Halil BERKTAY
Üç büyük ideoloji arasında, ister istemez çok basitleştirilmiş bir karşılaştırma (bilinen şeyler ama tekrarlamadan edemeyeceğim). Liberalizmin esas aldığı birim,birey. Temel slogan (o soyut birey ve o bireylerden oluşan insanlık için) özgürlük. Buna karşılık diğer ikisi, yani Nasyonalizm ve Sosyalizm, bireyi aştığını ve bireyin ait olması gerektiğini düşündükleri kollektifleri esas alıyor.
Tarihsel olarak Nasyonalizm az farkla da olsa daha eski. Odaklandığı birim millet. O millete çağrısı dabirlik. Öyle bir birlik ki, kendi içinde ister bireysel görüş, ister sınıf farklarına yer bırakmayacak. Hepsini eritecek; “milletin iradesi”ne (yani liderlerin, milleti temsil etme iddiasındakilerin iktidarına) râm edecek. Onlar da bunu ne kadar içselleştirdiklerini, “varlığım milletime armağan olsun” diyerek açıklayacak.
Sosyalizmin kilit birimi bireye göre çok daha kapsayıcı, millete göre ise ülke sınırları içinde daha dar (ama enternasyonal ölçekte daha geniş olma iddiasında). Bu birim tabiisınıf (işçi sınıfı). Sosyalizmin ilk temel sloganı ise (hukukî değil sosyo-ekonomik anlamda) sınıflar arasında eşitlik. Sosyalizm, bu yönüyle Nasyonalizmin “sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış bir kitle” efsanesini deşifre etme kapasitesine sahip. Öte yandan, o da bireye çok yukarıdan bakıyor ve bireyin özgürlüğünü bir yanılsama, bir tür “yanlış bilinç” (false consciousness ) gibi görüyor. Buna karşı, Sosyalizmde de eşitliğin yanı sıra ikinci bir motif olarak birlik çağrısı giderek güçlenecek.
Eşitlik toplumun geleceği için; birlik ise burada ve şimdi. Kuşkusuz bu, millî birlik değil — ama partisel birlik. Özellikle 19. yüzyıl ortası ve ikinci yarısı Marksizminden 20. yüzyıl başı Leninizmine giden yolda, yeni model “çelik çekirdek” partisi bu haliyle sınıfla özdeş kabul edildi ve partinin iradesi (= parti yönetiminin iradesi) doğrudan “sınıfın iradesi” sayıldı. Bu süreçte, ilginçtir, sosyal sınıflar kertesine ve gelecek ütopyasına özgü eşitlik şiarının yerini de, pek farkına varılmaksızın, reel politika ve iktidar kertesine özgü birlik şiarı aldı. Her türlü itiraz, eleştiri, sorgulama veya muhalefet, hep birlik çağrılarıyla hizaya getirildi. 1930’larda Stalin bir adım daha attı; farklılığın adına hizip dedi ve komünist partiyi “hiziplerin varlığıyla bağdaşmaz” diye (yeniden) tanımladı. Bu yolla, tek-sesli bir “irade birliği” mutlaklaştırıldı; bu birlik, güya “demokratik” merkeziyetin katıksız merkezî ve hiyerarşik müstehcenliğini örten bir incir yaprağı haline geldi. Partinin böyle bir birlik üzerine kurulu iç hayatı, ideal sosyalist toplumun gelecekte eşitlik üzerine kurulacak hayatının yerini aldı. Komünistler varlıklarını sosyalizme ve eşitliğe değil, “partinin varlığına armağan” eder oldu.
Herhangi bir yanlış anlamayı önlemek için, bir noktanın altını çizeyim. İnsanlar insan olalı beri, yani Neandertallerden veya daha bile öncesinden, herhaldehominid ’lerden bu yana, yiyecek toplamak, avlanmak veya diğer klan ve kabilelerle savaşmaktan başlayarak, çok çeşitli toplu faaliyetler için bir araya geliyor, elele veriyorlar. Bir yerden sonra kamusal alan açılıyor ve işin içine siyaset de giriyor; belirli amaçlar, haklar, dâvâlar için omuz omuza mücadele etmeye koyuluyor; ittifak yapıyor; birleşik cepheler oluşturuyorlar. İstediklerini elde ediyor veya edemiyor, hedeflerine tam veya yarım veya çeyrek ulaşıyorlar. Söz konusu beraberlikler yerine göre dağılıyor ve başka işler için, az çok farklı kapsamlarda tekrar kuruluyor. Kişiler ve gruplar bir yerlere katılıyor ve ayrılıyor, sonra tekrar katılıyor.
Özetle, birey kadar şu veya bu kollektif(ler) de hep mevcut ve insan için “bir ağaç gibi tek ve hür” olmak da, “bir orman gibi” olmak da bir ihtiyaç. Diyelim ki, insanlık halinin çelişkisi, iki diyalektik zıt ucu. Ama tarihte Nasyonalizm ve Sosyalizmin “birlik” çağrısı böyle bir şey değil. Hani “milletlerin kaderini tâyin hakkı”nı savunurken “özgür evlilik”le benzetme kurup, boşanma/ayrılma hakkı olmadan gönüllü birlik olamaz, diyoruz (diyorduk) ya yıllardır. İster “millî birlik” ister “partisel birlik” vurgusunun, bu özgürce kurulup bozulan (eşyanın doğası gereği geçici) evlilik (= birlik) anlayışıyla ilgisi yok. Çok daha kalıcı, daimî, koyu ve kesif. Katolik ve organik. “Birlik” ontolojik bir durum; bir ideal varlık hali. Kesin ölçütleri var. Bunları “çizgi” veriyor. Nasyonalizm “millî çizgi”den, Sosyalizm “parti çizgisi”nden sapma veya ayrılma kaldırmıyor. Burada da, evliliği kutsal ve boşanma hakkını yok sayan Katoliklik ile başka bir benzerlik söz konusu. Dante’nin “günah” sonucu düşebileceğiniz “cehennem halkaları”nın mütekabilinde, “millî çizgi”den ayrılan hain, “parti çizgisi”nden ayrılan dönek ilân ediliyor.
Özetle, Nasyonalizmin ve Sosyalizmin “birlik”çiliği, bireye total angajman dışında bir alternatif, “kollektif irade”ye teslim olmayıp direnmeye yarayabilecek hiçbir içsel veya dışsal dayanak bırakmama noktasında örtüşmekte. Bu yıldırma harekâtının başlıca enstrümanı da “liberallik” suçlaması. Haddini bil. “Ferdiyetçi” olma. Ait olduğun “çatı”nın altından çıkma; özerk ve özgür olma hevesine kapılma.
“Paket doğrular” ve “paket yanlışlar” vardır. Buyur, hazır ambalajlarımızdan al. Öyle tek tek seçmeye kalkma. Ya tamamen bizden, ya tamamen onlardan ol. Senden bekleneni yap ve şablonlara uy ki, iki çift lâf ettiğinde seni daha çok insan dinlemesin; sözün manevî, ahlâkî bir ağırlık kazanmasın. Bilinen evrenin çivisi çıkmasın, akıllar karışmasın.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024