Yüksel TAŞKIN
İran İslam Cumhuriyeti, dünyanın en karmaşık siyasal rejimlerinden birisine sahip. 1979 Devrimi’nden sonra, “ideal” İslamî rejim kurma arayışı ve kendisini hissettiren reel siyasetin zaruretleri, son derece karmaşık bir siyasal sistemin oluşmasına yol açtı. Söylemeye gerek bile yok, İslam toplumları tarihinde buna benzer bir rejim hiç var olmadı.
İslam Devrimi, İran-Irak Savaşı’nın (1980-88) ardından iktisadi hayatın zaruretleriyle yüzleşmek zorunda kaldı. Savaş boyunca özellikle Başbakan Mir Hüseyin Musavi etrafında etkin olan İslamî Sol, muhafazakâr kanat tarafından ciddi bir tasfiyeye uğradı. İslami Sol kanadın tasfiyesi, 1989 yılında karizmatik İmam Humeyni’nin ölmesinin ardından yeni Ruhani Önder seçilen Ali Hamaney ve yine Cumhurbaşkanı seçilen Haşimi Rafsancani (1989-997) tarafından gerçekleştirildi.
Rafsancani, Cumhurbaşkanlığı döneminde zamanla “iktisadi realizm” denilebilecek merkezci bir duruşa meyletti ve Ali Hamaney etrafında kümelenen devletin yeni sahibi muhafazakâr mollalara mesafe almaya başladı. Rafsancani, devrimle beraber iktisadi alanı kontrol etmeye başlayan yeni aktörlerin sözcülüğüne oynarken, Hamaney, yürütme ve yargıyı ele geçiren devletlular ittifakının merkezî figürüydü.
Bu arada tasfiyeye uğrayan İslamî Sol kadrolar, nadas dönemlerini verimli geçirmiş, İslam Devrimi serüvenine dair ciddi bir entelektüel-siyasal sorgulama başlatmışlardı. Sonuçta kendilerine Reformcu demeye başlamaları, tedrici, iknaya dayanan bir yolu tercih ettiklerinin de göstergesidir. “İslamî demokrasi” kavramı etrafında daha çoğulcu bir duruşa yönelen Reformcular, iktisadi konularda da piyasa ekonomisi tezlerine yakınlaşmışlardı. Kadınlar, gençler ve azınlıklar arasında yaşanılan sıkıntı ve sorgulamalar da Reformcu hattın popülerleşmesini kolaylaştıran unsurlar olacaktı.
Toplum artık değişim istiyordu. 1970’lerin ve 1990’ların siyaseten popüler kavramlarını karşılaştırmak değişime dair bir fikir verebilir: 1970’lerde emperyalizm, ezilenler (mustazefen), şehitlik, Batı zehirlenmesi (garbzedegi), devrim, cihat kavramları popülerdi.
90’lardaysa, demokrasi, çoğulculuk, modernlik, özgürlük, eşitlik, sivil toplum (cemmi-medeni), insan hakları, siyasal katılım ve yurttaşlık (Farsça yeni yaratılan karşılığıyla şehr-vendi) kavramları öne çıktı.
Reformcu aday Muhammed Hatemi, bu koşullarda girdiği Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden büyük bir zaferle çıkacaktı. İran halkı, siyasetçiden çok filozof gibi görünen Hatemi’de değişim umudu görünce sandıklara hücum etti. Katılımın yüzde 88’lere yükseldiği seçimlerde Hatemi %70 oy almayı başardı. Bir önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde katılımın %50’lerde kaldığını anımsamak önemli olabilir. Kadınlar ve gençler, seçimlerde Hatemi’ye büyük bir destek vereceklerdi.
Hatemi, 1997-2005 arası İran’da Cumhurbaşkanlığı’nı üstlendi. Toplumda ciddi bir rahatlama yarattı. Fakat rejimde ciddi dönüşüm yaratma vaatlerini yerine getiremedi. Seçilmişlerin atanmışlar karşısında güçlendirilmesi yolundaki çabaları başarısız kaldı.
Muhafazakârlar 2001’den itibaren toparlanıp hücuma geçtiler. 2005’te Hamaney için bile fazla radikal olan Ahmedinejad, Cumhurbaşkanı seçildi. Seçilmesinin sırrı ikinci turda karşısına çıkan Rafsancani’ye karşı yoksullara popülist vaatler vermesiydi. İran’da iktisadi popülizmin hafife alınmaması gereken bir damarı var. Ahmedinejad dönemi (2005-2013) İran için ciddi bir fetret devrine dönüştü.
2009’da Reformcular, Ahmedinejad’ı yenmek için popülizm kartını maharetle oynamaları gerektiğini biliyorlardı. Devrimin başarılı başbakanı Mir Hüyesin Musavi etrafında kenetlendiler. Musavi, yoksullara da hitap edebilen, ama orta sınıfların reform kaygılarını da karşılayabilecek bir isimdi. 2009 seçimlerinde Ahmedinejad’ın yeniden kazanması ancak hileyle mümkün olabilirdi. Muhafazakârların oy tabanı 15-17 milyonken Ahmedinejad 25 milyon oy alarak seçimleri kazandı! Seçimlerden sonra Musavi ve diğer önemli Reformcu isim Mehdi Kerrubi ev hapsine konuldular. Halen ev hapsindeler. Hatemi’ye yurtdışı yasağı getirildi ve kamusal alanda görünürlüğü engellendi.
2009 Cumhurbaşkanlığı seçimlerimden sonra milyonlar çalınan oyları için sokaklara döküldüler. Devrimden sonra gözlenen en kitlesel gösterilerdi bunlar. Sokağa çıkanlar iç savaş benzeri süreçler istemiyorlardı. İran’da Reformcuların ortak paydalarından birisi, mevcut kurumsal yapılar içerisinde değişim arzulamalarıdır. Rejim ise kanlı yüzünü gösterdi ve değişim taleplerini sertlikle bastırmaya hazır olduğunu net biçimde ortaya koydu.
Fakat Rejimin çok ciddi bir meşruiyet sorunu vardı. Ahmedinejad tipi bir lider, ülkenin uluslararası siyaset alanında sıkışmasına, manevra alanının daralmasına yol açtı. Ahmedinejad, petrol gelirlerinin azaldığı bir dönemde izlediği popülist politikalarla ekonomiyi de çıkmaza sokmuştu.
Bu koşullarda girilen 2013 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Rejimin içinden gelen, Reformculara göre ılımlı, Hamaney ve çevresine göreyse denetlenebilir, “devlet/devrim terbiyesine sahip” Hasan Ruhani’nin seçimleri kazanması çok büyük sürpriz değildi. Hamaney, Ruhani sayesinde uluslararası alandaki sıkışmışlığın bir nebze aşılabileceğini, Rejimin seçimler yoluyla elde ettiği meşruiyetin arttırılabileceğini, Ruhani’nin ekonomiyi toparlayabileceğini, ama kritik siyasi meselelerde denetim altına alınabileceğini hesaplamıştı.
Reformcular ise Ruhani sayesinde tedrici olarak yeniden oyuna dönebileceklerini düşünüyorlardı. 2009’dan beri ev hapsinde tutulan Musavi ve Kerrubi’nin özgürlükleri de önemliydi. Ruhani, ilk döneminde bu yönde vaatlerde bulunduğu halde iki önemli ismin serbest kalmalarını sağlayamadı. Ruhani, iki kesimin de ihtiyaç duyabilecekleri ama tam anlamıyla güvenemeyecekleri bir isimdi. Belki de gücü buradan geliyordu.
Ruhani’nin stratejisiyse, “önce ekonomi” vurgusu üzerinden Batı’yla ilişkileri bir nebze rahatlatmaktı. Ülke ekonomisinin dışa açılması, içeride ve dışarıda bir dizi aktörün Ruhani’ye destek olmalarını kolaylaştırabilirdi.
Ruhani, 2013’te Cumhurbaşkanı seçildiğinde, ilk turda oyların %51’ini almıştı ve Meclis hâlaâ muhafazakârların denetimi altındaydı. Bu koşullarda hassas siyasi meselelere girmeden ekonomiye odaklandı. İran’ın nükleer programı yüzünden iktisadi yaptırımların hedefinde olması, Ruhani’nin nükleer anlaşma kartını başarıyla oynamasını getirdi. Her kesimin böyle bir anlaşmaya dair beklentileri vardı. Sermaye sahipleri Batı’ya iktisaden açılmanın kolaylaşacağına inandılar. Orta sınıflar, kadınlar gençler, Batı’ya doğru bir nebze eksen kaymasının özgürlüklerini genişleteceğine inandılar. Yoksullar ise, yaptırımlar kalkınca ceplerine daha çok nakit gireceğine inandılar. Ruhani bu beklentileri çok iyi yönetti.
Tam da bu nedenlerle İran ve BM’nin 5 daimi ülkesi artı Almanya ile 2015’te yapılan nükleer anlaşma, sadece teknik bir anlaşma olarak görülmemeli. Anlaşmanın ardından sokaklara akarak dans eden Tahranlılar, Batı’yla normalleşme yaşanabileceği umudunu yansıtıyorlardı. İran dış politikada çok sıkıştığı ve ekonomi de kötüye gittiği için Hamaney, toplumun devrim ideallerinden daha da uzaklaşmasından korktu ve Ruhani’ye fazla itiraz edemedi.
Ruhani bu beklentileri iyi kullanıp 2016’daki çifte seçimlerde önemli kazanımlar elde etmeyi başardı. Seçimlerde yarışmak için başvuran 3000 Reformcudan sadece 30’u Koruyucular Konseyi’nin vetosundan kaçabildiler. Humeyni’nin oğlu Hasan Humeyni de veto edilecekti! Bu durumda Reformcular, ya Ruhani’nin merkezci ve ılımlı unsurlardan oluşan ittifakına destek verecek ya da seçimleri boykot edeceklerdi. Birinci seçeneği tercih ettiler.
İran’da seçmenler için en büyük meselelerden birisi kimlerin gerçekten Reformcu veya Ilımlı olduğunu anlayabilmektir. Bu defa sosyal medyayı çok iyi kullanarak, hangi seçim bölgesinde kimlerin makul adaylar oldukları çok iyi anlatıldı. Hatemi’nin, sosyal medyada paylaşılan videolarıyla, Umut Listesi adı verilen ittifak listesi için oy istemesi çok etkili oldu. Liste Tahran’daki 30 milletvekilinin tamamını kazandı. Umut Listesi seçimlerden de birinci sırada çıktı ve 290 sandalyenin 125’ini kazandı. Rakip İlkeliler Listesi 82’te kaldı. İran’da bağımsızlar da önemli bir ağırlığa sahipler. 79 kişi de bağımsız olarak seçildi. Bunların çoğunluğu da Ruhani yanlısı olduğu için Ilımlı-Merkezci-Reformcu ittifakın Meclis’te çoğunluğu ele geçirdiği söylenebilir.
Uzmanlar Heyeti seçimleri de çok önemliydi. Hamaney öldüğünde veya iş göremez hale geldiğinde bir sonraki Ruhani Önderi seçmesi gereken Uzmanlar Heyeti, 8 yılda bir halkoyuyla seçilen 86 molladan oluşuyor. Ilımlı-Merkezci-Reformcu ittifak bu kilit seçimde de önemli bir güç elde etti. Böylece yeni Ruhani Önderin daha ılımlı bir isim olmasının önü açılmış oldu. En azından köktenci bir ismin seçilmesi çok zor hale gelmiş oldu. Ruhani Önder’in devlet üzerindeki muazzam siyasal yetkileri anımsandığında, böyle bir değişimin yukarıdan aşağıya domino etkileri yaratması da muhtemeldir.
Ruhani’nin Nükleer Anlaşma üzerinden yarattığı beklentiler, özellikle yoksul ve kırsal kesim için karşılanabilmiş değildi. Tam da bu nedenlerle 19 Mayıs 2017’de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde rakiplerinin Ahmedinejad tarzı bir popülizme meyledecekleri çok açıktı. Muhafazakâr adaylar, fakirlere elden nakit yardımı vaatlerini abarttılar, Ruhani’nin tuzu kuru “%4’ün” çıkarlarını savunduğunu iddia ettiler ve yolsuzluk iddialarıyla seçmenleri etkilemeye çalıştılar.
Ruhani’nin en güçlü rakibi, Devletluların tipik temsilcisi olan İbrahim Reisi, Hamaney’in de gözdesiydi. 1988’de 4000 siyasi mahkûmun ortadan kaldırılmasından sorumlu görünen “Ölüm Komitesi” olarak bilinen ekibin içindeydi. Bu acımasız tasfiyeler nedeniyle Humeyni bile ona cephe almıştı. Muhafazakârların böyle bir adayla ortaya çıkabilmeleri bir yandan gerçeklerden kopmuş olduklarını diğer yandan da oldukça gözü kara olabileceklerini gösteriyor.
Kısaca Muhafazakârlar ne istiyorlar diye bir özet çabasına girersek şunları söyleyebiliriz:
İran’ın devlet-güdümlü ekonomisinin kontrolünü sürdürmek istiyorlar. Dindar yöneticileri teknokratlara tercih ediyorlar. Küreselleşmeye alerjileri var. Batı’ya ve özellikle ABD’ye karşı Rusya ve Çin’le ittifak fikrine yakınlar. İran dışındaki Şii unsurlarla çok yakın ilişkiler sürdürmeyi savunuyor, Suriye’de Esad’ı Lübnan’da Hizbullah’ı net biçimde destekliyorlar. Kültürel açıklığa karşı sert bir duruşları var.
