Ayşe HÜR
Şiddetin türleri var. Fiziksel şiddet, duygusal şiddet, sembolik şiddet... Bunların kesişim kümesi olarak cinsel taciz ve nihayet tecavüz ise şiddetin zirvesi. Bu ağır şiddet biçiminin kitlesel hal aldığı zamanlar var. Savaşlar gibi. Anarşi ve kargaşa dönemleri gibi. Ne yazık ki tarih boyunca bu tür zamanlardan bol bol olmuş
Suriye’de ve Irak’ta IŞİD (şimdiki adıyla İslam Devleti-İD) denilen İslami terör hareketin yerli ve yabancı cihatçılarının cinsel ihtiyacını karşılamak için Suriye, Tunus, Mısır ve Körfez emirliklerinden kadınlar getirttiğini yazdı gazeteler. Bu eyleme meşruiyet kazandırmak için Suudi Şeyh Muhammed Orayfi’nin bir fetva verdiği, fetvada, 14 yaşından büyük, dul, boşanmış veya kocasının bu iş için rızasını almış olan kadınların cihatçı erkeklerin cinsel ihtiyaçlarını gidermelerinin kutsal bir görev olduğu, bu görevi ifa edenlerin doğrudan cennete gideceğinin anlatıldığı de gazetelere yansıdı. Hatta Suriye’nin Kuseyr kentinde erkeklerle ilişkiye giren kadınların adlarını, hangi kadının kaç erkekle ilişki yaşadığını, en çok ilişki yaşayan kadına verilen ödüllerin kaydedildiği listeler ele geçirildi. İddialara göre bu kadınlar gönüllü olarak talip oldular. Bir de İD’nin işgal ettiği bölgelerde, ‘kafir’ olarak nitelediği grupların kadınlarına yönelik sistematik tecavüzleri var ki, Ezidiler, Kürtler gibi grupların can havliyle yerlerini yurtlarını bırakıp Türkiye’ye veya Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne sığınmalarının en önemli nedeni bence bu. Ve bu çok haklı bir endişe...
Şiddet ne yazık ki hayatımızın bir parçası. Şiddetin türleri var. Fiziksel şiddet, duygusal şiddet, sembolik şiddet… Bunların kesişim kümesi olarak cinsel taciz ve nihayet tecavüz ise şiddetin zirvesi. Bu ağır şiddet biçiminin kitlesel hal aldığı zamanlar var. Savaşlar gibi. Anarşi ve kargaşa dönemleri gibi. Ne yazık ki tarih boyunca bu tür zamanlardan bol bol olmuş. Bazı araştırmacılara göre insanoğlunun on binlerce yıllık tarihi boyunca, savaşsız yıl sayısı 500’ü geçmiyor.
ZAFER KAZANAN TALAN YAPAR
Antik çağlardan beri “Zafer kazanan talan yapar” ilkesi uyarınca yapılan talanın en önemli parçasını kadınlar oluşturmuştu. Bu bağlamda tecavüz suç değil hak kategorisine giriyordu. Kadınlara esir alındıktan sonra sahibinin dışında herhangi biri tarafından tasallutla bulunulursa, işte o zaman sorun çıkardı, fakat bu da en fazla mala karşı işlenmiş suç sayılırdı ve burada muhatap ganimeti kaldıran taraftı, kaygı, onun zararlarını karşılama kaygısıydı. Savaşta esir alınan erkekler de tecavüze uğrarlardı. Bu tecavüzlerin esas gayesi, mağlubun onurunu bir kez daha kırmak ve boyun eğmesini garanti etmekti.
Tarih boyunca bu kalıp değişmedi. Eski ve Yeni Ahit’te savaş ganimeti olarak kadınların esir alınmasından gayet normal bir olay olarak sık sık bahsedildi. Kuran’a göre kocası ölen bir kadının yeniden evlenmesi için en az dört ay on gün beklemesi lazım iken (amaç, eski eşinden hamile olup olmadığını anlamaktı) bu süre, savaşta ele geçirilen kadınlar için tek bir sefer adet görmekle sınırlı tutulmuştu. Acelenin nedenini tahmin etmişsinizdir.
Bazı araştırmacılara göre 8. yüzyıldan itibaren Britanya’yı ve Avrupa’yı talan eden Vikingler için ele geçirdikleri yerlerde toplu tecavüz bir savaş ritüeli idi. Bazılarına göre ise bu hikayeler, Vikingleri ötekileştirmek için uydurulmuştu. Bazı araştırmacılara göre Bizans İmparatorluğu’na ve Avrupa’ya defalarca akınlar yapan Müslüman Arap orduları, kadın köleciliğini ve savaş tecavüzlerini kurumsallaştırdılar Benzeri bir kurumsallaşma Cengiz Han’ın Moğolları tarafından da yapıldı. Bazılarına göre, bu yargılar ‘Oryantalist önyargıların’ ürünüydü.
Olayların günü gününe yazıya geçirilmediği çağlarla ilgili şüphelerimiz olabilir ama yazı döneminden kalma bazı belgelerden dolayı daha eminiz ki, Orta Çağ’da Avrupa’daki din savaşları sırasında tecavüzler öylesine çığırından çıkmıştı ki Katolik Kilisesi bu konuda bazı yasaklar, kurallar getirmek zorunda kalmıştı. Hugo Grotius (ö. 1645) veya Emer de (ö. 1767) Vattel gibi düşünürler savaş ortamında bile olsa tecavüzün ağır bir suç olarak tanımlanmasını önermişti. Sonunda, Avrupa’da 18. yüzyılın sonlarında ve 19. yüzyılın başlarında savaşlarda kadınların korunması ile ilgili muğlak da olsa bazı kurallar uygulanmaya başladı. 1785, 1847 ve 1874 tarihli bazı antlaşma metinlerinde kadınlara ve aileye yönelik saldırıların cezalandırılması öngörüldü. Bu konudaki en ciddi belge 1863 tarihli Lieber Yasası idi. Burada ‘bütün tecavüzler ölüm cezası ile cezalandırılır” yazıyordu.
Peki Osmanlı ülkesinde hangi kurallar geçerliydi? 1876’da Osmanlı İmparatorluğu’nun parçası olan Bulgaristan’ın Batak Köyü’nde başlayan ve kısa sürede yayılan olaylarda Osmanlı ‘başıbozukları’nın giriştiği katliamlar ve tecavüzler 1874’te seçimleri kaybettikten sonra Liberal Parti Başkanlığı’ndan istifa etmek zorunda kalan sabık Başbakan William Gladstone’un tüm Avrupa’da şiddetli bir Türk düşmanlığı başlatan “Bulgar Dehşeti ve Doğu Sorunu” başlıklı risalesine değil pek çok ressama da ilham kaynağı olmuştu.
1899-1901 arasında Çin’de tüm yabancıları hedef alan Boxer Ayaklanması’nı bastırmak üzere sekiz ülkenin askerlerinden oluşan birlikler, isyanı bastırırken toplu öldürmelerin yanı sıra toplu tecavüzü de ihmal etmemişlerdi. George Lynch adlı Batılı gazeteci “öyle şeyler oldu ki anlatamam, öyle şeyler oldu ki Batı’da yayımlanmaması lazım. Öyle şeyler oldu ki, Batı medeniyeti denilen şeyin vahşetimizin üzerindeki ince bir yaldızından ibaret olduğunu gösterdi” itirafında bulunmuştu. Kaynaklara göre ittifaka katılan Avusturya-Macaristan, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, Rusya, Britanya ve ABD askerlerinden tümü tecavüz olaylarına katılmıştı ancak Fransızların ve Rusların bu alandaki hevesleri çok özeldi. ‘Vahşi’ Türklere 1876’daki tutumlarından dolayı “pılınızı pırtınızı toplayıp Balkanlardan çekilin” diyen Gladstone bu olaydan bir yıl önce öldüğü için fikrini duyamadık ama bir başka İngiliz siyasetçinin ‘vahşi Batılılardan’ söz ettiğini okumadık.
(Konstantin Makovsky, “Bulgar şehitleri”, 1877. Rus ressam, 1876’daki Batak Olayı’nı takiben Osmanlı ‘başıbozukları’nın gerçekleştirdiği tecavüzleri konu almış.)
HERERO VE ERMENİ SOYKIRIMLARINDA TECAVÜZ
Bugünkü adıyla Namibya'nın talihsiz yerlileri Hereroların başına gelenler de trajiktir. Ulusal birliğini geç sağladığı için az sayıda sömürgesi olan Almanya'nın acımasızca talan ettiği bu topraklarda, 1903’te 70-100 arasında olan nüfus, 1907'de 17 bine düşmüştü. Bunun nedenini 19 bin askere komuta eden Alman General von Trotha'nın Herero kabilesinin ayaklanmasından sonra yayınladığı bildiri metninden öğrenelim: "Ben, Alman birliklerinin büyük generali, Herero halkına bu mektubu yolluyorum. (…) Alman sınırları içinde, silahlı veya silahsız, sığırlarla veya sığırsız vurulacaktır. Artık kadın veya çocukların kalmasını kabul etmiyorum, onları geri kendi halkının yanına süreceğim. Vuracağım. Benim Herero halkı için kararım budur!" Bu dönemde, Alman askerlerinin Herero kadınlarını öldürmeden, çölde ölüme terketmeden ya da fuhuşa zorlamadan önce mutlaka tecavüz ettiğini biliyoruz.
İğneyi kendimize çuvaldızı başkasına batıralım. 1915-1916’da İttihatçı kadroların devlet-halk işbirliğiyle, Osmanlı İmparatorluğu’nun tüm Ermeni tebaasının Der Zor çöllerine sürülmesi ve 800 bin ila 1.5 milyon arası Ermeninin öldürülmesi, ölüme terkedilmesi sırasında Ermeni kadınlarının tecavüze uğradığı devletin belgelerinde değil sözlü tarih anlatılarında var sadece. Verjine Svazlian’ın Ermeni Soykırımı ve Tarihsel Hafıza adlı çalışmasından bir pasajcık aktarayım. Erzincanlı 1909 doğumlu Garnik Stepanyan anlatıyor: “Nisan günleriydi. Der Zor yakınlarındaki Hekimhane denilen yerde korkunç bir olay cereyan etti: Zıvaneli 30 güzel gelin kervanımıza katılmıştı. Bir gece onları toplayıp götürdüler; onları çırılçıplak soyup dans etmeye ve kendilerini eğlendirmeye zorlamışlar. Saçları darmadağınık ve acayip şekilde geri getirildiklerinde, o gelinler hep birlikte el ele tutuşup Fırat nehrine atladılar:” (Daha fazlasını merak edenler buraya tıklayıp bakabilir) Ermeni çetelerinin 1915 baharında Van civarında Müslüman kadınlara yönelik tecavüzlerinden söz eden Batılı kaynaklar da var. (O dönemi şu yazımda anlatmıştım: Okumak için tıklayın)
JAPONLARIN ‘RAHATLAMA KADINLARI’
I. Dünya Savaşı sırasında Avrupa’da pek çok tecavüz yaşandı ancak bu suçlar bırakın cezalandırılmayı konuşulmadı bile. Halbuki antropolog Ruth Benedict’in kategorizasyonu’na göre Batı kültürü,’suçlarını itiraf etmeye yatkın’ bir kültürdü. Batı bile susarken, yine Benedict’e göre ‘kabahatleri saklama kültürü’nden olan Japonların 1930'lu ve 1940'lu yıllarda işgal ettikleri Güneydoğu Asya ülkelerinde Japon askerlerini ‘rahatlatmak’ için bazı kaynaklara 400 bin, ama genel olarak kabul edildiği üzere 200 bin kadınını seks kölesi olarak istihdam etmelerini adeta tarihten silmeye çalışmalarına şaşmamak gerek.
Japonların söz konusu yıllarda resmi olarak "seksüel rahatlama işletmesi", günlük dilde "umumi tuvalet" olarak adlandırdıkları bu yerlerde çalıştırılan seks kölelerinin (Japoncası Jungun ianfu) Malezya, Timor, Macau, Filipinler, Endonezya, Tayvan, Çin ve Kore gibi ülkelerden toplandığı biliniyor. Bu talihsiz kadınların pek azı sağ kaldı, çünkü bir kısmı daha o yıllarda, işkencelerle öldürüldüler. Hayatta kalanlar ise yaşadıkları utanca fazla dayanamadı ve erken yaşlarında hayata veda etti. Buna karşılık, Japonya’nın savaş suçlarını yargılayan Tokyo Mahkemesi’nde cinsel şiddet ve tecavüz ‘insanlık dışı muamele’, ‘kötü muamele’, ‘ailenin şeref ve haysiyetini korumamama’ gibi nispeden hafif suçlumalarla geçiştirildi. Sadece 14. Ordu Kumandanı General Yamashita, görevi sırasında tecavüzler olduğu için ceza aldı.
NEDEN HESABI SORULMADI?
Japonların suskunluğu bozan Çin asıllı Amerikalı yazar İris Chang’ın 1997'de yayımlanan Nanking Tecavüzü (The Rape of Nanking) adlı kitabı oldu. Sadece 13 Aralık 1937'de itibaren altı hafta süren ve 300 bin cana mal olan Nanking katliamından (tarihe ‘Nanking Tecavüzü diye geçmişti) değil, Japonların kurduğu çalışma kamplarından, savaş esirlerine yapılan kötü muamelelerden, biyolojik ve kimyasal silah deneylerinden de bahsedilen kitap zamanında büyük bir gürültü koparmıştı. Ama asıl şaşkınlık yaratan böyle bir barbarlığın 60 yıl boyunca tarihin karanlık köşelerinde kalması idi. Haydi, Japonlar suçlu oldukları için seslerini çıkarmamışlardı, ama Çinliler, Filipinliler, Tayvanlılar, Endonezyalılar ve Koreliler vb. neden bu olayın hesabını sormamışlardı? Japonya'nın o tarihten bu yana tek yaptığı "bütün bunlar Japonların imajını zedelemek için Çinlilerin uydurduğu yalanlardır" demek olmuş, 1998'de bir Japon mahkemesi Çinli kadınlara tazminat ödenmesini, "savaş döneminde bütün kadınların acı çektiğinden" bahisle reddetmişti. Ancak sonunda hem mağdurların ülkelerinin hem de insan hakları örgütlerinin çabalarıyla Japonya yarım ağızla da olsa özür diledi. Ayrıca 1994’te Asya Kadınlar Vakfı’na 800 milyon dolar ödedi. Ama gün geçmesin ki bir Japon siyasetçi hatta tarihçi bu trajediyi hafifletecek, meşrulaştıracak (‘sayı 10 bini aşmaz’ veya ‘kadınların hepsi gönüllü çalışmıştı’ türünden) bir açıklama yapmasın…
(1930’lu ve 1940’lı yıllarda Japonların fuhuşa zorladığı kadınlar)
NAZİLERİN VE MÜTTEFİKLERİN SUÇLARI
‘Barbar’ Asya’da bunlar olurken ‘Medeni’ Avrupa’da neler oluyordu dersiniz? Nazi orduları Eylül 1939’da Polonya’yı işgal ettiklerinde Polonyalı (özellikle de Yahudi) kadınları öldürmeden önce mutlaka tecavüz ediyorlardı. Alman orduları SSCB’yi işgal ettiklerinde pek çok yerde Rus kadınlarını bu amaçla oluşturulan kamplara hapsettiler. Ayrıca Almanya’da, Polonya, Fransa, İskandinavya, Balkanlar, Rusya, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’dan topladıkları kadınları bazı kamplarda topladılar. Bazılarını askerlerin ‘ihtiyaçları için’ diyar diyar gezdirdiler. Bu kadınların sayısının 50 bine yaklaştığı sanılıyor.
1944’ten itibaren roller değişti, bu sefer Alman ordularını yenen ‘komünist’ Kızıl Ordu ile ‘liberal’ Kanada ve Britanya orduları da Almanya’da tecavüz cezasını büyük bir şevkle uyguladılar. Çünkü ne demiştik: Zaferi kazanan talan yapar! Bu fasıldan Fransızların Faslılardan oluşturduğu birlikler, İtalya’da 7 binden fazla kadın ve çocuğa tecavüz etti. Yine Fransızların Senegal birlikleri 17 Haziran 1944 günü Elbe adasında toplu tecavüz olaylarına katıldılar. Polonyalılar hepsinden şansızdı, çünkü 1939’da Almanların tecavüzünden kurtulanları 1945-1949 yılları arasındaki Sovyet işgali döneminde bu sefer de Kızıl Ordu askerlerinin tecavüzü bekliyordu. Üstelik bu konunun konuşulmaya başlaması ancak 1990’ların başında Doğu Bloğu’nun dağılmasından sonra mümkün oldu.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerikalıların işlediği suçlara ilişkin gizlilik kararı ise ancak 2006 yılında kaldırıldı. Bu belgeler üzerinde çalışan Robert J. Lilly’ye göre İngiltere, Fransa ve Almanya’da Amerikan askerleri tarafından tecavüze uğrayan kadın sayısı 14 bin civarındaydı. Herhalde söylemeye gerek yok, savaş suçlularının yargılandığı Nürnberg mahkemesinde ‘barışa karşı suçlar’, ‘savaş suçları’ ve ‘insanlığa karşı suçlar’ cezalandırıldı ama tecavüz suçlularından kimse bahsetmedi.
DÜNYANIN BÜTÜN SAVAŞLARI TECAVÜZ ALANI
1950-1953 arasındaki Kore Savaşı’nda, 1950-1962 arasında Cezayir Savaşı’nda, 1945-1973 arasında Vietnam Savaşı’nda 1971’de Bengladeş’in Pakistan’dan ayrılması sırasında, 1975’te Endenozya Doğu Timor’u işgal ettiğinde, 1980-1992 arasında Peru’daki iç savaş sırasında, 1990’da Kuveyt’in Irak tarafından işgali sırasında, 1991-2002 arasında Sierra Leone’de savaş yöntemi olarak tecavüze başvuruldu.
1971’deki bağımsızlık savaşı sırasında Pakistanlı bir askerin tecavüzüne uğrayan Bengalli kadını temsil eden heykel Bangladeş’in başkenti Dakka’da...)
1990’lı yıllarda kanlı bir iç savaşın sürdüğü Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde kadınların yüzde 30’u, erkeklerin yüzde 22’si tecavüze uğramıştı. Üstelik Kongo, homoseksüelliğin suç olduğu 38 Afrika ülkesinden biriydi. Belki de erkekler tecavüze uğradığını açıklamaktan kadınlardan daha fazla rahatsız oldukları için rakamlar düşük görünüyor. Sonuç olarak bir toplumun kadınıyla erkeğiyle yüzde 25’inin tecavüz kurbanı olması korkunç bir durum. Tecavüz edenler ise, düşman askerler ya da siviller değildi sadece. Bazen müttefik güçler hatta silah arkadaşları bile tecavüz ediyordu. Bugün Kongo’da 200 bini aşkın tecavüz kurbanı yaşıyor.
BOSNA SAVAŞI: VAHŞETİN ZİRVESİ
1992-1995 arasındaki Bosna Savaşı sırasında 16 bini çocuk olmak üzere yaklaşık 250 bin kişi öldü, öldürüldü, 20 ila 60 bin arasındaki kadın ve genç erkek, cinsel şiddete ve sistematik tecavüzlere maruz bırakıldı. Tecavüzcülerin neredeyse tamamı Sırp erkekleriydi. Tecavüze uğrayanların ezici bir çoğunluğu Bosnalı Müslüman kadınlardı. Az sayıda Hırvat kadın da tecavüz kurbanıydı.
Bosna’da kadınlar, işgalin gerçekleştiği anda tecavüze uğramaya başlıyor, ardından tutuklu bulundukları yerlerde tecavüze uğruyor, nihayet sırf bu amaçla kurulmuş kamplarda veya oluşturulmuş evlerde (Foca, Karaman, Keraterm, Luka, Omarska, Sušica, Trnopolje, Uzamnica, Vilina kampları ve evlerinde) haftalarca, aylarca, bazen yıllarca süren toplu, sistematik tecavüzle ölümün eşiğine getiriliyordu. Bir de, halka açık alanlarda, özellikle tanıklar (yabancılar, aile bireyleri, diğer tecavüzcü namzetleri) önünde gerçekleştirilen tecavüzler vardı. Bazı olaylarda tecavüzler videoya alınıyor ve pornografi piyasasına sunuluyordu.
Bosna Savaşı’nda tecavüze uğrayan kadınlar ve tecavüz çocuklarına dair bir haber.)
Avrupalı kamuoyu yapıcıları hemen burunlarının dibinde olan bu vahşetin farkına nedense bir türlü varamadılar. Tecavüzleri dünya kamuoyunun gözleri önüne ilk kez Amerikalı gazeteci Robert Fisk serdi. Fisk’in 8 Şubat 1993 tarihli The Independent gazetesinde çıkan “Bosnia war crimes: 'The rapes went on day and night'” (Bosna savaş suçları: Tecavüzler gece ve gündüz sürdü”) başlıklı makalesinde Kalinovik kampında kalmış kadınlarla yaptığı birbirinden sarsıcı röportajlara yer vermişti Fisk. Röportajdan alıntı yapmak istemiyorum çünkü bunlar bile pornografik malzeme olabiliyor bazıları için. Anlatılanlara bakılırsa binlerce kadının tutulduğu bu kamplarda, akla hayale gelmedik vahşetler sergilenmişti. Bu kadınlardan bazıları tecavüze direndiği için öldürülmüş, bazıları sakat bırakılmış (örneğin göğüsleri veya cinsel organları kesilmiş), bazılarının çocukları veya yakınlarına zarar verilerek cezalandırılmışlardı. Ama hepsi (aileleriyle birlikte) bir ömür boyu sürecek utanca, azaba mahkum edilmişlerdi.
Tecavüzlerin bu kadar yaygın olmasını Yugoslavya’da diğer Avrupa ve Doğu Bloku ülkelerine göre daha yaygın ve köklü bir pornografi alışkanlığıyla açıklayanlar da olmuş ama baştan beri aktardığım sayısız örnekte görüldüğü gibi tecavüz en hafifinden ‘öteki’ en ağırından ‘düşman’ (‘hain’, ‘şeytan’ vs.) olarak kodlanan grubun soyunu kurutmak için sürekli kullanılmış bir silah. Ancak Bosna örneğinde, Sırp çetecileri (Çetnikler) Boşnak ve Hırvat kadınlara tecavüz ederken onları Sırp spermleriyle hamile bırakmayı hedefleyerek, bu ‘Sırp’ çocukları doğurmaları için onları zorlayarak bu suça ‘soykırım’ boyutu eklediler. Ancak bu tecavüzlerin uluslararası hukuk tarafından ‘soykırım’ olarak tanınmasına biraz daha zaman vardı.
RUANDA’DA 500 BİN TECAVÜZ
Şimdi yine Batı’nın ‘vahşi’ diye kodladığı Afrika’ya gidelim. Hutularla Tutsilerin ülkesi Ruanda’da (önce Belçika sömürgesi idi, sonra Fransız mandası oldu) 1994 yılında iktidarı elinde tutan Hutular, 1 milyona yakın Tutsi’yi palalarla keserek soykırıma uğrattı. Bu soykırım sırasında tecavüze uğrayan kadın sayısının 500 bine ulaştığı sanılıyor. Hutu erkekleri, sadece Tutsi kadınlarına değil, Tutsilerle evlenmiş Hutu kadınlarını ya da Tutsilere siyasi açıdan yakın Hutu kadınlarına da tecavüz ettiler. Kurbanlarının cinsel organlarını kestiler, seks kölesi olarak çalıştırdılar, işkence ettiler, öldürdüler. Bu kadınlardan 3-4 bini tecavüzcülerinden çoğuk sahibi oldu. Hastalık kaptı, bedensel ve ruhsal olarak sakatlandı. Kimi komşu ülkelere götürüldü ve yıllarca köle olarak istihdam edildi.
Tekrar ‘medeni’ Avrupa’ya dönelim. 1996-1999 arasındaki Kosova Savaşı sırasında Kosova Özgürlük Ordusu’nun Arnavut askerlerinin Sırp ve Çingene kadınlara tecavüz rutin uygulamaydı. Bu tarihe kadarki tecavüz bilançosu öylesine korkunçtu ki, 1998 yılında Roma Ceza Mahkemeleri Sözleşmesi ile ‘tecavüz’ ‘fuhuşa zorlama’, ‘zorla hamile bırakma’, ‘zorla kısırlaştırma’ eylemleri de ‘insanlığa karşı suç’ olarak tanımlandı. Bu yeni norma göre 2001 yılında 3 Bosnalı Sırp askeri Foca şehrindeki sistematik ve yaygın tecavüz, işkence ve seks kölesi çalıştırmaktan mahkum edildi. (Evet yanlış duymadınız, 20 ila 60 bin arasında kadın ve erkek cinsel şiddete maruz kaldı ama sadece 3 kişi cezalandırıldı!)
2003’te Irak’ın işgali ile başlayan süreçte Ebu Gureyb hapishanesindeki erkek mahkumlara ABD’li kadın ve erkek askerlerin tutuklulara cinsel saldırıları videolar aracılığıyla herkesin malumu oldu. Bu olayla ilk kez kadın tecavüzcü de literatüre geçti…
UNICEF yetkililerine göre 2008’den beri Afrika’da (özellikle Sudan, Çad, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde) çocuk ve kadınlara yönelik yaygın ve sistematik tecavüzler devam ediyor. Ancak bu sorunlu bölgelerde görev yapan BM görevlilerinin de tecavüz olaylarına karıştığı biliniyor. Örneğin BM güçlerine bağlı bazı unsurların 1993’te Bosna Savaşı sırasında Saraybosna’da Sırplar tarafından oluşturulan seks kamplarının düzenli ziyaretiçileri olduğu saptanmıştı. 2004 yılında Kongo’da Uluslararası Barış Gücü’ne bağlı askerler 68 tecavüz olayına karışmışlardı.
TECAVÜZÜN NORMALLEŞMESİ
Sonuç olarak tecavüz her milletten, her inançtan, her statüden erkeğin işlediği bir suç. Anlaşılan savaş, karışıklık, anarşi dönemleri, erkeklerin içindeki vahşi varlığı ortaya çıkarıyor Matei Vicniec’in dediği gibi “kadın bedeni savaşın bir cephesi haline geliyor. Bir zamanlar şövalyenin kılıcı hasmının kanına bulanırdı. Şimdi askerin penisi ırzına geçilen kadınların çığlıklarına bulanıyor.”
Milliyetçi, ırkçı,dinci vb. (kendinden olmayanı dışlayıcı) ideolojiler, erkeklerin içindeki bu vahşi benliğin üzerindeki denetimi kaldırarak, harekete geçirerek, tahrik ederek, tecavüz edilen kişinin şahsında aslında düşman gördükleri grupları aşağılıyorlar, terörize ediyor, ruhsal ve fiziksel zarar veriyor, kontrol altına alıyor, davranışlarını, düşünme biçimini etkiliyor. Bunları yaparken de tecavüzü adeta normalleştiriyor, önemsizleştiriyor, kültürün bir parçası haline getiriyorlar... Buna izin vermemeliyiz…
Özet Kaynakça: Alberto Godenzi, Cinsel Şiddet, Ayrıntı Yayınları, 1992; Elisabeth Vikman, "Ancient origins: Sexual violence in warfare, Part I", Anthropology & Medicine 12 (1), 2005, s. 21–31; Bülent Diken, Carsten Bagge Lautsen, "Becoming Abject: Rape as a Weapon of War", Body and Society, 11/1, s. 111-128; Norman M. Naimark, The Russians in Germany: A History of the Soviet Zone of Occupation, 1945–1949. Harvard University Press, 1995; Iris Changi, The Rape of Nanking: The Forgotten Holocaust of World War II, Basic Books, 1997; Beverly Allen, Rape Warfare: The Hidden Genocide in Bosnia-Hercegovina and Croatia, Minneapolis: University of Minnesota Press, 1996; Kelly D. Askin, "Sexual Violation in Decisions and Indictments of The Yugoslavia and Rwanda Tribunals: Current Status", AJIL, Vol.93, s. 97-123; Doris E. Buss, “Women at the Borders: Rape and Nationalism in International Law”, Feminist Legal Studies, 6(2) 1998, s. 171-203; Alexandra Cavelius, Leyla (Bosna Savaşı’na dair roman), Pegasus Yayınları, 2011.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- NARİN GÜRAN CİNAYETİ VE KOLEKTİF TRAVMA
9.09.2024 - GÜNÜN OLAYI (12. SURP HAÇ KİLİSESİ AYİNİ) VESİLESİYLE HAFIZA TAZELEME
9.09.2024 - Seyit Rıza ve altı arkadaşının idamının 85. yılında: İnönü mü, Bayar mı, Atatürk mü sorumlu?
17.11.2022 - 160 yıllık mesele: Harf İnkılabı
6.11.2022 - Çağımızın Bir (Başka) Kahramanı: Topal Osman
7.06.2019 - 'Fahreddin Paşa' polemiği ve Erdoğan'ın 'dikkat dağıtma' stratejisi
26.12.2017 - Sene 1871: 72 günlük 'muzaffer ve mağlup' Paris Komünü
21.03.2016 - Harem: Efsaneler, gerçekler
13.03.2016 - Tarihten Kara Fatma portreleri
6.02.2016 - 1938 Donanma Davası
28.02.2016
Yazarlar
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Ozhan Kaymaz
Yazinizin butunundeki degerlendirme ve tahminlerinize amenna; ancak, iktidar taraftari basini kast ederek "Hiçbir zaman bu ülkenin medyası bu kadar itibarsız, bu kadar pespaye, sadece inanmış fanatik çekirdeği tatmin etmeye yarayan bir çöp olmamıştı." tespitinizi hakkaniyetli bulmuyorum cunku Sozcunun senelerdir yapageldigini gormezden gelmissiniz.