Ümit KIVANÇ
Britanya Tıp Birliği’nin genelgesiyle varolan medeniyetimiz, Çin’in kurduğu kesintisiz izleme-kaydetme mekanizmasıyla birey haysiyeti ve insan hakları kavramlarımız, Macaristan’ın katakullici faşistinin açıkça diktatörlüğünü ilan etmesiyle de yaygın siyasî rejim idealimiz uçurumdan aşağı atılmış bulunuyor. Paramparça olur, kullanılmaz hale gelirler ya da fena hasar görür ama götürüp toplattırılabilir halde kalırlar; burasını kestiremiyoruz. Aşağı doğru düşmekte oldukları, yolda birileri ağ gerip tutmazsa, kayalardan dışarı uzanmış karikatür dallarına takılıp kurtulmazlarsa, artık başka bir dünyada yaşadığımızı düşünmeye şimdiden başlayabiliriz. Salgın sonrasını beklemeye gerek kalmayacak.
“Sürü bağışıklığı” denen hunharca politikayla, nüfusun yaşlı ve zayıf kesimini gözden çıkararak bir taşla iki kuş vurmayı uman şuursuz, cahil, şımarık herif katliam yolundan döndürüldüğünden beri, yaklaşan felaketin boyutlarını az buçuk kestirebilen Britanyalı doktorlar mütemadiyen aynı şeye dikkat çekiyorlardı: Solunum aygıtları yetmeyecek. Peşine şu soruyu ekleyerek: “Kaçınılmaz sona yaklaşmış yaşlı hastadan cihazı alıp yaşama şansı daha fazla olan genç hastaya takmakla suç işlemiş olacak mıyız?” Bunu pek çok defa yapmak zorunda kalacaklarını biliyorlardı. Çünkü başka ülkelerde başka hekimler bunu pek çok defa yapmak zorunda kalmıştı, kalmaktaydı.
Britanya Tıp Birliği durduk yerde “yaşlıları bırakın, gençlere bakın” duyurusu yapmadı yani. Koşullara bakınca, “tıp etik ilkeleri”nde değişiklik yaparak hekimlerin “can alıcı” sorusuna kalıcı, güvenilir cevap vermeleri gerekti. Tıp Birliği’nin genelgesi, iki “hayatî” sorunu önümüze getiriyor.
Bunlardan ilki, kimin öleceğine karar verme yetkisinin ilk defa bu şekilde genişlemesi; öbürüyse, tartışmaya doğrudan doğruya “sistem”i katmayı gerektiren, yeterli solunum cihazının hiçbir ülkede neden bulunmadığı sorusu.
Şiddet tekeline kalıcı istisna?!
Kimi hekimlerin zaman zaman hastanın artık kurtarılamayacak olduğuna karar vermeleri dünya tarihinde ilk defa görülmeyecek, şüphesiz. Ancak bu defaki durum, istisnaî durumda, tedavi yollarının bütünüyle tüketilmiş olduğunun tesbit edilmesiyle ortaya çıkan bir kaçınılmaz sonuç değil. Yeterli solunum cihazı olsa, destekleme ve tedaviye devam edilebilse kurtarılıp kurtarılamayacağı belirsiz insanları peşinen ölüme göndermek, şimdi sözkonusu olan. Ve burada neredeyse tek ölçüt, kurtarılacak olanın gözden çıkarılacak olana göre genç oluşu.
Burada açık ki, devletin şiddet tekelini icra etmeye yetkili organları dışında birilerinin ölüm kararları vermesi gibi bir durumla karşı karşıya kalacağız. Denebilir ki, savaşlarda da böyle olabiliyor, -olabiliyordu, en azından- olağanüstü durum geçince ölüme karar verme hakkı yine sadece hukukla bağlı şiddet tekeli organlarına özgü kılınır, kalıcı sonuç doğmaz. Elbette küresel salgın aylarında yalnız beş ülkede sekiz vakada böyle kararlar verilirse, başka şartlar aynı kalmak kaydıyla, bundan kalıcı sonuç doğmayabilir. Ancak bunun bütün dünyada, her gün, sayısı tutulamayacak kadar çok vakada gerçekleşmesi, böylece olağanlaşması şüphesiz geleceğe uzantısı kolayca silinip gidecek bir hadise olmayacaktır.
Peki, neden yok onlar?
İkinci mesele, yani, “Neden devletlerin yurttaşlarını kurtaracak kadar solunum cihazları yok?” sorusuysa, “Neden devletlerin, üzerlerinde yurttaşların hiçbir söz hakkının bulunmadığı bu kadar çok silahı, araç gereci, özel teknolojisi var?” sorusunun öbür yüzü. İkisi aynı soru. “Devletin parası” kavramı büyük kandırmaca. Yurttaşlardan toplanana devletin denmesi, bu parayı yönetme işinin yurttaşlarca anbean, etkili tarzda denetlenemeyişi, bütün rejimlerin, düzenlerin ortak özelliği. Demokratik rejimlerde biraz daha denetlenebiliyor, keyfî yönetimler varsa yanına hiç yanaşılamıyor. Oysa bahsettiğimiz, doğrudan yurttaşların parası, zenginliği.
Bu zenginliğin toplum hayatına katkısının nasıl, ne şekilde olacağını belirlemeye ve bu belirleme işinin hangi yollarla, nasıl görüleceğine, kabaca, sistem tercihi, rejim tercihi falan diyoruz. Değişik sistemler, değişik rejimlerle birlikte varolabiliyor, ekonomik kölelik düzeni bireye ve hattâ topluluklara daha fazla özgürlük sağlayabilirken, ekonomide adaletli olmaya çalışan yönetimler çok daha ceberrut ve diktatörce davranabiliyor. Çin gibi, iki ana sistem tercihinden en kötü yanları alıp birleştirerek özgün rejimler kuranlar varolduğu gibi, üsttekilerle alttakilerin ücret eşitsizliğini görece azaltabilen gelişmiş kapitalist ülkeler var. Karışımları şunun için hatırlatıyorum: Serbest piyasa uydurmacasına dayalı kapitalizm zemini üzerinde sağlık ve eğitim hizmetlerinin ille de paralı olması şart değil. Zaten 1980’lere kadar şart diyen de pek yoktu.
Özelleştirme, ekonomiyi aşan dönüşümdü
Neoliberal taarruz döneminden itibaren dizginlerinden ve emekçilerce devrilme tehlikesinden kurtulan egemen sınıflar, yüzyılların toplumsal mücadeleleriyle ulaşılmış uzlaşma mekanizmalarının toplu ifadesi “sosyal devlet”i ortadan kaldırmaya koyuldular. İnsanlık için büyük ikilem, ama ancak bazı gelişmiş kapitalist ülkelerde bunu bütünüyle başaramadılar. Adalet kavramının yerleşmediği, göstermelik bir hukukun devletin kendini dayatma ve savunma aracı olarak kullanıldığı, insan hakları kavramını asla sindirememiş, bizimki gibi ülkelerde, önü arkası düşünülmeksizin, yağma-talan mantığıyla yürütülen özelleştirmelerle pek çok toplumsal faaliyet alanı, yurttaşların talep ve denetim menzilinden çıkarıldı. Yurttaş gözünde devletin meşruiyetini, dolayısıyla hükmetmek için elzem rızayı temin etmek bakımından o vakte kadar kaçınılmaz görülmüş pek çok faaliyet alanı toplumun elinden alınıp özel girişimcilere, şirketlere pay edildi. Bugün devlete, “Çocuğuma zamanın şartlarına uygun, kaliteli eğitimi bedelsiz vermek zorundasınız!” diyen veliye -iyi ihtimalle- çatlak gözüyle bakılıyor.
Sağlık sistemi konusunda vaziyet daha korkunç. Herkes şöyle iki dakika arkasına yaslanıp sükûnetle düşünse: Ne demektir “özel hastane”? “Özel sağlık kuruluşu” ne demek? Kısaca şu: Bir ülkede yaşayan yurttaşlardan parası olanların birtakım hizmetlerden yararlanması, dargelirlilerin en iyi ihtimalle ikinci sınıf sağlık hizmetine mahkûm edilmesi. Bugün bu o kadar “doğal” karşılanıyor ki, bendeniz bu satırlarımı okuyanın beni aptalın teki diye damgalayacağından endişe ediyorum.
Hakkımızda hükümler verenler
Oysa bizden zorla -devlet, zor demek- topladıkları paralarla altlarına kıçtan ısıtmalı makam arabaları çekebilen, hepimizin kullandığı alanları kapatıp bizi oralara sokmayabilen, girmeye kalkarsak bizi tartaklattıran, söyleyebileceklerimize söyleyemeyeceklerimize karışan, işlerine gelmeyeni söylediğimizde, kafalarına uymayanı yaptığımızda bize zulmeden, hattâ bazen hiçbir şey yapmasak da sırf tatmin duygusu uğruna bize eziyet edebilen, hiç kullanılmayacak füze sistemlerine dünyanın parasını yatırabilen, iktidarlarını ve ayrıcalıklarını sürdürme uğruna, gerçekleri doğru dürüst öğrenme ve tartma şansı olsa toplum çoğunluğunun asla razı gelmeyeceği savaşlara, maceralara bizi sürükleyen, eğitimdi, sağlıktı denince “mermi kaç para biliyon mu?” diye bizi azarlayan birtakım insanlar, biz onları orada tuttuğumuz için hakkımızdaki kararları verebiliyorlar, para ödemeyenin okuyamayacağını, çok para ödeyebilenin başka türlü yetiştirilebileceğini, zenginlerin başka türlü hastanelerde tedaviler görebileceklerini, fakirlerin kaderlerine terk edilmesinin olsa olsa sadaka yoluyla kısmen geciktirilebileceğini, ötesini zaten hak etmediklerini hükme bağlayabiliyorlar.
Bu cümleden olmak üzere, sağlık sistemi dendiğinde, üzerinden para kazanılacak hastane inşaatı ihaleleri ya da kimbilir hangi tıp araç-gereci ithalatçılarının çıkarına yasalar, hangi ilaç şirketlerinin menfaatine kararnameler, son yirmi-otuz yılın insanlığa armağanı olarak da, kapısından toplumun yalnız yüzde on-on beşinin girebildiği özel hastaneler, laboratuvarlar, görüntüleme merkezleri vs. anlaşılıyor.
Şiddet tekelinin özelleştirilmesi
Salgın günlerimize, olağanüstü halimize dönecek olursak: Yeni “tıp etiği ilkeleri”yle hekimlere tanınan, ölüme terk edilecek olanı seçme yetkisi, devletin şiddet tekelinin başka türlü bir özelleştirilmesi. 1980 sonrasının, topluma karşı sorumluluğu olmayan dizginsiz neoliberal kapitalist dünya görüşü, yalnız güçlü zayıfı ezer kuralına göre işleyen bir ekonomik model ve çarpık “birey özgürlüğü” anlayışına dayalı atomize toplum yaşamı şekillendirmenin ötesine geçiyor. Devlete yaşam hakkına dair yeni yetki sunuyor; üstelik sorumluluğu toplum içinden birilerinin omuzlarına yükleyerek.
Tekrar vurgulayayım: Bu, kaçınılmaz bir durumda hekimin artık tedaviye devam edilmesinin hiçbir yararının olmayacağına karar vermesinden çok farklı bir durum. Çünkü bizzat ölüme terk edilecek hastanın vaziyetiyle ilgili değil, verilecek karar. Eldeki malzemenin bir başkasının kurtarılmasına hasredilmesi yüzünden terk edilecek, ölüme terk edilecek olan.
Bu “seçme/eleme yetkisi”nin, medeniyetimiz bakımından taşıdığı derin anlam bir yana, hekimlerin bu yetkiyi kullanmakla yüzyüze kaldıklarında, özgürce karar verebilsinler diye rahat bırakılmayabileceklerini düşünmemiz için bin türlü sebep var. Ve bizimki gibi rejimlerde, tehdide zorlamaya boyun eğmeyecek dürüst hekimi oradan alıp, buyruklara uymaya baştan hevesli, mevki için muktedire muhtaç birilerini yerine geçirmek beş dakikalık iş. Hayat kurtarıcı cihazın kime takılacağı her zaman “yaşama şansı daha fazla olan” ölçütüne göre belirlenmeyebilir.
Bir daha: temeldeki arıza
Şimdi temeldeki arızayı yeniden konu etmenin tam sırası. Yeryüzündeki istisnasız bütün devletler, bütün yurttaşlarına yetecek kadar solunum cihazına, isteseler, çok kısa sürede sahip olabilirlerdi. Yoksul Afrika devletleri dahil. Onların da kanını emen zorba liderleri, özel uçakla gezen ayrıcalıklı sınıfları var. 164 milyonluk Bangladeş’te 5.206 hastane var, 610’u devletin, 4.596’sı özel. Toplam hasta yatağı sayısı 127 bin; 49 bini devlet hastanelerinde, 78 bini özelde. Yoğun bakım ünitesine sahip hastane sayısı 100. Yaklaşık 80’i başkent Dakka’da. Devlet hastanelerindeki yoğun bakım yatağı sayısı 223. Bu verileri aldığım kaynağa göre, Dakka Tıp Üniversitesi Hastanesi’nde (3. basamak hastane), yatak sayısı 2.400, her gün yaklaşık dört bin hastaya bakılıyor, yoğun bakıma her gün yaklaşık on-on iki hasta getiriliyor, ancak ikisi veya üçü orada gözlem altına alınabiliyor veya tedavi görebiliyor. Her ay, 500-600 arası hastanın yoğun bakıma yatırılması gerekiyor, bunlardan 80-90’ına bu servislerde anca yer bulunabiliyor. Yoğun bakım ünitelerinin yaklaşık %78’i özel hastanelerde. Bunlarda günlük yatak bedeli, 192 dolarla 1.282 dolar arasında değişiyor. Bangladeş’te kişi başına yıllık millî gelir 1.500 dolar civarında.
Devletlerin hekimleri bir tür “gözden çıkarma mecburiyeti” altına sokarak onların sırtına büyük manevî yük yükledikleri gerçeği, belki de en az sistem meseleleri kadar üzerinde durulması gereken mevzu. Bunu önümüzdeki günlerde çok konuşmamız gerekebilir. Ancak ezcümle musibetin nereden başladığını asla gözden kaçırmamalıyız. Bu acımasız seçme zorunluluğunu doğuran, egemen sınıfların çıkarlarına göre kurulmuş düzenle, devletleri yönetenlerin toplumları değil kendilerini dünyanın merkezine koyarak yaptıkları tercihlerdir.
Çin’in birey haysiyeti ve insan haklarını devlet-toplum ilişkisinde kurucu unsurlar olmaktan çıkaran gözetleme-kaydetme uygulamaları ve Macaristan’ın otokrat müsveddesinin Avrupa’nın ortayerinde diktatörlük kurmaya girişmesinin anlamı ve sonuçları üzerine de konuşacağız.
(Sophie’nin Seçimi/Sophie’s Choice, müthiş hikâyesi ve Meryl Streep’in muazzam oyunuyla seyredeni mahveden bir Alan Pakula filmidir. İzlemediyseniz şiddetle tavsiye ederim.)
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024