane ve sürgün yollarından geçmiş eğer milyonlar değilse bile yüzbinlerce insanın hayatından söz ediyorum.
1968’lerden başlayan ve 2000’li yıllara kadar uzanan bir kırım bu.
Eğer kuşağım kırıma uğramasa idi… ile başlayan öylesine çok güzel cümle kurabilirim ki…
Türkiye niçin bu halde, sorusuna verebileceğim en öz cevaplardan birisi bu olurdu: Çünkü bir genç kuşak kırıma uğradı. Eğer bu kırım olmasa idi Türkiye daha iyi bir yer olurdu, benim duygum bu!
Doğrudan kırıma uğramayanlar, geç yaşlarında hayatta tutunmaya çalışsalar bile, kırımdan sağ kalmanın, başta sağlık, tüm akla gelebilecek sorunlarıyla uğraştı ve hâlâ da uğraşıyorlar. Ve sorunlarının ciddiyetine bağlı tek tek terk ediyorlar bizleri.
1952 doğumlu Bülent Uluer son gidenlerden birisi… Adını duymadığımız nice benzerleri gibi…
Bizden sonrakiler, benim kuşağımın fikirlerini beğenmeyebilir, düşüncelerine katılmayabilir. Gerçekten de öyle çok şey varki bizlerin zihniyet dünyalarımız üzerine söylenebilecek.
İdeallerine sevdalı olup, sevgili olmayı ve sevgiliye çiçek vermeyi kabahat sayabilecek insanlar topluluğu idi, denebilir örneğin.
Tüm bunları anlar ve saygıyla karşılarım, ama bir şey kesin: Benim kuşağım koca bir yürekti. Güzel bir geleceğe ve hayata dair tatmin olmamış bir aşk, bir romantizm ve masum bir sevgi ve sevda idi. Tüm bunlarla neyi kastettiğimizi çok iyi bilmiyor ve tanımlamayı beceremiyor olsak bile… Hepsi boğazımızda bir yerlerde takıldı kaldılar…
Bizden sonrakiler eğer benim kuşağımın yüreğini, romantizmini ve geleceğe ilişkin masum sevgisini anlayabilse ve takdir edebilse, belki yeni aydın kırımları yaşanmaz bu ülkede… Kimbilir?
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları




















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2025
27.05.2025
24.03.2025
5.06.2023
1.04.2021
15.07.2020
2.05.2020
25.04.2020
22.04.2020
5.04.2020