Halil BERKTAY
20 Kasım Pazar sabahı, haftanın yazılarını yazmam lâzım, ama yazmak gelmiyor içimden. Bıktım. İstemiyorum.
Ne ki, hayat böyle, siyaset böyle. Yeni bir tartışma dönemi açıldı. Bu sefer Ergenekon ve destekçilerine karşı değil. Ulusalcılığa birlikte meydan okumuş; darbeciliğe, askerî vesayet rejimine ve “diktatörlüğün manevî ortamı”na göğüs germiş; sivil demokrasi mücadelesinin kazanılmasında belki en önemli rolü oynamış safların kendi içinde. Taraf sayfalarında.
Kürt sorunu etrafında. Daha doğrusu, aslında Kürt hareketi etrafında ama aynı zamanda bunu göremeyip Kürt sorunu ile Kürt hareketi sorununu ayırt edememek etrafında. Bu kritik ânda, KCK’sı, PKK’sı ve BDP’siyle Kürt hareketine nasıl bakmak ve tavır almak gerektiği etrafında.
Bunu tanımlamak bile başlı başına zor. Ayırım çizgisi tam nereden geçiyor ? Çok net tarif edilemeyebilir, çünkü birincisi, kişisel farklar söz konusu. Örneğin çok kötüden kötüye ve iyi insanlara doğru giden bir ıskala içinde, Nuray Mert ile Yıldırım Türker’i bile aynı yerde düşünemiyor; Yıldırım Türker ile Roni Margulies ve Nabi Yağcı’yı ise hiç ama hiç aynı yerde düşünemiyor –düşünmek istemiyorum. İkincisi, polemiklerin seyri içinde açık-örtük tavırlar da sürekli değişime uğruyor. Özellikle bir taraf, tam nerede durduğundan çok emin değil. Biraz olsun şüpheli (veya tartışmanın seyri içinde tereddüde düşüyor) ki, kendini ifade edişinde yer yer kaymalar başgösteriyor.
Nuray Mert’i geçtim (bence o her nasılsa Ergenekon yanlılığına sürüklenmiş biri ve sırf bu nedenle, AKP’nin işini zorlaştırsın da ne olursa olsun diye, Kürt milliyetçiliğine göz kırpıyor; gelin görün ki onlar da bunu yutuyor, böyle önemli aydınların desteğini alıyoruz sanıyor ve bunu tabanlarına başarı diye satıyor). Yıldırım Türker’le birlikte, maalesef Roni Margulies de, PKK’nın (asker veya sivil) insan öldürme eylemleri karşısında, Roni’nin çok da içinden gelmediğini ama “teori”nin ona dikte ettiğini düşündüğüm “barış hiç olmadı, savaş sürüyor, n’apalım, olur böyle şeyler” diye özetlenebilecek bir duruşu, sadece yakın zamanda da değil, birkaç yıldır sergiliyor.
Bu, “ben barışı PKK’dan istemem, bir TC vatandaşı olarak sadece devletten isterim” (= sırf devletin barışa set çekmesini eleştiririm) gibi, kulağa hoş gelen ama boş ve içeriksiz bir metafizik ile de tamamlanmakta. Hoş ve boş diyorum, çünkü her şeyden önce pratikte mümkün değil; ortada, söyleneni herkesin duyduğu tek bir kamusal alan var; dolayısıyla PKK’ya hafifin hafifi bir lâf bile dokundursan, bu dahi farkediliyor ve ister istemez, savaş ve barış konusunda da, ne kadar dolaylı olursa olsun, en azından bir ihsas anlamına geliyor. Nitekim öyle olduğu (ve Roni de radikal Kürt hareketini hiç eleştirmeme diye bir tavrın imkânsızlığını pekâlâ bildiği) içindir ki, Ahmet Altan’ınEleştiri (15 Kasım) yazısı karşısındaki tavrı, bu sefer “evet ama temel eleştiriyi kime [devlete] yapacağız”a dönüşüyor. Benim altını çizdiğim “Kürt sorunu” ve “Kürt hareketi sorunu” ayırımı açısından, Roni de hemen hiç Kürt hareketi sorununu değil, her adımda sadece Kürt sorununu konuşuyor; gündemi buna indirgiyor ve “temel eleştiri”den söz ederken Kürt sorununun tarihî ve nihaî sorumluluğu açısından öncelikle kimi, neyi eleştirmek gerektiğini kastediyor. Bunun da cevabı ister istemez devlet oluyor.
Geçtiğimiz hafta bu flu, değişken apolojiler silsilesine bir de Nabi Yağcı’nın Adil olmak zor zanaat (19 Kasım) yazısı eklendi. Yıldıray Oğur aşırı ağır bir cevap verdi bence (20 Kasım). Bunların çok ama çok zor bir geçiş döneminin, tarihsel bir çağ dönümünün, sonuç olarak demokrasi saflarındaki tartışmaları olduğunu unutmayıp üslûbu antagonistleştirmemekte yarar var. Öte yandan, ben de Nabi Yağcı’nın yazısını zayıf ve yanlış buldum (ve haftalarca eleştireceğim sanırım). Neden ? Çünkü o da Kürt hareketinin eleştirisini Kürt sorununa indirgiyor. “Eşit olmayan taraflar” ve “bir eli bağlı boksör” gibi imajlarla, hep Kürt halkının devlet karşısındaki mağdur konumunu öne çıkarıyor.
Oysa bütün bunlar KCK’sı, PKK’sı ve BDP’siyle o Kürt hareketinin ideolojisi, dünya görüşü, politikaları, pratikleri hakkında bize hiç ama hiçbir somut şey söylemiyor. Dahası, bu radikal, eli silâhlı ve bölgesinde egemen (= hegemon) Kürt hareketinin kimlere karşı güçlü ve hem de çok güçlü olduğu; bu gücüyle neler yaptığı ve daha da yapmaya kalkıştığı (bkz KCK sözleşmesi) problemini yok sayıyor. Roni ve Nabi, Kemal Burkay’ların, Cemal Atila’ların, Orhan Miroğlu’ların sesini hiç duymuyor mu ? Bu tabloda PKK’nın ezdikleri ve ezecekleri hiç yok. Sadece devlet ile silâhlı isyan örgütünden oluşan ikilibir çerçevede, herşey gelip, ezen devlet karşısında ezilen milletin haklı şiddetini mazur göstermeye dayanıyor.
Bir bakıma bu ayrışma sathın altında hep vardı. İçten içe gelişip nihayet su yüzüne çıktı. Kökleri çok eski ve derin. Bir kere, esas ayırım çizgisi öyle eleştirmek-eleştirmemekten değil, mevcut Kürt hareketini sol ve/ya devrimci, en azından demokratik bir güç, dolayısıyla “son tahlilde” dost ve müttefik sayıp saymamaktan geçiyor. İkincisi, buna hâlâ evet diyebilenlerin ciddî bir sorunu var. Esas itibariyle demokrat değil (kötü anlamda) solcu olmak, solun eski ideolojik çatısı altında düşünme ve konuşmayı sürdürmekten kaynaklanıyor.
Benim cevabımsa aşikâr ki hayır. Kürt hareketinin esası ve çekirdeği olarak PKK ve KCK, bugün Türkiye’nin demokrasi güçleri arasında değil. Bu konuda net ve ikirciksiz olmak lâzım. En az bir ay bunu anlatacağım.
Yazarlar
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları



































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024