Yıldıray OĞUR

Yıldıray OĞUR
Yıldıray OĞUR
Karar gazetesi Tüm Yazıları
“Sosyal medya olsaydı Hayırlı Cumalar olmazdı”
10.11.2025
266

Lord Louis Mountbatten, Britanya Kraliyet Ailesinin önde gelen bir üyesiydi. Kraliçe II. Elizabeth’in uzak kuzeni, Prens Philip’in ise dayısıydı. Philip küçükken aile reisliği rolünü o üstlenmişti.

Kral Charles’ın de gençken mentoruydu ve hayatındaki gerçek baba figürü gibiydi.

1979’da IRA, Mountbatten’a yönelik bir bombalı saldırı düzenledi.

Saldırıda, Mountbatten, 14 yaşındaki torunu Nicholas ve aile arkadaşları öldürüldü. Bu olay, Britanya kamuoyunda ve kraliyet ailesinde çok derin bir acıya neden oldu.

Saldırıyı yapan IRA’nın komutanı Martin McGuinness’di.

Martin McGuinness, bu olaydan sonra siyasi alanda IRA’nın barış süreçlerindeki baş müzakerecisi oldu. 90’lerin ortasında Kuzey İrlanda meclisine seçilince büyük kıyamet koptu.

Bir teröristin mecliste ne işi vardı?
McGuinness, İngiliz hükümetiyle gizli görüşmelere devam etti. IRA’nın askeri kanadı ise hala faaldi.

1997’de Hayırlı Cumalar anlaşmasının arkasındaki isimlerden biriydi.

1997’de İngiliz parlamentosuna seçildi. Yine bir kıyamet koptu. Sinn Fein mensupları Kraliçe’ye bağlılık yeminini etmemek için Meclis’e gitmediler.

Ama Kuzey İrlanda’da hükümete girdiler.

2012 yılında Kraliçe Elizabeth, Belfast’a geldi.

Lyric Theatre’de bir kültürel etkinlik sırasında, Kraliçe ile McGuinness karşı karşıya geldi.
Kraliçe elini uzattı ve tarihi bir an yaşandı.

Bu tokalaşma, Kuzey İrlanda barış sürecinin en sembolik adımlarından biri olarak kabul edilir.
İşte bu süreci adım adım yaşamış iki ismi haftasonu İstanbul’da dinledik.

Barış Süreçlerinde Dilin Önemi ve Medyanın Rolü” konulu bir çalıştay Demokratik Gelişim Enstitüsü (DPI) ve Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) işbirliğiyle düzenlendi.

Oturumda, Kuzey İrlanda’daki çözüm sürecini yakından takip eden eski BBC muhabiri Brian Rowan ve eski Guardian muhabiri Owen Bowcot konuştu.

Rowan, salonda Türkiye’deki süreçle ilgili eleştirileri dinledikten sonra iki kritik şey söyledi.

“Tavizsiz barış olmaz. Herkes taviz verdiğinde barış mümkün olabiliyor.”

“Barış gerçekleşene kadar imkansızdır. Barış bir sözlük gibidir. Biz bu sözlüğü 30 yıl kullandık. Doğru sıralama ve önceliklendirme çok önemli.”

Rowan, medyanın rolünü anlatırken yine çok dikkat çekici bir tespit yaptı.

Eğer dedi, 1997’de sosyal medya olsaydı, Hayırlı Cumalar anlaşması olmazdı.

Sosyal medyadaki aşırı şeffaflık, herkesin elindeki mikrofonlar ve kakofoni sağduyunun yerine intikamın ve öfkenin yeşermesine neden olabiliyor.

Savaşmak kolay, milyonlarca gerekçe var. Barışmak ise zor, geri adım atman gerekiyor.

O yüzden barış çabalarına toplumu ikna etmek kolay değil.

Bu yüzden işlerin pişmesi ve toplumun barışın somut faydalarını görmesi gerekiyor.

Yoksa sosis yapımı mide bulandırıcı ama sosisin tadı güzel.

Türkiye de benzer bir deneyimi yaşıyor.

Çözümün bir gün sonrasında herkes tatmin olacak ama o güne kadarki kısma toplumu ikna etmek kolay değil.

Belki de toplumun ikna olmasını beklemek de doğru değil.

Hiçbir barış toplumun tam onayıyla gelmedi.

Kolombiya’da referanduma giden barış anlaşması reddedildi.

1924 yılında Türkiye’de bir referandum yapılsaydı muhtemelen Lozan da reddedilirdi.

Ama Lozan bir zorunluluktu. Hayırlı Cumalar da öyle.

Ve son çözüm süreci de….

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar