Vedat Bilgin

27 Mayıs’ın ruhunu öldürmek!
28.05.2018
785

 Bu ülkede demokrasi sorununun kökeninde 27 Mayıs problemi yatmaktadır. Yıllardır Türkiye’nin 27 Mayıs’ın ideolojisini ve kurumsal siyasi yapısını devlet düzeyinde tasfiye etmeden demokratikleşme konusunda hangi düzenleme yapılırsa yapılsın, hangi yasal değişikliğe gidilirse gidilsin kolay kolay fazla bir şeyin değişmeyeceğini söylemeye çalıştım; çünkü 27 Mayıs sadece bir askeri darbe olmanın ötesinde bir şeydi.

“27 Mayıs darbesi, bu ülkenin seçimle gelen hükümetinin devrildiği, seçilmiş ilk Başbakanı’nın iki bakanıyla birlikte idam edildiği bir darbedir fakat bu vahşetine ve tahripkârlığına ilaveten daha kalıcı bir yönü demokratikleşmeye dirençli bir siyasal düzen kurmuş olmasıdır. Bu düzen hem devlet toplum ilişkilerine hem de devletin kendi iç işleyişinde yani siyasal kurumlar arasındaki işleyiş mekanizmasına yerleştirilmiş bulunmaktaydı. 27 Mayıs’ının devlet dışında etkisinin devamını, bütün bu mekanizmaların işleyişine geniş bir rasyonellik sağlayan bununla yetinmeyerek, bu yaklaşımı meşrulaştırmak isteyen unsurlardan biri de onun ideolojisidir.”

27 Mayıs’ın ruhu

Meselenin bu boyutlarını ele alınca üzerinde durulması gereken hususların başında devlet ve toplum ilişkilerini düzenleyen mekanizmalar gelmektedir. Bunlar arasında ilk tespit edilmesi gereken ‘devlet’ ve ‘siyasetin’ birbirinden ayrı kurumlar haline getirilmesi, yani siyasal süreçler içinde yaşananlardan bağımsız olarak ‘devletin kurumsal yapısının, bürokrasinin denetimine’sokulmasıdır.

“Burada yargı bürokrasisi, devletin üst düzey makamlarını işgal eden bürokratik kadrolardan, hariciye bürokratlarından ve elbette askerilerden bahsetmek gerekir. Bu kadroların statüleri öylesine tahkim edilmiştir ki siyasal süreçlerle halk hangi partiyi iktidara taşırsa taşısın karar mekanizmasında bulunan bürokratik elitlerin belirleyiciliği söz konusu olacaktır.”

Burada ‘devletin sahibi olan bürokratlar’ ve devleti onların izin verdiği ölçüde yönetmeye çalışan ‘siyasetçiler’ ayrımının yapısal olarak sürdürülmesini sağlayan diğer mekanizmalara bakmak lazımdır. Bunların başında üst düzey bürokratların hemen hiçbirinin siyasi iradeye tabi olmadan devletin gücünü kullanmalarını mümkün kılan bir koruma zırhına sahip olmalarından, siyasal kararlara uymadıkları zaman bunun müeyyidesinin olmadığından bahsetmek gerekir.

Tam tersine böyle durumlarda siyasal karar sürecinin yanlış işlediğini yani ‘siyasetin yanlış’olduğunu söyleyen birçok karar ve uygulamayı geçmiş örneklerinden hatırlatmak gerekirse yıllar boyunca seçilmiş başbakan Demirel’in TRT’ye Genel Müdür atayamadığı örneğine bakılabilir. Bürokratik oligarklara göre ‘siyasetin kendisi de uygulamaları da yanlıştır’.

27 Mayıs’tan 24 Haziran’a

Burada ayrıca askeri bürokrasinin kendi iktidar alanının dokunulmazlığından söz etmeye gerek var mıdır? 27 Mayıs’tan sonra ordu içinde sürekli ‘Silahlı Kuvvetler Birliği’ adıyla bildiriler açıklayan, gazetelere yaptığı basın açıklamalarıyla ‘siyasete’ baskı yapan tehditler yönelten illegal bir yapı üzerinden, sivil siyaset denetim altında tutulmaya çalışılmıştır ki daha sonara ortaya çıkacak olan Batı Çalışma Grubu adlı illegal çete örgütlenmesi bu yapının uzantısıdır.

Kısaca devleti kendi iktidar alanını olarak tanımlamış, o şekilde donanmış bürokratik elitler, siyasetin devlete dokunmasını adeta suç olarak telakki ederek zaten buna müsaade etmeyeceğini muhtelif şekillerde ortaya koymuş bulunmaktaydılar.

“Bugün elli sekiz yıl sonra Türkiye 27 Mayıs’ın kurduğu bürokratik devlet düzenini, onun kurumsal düzenini tasfiye etme noktasına gelmiş bulunmaktadır. İçinde yaşadığımız için bu değişimin nasıl büyük bir olay olduğunu bir tarihsel dönüm noktasını ifade ettiğini fark etmeyebiliriz fakat yeni bir demokratikleşme aşamasında olunduğu kesindir. 24 Haziran seçimlerine buradan bakmak gerekir.”

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar