Zeki ALPTEKİN
Her iki yalnız diktatörün Pekin’deki kış olimpiyatları sırasındaki resimi hepimizin gözleri önüne geliyor. Putin, burada tek yüksek derecede uluslararası devlet başkanı idi ve buna uygun olarak da misafir edildi. Buna karşılık o, yeni ticari anlaşmalar ve „sınırsız dostluk“ sözü ile ülkesine geri döndü. Buna rağmen Çin, birkaç gün sonra başlayan, uluslararası sistem ve küresel ekonomi için kaos potansiyeli taşıyan savaş konusunda pek de keyifli değildi.
Çin, kendisini uluslararası topluluğun yapıcı bir üyesi olarak gösteriyor: Tarafsız, barışa bağlı ve sürekli halkların kendi kaderlerini tayin haklarını ve teritoryal bütünlüğünü savunan Çin, Birleşmiş Milletler‘in barışçı misyonlarına katılıyor. Pekin sadece Paris Klima Anlaşması’nı imzalamakla kalmadı, o aynı zamanda anayasasında ekolojik medeniyeti yaratma konusunda da kendini mükellefiyet altına aldı. Aktüel olarak, bizatihi başkan Xi Jinping‘in insiyatifi ile cumhuriyetin 100. doğum yılına kadar reform ve açılım politikasının devam ettirileceği prensip olarak kesin karar altına alındı. Uluslararası düzen için çalışmaya devam edecek olan Çin, burada aynı zamanda Gelişmekte olan Ülkeler’in çıkarlarını da gözeteceğini, güç ve hegemonyal politikalarından vazgeçmek istediğini ifade ediyor.
Rusya ise, aynı zaman zarfında, çok değişik bir şekilde uluslararası arenaya geri dönüş yaptı. Çin’in son 30 yıl içindeki benzeri görülmemiş bir şekilde ticari güce yükselişi sırasında Rusya, ekonomik ve toplumsal küresel rekabetin üstesinden gelecek durumda değildi. O büyük oranda ham maddeye bağımlı bir rant ekonomisi aşamasında takılıp kalmıştı. Wladimir Putin, -ona göre- SSCB’nin yüzkarası olan sonunun yarattığı travma ve yayılmacı Batı’nın üstenciliği ve onu dikkate almamasının yarattığı hayal kırıklığı şartları altında, Rusya’yı bu zeminde uluslararası politikaya yeniden soktu. Bu, ordunun modernleştirilmesi temelinde, dünyada süper güç olma iddiası ile yapıldı. Putin’in en geç 2007 yılında Münih’de yapılan Güvenlik Konferansındaki konuşmasından beri o, Batı karşıtı, anti-amerikancı ve anti-demokratik güçleri destekleme konusunda hiçbir fırsatı kaçırmadı. Rusya askersel güç kullanan aktör olarak, her türlü müdaheleye hazır olarak kendini gösterdi: Devlet terörizmi, hibrit savaş, siber ataklar, sahte (fake) haber kampanyaları, paralı asker angajmanları vs. buna ilişkin olarak verilebilecek birkaç örnek. Ukrayna’daki savaş, başkanın ülkesini içine soktuğu öncelikle en büyük maceradır.
Ancak buraya kadar Ukrayna’daki Rus işgalinin Wladimir Putin için bir yeminli ifşa niteliği var. Açık ki askeri hatalar ile birlikte olağanüstü derecede bir materyal ve insan kaybı, birliklerin morali, logistik ve keşif görevleri konularında problemler var. Öyle görülüyor ki geçmiş yıllardaki modernleşme sürecinde büyük çapta rüşvet vs. işin içine bulaşmış. Bunun sonuçları ise, Karadeniz donanmasının amiral gemisinin kayıbı gibi simgesel küçük düşürülmeler ya da savaşın hemen başında Kiev’i alma denemesinin başarısızlığa uğraması şeklinde oldu. Savaş uzayabilir. Batı ve Avrupa Birliği birleşti ve NATO, askeri açıdan en iyi konumdaki İsveç ve Finlandiya ile daha da genişlemenin eşiğinde bulunuyor. NATO askerleri gözlerini ovuşturuyor, emin olabilirler ki, onlar böylesi bir güç ile konvensiyonel bir savaşta başa çıkabilirler, ama Rusya maalesef nükleer bir güç aynı zamanda!
Putin için çatışmanın gelişimi, iç ve dış politika açısından giderek derinleşen problem haline geliyor. Savaşın akışının, evindeki önder namının köküne kibrit suyu ektiği söylenebilir. Eğer liberal kapitalizmin önde gelen organı Economist „How rotten is Russia’s army?“ diye de soruyorsa, Putin dış politikayı umursamazlıktan gelemez. Yoksa süper güçlerin konserine ortak olmak, Rusya’nın ileri modern ve savaş kabiliyeti olan bir orduya sahip olduğu iddasına dayanmıyor muydu!?