Ruhani destekçilerine baktığımızda şöyle bir tablo ortaya çıkıyor: Bu kesim daha açık bir toplumdan yana. Devletin ehliyet sahibi teknokratlarca yönetilmesini, ahbap çavuş kapitalizminin sona ermesini istiyorlar. Ülkeye direkt yabancı sermaye yatırımları gelmesini savunuyorlar. İran dışındaki Şiilerle karşılıklı saygıya dayalı bir ilişkiyi destekliyorlar. Kadınlar ve dışlanan dinî ve etnik azınlıklar için daha fazla eşitlik ve özgürlük istiyorlar. Popülist baskılarla yoksullara direkt nakit yardımı gibi önerilere karşı çıkıyorlar...
Seçime günler kala, muhafazakâr yayın organları, Reisi’nin yoksulların ve kırsal kesimlerin gönüllerini fethettiğini, seçimi kazanmak üzere olduğunu yazmaya başladılar. Bunun iki beklenmedik etkisi oldu: Ruhani, daha da radikalleşerek muhafazakârları hedef almaya başladı. Bu radikalleşme, Reformcuların kendisine sahip çıkmak için gönülsüz de olsa sandığa gitmelerini kolaylaştırdı. Ruhani, Reisi’nin karanlık geçmişini de gündeme taşıdı. “Bana daha büyük güç verirseniz, Musavi ve Kerrubi’yi ev hapsinden çıkarabilirim” demeyi de unutmadı. İkinci etki de oy verme kararlılığını arttırması oldu. Seçimlere katılım %74 olarak gerçekleşti. Ruhani, ilk turda 24 milyon seçmenin oylarıyla, %57’yle seçilmeyi başardı. Rakibi, muhafazakârların maksimum tabanı olarak görülen 16 milyon oyda (%38) kaldı.
Ruhani’yi destekleyen ittifakın belki de en büyük başarısı, yerel seçimlerde ezici bir zafer elde etmeleridir. 1999’da yürürlüğe giren bu sistemde seçmenler, yerel yönetim konseylerine üye seçiyorlar. Bu üyeler de kendi aralarından yerel yönetimi belirliyor. Tahran’daki bütün konsey üyelerini Ruhani destekçileri kazandı. Daha da şaşırtıcı olan muhafazakâr Meşhed dahil en büyük altı vilayetin de kazanılmasıydı. Meşhed, Hamaney ve Reisi’nin memleketiydi. 2013’de muhafazakârların kontrolünde olan kent konsey üyeliklerinin, Ruhani destekçilerince kazanılması çok önemli bir zaferdir. Ülkede seçimle gelinen tüm alanların muhafazakârların denetiminden sökülüp alındıklarını göstermektedir.
Ruhani’nin bundan sonra işi daha zor olabilir. Yoksulları, daha fazla özgürlük bekleyen Reformcuları, kadınları, gençleri, azınlıkları tatmin etmek zorunda. Bu adımların bir kısmı Hamaney şahsında devleti elinde tutan muhafazakârları rahatsız edecektir. Ruhani ve Devrim Muhafızları arasındaki ilişkilerin sıcak olmadığını herkes biliyor. Devrim Muhafızları, “devrimden sapma” olarak gördükleri bir durumda Ruhani’ye darbe dâhil baskı yapabilirler.
Ruhani aslında iktisadi alanda ciddi başarılara imza attı. Ahmedinejad’ın izlediği popülist siyasetler yoksullarda gerçekçi olmayan beklentiler yaratmış durumda. Ruhani nakit petrol gelirlerini halka dağıtarak kısa vadeli illüzyonlar yaratmaktan imtina ediyor. Enflasyonu %35’lerden %8’lere düşürmeyi, ülkeyi yeniden büyüme rotasına oturtmayı başardı. İşsizlik rakamları Türkiye’yi andırıyor. Genel işsizlik %10-12 arasında seyrederken, 15-24 yaş arası genç işsizliği %26-29 arasında dolaşıyor. Gençlerin iktisadi sorunları, özgürlüklerinin artmadığı algısıyla birleşirse ciddi sıkıntılar oluşabilir.
Ruhani, özgürlük ve eşitlik meselelerinde cesur davranmazsa, destekçileri yeniden ciddi bir siyasi ilgisizliğe kapılıp onu terk edebilirler. Bu durumda muhafazakârlar, seçimle belirlenen alanları yeniden fethetmeye yönelecektir. Tam da bu nedenlerle Ruhani’nin somut kazanımlar elde etmesi gerekiyor. Aksi takdirde İran’da reform yoluyla siyasal değişim imkânı bir kez daha heba olur. Bunun yol açacağı türbülanslar sadece İran’ı değil, tüm bölgeyi, hatta tüm dünyayı istikrarsızlaştıracak etkiler yaratabilir…
Birikim
Yazarlar
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.04.2024
15.12.2019
26.07.2019
18.12.2017
27.09.2017
19.09.2017
10.08.2017
27.07.2017
10.07.2017
26.06.2017