Savaş nasıl biterse bitsin, o daha şimdiden geniş kapsamlı küresel gelişmelere neden olacak dinamikleri tetikledi. O, finans krizinden (2008-09 / Çev.) beri müşahede edilen, Corona ile hızlanan deglobalizasyon eğilimlerini güçlendirdi. Jeopolitik olarak yeni etki alanları, jeoekonomik olarak ise enerji, üretim, logistik ve finans sistemlerinin yeniden konumlanması ortaya çıkıyor. Bu kontexte Çin’in uluslararası statüsü Rusya’nın savaşı nedeniyle giderek sorgulanıyor.
Resmi olarak Çin tarafsız ve barıştan yana. Çin savaşı ne destekledi, ne de karşı çıktı. Çin’deki resmi medyada ve sansürlü internette savaşın nedenleri ve cereyanı konusunda yalnızca Kremlin versiyonun yer almasının ortaya koyduğu gibi, bu belli ki rus yanlısı ve anti-amerikancı bir tarafsızlık! Rusya karşısında nasıl bir tavır alınacağı konusunda iç tartışmalar var ama Çin, müzakerelerde çözüm için bir medyatör olmayacak. Yine de Çin Putin’i etkileyebilecek olan muhtemelen yegane devlet.
Ekonomik olarak Halk Cumhuriyeti birkaç zamandır nicel büyümeden, iç pazarın geliştirilmesine dayanan nitel bir büyümeye geçme aşamasında bulunuyor.Bunun için de ülke, gelecekte de işleyen tedarik zincirlerine ve kurallara dayanan uluslararası düzene ihtiyacı var. Rusya’nın aksine, var olan uluslararası düzenin bozulması Çin’in çıkarlarına uygun değil.
Ülke için belirleyici olan, Batı’nın deglobalizasyon sürecini nasıl kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmeye çalıştığını izlemek olacak. ABD Çin’i yalnızca Trump’tan beri jeopolitik bir karşıt olarak telakki etmiyor. Avrupa Birliği’nin algısında ise Çin, en büyük pazardan en büyük rakibe evrildi. ABD, Avrupa, Japonya ve Güney Kore, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ülkeler Ukrayna’daki Rus saldırganlığı nedeniyle güvenlik ve savunma bakış açılarını ekonomik refah sorunlarına tercih ederlerse, bundan Çin’in ticareti olumsuz etkilenecektir.
Batılı yaptırımların küresel ekonomiye etkileri de geniş kapsamlı olacaktır. Çin bu noktada hassastır. Öteden beri en büyük olan Batılı piyasalara erişim önemli oranda sınırlanırsa, bu durumu telafi edecek başka piyasalara ya da iç pazara gereksinim var, ki bunların ikisi de görünürde yok! Küçülen ihracat piyasalarının yanında Çin’in Batı’daki ileri teknolojilere erişimi zorlaştırılıyor. Ve Çin için deglobalizasyonun önemi konusunda, kendi gelişme modeli ile sıkı bağlantısı olan başka bir manzara da şu olabilir: Ülkedeki birbiri ile yarış halindeki Batılı girişimcilerin dinamik rekabetinin getirdiği verimlilik kazançlarının ortadan kalkması. Bu rekabet baskısının ortadan kalkması durumunda Çin’in inovasyon gücünün ve bilişim ekonomisine geçişinin nasıl gelişeceğini bekleyip görmek gerekiyor.
Ülkenin iç piyasasının önünde büyük konjöktürel ve yapısal meseleler duruyor: Yüksek borçlanma, çöken emlak piyasası ve nüfusun yaşlanmasının ilerlemesi, büyümeyi sıkıntıya sokuyor. Gelirlerin aşırı eşitsizliği, konut giderlerinin patlaması ve gerileyen talebi telafi edebilen ve sosyal olarak yumuşatabilen devletin sosyal kurumlarının tam gelişmemiş olması da bu duruma eşlik ediyor.
İlaveten bir de Çin’in şimdi başarısızlığı ortaya çıkmaya başlayan Sıfır-Covid-Stratejisi var. Şanghay’daki son Lockdown sadece ekonomik olarak izler bırakmakla kalmadı, aynı zamanda ülkenin Omikron varyantına hazırlıklı olmadığını ve kendi aşılarının Batı’nın aşıları ile rekabet edecek konumda olmadığını açığa çıkardı. Görünüşe göre karantina tedbirlerinin acımasızca hayata geçirilmesi nedeniyle halk, devletin anlamsız katılığını anlayışla karşılamama ve buna karşı koyma ile tepki veriyor. Buradaki soru, otoritelerin bu tür davranışlarının, iktidarın tekrar merkezileştirilmesi konusundaki partideki genel trendle ve başkan Xi ile ilgili olup olmadığıdır. Pandeminin Wuhan’da ortaya çıkması ile ilgili spekülasyonlar ile Çin’in uluslararası itibarını düşmesi, görünüşe göre aradaki zamanda pandeminin sözümona kontrol altına alınması ile telafi edilmesine rağmen, son olaylar ile birlikte yeniden artabilecek.
Bu temelde açıktır ki savaşın şu an ki durumunda Putin’e yakın durmak, Çin için ağırlığı giderek artan bir külfete dönüşecektir. Şimdiye kadar ki savaşın akışı, Rusya’nın başarısızlığının devamı halinde, bu duruma karşı, daha da acımasızca davranarak ve savaşı daha da tırmandırarak, ya da belki de kimyasal ve taktik nükleer silahların kullanımını tasarlayarak bir reaksiyon oluşturabileceğine işaret ediyor. Eğer Çin yıllarca akıllı ve dikkatlice inşa ettiği uluslararası saygınlığını risk edip gelişim başarılarını tehlikeye atmak istemiyorsa bu yoldan (Rusya’nın yolundan-Çev.) gitmeyecektir. Putin, Pekin’in batılı yaptırımları aşma ve hatta onu askeri açıdan kurtarma konularında Çin‘in kendisine yardım edeceği hayaline asla kapılmaması gerekir; çünkü Çin şimdiye kadar uluslararası ilişkilerde olağanüstü bir şekilde hep kendini düşünen bir güç olmuştur. Tipik bir şekilde Rusya ile bir işbirliği anlaşması imzalanmıştır, ama herhangi bir karşılıklı destekleme mükefiliyetini içeren bir ittifak oluşturulmamıştır.
Rusya‘nın tersine Çin bu çatışmadan nasıl çıkacağını kendisi belirleyebilir. Ülke, Rusya’ya uygulanan yaptırımları ve bunun sonuçlarını sakince analiz edebilir. Ve kendisinin Taiwan iştahi dikkate alındığında o, savaşın akışını izleyecek ve hangi rizikolara girişmek zorunda kalacağını hesaplayacaktır. Çin, emperyal olarak yükselmiş ve uluslararası sistem için sürekli tehdit ifade edebilecek bir Rusya yerine, savaş nedeniyle zayıflamış bir Rusya ile muhtemelen daha iyi yaşayabilecektir.
Rusya Başkanı kendisini ve ülkesini, kendisinin de önceden öngöremediği ve içinden zevahiri kurtararak çıkmanın giderek zorlaştığı bir duruma getirdi. Ukrayna’nın var olma hakkını inkar eden uydurulmuş bir savaş gerekçesi, bir hobi tarihçisinin fantazi mutantı haline geldiği ve Corono zamanlarında yalnızlaşmış bir diktatörün fantazisine dayandığı gerçeği gittikçe daha fazla görünür oluyor. Putin, savaşı Rusya’nın çıkarları doğrultusunda sürdürdüğünü belirtiyor. Ancak Rusya bir çok uluslu devlettir ve burada bu savaşı kendisinin savaşı olarak görmeyen daha şimdiden yeterli sayıda etnisiteler vardır. Putin böylelikle sadece kendini ve rejimini değil, aynı zamanda Rusya Federasyonu‘nu da tehlikeye atmış oluyor. Onun Rusya’yı, kendine görev olarak gördüğü, Sovyetler Birliği’nin eski sınırları içinde emperyal güç haline getirme misyonunu yerine getirebileceğine dair pek fazla belirti yok. Tam tersine Rusya bu çatışmadan zayıf ve daha da küçülmüş olarak çıkabilir.
Akıcı bir şekilde almanca konuşan ve klasik alman edebiyatını seven Kremlin‘deki bu kişi, Goethe’nin Ballade vom Zauberlehrling (Sihirbaz Çırağının Baladı) adlı ünlü eserini hatırlayacaktır. Çırak, bir sihirbaz ibaresi ile, daha sonra kontrol altına alamadığı ruhları çağırmış: „Çağırdığım ruhlardan şimdi kurtulamıyorum“. İşte bu savaşı böylesine tehlikeli yapan da bu!
Uwe Optenhögel „Çağırdığım Ruhlar“, IPG 12.05.2022:
https://www.ipg-journal.de/regionen/asien/artikel/die-geister-die-ich-rief-
Çeviren: Zeki Alptekin
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.04.2025
25.02.2025
4.02.2025
22.12.2024
1.07.2024
12.05.2024
15.04.2024
3.02.2024
24.11.2023
6.08.2023